Kaygılı ve öfkeliyiz

Depremin toplumda yarattığı ruh hali ve olası sonuçları insanlarda fark edemedikleri olumsuz sorunlar yaratabilir. Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, bu durumla nasıl baş edebileceğimizi anlattı.

Yayınlanma: 26.02.2023 - 17:00
Kaygılı ve öfkeliyiz
Abone Ol google-news

Depremin yarattığı yıkımın bölgede bulunan insanlara ve yakınlarına etkisini sözcüklerle anlatmak mümkün değil. Onlara bir nebze olsun yardımcı olmak için üç haftadır çırpınan milyonlar bu acıya ortak olup yükü omuzlamaya çalışıyor. Çoğu, uzun süredir uykusuz, hem ülkenin geleceği için kaygılılar hem de yüksek bir empatiyle “Ya ben o durumda olsaydım” diye düşünüyorlar. Hepsi doğal. Afetlerin yarattığı yıkım, insanları sırf fiziksel değil manevi anlamda da yıkımın eşiğine getiriyor. Üstelik bu kez, böyle geniş çaplı bir biçimde depremin sonuçlarına canlı tanık olduk. Sosyal medya her durumu olduğu gibi depremi de “oradaymışız” gibi yaşamamıza araç oldu. Tüm yaşananları, yarattığı ve yaratabileceği olumsuz psikolojik sonuçları ve ne gibi önlemler alınabileceğini Psikoloji Profesörü, Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk ile konuştuk.

- İnsanlar belki de ilk kez bu kadar geniş çaplı olarak felaket yaşayanların sosyal medyadaki paylaşımlarına tanık oldu. Bu durumun nasıl bir etkisi oldu?

Bu teknoloji bizim birbirimize temas etmemizi sağladı. Çok uzaklardaki insanların birbirine temas etmesi böyle bir olayda fevkalade bir avantaj. Çünkü insanlar telefon şarjları izin verdiği ölçüde yerlerini ve durumlarını bildirebiliyor. Belki gelecekte daha farklı teknolojiler de mümkün olacak. İnsanların şarjlarının bitmesi önlenecek veya bitse de yerleri ve durumları bilinebilecek. Ancak karşılarında da onlara duygu seline kapılmadan yanıt verebilecek insanlar olmalı. Biz mesleki olarak travmatize insanlarla iletişim kurmaya alışığız. Doktorlar da öyle. Duygularımıza kapılmadan yardım edebiliriz. Sosyal medya da bu durumlarda uzmanların daha rahat hareket edebileceği alanlar olarak düşünülmeli. İnsanlar da kendini bilerek uzak durmalı. Haberi alıp sosyal medyaya girdiğimde gördüğüm kadarıyla kaygı bozukluğu yaşayan, duygu durumu yaşananları takip etmeye el vermeyecek insanlar var. Yardım etme güdüsüyle hareket edince insan ne kadar etkilendiğinin farkına varmayabilir. Sonuçları haftalar, hatta aylar içinde ortaya çıkabiliyor.

- Sosyal medyada insanlarda şöyle bir hal var: Tüm iyi niyetleriyle bir şeyler yapmak istiyorlar, çırpınıyorlar ve yetmediğini düşünüp üzülüyorlar.

Çaresizlik hissi kaygı yaratır. Şöyle düşünün, bir yere varmaya çalışıyorsunuz, yol tıkalı, hareket edemiyorsunuz. Kaygı bu noktada öfkeye dönüşür. Deprem deyince akla hep kısa vadeli çözümler geliyor. Ekmek dağıtmak da bir yardım olabilir, öte yandan bir gönüllü ekibi kurup eğitiminden mahrum kalan çocuklara uzaktan eğitim desteği vermek de. Kendi kaynaklarımıza bakıp daha yaratıcı olmayı öğrenmek gerekiyor. Pandeminin bize öğrettiği de buydu. Artık birçok şeyi uzaktan yapabiliyoruz. Yardım konusunda da bu geçerli olabilir. Vicdan azabı çekeceğimize bir umudu yararlı üretkenliğe nasıl dönüştürebilirz onu bulmalıyız.

- İnsanlar bazen bir film izlediklerinde bile etkilenebiliyor. Canlı olarak felaket görüntülerine maruz kalmak insanda nasıl bir etki yaratır?

Travmayı katlar. İnsan beyninin şöyle bir özelliği vardır: Birçok şeyi kendisi deneyimlemeden de öğrenebilir. Bu, insan için çok büyük bir artı. Pek çok şeyi hata yapmadan öğrenebiliyoruz. Ancak bu özellik aynı zamanda başkalarının yaşadıklaırnı kendimiz yaşıyormuşcasına hissedebilmemizi sağlar. 1999 depreminin ardından, olayları televizyondan izleyenlerin travmalarının arttığı ortaya konuldu. Bu, bizim literatürde iyi bildiğimiz bir durum. “Duyarsız olalım” demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ancak haberleri izlerken gördüğüm, haberi yapan kişilerin bağırarak konuşması bile kaygıya neden olan bir durum. Sahada duygusal olarak zorlayıcı bir durum olduğunu anlıyorum ama bunu ekrandan yansıtma biçimi konusunda bir sorumluluk gerekiyor.

YAZILI BASINDAN TAKİP EDİN

- Peki insanlar kendilerini ve alanlarını korumak için ne yapmalı?

Televizyonlarını kısıtlı biçimde kullanmayı öğrenmeliler. Ben buna “ailenin alanını korumak” diyorum. Özellikle ses ve görüntü, “kendimiz yaşıyormuşuz” hissini artırıyor. O yüzden insanlar haber takip etmek için yazılı basını tercih edebilirler. Duyarlılık, olumlu bir sosyal davranışa evriliyorsa yararlıdır. İnsanların bilgi akışının kendisini nasıl etkilediğine bakması lazım. Bu durumumuz topyekün bir dayanışmaya dönüşüyorsa fevkalade. Ancak işe yaramaz bir çırpınışta kalıyorsak bir faydası olmaz. Yardım etme motivasyonumuz devam etmeli. Bize asıl iki ay sonra ihtiyaç olacak.

- Depremden dolaylı da olsa etkilenen insanlara nasıl yaklaşmak lazım?

Öncelikle güven hissine ihtiyaçları var. Duygusal olarak yaslanabilecekleri birilerinin olduğunu bilmeleri önemli. Etkilenen insanlar kaygılı, depresif veya öfkeli olabilir. Anlayışla yanlarında kalmalıyız. Duygularını önemsizleştirmeyelim, kendilerini ifade etmelerine izin verelim. Böyle bir olayı sindirmek zaman alır.

ÇOCUKLARA NASIL YAKLAŞILMALI?

Deprem sonrası, çocuklar ve onların psikolojisini destekleyecek yetişkinler için öneriler...

Çocukta güven duygusunu desteklemek için:

- Çocuğunuzun sorularını yanıtlayın
- Yalnızca fiziksel değil, duygusal yakınlığa da önem verin.
- Ebeveyn olarak telefonda daha az zaman geçirin

Güven ihtiyacı, fiziksel olarak da yakın olma isteğini artırır:

- Çocuğunuz sizinle beraber uyuma gereksinimi duyarsa izin verin. (Birkaç hafta sonra durum tekrar gözden geçirilebilir.)
- Çocuğunuzla duyguları hakkında konuşun.

Kısa zamanda günlük rutinlere dönün:

- Yemek ve uyku saatleri düzenli olsun.
- Çocuğun yaşamında rutin yok ise oluşturmak güven hissini besler. (Ebeveynin de çocukla beraber yemek yemesi, uyku saatinde evin sakinleşmesi iyi olur.)

Yakınlarımızla iletişim halinde kalmaya ihtiyacımız olan bir zamanda olabiliriz;

- Ancak yetişkinlerin telefon ve evi ziyaret edenlerle konuşmalarına dikkat etmeleri gerekiyor.
- Evin güvenli ve mümkün olduğu kadar dengeli ve sakin kalması önemli.



Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler