Sıfır noktasından Tarsus kazısının hikâyesi ve kazıdan geriye kalanlar: Kazının tanıkları neler anlattı?

Şaibeli bir kurşunun hedefi olan polis memurunun ölümüyle başlayan Tarsus kazısı, görgü tanıklarının ifadeleriyle en net biçimde ilk kez şekilleniyor. Cumhuriyet.com.tr’nin yeni nesil hikâye anlatıcılığı stüdyosu Cumhuriyet360, Tarsus’ta yaklaşık bir yıl süren ve hakkında hiçbir mantıklı açıklama yapılmadan bitirilen kazıyı, görgü tanıklarıyla ele aldı.

Yayınlanma: 23.06.2023 - 19:06
Abone Ol google-news

Yer: Mersin, Tarsus Tarih: 13 Kasım 2016

Mersin’in Tarsus İlçesi 82 Evler Mahallesi’nde, MİT ve Özel Harekât polislerinin gözetiminde 1 yıl boyunca 4 evin avlusunda 150 metrekarelik alan kazıldı. Gizemli kazı çalışmaları 3 Kasım 2017'de ani bir kararla bitirildi. Ancak bu kazı normal bir arkeoloji çalışmasından, bir keşiften çok farklı.

Cumhuriyet360 ekibinin hazırladığı belgesele konuşan Mersin Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Murat Durukan, Tarsus kazısının neden bir arkeolojik çalışma olmadığını şu sözlerle açıklıyor:

''Burada bir arkeolojik çalışma yapılıyor olsaydı bu çalışmadan iki kurumun haberdar olması gerekirdi; müze ve üniversite. Ancak kazıdan kimsenin haberi yok. Ben bu kazının, arkeolojik bir kazı olduğunu düşünmüyorum. Zaten arkeolojik kazıyı, arkeologlar yapar fakat orada bu çalışmayı güvenlik güçlerinin yürüttüğünü görüyoruz.''

Resmi olarak 1 yıl süren kazının içerisinden ne bir kare fotoğraf var ne de kapsamlı, halkı aydınlatan bir açıklama var. Haliyle kamuoyunun tüm ilgisi de bir süreliğine Tarsus’a yoğunlaştı. Cumhuriyet.com.tr’nin yeni nesil hikâye anlatıcılığı stüdyosu Cumhuriyet360, 'Tarsus kazısında ne oldu’ sorusuyla hareket ettiği dosyayı tanıklarıyla birlikte ele aldı.

Kazının hikâyesi aslında medyaya düşmeden çok daha önce başladı. Peki, olayı bu kadar dikkat çekici kılan ve okları Tarsus’a çeviren olay neydi, ipler nerede koptu?

TARSUS KAZISINDA SIFIR NOKTASI 

Gündemden düşmeyen kazının hikâyesi, 2012’de polis memuru Mithat Erdal’ın öldürülmesiyle başladı. Polis memurunun eşi Sibel Erdal’ın 2016 yılında medya ile paylaştığı ifadelere göre, 2012 yılında trafik şubede görevli polis memuru Mithat Erdal, Emniyet'in gizlice kendisini görevlendirmesiyle bir define çetesine sızıyor ancak bu define çetesinin odaklandığı yer, sadece söz konusu kazının yapıldığı alan değil. Öldürülen polis memuru Mithat Erdal; eşine daha önce Tarsus, Yeşil Mahalle'deki bir evin altında çok değerli şamdanlar ve sikkeler çıkarttıklarını anlatır.

Söz konusu kazıdan medyaya düşen haberlerde ise bahsedilen mahallede kaçak kazı operasyonunda 7 kişinin tutuklandığını yönünde. O dönem tutuklanan isimlerden biri olan Süleyman Karadağlı, Tarsus'un oldukça tanınan ailelerinden birine mensup. Aile geçmişte yaptıkları kuyumculuk işiyle biliniyor ancak Karadağlı şu anda esnaflıkla meşgul.

Meşhur kazı alanındaki evlerden birisine yıllar önce talip olduğunu öğrendiğimiz Süleyman Karadağlı tutuklandığı döneme ilişkin Cumhuriyet360'a ''Suçlamalar asılsız, zaten benim define arama ruhsatım vardı. Bu işlerle oradan ilgileniyorum'' açıklamasında bulundu ancak Süleyman Karadağlı'nın, 2016 yılında başlayan kazıda, ilgili ekiple de yakın ilişkiler kurduğu ortaya çıktı. Öyle ki mahalle sakinlerinin anlattığı ‘her gün kesilen kurbanları’ tedarik eden kişi, Süleyman Karadağlı’nın ta kendisi.

Süleyman Karadağlı’nın konuya ilişkin Cumhuriyet360 ekibine aktardığı ifadeler ise şöyle:

''Kazı ekibindekiler beni çeşitli vaatlerle dolandırdı, çok param gitti. O kazıda ne olduğunu çıkaramazsınız, kimlerin ismi var o işin içinde. Sizce Mithat Erdal cinayetini şu an içeride yatan kişi mi işledi mesela?'' 

''EVDE HER YER KAZILMIŞTI''

Polis memuru Erdal’ın ölümüne giden asıl kopma noktası ise 2012 yılında Tarsus’taki meşhur kırmızı evin avlusuna çıkan sokak girişindeki evi kiralamasıyla başlıyor. Tarsus’ta kiralanan evin sahibi Emel İpekoğlu, Mithat Erdal’ın evi kiralama sürecine ilişkin şunları belirtti:

''Ev, bana babamdan kaldı. Mithat Erdal evi kiralamadan önce evde oğlum yaşıyordu. Mithat Erdal ile oğlum vasıtasıyla tanıştım. Polis olduğunu ve eve çok ihtiyacı olduğunu belirtince evi kiraladık. Mithat Erdal’ın bu evde öldüğü söylentisi doğru değil. Şelale yolunda öldürülmüş. Ben haberi alınca eve geldim ve evin içine girdiğimde her yer kazılmıştı. İnşaat malzemeleri olduğu gibi duruyordu. Evin arka penceresinden avluya çıkmış ve oraları da kazmış.''

TARSUS KAZISININ BİLİNMEYENLERİ

Kazıya dair kamuoyuna yanlış aktarılan bir noktayla devam edelim. Kazının sadece söz konusu gizemli kırmızı evde yapıldığı bilgisi doğru değil. Kırmızı evin önündeki avluya çıkan 3 ev var. Bu evlerden biri Mithat Erdal’ın kiraladığı ev. Hemen yanındaki ev ise yine Emel İpekoğlu’nun gelininin kaldığı bir başka ev.

Mithat Erdal’ın kiraladığı evin yanında bir de yeşil ev bulunuyor. Avluya çıkan bu evin sahibi Nevin Aslan'ın, Mithat Erdal’ın evi kiraladığı döneme ve polis gözetiminde yapılan kazıya dair aktardıkları ise oldukça şaşırtıcı:

''Mithat Erdal’ın kiraladığı ev; çok bakımsız, yıkık dökük, harabe bir evdi. Hatta evi bir polis kiraladı dediklerinde ‘Bu evde polis mi yaşar?’ dediğimi hatırlıyorum. O evi normal bir insanın kiralaması mümkün değil. 2016 yılında başlayan kazı, bizi mahvetti. Evimize giremez, penceresinden bakamaz hale geldik. Kazı alanındaki evimizde kızım, damadım ve torunum kalıyordu. Bizim evin altı da kazıldı. Her gece elektrikler aynı saate gidiyordu, çantalarda bir şey çıkarttıklarını kaç kez gördük. Kızım ailesiyle evde oturamaz hale geldi. Durum o kadar kötüydü ki ev çatlamaya başladı. Onlar içindeyken çökecekti. Sonra yanımıza taşındılar. Evin altı boş zaten, kazıldığını biliyoruz. Kazıda çok fazla yabancı da vardı, ne konuştuklarını anlayamıyorduk. Bizimle konuşan polis memuru nasıl polisti anlamadık. Dişleri çekilmiş, yüzü gözü çok garip. Adını sanını sorduğumuzda aldığımız tek cevap şu oluyordu: Dünyalıyım.''

İPLERİ KOPARTAN NOKTADAKİ KİLİT İSİM: EMNİYET MÜDÜRÜ YAŞAR AKSOY 

Mithat Erdal, eşi Sibel Erdal’ın o dönemki iddialarına göre, Emniyet'in kaçak kazılara operasyon düzenlemek için görevlendirdiği bir isim. Mithat Erdal’ın kiraladığı evle birlikte son dahil olduğu iş ise onu ölüme götüren sebep oluyor.

Mithat Erdal’ın kiraladığı evdeki kaçak kazılarda ne olduğu belirsiz ancak eşinin ifadesine göre; Mithat Erdal, artık canından endişe eder hale gelince onu görevlendiren Emniyet Müdürü Yaşar Aksoy’a gidip, bildiği her şeyi Ankara’ya anlatacağını ifade etti. Bu süreçte Mithat Erdal’ın beylik silahına 15 günlüğüne el konuldu. Erdal, çocuklarını camlardan uzak tutuyor, sürekli takip edildiğinden söz ediyordu. Erdal, 2012 yılında beylik silahının kendisine iade edilmesinden bir gün sonra izbe bir yerde kendi silahıyla ensesinden vuruldu. Bu haberin medyaya yansıması ise şöyle oldu: ''Mersin'in Tarsus ilçesinde bir polis memuru, iddiaya göre esnaf arkadaşlarıyla şakalaşırken, başından silahla vuruldu.''

Daha sonra Mithat Erdal’ı vuran Hüseyin Yasak, 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Katil Hüseyin Yasak dışında cinayetin işlendiği esnada orada bulunan 3 kişi ise serbest bırakıldı.

Kazının fitili ise 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Erdal’ın ölümüyle suçlanan polislerin  Fethullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) bağlantısı iddiasıyla görevden alınması ve Mithat Erdal’ın eşi Sibel Erdal’ın 2016’da yazdığı mektupla ateşlendi. Ölen polis memurunun eşi Sibel Erdal, 2016 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak, dosyanın yeniden açılmasını talep etti.

O dönem Sibel Erdal, ''Eşim, müdürleri tarafından define avcılarının arasına ajan olarak sokulmuştu. Bu evi kazı yapmak için kiraladılar. Başka bir noktada kral mezarı bulundu. Fakat içindeki hazine talan edildi. Eşimin amirleri de işin içindeydi. Ankara’ya durumu bildirmek isteyen eşim öldürüldü'' açıklamalarında bulunmuştu.

2016 yılında Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde FETÖ'ye yönelik düzenlenen operasyonda bir süre tutuklu bulunan eski Emniyet Müdürü Yaşar Aksoy, Tarsus’ta yaptığımız görüşmede, Sibel Erdal’ın kendisine yönelttiği tüm iddialara karşılık açtığı iftira davasını kazandığını söyleyerek, mahkeme kararı üstüne bir söz söylenemeyeceğini ifade etti.

''DEVLETTEN BAŞKASI BİLMİYOR''

Söz konusu kazıya ilişkin ise Aksoy, ''O kazıdan ne çıktığını devletten başkası biliyorum derse yalan söylüyordur'' dedi.

Geçmişte FETÖ'nün ilçe imamı ve abisi ile sürekli ilişki içinde olduğu haberleriyle gündeme gelen Yaşar Aksoy, meclise kadar giden Çatalburun Operasyonları’nı da yöneten isimdi. 2008 yılında aralarında Tarsus’un sayılı işadamlarının da bulunduğu 82 kişiye yönelik FETÖ’ye himmet adı altında düzenlenen operasyon, daha sonra ‘kumpas operasyon’ iddialarıyla anıldı. Aksoy, operasyondaki ‘usülsüz dinlemeler’ ile ilgili ‘’Operasyonu yöneten kişi zaten benim, ama o dinlemeler Cumhuriyet Savcılığı’nın bilgisi dahilinde oluyor. Haberler, doğru değil’’ ifadelerine yer verdi.

TBMM 27. Dönem MHP Mersin Milletvekili Baki Şimşek, 2016 yılında Meclis’te söz konusu operasyona dair şu açıklamada bulunmuştu. 

''Burada dinlemeyi yapan polis bugün FETÖ'den açığa alınmıştır. İddianameyi hazırlayan savcı MİT TIR'larını durduran savcıdır, şu anda FETÖ'den tutukludur. Kararı veren hâkim şu anda FETÖ'den tutukludur. Bunların verdiği cezayı işlemeyip o anda askerde olan ve cezaevinde olan, belgeleriyle sabit olan insanlara bile hapis cezası verilmiştir.''

Tarsus'ta en uzun süre Emniyet müdürlüğü yapmış isim olan Yaşar Aksoy, Emniyet müdürlüğü koltuğuna oturmadan önce yine Mersin İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı olarak istihbarat servisinde çalışıyordu.

GİZEMLİ KAZININ BAŞLAMA VE BİTİŞ HİKÂYESİ… 

Tüm bu süreçlerden sonra, 13 Kasım 2016’da MİT ve Özel Harekât Polislerinin dahil olduğu özel bir ekip söz konusu alanda üst düzey güvenlik önlemleriyle bir çalışma başlattı.

Alanın bulunduğu sokağın giriş ve çıkışı zıhlı polis araçlarıyla kapatıldı, çatılara keskin nişancılar yerleştirildi. Kazı alanı kimsenin göremeyeceği şekilde mavi branda ve tel örgü ile çevrildi.

1 yıl boyunca üstün bir gizlilik ve güvenlik çabasıyla yürütülen kazı, 3 Kasım 2017’de sessiz sedasız bitirildi.

1 yıl süren kazının sonucunda Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden Mersin İl Kültür Müdürlüğü'ne gönderilen yazıda, kazıda elde edilenlerle ilgili şu ifadeler yer aldı:

''Söz konusu raporda, anılan alanda gerçekleştirilen kazı çalışmalarında 1 adet bronz sikke, kırık sütun parçası, etütlük durumda seramik parçaları haricinde envanterlik nitelikte taşınır- taşınmaz kültür varlığına rastlanmamıştır.''

Yani resmî açıklamaya göre, büyük iddiaların yer aldığı bu titiz kazı çalışmasında dikkate değer bir şey bulunamadı.

TARSUS’A GİRİŞ: KAZI ALANINDA NE GÖRDÜK?

Uzun bir yolculuktan sonra nihayet Tarsus’un girişine vardığımızda ilçede bizi ilk karşılayan, Antik Tarsus’a dair ayakta kalan tek yapı olan Kleopatra Kapısı, oldu. Rivayete göre bir zamanlar, Kraliçe Kleopatra ve genç imparator adayı Romalı General Marcus Antonius’un şehre geldikleri kapı, Tarsus kazısı dosyasına dair de bir öngörü sunuyor. Antik kentten kalan tek yapı olan asırlık kapı, çevresine çekilmiş ince kaldırım taşlarıyla sadece kızgın asfalttan değil, bugünden de ayrılıyor. Çevresinde yükselen binalara ve kendisini çevreleyen asfaltın ortasında ihtişamlı hikâyesine nazaran absürd ve basit biçimde sıkıştırılmış bu kapı, Tarsus’un neden kaçak kazıların merkezi haline geldiğinin en net ifadesi. Tarsus, dün ile bugün arasına savunmasız bir şekilde sıkışmış, kurtarılmayı bekliyor. 

Tarsus kazısıyla özdeşleşen birçok mistik hikâye de var; cinler, büyülü hazineler, kral mezarları. Bu hikâyelerin çıkış noktası, Tarsus’un ta kendisi. Öyle ki attığınız her adım, gözünüzün değdiği her şey tarih.

Tarsus kazısının yapıldığı sokaktaki evlerin yüzde doksanı kazıdan sonra mecburen boşaltılmış. Kazının gerçekleştiği alanın büyüklüğü ve derinliği bilinenden çok daha fazla. Öyle ki kazı alanının yakınında bulunan evlerin içinde ve dışında kazıdan sonra derin çatlaklar meydana gelmiş.

Kazının yapıldığı avlunun etrafındaki evler ise yıkıldı, yıkılacak durumda. Hal böyle olunca bir yıl boyunca metrelerce kazılan bu alanın bu şekilde bırakılmış olmasının arkasında, devletin eli olduğu gerçeği de trajikomik kalıyor. Tabloya bakınca ‘Devlet bunu yapar mı’ sorusu geliyor akla. Öyle ki kazılan alanın izleri silinememiş. Evlerin içinde kazı malzemeleri, kullanılıp bir kenara atılmış sim kartlar, yüzlerce pet bardak, kıyafet öylece bırakılmış, parkeler sökülmüş…. 

Kazılan alanlar doldurulmaya çalışılmış ama nafile. Evlerin çevresinde dikkatsizce atacağınız bir adım sizi toprakla buluşturabilir. Bir yıl boyunca kazı sebebiyle yerin altından sürekli borularla mahalleye akıtılan su, kazıda ne kadar derine inildiği konusunda da bir izlenim sunuyor. Özellikle ön cephede kalan evlerin duvarları tamamen yıkılmış. Mithat Erdal’ın kaldığı evin iskeleti, tek bir kalas yardımıyla ayakta duruyor. Avlunun durumu ise daha ilginç. Ürkütücü bir karanlık hâkim alana. Bir hayat emaresi gösteren tek şey, avluda hala meyve veren turunç ağaçları. 

Bugüne kadar Tarsus kazısıyla ilgili ortaya atılan iddialar efsanelere konu olacak cinsten ancak Tarsus kazısı olayındaki odak noktası, belki de hep gerçekleri perdelemek için yapılan çabalar idi.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler