Üzülme... Aynısından yaparız

Bir dönemin hem etik hem de bilimsel açıdan büyük tartışma konusu olan klonlama bugünlerde bilimkurgu yapımlarında karşımıza çıkıyor. Peki klonlamayla her derde deva olma düşü neden gözden düştü?

Yayınlanma: 13.08.2023 - 14:20
Üzülme... Aynısından yaparız
Abone Ol google-news

Miya henüz 28 yaşındaydı ama yaşadığı fırtınalı ilişki onu fazlasıyla yormuştu. Artık hiçbir şeyden zevk almıyor, çıkış noktası bulamıyor ve her geçen gün içine kapanıyordu. Sonunda çözümü buldu. Billy Bean adını verdiği Labrador cinsi köpeği dili dışarda onu seyrederken önce ona sonra hayata son kez gülümsedi ve yaşamına son verdi. Yanına uzanan Billy hüzünlü bakışlarla Miya’yı uğurladı. 

Kızını kaybetmenin acısını yıllar geçse de atamayan Monni ondan kalan son iz olan Billy’i sahiplenmişti. Onunlayken adeta kızıyla ilişki kuruyordu. Aradan 10 yıl geçmiş ve köpek 13 yaşına gelmişti. Artık daha hareketsiz ve cansızdı. Monni onun kaybını da kaldıramayacağını düşündü. Duyduğu bazı haberler vardı. Klonlama denilen bir işlemle aynı köpeğe tekrar kavuşulabiliyordu. Araştırdı ve ilgili merkezlere ulaştı. Bir süre sonra Billy’den alınan doku örnekleri kullanılarak neredeys bir tek yumurta ikizi yaratılmıştı. Klonlama için Monni 50 bin dolar civarında para ödemişti ama kızının anısını canlı tutabilmek için değmez miydi?

NASIL BAŞLADI?

Genetik yapının keşfi sonrası bu alandaki çalışmalar hızla arttı. Önce hücre çekirdeklerimizdeki DNA adlı şifrelerimizi taşıyan yapılar tanımlandı sonra da çözümlendi. Artık hangi genimizin saç rengimizi hangisinin boyumuzun uzunluğunu belirlediğine varan oranda haritalamalar yapılabiliyordu. Üzücü olan kısmı, geçmiş kuşaklardan aktarılan hangi genetik hastalıklar ya da hastalık risklerine sahip olduğumuzla da yüzleşiyorduk. İnsan genetik yapısının araştırılma süreci önce tek hücreli canlılardan başlamıştı. Görece karmaşık olan insan DNA yapısı tam anlaşılamamışken pek çok organizmanın genetik şifreleri büyük açıklıkla ortaya konabilmişti. Hatta bazı canlıların DNA’larının elde edilip çoğaltılması baş döndürücü bir hızla olmuştu. Öyle ki çoğu zaman yalnız bilimsel dergilerde yer alan araştırmalar 5 Temmuz 1996’daki bir haberle tüm dünyada gündemi ele geçirdi.

DOLLY DEVRİMİ

Finn Dorset cinsi Dolly adı verilen koyun klon olarak üretilmiş ilk hayvandı. 1996’daki doğumu tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazıları artan nüfus nedeniyle gıda üretiminin bu sayede karşılanabileceğini söylerken bazıları da hayvan haklarından çıkış yaparak önce olayın etik boyutlarının ortaya konmasını istiyordu. Bütün bu gürültü arasında klonlamanın nasıl yapıldığı arka plana itilmiş ve bundan sonra ne olabileceği konuşulur hale gelmişti.

Klonlamanın temelinde, klonlanacak canlıdan alınan doku hücrelerinde yer alan DNA ayrıştırılıyor ve genetik materyali çıkarılmış bir başka anne yumurta hücresiyle birleştiriliyordu. Sonrasında döllenmiş olan bu yumurtanın (embriyo) taşıyıcı annede gelişme süreci tamamlanıyordu. Tabii ki süreç anlattığım kolay değildi. Dolly, bir koyun klonu yaratmaya yönelik 276 girişim sonrası ortaya çıkmıştı. Çok sayıda boşa giden embriyo olmuştu. Başka sorunlar da vardı. Telomer denen yapılar bir organizmanın kromozomlarının uçlarında düzenleme amaçlı yer alır ve zamanla küçülürler. Belli bir süre sonra işlev kaybı olur, hücre bölünemez, ölür ve biz buna “yaşlanma” deriz. Bir hayvanın yaşı, bu telomerlerin ve onlara bağlı kromozomların kalitesi ve uzunluğu ile doğrudan ilişkili olduğundan klonlanmış bir hayvan tam bir yaşam sürmekte zorluk çekebilir. Evet, Dolly yeni doğmuştu ama kromozomları 6 yaşındaki bir koyundan alınmıştı. Neticede hemcinslerine oranla kısa yaşadı ve 6 yaşında öldü.                      

İNSANDA DÜŞ KIRIKLIĞI

Bu tartışmalarda doğal olarak insan klonlama konusu da eksik olmuyordu. Bu konuda pek çok merkez bilimsel çalışma yaptı ancak tatmin edici bir sonuç alınamadı. Tam bir insan yapmak zor ve etik açıdan tartışmalıydı ama yaşayan birine “yedek parça” deposu olabilecek bir canlı oluşturmak iyi niyetli kloncuların önde gelen argümanıydı. Böylece pek çok hastalığa çare bulunabilecekti. Takvimler 2004’ü gösterdiğinde Seul Ulusal Üniversitesi'nden Hwang Woo-suk saygın bir dergide yayınladığı çalışmalarla insan klonlaması konusunda müjdeyi veriyordu. Çalışma didik didik incelenmeye başladı. Ancak bir süre sonra görüldü ki çalışmanın hem etik hem bilimsel eksiklikleri vardı. Hwang araştırmayı çevresindeki kadınlardan izinsiz topladığı yumurta hücreleriyle yapmıştı ve pek çok veri uydurmaydı. Makalelerini geri çekmek zorunda kaldı ve itibar kaybına uğradı. Bir zamanlar “Kore’nin gururu” ünvanını taşıyan, yaptığı klonlamalarla idol haline gelen, bir Afgan tazısı ile ilk köpek klonlamayı başaran isim bir anda gözden düşmüştü.

Tüm bir insanı klon olarak yaratma fikri gelişen tartışmalar nedeniyle günümüzde çok yüksek sesle konuşulmuyor. Bilim kurgu filmleri ve kitapları ile bu alanı daha sahiplenmiş gözüküyor. Artık insana ilişkin bazı önemli hücrelerin (kök hücre) elde edilerek çoğaltılması ve bazı hastalıkların tedavisinde kullanılması bilimin önde gelen gündem konularından. Hayvanların klonlanması ise sürüyor. Monni dışında aralarında Barbara Streisand’ında olduğu pek çok kişi klon köpeğine kavuştu. Türü kaybolan Kara Ayaklı Gelincik (Mustela nigripes) gibi hayvanların klonlanarak çoğaltılması ise durumun görece olumlu taraflarından. Dr. Hwang ise ticari ağırlıklı olsa da hâlâ klonlama işinde. Şimdilerde Arap şeyhlerinin çöl yarışı şampiyonu develerini çoğaltıyor.

KAYNAKÇA

W Ian. Cell Reprogram. 2018 Feb;20(1):1-3

Xu J. Reprod Biol Endocrinol. 2003; 1: 105.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler