Kişisel mi gelişiriz?

Toplumsal koşullardan yalıtılmış bir bireyin var olabileceğini sanmak akıl dışıdır.

Yayınlanma: 10.07.2022 - 13:00
Kişisel mi gelişiriz?
Abone Ol google-news

“Sen yeter ki iste. İstersen başarırsın. İçindeki sesi dinle. İmkânsız diye bir şey yoktur. Potansiyelini açığa çıkar. Kendini keşfet. Kendini tanı.”

Bunlar kişisel gelişimcilerin çok sık kullandığı ifadeler. Psikolog Zaza Yurtsever’e sordum: “Kişisel gelişim uzmanlarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?” Zaza’nın yanıtı net: “Tehlikeli buluyorum. İnsan psikolojisine zarar verme olasılıkları yüksek. Ayrıca yıllardır bu alanda çalışan biri olarak ‘kişisel gelişim uzmanlığı ya da yaşam koçu’ kavramlarını kendim için bile kullanamam, çok iddialı ifadeler.”

Uzman olanın iddialı bulduğu kişisel gelişimcilik / yaşam koçluğu post-modern dönemin salgın hastalığı olmuş durumda. Bu işi meslek edinenler ve onlardan “danışmanlık” alanlar, içlerinde var olan bir potansiyel olduğuna ve bunun keşfedilmesi gerektiğine son derece inanmış durumdalar. Sorgulamıyorlar. Oysa sorulması gereken sorular var;

“İçindeki sesi dinle.” İç nedir? İç derken neyi kastediyoruz? İçgüdüye mi, bilinçdışına mı, düşünme eylemine mi veya mistik bir alana mı gönderme yapıyoruz? Ek soru: Mistik nedir?

“Kendini keşfet.” Kendilik nedir? Kendiliğin oluşumunda nesnenin rolü var mı? Kendilik, bilincin eşlik ettiği bir olgu mu? Eğer bilincin eşlik etmediği bir olguysa “var” nasıl denilebilmektedir?

“İstersen başarırsın.” Nasıl? İçinde bulunduğumuz sosyal ve kültürel koşullardan bağımsız bir isteme nasıl olanaklı?

GERÇEKLİK ÖTESİ

1992’de gündeme gelen “gerçeklik ötesi” (post-truth) kavramı Steve Tesich’e ait. Tesich, “Yalanlar Hükümeti” başlıklı makalede kavramı, insanların gerçeği aramak yerine sunulan bilgi yığınını düşünmeden kabul ettiğine gönderme yaparak kullanır. “Gerçeklik ötesi” nesnel gerçeklik karşısında kitlelerin duygularına ağırlık vermesi ve bu duygularının nesnel gerçekliği bulanıklaştırarak kamuyu etkilemesidir.

“Sen yeter ki iste, istersen başarırsın” demek, “kişisel mi gelişiriz” sorusunu kendimize sormadığımızı gösterir. İnsanın toplumsal, tarihsel, ekonomik, politik ve kültürel bir varlık olduğu gerçeğini yok sayarak yalıtılmış bir bireyin var olabileceğini sanmak gerçeklik ötesidir.

Peki, gerçeklik ötesi hiç mümkün değil midir? Hazır kuantum fiziği de varken “gerçeğin ötesinde bir başka gerçeklik vardır” neden demeyelim?

Diyelim, denilmiş de zaten. Ama “gerçeklik” dediğimiz duyusal deneyim nasıl oluşuyor? Buna yanıt vermemiz gerekir ki diğer adıma geçebilelim. Yani fizik bilmeden metafiziğin yapılabileceğini düşünmek hatalı bir yaklaşım. Bir bilim olarak metafiziğin inşa edilmesine büyük katkı sunan filozof Kant, metafiziği şöyle tanımlıyor; “Duyularla anlaşılabilen bilgiden, duyularla anlaşılamayan bilgiye akıl yoluyla geçme bilimidir.”

PLATON’UN GÖRÜŞÜ

Platon ne diyor bu işlere? “Kendini tanı!” sözü hocası Sokrates’e ait. Sokrates’i Platon’un konuşmalarından tanıyoruz. Platon, “Bu gördüğümüz her şey doksadır, ah bir bilseniz gerçekliğin ötesinde neler var!” anlamında bir şeyler söylemiş, kendini tanımayı gerçekliğin ötesine atmamış mıydı? Pek çok gnostik ve mistik geleneği bu nedenle Platon’dan etkilenmedi mi?

Eğer Platon’un felsefesi için bunu söylersek okulu Akademia’dan içeri adım atmamıza izin verilmeyecektir. Çünkü okulun kapısında “Geometri bilmeyen içeri girmez” yazmaktadır. Geometrinin kendini tanımakla ne ilgisi var? Bu soruya yanıt bulduğumuzda kişiliğimizde bir gelişime söz konusu olabilir.

Not: Platon’da geometri (Dianoia: Karşılıklı akıl yürütme faaliyeti, diyalektik) bir ara durum niteliği taşır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler