İliç için

Kemalist Cumhuriyet, emek sömürüsünü engellemek için bir dizi yasa çıkarmıştı.

Yayınlanma: 10.03.2024 - 13:08
İliç için
Abone Ol google-news

Emperyalizm ve kapitalizmin insan sömürüsü meşhurdur. Oysa 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın TBMM’ye sunduğu halkçılık programı bu iki anlayışla mücadeleyi de öngörür. Milli Mücadele tarihimiz kapitalizmin ön verdiği sömürü düzeniyle mücadelenin en güzel örneklerini de içerir. Bu örnekler, henüz yazıya geçirilmemiş olan Kemalizmin halkçılık, milliyetçilik, devletçilik ve devrimcilik ilkelerinin de ilk uygulamalarıdır.

İŞÇİ HAKLARI

Milletin vekilleri, 28 Nisan 1921’de Zonguldak ve Ereğli’deki maden ocaklarından çıkarılan maden kömürü tozlarının “biçare amele”nin yaşam koşullarını iyileştirmek için onlar adına satılmasına karar verir. (TBMMZC, D. 1/10, 123). Yetmez, işçilerin hakları da gündeme alınır. Tunalı Hilmi’nin teklifi yasa önerisine dönüşür (TBMMZC, D. 1/10, s. 53, 68).

Gerekçe çarpıcıdır… Osmanlı Devleti’nce çıkarılan maden tüzüğünde işçilerin yaşam haklarını karşılayan “hiçbir madde” yoktur. Emeğiyle “sermayedarlarına pek önemli servet kazandırdığı” halde ezilen hep işçi olmuştur” der gerekçe ve devam eder: 

“Hiçbir yerden yardım ve destek göremeyen işçilerin maden sahiplerine karşı haklarını savunmak ve daha insani bir yaşam sürmelerini sağlayabilmek yeni devletin temel amaçlarından biridir.”

Yasa önerisi 12 maddeden oluşur. İlk altı maddesiyle maden sahasında işçiler için işçi koğuşları ve hamam inşasını öngörür. Zorunlu çalışma, angarya ve 18 yaşından küçük olanların maden ocağında çalışmalarını yasaklar. İşçi ücretlerini düzenli ödeyip ödemediği konusunda maden sahiplerine defter tutma ve denetime açma zorunluğu getirir. Maden sahiplerine işçiler için oluşturulacak yardımlaşma sandıklarına nakdi yardım zorunluluğu da getirir üstelik istihdam ettikleri işçilerin toplam ücretlerinin yüzde birinden düşük olmamak kaydıyla. İşçinin kendisine ait olan araç-gereç zarar gördüğünde veya hayvanı telef olduğunda onaracak ya da karşılayacak olan da maden sahipleridir. Madenlerde yalnızca eczane ve doktor bulundurma yükümlüğünü de yeterli bulmaz. Hasta ve kazazede olan işçinin ücretsiz tedavi edilmesini de kayıt altına alır. Hızla tedaviyi sağlamak içinde eczane, hastane ve doktorun maden sahasında bulundurulmasını zorunlu bulur. 7. madde ise çağının çok ilerisindedir, tazminat konusunu içerir. Madende yaşanan kaza sonucunda bir daha çalışamayacak derecede sakatlananlara ya da yaşamını yitiren işçinin ailesine maden sahiplerinin manevi tazminat ödemesini öngörür. Tazminatı belirleyecek üç kişilik komisyonun bir üyesi işçi, diğer iki üye ilgili bakanlık temsilcileri olacaktır. Kazada maden sahibinin suiistimali varsa ayrıca 1000 liradan az olmamak üzere nakit para cezası da ödenecektir. Ödemeyen hakkında icra yasası gereğince işlem başlatılacaktır.  Sonraki maddeler ise hiçbir işçinin sekiz saatten fazla çalıştırılamamasına, mesai harici çalışmaya iki kat ücret ödenmesine ve yasadaki koşulları yerine getirmeyen maden sahiplerinin ruhsat, şartname ve ayrıcalıklarının sonlandırılmasına hükmeder. (TBMMZC, D. 1/10, s.197-199) 

Yasa önerisi 2 Mayıs’ta Meclis’te görüşülmeye başlanır. (TBMMZC, D. 1/10, 202-223) Yasanın geneliyle ilgili söz alan pek çok milletvekili sosyoekonomik yaşama katkısını vurgulayarak destekler. Hükümet takdir edilir. Ali Şükrü (Trabzon) Bey gibi maden sahiplerinin kayıtlarla donatılmasına karşı çıkanlar da olur. Üstelik “Kapitalistlik tarafları ve savunucusu değilim” diyerek! (TBMMZC, D. 1/10, 214).

İlk altı maddesi öze dokunmayan sözcük değişiklikleriyle kabul edilir. Kıyasıya tartışılan 7. madde olur. Tazminat cezalarını belirleyecek komisyon üyeleri tepki alır. İşçi ve bakanlık temsilcilerine hâkimden daha güçlü yetki verilmesi eleştirilir. (Refik Şevket, s. 218). Anayasaya uygunluk tartışılır. Konya milletvekili Refik Bey, 1876 Anayasası’nın 89. maddesine atıf yaparak “anayasa uygundur” der. Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey de 1000 lirayı az bulunur; “Hayat için bin lira bedel ha!..” diyerek. (TBMMZC, D. 1/10, s.217) 7. maddede uzlaşma sağlanamaz. Komisyonlara havale edilir. Meclis’e gelmesi uzun sürer. Çünkü Sakarya Savaşı’nın en çetin günleri yaşanmaktadır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa 1 Eylül 1921’de milletvekillerinin orduya güven duyan tebliğini yayımlamış, ordunun, bağımsızlığın savunulmasını namusu bildiğini gururla açıklamıştır… (TBMMZC, D. 1/12, 134) Memleketin dört bir yanından gelen telgraflar Meclis’e ve orduya “sebat” çağrısı (TBMMZC, D. 1/12, 136), Meclis ise Aydın milletvekili Hoca Esad Efendi’nin liderliğinde şükran duası yapmaktadır…(TBMMZC, D. 1/12, 156)

Takvim yaprağı 10 Eylül 1921 gününü gösterdiğinde, Türk ordusu Sakarya Nehri doğusunda karşı taarruzunu başlatır. Meclis gündeminde ise maden işçilerinin tazminat hakkı vardır (TMMZC, D. 1/12, s.172-173). Karar mercisini değiştirse de işçilerinin haklarını benimseyen 7. madde kabul edilir. Böylece kazazede işçilere, yaşamlarını yitiren işçi ailelerine, işçi müfettişliğine veya iktisat bakanlığına maden sahipleri hakkında tazminat davası açma hakkı tanınır. Tazminat davasına, miktarı ne olursa olsun sulh mahkemelerince bakılması kararlaştırılır, temyiz yolu da açık bırakılır. Tazminat miktarı ise tarafların kendi aralarından ve uzman belirleyerek oluşturdukları heyetin hazırlayacağı rapora göre belirlenecektir. Eğer kaza maden sahiplerinin veya işletme hakkını alanların gerekli bilimsel önlemleri almamış olmasından kaynaklanmışsa bu kişiler tazminat dışında 500 liradan 5 bin liraya kadar nakit para cezası da ödeyecektir (TMMZC, D. 1/12, s.174-179). 

Ordu Sakarya’da zaferi kazanır, İşçiler maden sahiplerinden hakkını alır… İliç’in bereketli topraklarıyla kaynaşan dokuz cana ve ailelerine saygıyla… 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler