Güçlü olmak dengeyle ilgili

Rol verdiği karakterler, yer aldığı öykülerle kadınlara esin olan Ayça Bingöl şimdi “Kirli Sepeti”nin Songül’ü olarak ekranlarda...

Yayınlanma: 11.02.2024 - 14:23
Güçlü olmak dengeyle ilgili
Abone Ol google-news

Ayça Bingöl bugünlerde “Kirli Sepeti”nin Songül’ü olarak pazar akşamları televizyon ekranlarında karşımıza çıkıyor. Bu, onun hafızalara kazınan sayısız rolünden yalnızca biri. Hem izleyiciye yaşattığı duygular, verdiği mesajlar hem de kişisel yaşam öyküsüyle “Güçlü kadın” tanımlamasının altını sonuna kadar dolduran Bingöl ile ekrandan yaşama doğru keyifli bir sohbet yaptık.

- "Kirli Sepeti" ülkemizdeki dizi formatını tamamen tersyüz eden bir senaryoya sahip. "Aşağı"da konumlananların gözünden "yukarıda"kileri görüyoruz. Bir anlamda hayattaki figüranların başrol olduğu bir dizi.

Senaryoda en çok ilgimi çeken de bu konumlandırmalar oldu. Bugüne kadar çoğu senaryoda yukardakilerin hikâyesi ana aks olarak akarken aşağıdakileri yan hikâye unsuru olarak izledik. Ancak biz burada esas aşağıdakilerin hayat mücadelelerini, dertlerini, maceralarını, aşklarını ve yukarıdakilerle iç içe geçmiş ilişkilerini izliyoruz. Seyircinin bundan çok hoşlandığını düşünüyorum. Songül, Hayriye, Medine üçlüsünü bağırlarına bastılar. Toplumun her kesiminden insanın bağ kurup özdeşleşebileceği dünyalar yaratıldı.

- Songül çok güçlü bir kadın. Aslında size, güçlü bir karakter olmasıyla benzediğini düşünüyorum. Siz kendisiyle benzerlikler gördünüz mü?

Evet kendimi bazı konularda güçlü buluyorum ama hayat bazen sizi mecbur bırakır ya güçlü olmaya o zamanlar pek hoşuma gitmiyor açıkçası. Yaşadığımız ülkede her şey o kadar zor ki bazı şeylerin de kolay hallolmasını istiyorsunuz. Galiba Songül gibi inatçıyım, en çok bu yönümüz benziyor.

- Songül'ün öyküsü yaşamda tek başına var olan, olmaya çalışan kadınlar için de çok önemli. Rolünüzü oynarken bu da ayrı bir motivasyon kaynağı oluyor mu?

Televizyon kariyerimde oynadığım karakterler tek başına var olmaya çalışan kadınları anlatmaya çalışmakla çok özdeşleşti. Yıllar içinde yaşamın içinden o kadar çok kadınla sohbet etme şansım oldu ki bu konuyla ilgili. Binlerce insanın motivasyonu, ilham kaynağı olmak benim için tarifsiz mutluluk ve doyum kaynağı. Devam etme gücümün büyük bir kısmını seyirciden alıyorum.

‘AMAZONLAR GİBİ SAVAŞTIK’

- İkizleriniz Aylin ve Leyla yaşam mücadelesinin daha başında zorlu evreleri atlatmayı başarmış bireyler. Bu açıdan doğuştan güçlü ve dirençli olduklarını söyleyebiliriz sanırım. Peki onları yaşamda güçlü olmaları için nasıl yetiştiriyorsunuz?

Ben ve kızlar, Amazonlar gibi savaştık o süreçlerde. Yaşamda esnek ve dayanıklı olabilmelerini önemsiyorum daha çok. Güçlü olmak bu unsurları dengede tutarak daha mümkün geliyor bana. Koşullara uyum sağlama becerisi yani “rezilyans”. Ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı bireyler olarak devam etmelerine çok yardımcı olacaktır.

- Zorlu bir doğum süreci yaşamıştınız ama sonrasında hızlıca sahnelere ve ekranlara döndünüz. Çoğu oyuncu birkaç sene ara verebilirdi ama siz tercih etmediniz. Bu da mesleğinizle olan bağınızla ilgili çok şey anlatıyor.

Aslında koşullar belirledi o dönem işlerin gidişatını. Gelen teklifler için de benim yeni anne olarak çalışma şartlarım belliydi. Bu bağlamda anlaşabildiğim yapımcılarla ve sevdiğim senaryolarda çalıştım. Tiyatroya ara vermedim, saat olarak daha rahat. Bazen çocukları da oyuna, kulise, turneye götürdüm. Bir şekilde hallettik, kolay olduğunu söyleyemem. Bir yandan çalışıp bir yandan annelik yapmak zor. Anne olduktan sonra hangi işi yaparsanız yapın öncelikleriniz değişiyor. Daha az iş, daha çok aile ve çocuklar. Büyümelerinin her anına eşlik etmek istiyorum. Şimdi sekiz yaşında oldular. Biraz daha rahatladım; çünkü büyüdüler; okulları, kendi sosyal yaşantıları var.

EN GÜLDÜREN YORUM

- Sosyal medyada hakkınızda yazılanları ne kadar okuyorsunuz? Hakkınızda yazılan en ilginç veya sizi en çok güldüren yorum nedir?

Çok okumam, öyle bir alışkanlığım yok. Eskiden sosyal medya mı vardı. (Gülüyor.) Etiketlendiklerim önüme düşüyor, okuyorum gördüklerimi. Son dönemde gördüğüm en komik yorum şuydu: “Yeter artık lütfen Ayça Bingöl’e fakir rolleri oynatmayın. Artık yeterrrr!!!”

BİLDİĞİM TEK ŞEY OYUNCULUK

- Oyunculuk mesleğinde kendini ispat etmek ve yer edinmek mutlaka zorlu süreçler. Siz ne zaman "Ben bu mesleği yapabiliyorum galiba" dediniz kendinize?

İstikrarla uzun maratonlar koşmayı başarabildiğimden sanırım. Yaptıkça yapabilme gücünüz ve kendinize olan inancınız artıyor. Zaten bildiğim tek şey oyunculuk, başka ne yapabilirim ki? Emekliliği de yok oyunculuğun, sağlığım yerinde olduğu sürece sevdiğim işlerin içinde olacağım inşallah.

90’LAR TABİİ Kİ

- Hem 90'lı yıllarda hem 2000'lerin başında hem de günümüz yapımlarında rol almış biri olarak içerik, konu ve samimiyet açısından bir kıyaslama yapacak olursanız hangi dönemi öne çıkarırsınız?

90'ları ön plana çıkarırım çünkü 90'ların sonu 2000'lerin başı, içerik ve dizilerin süreleri açısından daha gerçek ve samimiydi. Tabii ki bunda özel kanal sayısıyla birlikte projelerin sayısının az olmasının da etkisi vardı. Ancak yapılan işlerin içeriklerinin de niteliklerinin de seviyesi oldukça yukarıdaydı. Senaryo, oyuncu seçimleri ve yönetmen isimlerine de bakarsanız çok efsane kadrolarla efsane işler çıkarıldığını görebilirsiniz.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler