Ege/Marmara Denizi’nde yılan bombaları

KONUK YAZAR | Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Cumhuriyet Ege için yazdı...

Yayınlanma: 10.01.2024 - 15:37
Ege/Marmara Denizi’nde yılan bombaları
Abone Ol google-news

Tarihin bize anlattığı, gülümseyerek ve şaşkınlıkla karşılayarak öğrendiğimiz çok ama çok ilginç olaylarından biri Ege Denizi’nin doğu, Anadolu’nun batı kıyılarında yaşandı.

Bundan yaklaşık 2200 yıl önce, İ.Ö.190-180 yılları arasında meydana gelen bu olay insan zekasının ulaşabildiği en yüksek düzeyin, “deha” dediğimiz yeteneğin boyutlarını gösteren önemli durumlardan biridir.

Bu olayın başkahramanı “Hannibal” adlı, savaş stratejisi ustası bir asker, bir komutandır.

Adı; Makedonyalı Büyük İskender, Fransız Napolyon, Mustafa Kemal Paşa gibi büyük komutanlarla beraber anılır.

Kıyılarımızı dalgalarıyla okşayan Ege Denizi’nin ve soylu topraklarımızın tanık olduğu ilişkiler ve birikim bugünkü uygarlığın temel taşlarıdır. 

“Hannibal olayı” Ege Denizi’nde yaşanmış yerel bir olayın nasıl evrensel olabileceğini, evrensel bir kişiliğin nasıl yerel olabileceğinin açık bir örneğidir.

Hannibal  

***

Peki, Hannibal kimdir?

Hannibal Kartacalıdır. İ.Ö.247-183/181 yılları arasında yaşamış.

Kartaca, Kuzey Afrika’da bugünkü Tunus’un kuzeyinde bulunan topraklar ve onun başkenti bir kentti.

Önceleri, İ.Ö.8.yüzyılda ta Fenike’den (Lübnan) gelen denizcilerin kurduğu bir koloniydi.

Fenikeliler “Sami”, Arapların ataları kökenli bir halktı.

Fenikelilere Helenlerin “Pun” demesiyle Kartacalılar hakkında “Pön”, “Punik” deyişi ortaya çıktı. 

Denizci olan bu halk zamanla Akdeniz’de etkili bir güç haline geldi. 

Hannibal’le ünlenen antik Kartaca

Sami dilinin bir lehçesi olan dillerinde “Kartaca”, “Yeni Kent” demekti.

Çok sonraları İtalya’da, bir çeşit cumhuriyetle, kralı olmayan bir devlet halinde yükselen bir kent olan ve Akdeniz’de egemenlik kurmaya çalışan Roma Kartacalıların en temel düşmanıydı.   

Başlangıçta Kartacalıların kahramanı olan, daha sonraları adı Ege Denizi’nde yankılanacak Hannibal’ın adı da Sami dillerindendir.

Kartaca’nın kurucusu Fenikelilerin en büyük tanrısı “Baal” ile ilgili olduğu söylenir.

Saldırganlığı ve hızlı davranışından dolayı babası Hamilkar’a verilen ve babasından ona geçen “Barka” lakabı da Sami (bir ölçüde Arap) dillerinde “şimşek, yıldırım” anlamına geliyordu.

Hamilkar Barca’nın İspanya’nın ünlü Barcelona kentini kurduğu ve adını verdiği rivayet edilir. 

Hannibal’in hayatı hakkında Helen Polybius ve Romalı Livius gibi antik çağ yazarlarının yazdıklarından bilgi ediniyoruz. 

***

Çocuk Hannibal’in babası ile yemin töreni

İ.Ö.3.yüzyılın ikinci yarısında Roma Devleti ile Kartaca Batı Akdeniz’in egemenliği konusunda, neredeyse sürekli savaş halindeydi.

Öyle ki babası Hamilkar, Kralı olduğu Kartaca’nın gücünü kırmak isteyen Romalılarla barış yapmaması ve onlarla savaşması için daha dokuz yaşındayken Hannibal’e yemin ettirmişti. 

Kartacalıların İspanya’yı fethi sırasında Halmilkar bir ırmağı geçerken düşüp, boğulup ölünce Hannibal İ.Ö.221’de, 26 yaşındayken ülkesi ordusunun komutanı oldu. 

Roma’yı ele geçirmeden aralarındaki savaşın bitmeyeceğinin düşünen Hannibal, İtalya’yı işgal etmek için yüz bin askerden oluşan bir ordu topladı.

Hannibal’in babası Hamilkar Barca’nın İspanya’da öldüğü savaş.

İyi silahlanmış ordunun 37 fili vardı. Filler savaşta birer tank gibiydiler. 

Bu iri hayvanlar hem korkutucuydular hem de yüksek oluşlarıyla üzerindeki biniciye savaşta büyük üstünlük sağlıyorlardı.

İtalya’ya İspanya üzerinden ulaşmak için Hannibal ordusunu İspanya’nın kuzeye sürdü. Saldıran yerli kabilelerle çarpışa çarpışa, bugünkü İspanya ile Fransa arasındaki Pirene dağlarını geçti.

Onu karşılamak, İtalya’ya sokmamak için yola çıkan Roma ordusundan önce Rhone vadisine girdi. (Fransa’da, kuzeyde Lyon’dan güneyde Marsilya’ya, Akdeniz’e kadar uzanan nehir ve vadi).

Doğuya, İtalya’ya yönelmek için önce suları geniş Rhone nehrini geçmek gerekiyordu.  

Bu kadar asker ve koca fillerle nasıl geçilecekti Rhone’nun akıntılı suları?

Pratik zekâ harekete geçti! Hannibal karşıdan karşıya nehir yüzeyini kaplayacak şekilde büyük sallar yaptırdı. Bir geçit oluşturdu.

Salların üzerine toprak ve ağaç dalları koydu. Bu büyük mavnaları çevredeki doğal ortama benzetti. 

Bir dişi fili, olağan bir yolmuş gibi sala sürüp bindirdi. Ardından erkek filler onu izledi. Böylece büyük hayvanlar sorunsuz karşı kıyıya çıktı. 

Belki de gerçek böyle değildir.  Nehri korkmadan geçmeleri için özendirilmiş olabilirlerdi ancak filler güçlü akıntılı sularda bile kolayca yüzebilen hayvanlardır.

Hannibal, bugünkü Fransa’da Rhone nehrini geçerken

***

Rhone nehrini geçen Hannibal Romalılar ve yandaşlarıyla karşılaşmadan, zaman ve güç kaybetmeden, dolayısıyla bu bölgede, Fransa’da savaşmadan İtalya’ya girmek istiyordu. 

Kuzeye yönelip bir yay çizerek karşısına çıkan sarp Alp Dağlarını aşmaya girişti.

Bu kadar çok askerle ve fillerle bu geçit vermez dağlar karşısında orduda çıkan huzursuzluk karşısından büyük askeri deha çok sertti.

Bugün dahi politikacılar tarafından, böyle durumular için kullanılan o ünlü deyişi söyledi:

“Ya yeni bir yol bulacağız ya da yeni bir yol yapacağız.” 

Gerçekten de öyle oldu.

Sarp dağların arasında dar geçitler bulduğu gibi, efsanevi bir yöntemle askerlerinin ve fillerinin geçeceği yeni yolar açtı.

Anlatılanlara göre: Karla, buzla kaplı, aşmaya izin vermeyen kayalıkları geçmek için, orduda ne kadar şarap varsa toplattı. Kayaların üzerine döktürdü. Alkolü ateş verdi. Isınan soğuk kayalarda yer yer çatlaklar meydana geldi. Bu çatlaklara tekrar şarap döktürdü ve yine ateşe verdi. Parçlanan kayalar gürültüyle uçurumlara yuvarlanırken, orduya da geçmek için yol açılıyordu.

Demek ki koşullar zorlansa da “akıl” sorunlara çözüm bulabiliyordu!

Ordusunun önemli bir kısmını soğuk uçurumlu dağ yollarında kaybetmesine rağmen askerlerinin ve fillerinin dik Alpleri aşmasını sağlamıştı sonunda.

Hannibal’in böyle bir yöntemle koca Alp Dağlarını geçmesi inanılmaz bir askeri başarı sayılır.

Hannibal’in filleri Alp Dağlarını aşıyor.

***

Roma ordusu onu İtalya’nın kuzeyinde Trebia’da (bugünkü Piacenza kenti  yakınlarında) karşıladı ve savaşa zorladı.

Alp Dağlarında kayıp vermesine rağmen, Roma’ya düşman Galya’dan (Fransa’dan) ona katılan birçok kabile ile Kartacalılar eski gücüne kavuşmuştu.

Kartacalılar burada, soğuk bir kış günü,Trebia’da onu bekleyen Romalıları, orduların doğrudan karşı karşıya geldiği, göğüs göğüse çarpıştığı savaşta bozguna uğrattı.

Yenilikçi bir strateji ile aceleci Roma’yı tahrik ederek cepheden saldırmasını sağlayıp düşmanı tuzağa çekti. Ortasına aldığı Roma askerlerini kılıçtan geçirdi.  Bu bir katliamdı.

Hannibal’in İtalya’da savaşı

ABD’li tarihçi Willam Mc Laughlin’e göre; bu savaşta bir gözü yaralanmış, görme yetisini yitirmişti.

Bu nedenle, çevresini iyi görebilmek için hep bir filin üzerinde savaştığı ve böyle seyahat ettiği anlatılır.

Hannibal’ın bindiği fil bir Asya filiydi ancak ordudaki diğer fillerden büyüktü. Bir dişi eksikti ve “Suriyeli” anlamına gelen “Surus” adı ile anılıyordu.

Böyle büyük bir fille savaşa girmek Hannibal’ın görünümüne askerleri arasında saygınlık kazandırıyor, düşmana karşı kişiliğine yücelik katıyordu.

Hannibal fili/Surus üzerinde

***

Kuzeyde Romalıları yenen Hannibal güneye, başkent Roma’ya doğru yöneldi.

Ancak hem doğuda, Adriyatik deniz kıyısında hem de batıda Roma önünde düşman orduları onu bekliyordu. 

Önünde iki seçenek vardı: Ya doğuda kıyı boyunca kuru ve düz araziden hızla gidecek,  onu bekleyen iyi hazırlanmış   Roma ordularıyla karşılaşacak, batıdan gelen Roma lejyonlarıyla  iki ateş arasında kalacaktı; ya da önünde bulunan dev bir bataklığı geçerek, İtalya yarımadasının doğusuyla batısını ayıran Apenin Dağlarını aşacak, düşmanı şaşırtarak Orta İtalya’ya ulaşacak, Roma’ya yaklaşacaktı. 

Hannibal, iki düşman ordusu arasında sıkışmamak için ikinci seçeneği uyguladı. 

Büyük bir çatışmadan önce Romalıların vur kaç taktikleriyle verdiği zararlardan korunmak için ordusunu, Roma yakınlarında denize dökülen Arno nehri boyunca, bugünkü Bologna ile Floransa arasında uzanan  bataklık arazilere sürmekten çekinmedi.

Koca orduyla, üzeri su ile kaplı yumuşak zemini geçmek hiç kolay olmadı. Bataklığın üzerinde bir ara dinlenebilecekleri bir karış toprak dahi yoktu.

Islaklıktan hayvanların ayakları neredeyse çürüyordu.

O da bu ortamda hastalandı. Zaten yaralı olan, görmeyen sağ gözü mikrop kapmıştı. Onu bir bezle sardı ve bataklıktan çıkıncaya kadar bezi gözünden çıkarmadı.

Askerleriyle birlikte katlandığı bu sıkıntılı durum, gözünden  hiç sargı bezini çıkarmaması Hannibal’e ordu içinde duyulan saygıyı daha da arttırdı.

Savaşçıların da parçası olduğu toplum ancak güvenilir önderlerin peşinden gidiyor!

Dahi Komutan her zorlu koşulda beklenmedik çözümler buluyordu.

Hannibal filleriyle savaşta

***

Önündeki tüm doğal engelleri aşarak güneye yürüyen Hannibal büyük Roma ordusuyla savaşacak en uygun yer olarak, Orta İtalya’da bugünkü Perugia yakınlarındaki Trasimeno Gölü kıyısını gördü.

Hannibal burada yapacağı savaşta da dehasını ortaya koyacaktı. 

Burada uyguladığı, ondan sonra da o örnek alınarak sayısız kez başka savaşlarda da kullanılmış çok etkili savaş taktiği tarihe geçti. 

Trasimeno Gölü ve çevresi Kartacalıları yakalamak, başkent Roma’ya ulaşmalarını engellemek  için peşlerinden gelen Roma ordusunu tuzağa düşürücek mükemmel bir yerdi. 

Güneyi göl, kuzeyi tepelik ve ormanlık  bir alandı. Ordunun yay biçiminde konumlandığı; askerin bir kısmı düşmanı önden karşılarken  bir kısmının ağaçlar arasına saklandığı, düşman ortalarına gelince çıkıp onları kuşattığı bir taktikti bu.

Hannibal dört saat süren bu savaşta Roma ordusunu imha etti.

30 bin Romalı askerin yarısı ya savaş sırasında öldürüldü ya da gölde boğuldu.  Kaçanlardan bir kısmı yakalandı, köle olarak satıldı. Yıl İ.Ö.217 idi.

Hannibal’in Trasimeno Savaşı

***

Hannibal, Roma’yı kuşatmadan önce İtalya’nın güneyini denetim altına almak niyetindeydi.

Oradaki Roma karşıtı yerli toplulukları da yanına almak, arkasını sağlam tutmak istiyordu

Trasimeno Gölü kıyısında kazandığı zaferden sonra, ertesi yıl İtalya’nın güneydoğusuna indi.

Bugünkü  İtalya’nın Puglia ilinde,   Ofanta nehri kıyısındaki “Cannea” mevkinde çok kalabalık, 87 bin askerli Roma ordusu onu bekliyordu.

Hannibal’in  ise 54 bin askeri vardı.

Cannea Savaşı

Savaşa savaşa azalmıştı askerleri. Kendi topraklarını savunan  Romalılarınki ise çevreden katılanlarla artmıştı.

Bir önceki savaşta ağır bir yenilgi alan Roma bu kez Hannibal’in işini tamamen bitirmek niyetindeydi. 

Hannibal ise yine askersel dehasını kullanacaktı.

Sol kanadını nehirle güvence altına aldı, sayıca fazla olan süvarileriyle, ay şeklinde, güçlü kanatlarıyla düşmanı kuşattı, sıkıştırdığı Roma askerlerini yok etti.

Helen tarihçi Polybius, (İ.Ö 203-120) Roma ordusunun tümüyle imha olduğunu ancak 370 süvarinin canını kurutulabildiğini yazar.

Romalı tarihçi Titus Livius’a göre de (İ.Ö 59 – İ.S 17) Kartaca’nın bu savaştaki kaybı yalnızca 8.000 idi.

Sayıları daha az olmasına karşın savaş ezici Kartaca üstünlüğüyle sona ermişti (İ.Ö.216).

Hannibal’in Cannea Savaşı taktiği

***

Hannibal Güney İtalya’yı ele geçirmiş, Roma yolu açılmıştı ama art arda gelen savaşlardan sonra, hep kazanmasına rağmen Kartaca ordusu zayıflamıştı.

Arkadaşı ve yoldaşı komutan Maharbal hemen Roma üzerine yürümelerini ve kenti zapt etmelerini önermesine karşılık Hannibal yeterli kent kuşatma araçları olmadığı gerekçesiyle Roma’ya kapsamlı bir saldırı başlatmadı. 

Birçok tarihçi Hannibal’in parlak komutanlığı sırasında bunu en büyük hatası olarak kabul eder.

Roma kentini ele geçirmenin eşiğine gelmişken, bunu yapmamıştı.

Roma’yı zapt etseydi belki de insanlık tarihi başka bir yöne akacaktı.

Belki de elindeki güçle Roma’yı zapt edemeyeceğini görüyordu büyük komutan. Tüm kazanımlarını kaybedeceğini düşünüyordu.

Gene de İ.Ö.207’de yaptığı zayıf bir girişim püskürtüldü.

Hannibal’in Roma’ya Savaş Yolu

***

Hannibal’in Roma Devletine karşı büyük savaşlar kazanmasına rağmen neden kenti fethetmediği konusunda rivayetler çoktur.

Ancak gerçek, bu kadar uzun yollar kat edip, çarpışa çarpışa neredeyse bütün İtalya’yı dolaşan Kartacalıların güçlerinin tükenme noktasına gelmiş olması olabilir.

Çünkü Roma da Hannibal’in kurnazlıklarla dolu taktiklerini öğrenmiş küçük küçük saldırılarla onu yıpratmaktadır.

Ülkeyi işgal eden güçlere karşı vur kaç taktikleriyle savaşmak her zaman işgalciye zarar verir.

Burada yurdunu koruyan Roma, işgalci Kartaca’dır.

Hannibal’in savaşları

*** 

Bu ortamda Hannibal başkentinden, Kartaca’dan yardım ister. 

Yeni güçlerle toparlanacak, Roma’ya saldıracak, kenti ele geçirecektir.

O zamanlar bir cumhuriyet olan Roma gibi bir senato ile yönetilen Kartaca’da da Hannibal’in başarılarını çekemeyen, onun daha fazla güçlenmesini istemeyenler vardır. 

Yükselenin ayağından aşağı çekmek siyasette olağandır!

“Güç istemi”, insanlığın içine düşebileceği en büyük tuzaklardan biri değil midir?

Siyaset de bir anlamda güç oyunundan başka bir şey değildir!

Hannibal çok büyük başarılar elde etmiştir ve adı dilden dile dolaşmaktadır ama Kartaca, başkent Hannibal’e yardım gönderilmesini ağırdan alır.

İspanya’dan gelip yardımına koşan kardeşi Hasdrubal Kuzey İtalya’da öldürülür.

22 yıl boyunca Romalıları defalarca yenen Hannibal, Roma düşmanı diğer İtalya kentlerinden destek ummuş, ancak tam tersi olmuş, tüm kentler Kartaca’ya karşı Roma’yla birleşmiştir.

Hannibal’in Romalıların Sagenten kentini kuşatması. (İ.Ö.219)

Bu arada Roma da boş durmaz.

Bu kez O, Hannibal’i kuşatmış, Güney İtalya’da sıkıştırmış, desteksiz ve yiyeceksiz bırakmıştır.

Hannibal’in Roma’ya saldırmasını engellediği gibi kurnazca savaşın yönünü değiştirmiştir.

Kartaca başkenti denizden, Sicilya ve Güney İtalya üzerinden Hannibal’e yardım göndermemiştir ama Romalılar, Kartaca ordusu İtalya’dayken Akdeniz’i aşıp Kartaca’ya saldırır.

Roma ordusunun başında genç konsül, babası ve amcası Kartacalılar tarafından öldürülmüş Scipo Africanus vardır.

O da akıllı ve deneyimli bir Roma komutanıdır ve emrindeki asker sayısı 35 bin’dir (İ.Ö.204). 

Romalı Scipio Africanus

***

Romalılar, neredeyse İtalya’nın tamamını işgal eden Hannibal’i, kendi ülkesinde vurmaya girişir. 

İtalya’da Roma’yı ele geçirmenin eşiğine gelmiş Hannibal’e, denizden o kadar yakın olmasına rağmen yardım göndermeyen Kartaca senatosu, bu kez Hannibal’i yurdunu koruması için ivedilikle Kartaca’ya geri çağırır (İ.Ö.203).

Onlar denizden İtalya’ya gitmemişlerdi ama Roma, akıllanmış, Kartacalıları kendi topraklarında savaşmaya zorlamaktadır.

Yapılan barış görüşmeleri sonuç vermeyince Scipio Komutasındaki Roma ordusu ile Hannibal komutasındaki Kartaca ordusu, Afrika’nın kuzeyinde, bugünkü Orta Tunus’ta Siliana’da, “Zama”da savaşa tutuşur.

Kartaca’nın piyadesi çok, süvarisi azdır. Bu durumda Roma süvarileri Kartaca’nın atlı savaşçılarını ezer.

Kartaca’nın savaşa deneyimli filleri İtalya’da tükenmiş, toplanan büyük Afrika filleri acemilikten Romalar yerine Kartacalılara zarar vermiştir.

Üstelik Scipio, Hannibal’in savaş taktiklerine getirdiği yeni; çevirme, kuşatma, tuzağa düşürme taktiğine karşı önlemini almıştır.

Ülkesi dışında birçok zafer kazanmış Hannibal Zama’da, kendi topraklarında yenilir.

Bu savaştan sonra Roma ile çok ağır koşullarla bir anlaşma yapan Kartaca senatosu, durumu toparlasın diye Hannibal’i yönetici konsül seçer.

O da artık iyice çökmüş Kartaca’yı ayağa kaldırmaya çalışır, ekonomiyi düzeltir.

Hannibal’in bastırdığı sikke

Ancak Roma, onu İtalya’da perişan eden Hannibal’den hala çekinmektedir ve Kartaca’ya yaptığı baskıyla büyük komutan görevden uzaklaştırılır.

Ayağı sürçmesin bir kere siyasetçinin!

Hannibal’in artık hiçbir gücü kalmamıştır. Yurdunda barınamaz. Gönüllü olarak sürgüne gider.

Kartaca ise Roma’ya bağımlı bir ülke haline gelir.

Roma’ya bu da yetmeyecek Kartaca’nın, komşusu Roma müttefiki Numidiya ile (yaklaşık bugünkü Cezayir) arasındaki çatışmayı bahane ederek Kartaca’ya saldıracaktır (İ.Ö.149-146).

Kartacalılar kenti sokak sokak savunsalar da başarılı olamayacaklardır.

Roma kuşatma sonunda ele geçirdiği kentte taş taş üstünde bırakmayacaktır.

Hatta orada bir daha yerleşim olmasın diye toprağa tuz kattıkları bile iddia edilir.

Kartaca’da Zama Savaşı

***

Peki, dünyaya ün salan zaferlerin komutanı, savaş taktikleri bugün dahi Harp Okullarından incelenen Hannibal ülkesinden ayrıldığı sürgünde ne yapacaktır?

Düşenin dostu olur mu?

Ne kadar zordur vatansızlık?

Hele hele geçmişte çok büyük onur ve şan kazandıktan sonra!

Önce başkentleri bugün depremle yaralı Antakya/Seleukia olan, Büyük İskender’in komutanlarından Seleukos’un kurduğu imparatorluğa, ardından Ermenistan’a sığınır.

Buralarda tutunamaz.

Sonunda, bugünkü Bursa-Balıkesir-Bilecik illerini kapsayan o zamanki Bythinia (Bitiniya) ülkesine gider.

Hannibal’in Kartaca’dan sürgünü, Anadolu’ya geliş yolu

Çevresine yayılmacı bir politika izleyen Bythinia Kralı I.Prussias ona ülkenin askeri sorumluluğunu vermiştir.

Hannibal I.Prussias’a askeri yönden yardımcı olduğu gibi bugünkü Bursa’nın olduğu yerde bir kent kurmasını öğütler ve sağlar. 

Yeni kentin imarı ve su şebekesinin oluşturulmasına öncülük eder. 

Kente de Bythinia Kralı Prussias’ın adı verilir.  

Bugün de “Bursa” deniyor.

Daha önce, tarihin babası Herodotos’a göre bu bölgenin en önemli kenti, deniz kıyısında, Cius (Gemlik) idi.

Pergamon-Bythinia

***

Hannibal’in Bythinia ordusunda yaptığı işlerden biri onun askerlik dehasının, zekanın birçok alanda nasıl belirleyici olduğunun göstergesidir. En olumsuz koşullarda bile!

Bugünkü Marmara Bölgesinin Anadolu yanının doğusuna hükmeden Bythinia, güneydeki Pergamon (Bergama) Krallığı ile rekabet halindedir. Ara ara savaşırlar.

Komşudurlar aman bir türlü geçinemezler.

Birbirlerinin verimli topraklarında gözleri vardır.

Pergamon Krallığı, Büyük İskender’in, 200 yıl Anadolu’yu sömüren Persleri/İranlıları kovduktan ve Babil/Irak’ta zehirlenip öldükten sonra çıkan imparatorluk topraklarını paylaşım mücadelesi sırasında bugünkü Bergama’ya yerleşen akıllı önderlerin bu kenti merkez yaptığı bir krallıktır.

Attalos Hanedanı denen, Batı Karadeniz kökenli krallar tarafından yönetilen Pergamon zamanla Batı Anadolu’nun önemli bir kısmına egemen olacaktır. 

Marmara Denizi kıyısındaki Kyzikos (Erdek-Bandırma-Balıkesir) ile yakın ilişkisi olan Pergamon kralları kuzeylerindeki Bythinia ile bölgenin egemenliği için güç mücadelesine girecektir. 

Zaman zaman Bythinia Kralları Pergamon/Bergama kentinin yer aldığı görkemli tepenin eteklerine kadar sokulacak, kenti kuşatacaktır.

Bursa’ya adını veren I.Prussias

***

İşte bu ortamda yapılan savaşlardan birinde Pergamon Donanması ile Bythinia gemileri, muhtemelen Kuzey Ege’de, belki Marmara Denizi’nde karşılaşır.

Pergamon gücüyle karada baş edemeyen Bythinia Kralı I.Prussias, Hannibal’in önerisiyle mücadeleyi denize çekmek istemiş olmalı.

Ne de olsa Hannibal bir zamanlar Akdeniz’e egemen Kartaca’dan gelmektedir. Denizciliği de iyi bilir.

Savaş yaman olacaktır.

Bythinia gemilerinin başında Hannibal, Pergamon’un donanmasının başında Kral II.Eumenes vardır.

II.Eumenes, Pergamon kentini kütüphanesi, parşömen kâğıdı, tiyatroları, heykeltraşları, kent tasarımcıları, hatta eşi eliyle parfüm üretim merkezi yapan son derece akıllı, kültürlü bir yöneticidir.

Birçok düşmana karşı da ülkesini, kentini korumasını bilmiştir.

Böyleleri tarihte ender bulunuyor!

Kalıntıları ve parçalarının 19.yüzyıl sonunda Almanya’ya kaçırılması olgusuyla bugün dilden dile dolaşan Bergama’nın Zeus Sunağını ve eşsiz friz ve heykellerini yaptıran yöneticidir.   

Acaba II.Eumenes’in bu parlak kişiliği, birçok savaş kazanmış ama sonunda yenilmiş ve sürgüne düşmüş bir “deha”nın, Hannibal’in karşısında üstün gelebilecek midir?

Biri çok başarılı bir kraldır, diğeri savaşlarda şaşılacak yöntemler kullanmış, genellikle kazanmış ama sonunda yenilmiş, omuzları düşük bir komutan!

Kapışma olacaktır ama nasıl?

Yıl, İ.Ö.184’dür.

Yani, bugüne göre 2207 yıl öncesi.

Pergamon Kralı II.Eumenes

***

Gelişmelerin gerisini bize, antik çağ Roma’sının biyografi yazarlarından Corneleus Nepos (İ.Ö.110-25), "De Viris Illustribus" (Ünlü Adamlar Üzerine) adlı eserinde anlatır.

Ege ya da Marmara Denizi’nin masmavi, köpükleri bembeyaz suları ilginç, öngörülmez bir savaşa tanık olacaktır: 

Bu ortamda Bythinia gemilerine komuta eden Hannibal Pergamon donanmasının daha güçlü olduğunu, gemi sayısının daha fazla olduğunu görür. 

Bu koşullarda savaşa girdiğinde Hannibal için yenilgi kesindir.

Nasıl kazanmalıdır?

Sayısız savaşa komuta etmiş, farklı koşullarda çatışmaya girmiş, mücadelede doğal çevreyi ve askersel durumu değerlendirmeyi çok iyi bilen Kartacalı Hannibal hiç kimsenin, tabii ki Pergamonlu II.Eumenes’in bile aklına gelemeyeceği, inanılmaz bir yöntem uygular.

Önce yazdığı bir mektubu iletecek, elinde onun ulak, haberci olduğunu belirten asa olan bir askeri Pergamon Donanmasına gönderir.

Pergamon askerleri bir barış iletisi oluğu düşüncesiyle haberciyi hemen alır, birçok gemi içinden geçirerek Kral II.Eumenes’in gemisine götürür.  

II.Eumenes mektubu açtığında içinde alaycı ifadelerden başka hiçbir şey olmadığını görür. Hannibal’in neden böyle davrandığını anlamaz.

Ancak savaşta, daha önceki deneyimlerinde yaptığı gibi, kendi gücü zayıfsa düşmanın merkezine, burada doğrudan Kral’ın gemisine saldırarak sonuç alınabileceğini bilen kurnaz Hannibal, ulakla gönderdiği alaycı mektup sayesinde, böylece, Pergamon Kralı II.Eumenes’in gemisinin, düşmanının kalbinin nerede olduğunu öğrenmiştir.

Hannibal’in Pegamon’la Yılan Savaşı

***

Ya sonra?

Hannibal öncü, hızlı gemileriyle derhal Pergamon Donanmasının merkezine, II.Eumenes’in gemisine doğru saldırır.

Çatışma başlar.

Bindiği gemiyi de hedefleyen bu beklenmedik saldırı karşısında Pergamon Kralı geri çekilir, sahile çıkar, kıyıdaki korumalarının ardında kendi güvenliğini sağlar.

Bu saldırıyla Pergamon gemilerinin savaş düzeni bozulur.

Bu arada Hannibal, bu saldırıdan önce savaş hazırlığı yapar görüntüsünde, bir kısım gemilerini sahile yanaştırmış, askerlerine karada ne kadar “yılan” varsa toplamalarını, kil kaplar içine koymalarını buyurmuştur.

Askerler nedeni ve amacı anlamaz ama çok saygı duydukları komutanın sözünü derhal yerine getirmişler, içi yılan dolu, ağızları kapalı kapları gemilerine yüklemişlerdir.  

Baş komutan, ünlü Hannibal’in bir bildiği olmalıdır!

II.Eumenes’in kıyıya çıkıp kendini korumaya aldığı ortamda Pergamon Donanması üzerine gelen Bytinia gemilerine şiddetle saldırır.

Pergamonlular, tabii ki hiç ummadıkları bir durumla karşılaşırlar.

Hannibal’in askerleri gemilerinden elle ya da mancınıklarla içleri yılan dolu kil kapları Pergamon gemilerine fırlatmaktadır.

Yılan bezeli antik çağ kapları

İlk kaplar düşman gemilerinin güvertelerine düşüp kırılınca, ortalığa yılanlar saçıldığında Pergamon askerleri önce bunu bir şaka sayar, kahkahalar atar.

Tuhaf bir durumdur bu!

Ancak atılan kaplarla, etrafta dolaşan yılanların sayısı artıp, yılanlar askerlere saldırmaya başlayınca durum değişir.

Pergamon askerleri karşılarında savaşacak düşman yerine zehirli ya da zehirli sandıkları yılanları bulmuştur.

Hannibal’in askerlerinden mi yılanlardan mı korunmalıdırlar?

Kırılan kaplardan fırlayan yılanların tıslayarak önüne çıkana saldırması korkunç bir görüntü olmalı!

İnanılmaz bir durum!

Yılanların soktukları arasında ölenler olur.

Panik, korku hızla yayılır.

Pergamon askerleri kendilerini denize atarak, kıyıya kaçarak canını zor kurtarır.

Ardından neler olduğu bilinmiyor!

Ancak savaşın kazananının Bythinialılar olduğu açıktır.

Fillerini dağlardan aşıran, azgın nehirlerde yüzdüren, bataklıkları geçen Hannibal bu kez de üstün gelmiştir: Yılan bombalarıyla!

Onun bir komutan olarak kazanmak arzusuyla savaş stratejisindeki yaratıcılığı ve becerisi inanılmazdır.

Yılanlar Pergamon askerlerinin peşinden koşarken, muhteşem bir savaş dâhisi olan Hannibal’in kıs kıs güldüğü muhtemeldir!

Yılan bombaları

*** 

Savaşta yenik düşmesine rağmen Hannibal’in bu akıl dolu yılanlı savaş taktiği bilgiye, kültüre, sanata, düşkün Pergamon Krallarından II.Eumenes’i  ve Pergamon heykeltraşlarını düşünsel olarak çok etkilemiş, takdir toplamıştı. 

ABD’li çağdaş tarihçi Jerome Politt bu duruma işaret eder ve Bergama’dan Berlin’e kaçırılmış Zeus Sunağı frizlerinden birindeki önemli bir ayrıntıya dikkat çeker.

Bu eşsiz eserde “yılan bombası” görüntüsel olarak yeniden ortaya çıkar.

Hannibal’in zaferinden 20-25 yıl sonra Pergamonlular kentlerinin en seçkin yerine baş tanrıları Zeus’a adanan muhteşem bir Sunak/Altar inşa ettiler.

Sunaklar o zamanlar tanrılara kurban sunulan yerlerdi.

Bu sunak Pergamonluların, Orta Avrupa’dan gelip Orta Anadolu’ya yerleşen, ardından tüm Anadolu’yu haraca bağlayan Galatlar (Keltler) denilen halka karşı kazandıkları savaşa izafeten, onlara savaşı kazandırdıklarına inandıkları Zeus’a şükran borçlarıydı.

At nalı biçiminde, dört katlı bir yapı yüksekliğindeki Sunağın dış duvarları, Pergamon’un Galatları yenmelerini simgeleyen, o zamanın Ege dini bağlamında Zeus ve yakınlarının evrene egemen olmak için, onlardan önce evrenin sahibi devleri/gigantları/titanları yenmelerini, o savaşı anlatan, eşsiz güzellikte heykelimsi kabartmalarla/frizlerle kaplanmıştı.

Jerome Politt bu frizlerden birinde, muhtemelen gece tanrıçası, Erinyler’in annnesi Nyx’i ve elindeki silaha dikkat çeker. 

Erinyler “başkalarına zarar verecek şekilde haklarının dışına çıkan herkesi, insan veya ilah olduklarına bakmadan, evrendeki düzenin korunması için merhametsizce cezalandıran ilaheler olarak” bilinir.

Politt’e göre frizdeki Nyx, elinde bulunan yılanlarla sarılmış bir kabı silah olarak kullanarak onu bir deve/giganta/titana fırlatmak üzeredir.

Helen mitolojisinde yılanlara çok farklı simgesel anlamlar yüklenmiş olmasıyla beraber, Zeus Sunağının bu frizinde Pergamon heykeltraşları; tanrıça Nyx’in yılanlı kabı bir silah olarak kullanmasıyla; Hannibal’in Pergamonlulara karşı yaptığı biyolojik savaşın özgünlüğünü andırmayı/unutturmamayı amaçlamış olabilirler. 

Pergamonlular Hannibal’e karşı yılanlı savaşı kaybetmişlerdi ama bu olayda kullanılan yöntemin sıra dışı olduğunun muhakkak farkındaydılar.

Anlaşılıyor ki Hannibal’in yılanlı bombaları o dönem insanlarının belleğinde yer etmişti.

Zaten, çok ilginç kişiler olan Pergamon Kralları, Galatlarla yaptıkları ve kazandıkları savaşta dövüştükleri düşmanlarına saygı duymuşlar, kahramanca savaşan Galatlıların, “Ölen Galatlılar” olarak anılan muhteşem heykellerini yaptırmış, onları kentin merkezine dikmişlerdi. 

Pergamon Akropolüne konulmuş “Ölen Galatlılar” anıtının temsili resmi.

Şimdi onların kopyaları olduğu söylenen bu heykeller Roma Müzelerini süslüyor.

Elinde yılan bombasıyla Nyx’in, “Gece”nin frizi Bergama’dan kaçırılmış diğer eserlerle birlikte şimdi Berlin’de, Müze denilen bir hapishanede tutuluyor.

Bergama’nın Berlin’e kaçırılmış Zeus Sunağının bir frizinde, elinde yılanlı bombayla Nyx 

***

Hannibal’in yılanları Pergamonlular üzerine salarak onları vurucu bir savaş aygıtı olarak kullanması günümüzde de bilim adamları arasında tartışılıyor.

Sanki canlı silahlardı onlar: Yılan bombaları! 

Belki de bu savaş tarihteki ilk biyolojik savaştı.

Aynı zamanda düşmanın kalbine korku salan bir psikolojik savaştı da!

Avustralya’dan biyolog ve ekolog (çevre bilimci) Dr.Adrian Burton bu olayın gerçekliği bağlamında, Hannibal’in bu kadar çok yılanı nasıl bulduğunu, onları nasıl topladığını, toplayıcıların zehirli yılanla zehirsizleri nasıl ayırt ettiğini sorgular.

Gerçekten de düşmanı geriletmek, savaşmaktan caydırmak için yüzlerce, belki binlerce yılan gerekirdi! 

Böyleyse Hannibal “yılan savaşı”nı nasıl kazanmıştır?

Üstelik düşman karşıda, ordular savaşın eşiğindedir. Ve zaman çok azdır.

Dr.Burton’a göre bilimsel araştırmalar Batı Anadolu’da, çok zehirli engerek yılanlarının yanı sıra özellikle bahar aylarında sulak yerlerde ortaya çıkan bol miktarda zehirsiz “damalı su (zar) yılanı” (Latince adı “natrix tessellata”)  bulunduğunu söylüyor.

Hannibal’in yılan toplayıcıları zehirli olanların sokmalarından sakınmak için ellerini bezlerle sarmış, onları öyle yakalamış olmalılar. Bu arada tabii ki bu tür yılanların zarar verdiği toplayıcılar da vardı.

Zehirsiz yılanları toplamak ise onları tanıyanlar için daha kolaydır. 30-40 kişilik bir ekip bir haftada yüzlerce zehirsiz yılan toplayabilir.

Yani bu mümkündür!

Ancak, belki de Hannibal savaşta böyle bir uygulamanın gerekli olacağını düşünerek savaş alanına hazırlıklı, daha önce toplanmış ve kaplara konulmuş yılanlarla gelmiştir.

Bomba gibi kullanılan yılanların zehirlilerin yanı sıra zehirsiz de olsalar korku yaratacağı ortadadır.

***

Öte yandan, bu ilginç savaşın o zamanın dünyasında duyulup yankılanmasıyla, aynı zamanda Pergamon’un müttefiki olan Roma tekrar Hannibal’in peşine düşer.

Roma dostu Pergamon’un düşmanı Bythinialılara yardım eden, denizde kullandığı yılan bombalarıyla hala yaratıcı bir savaş stratejisti olduğu görülen, Roma kapılarına kadar dayanmış, Roma’ya o kadar çok zarar vermiş Hannibal’in işini kesin olarak bitirmek istemektedir.

Belki de “yılanın başı” olarak Hannibal’i görmektedirler!

Yılan savaşının ertesi yılı, İ.Ö.183/2’de bir Roma heyeti Bythinia’yı ziyaret eder.

Hannibal’in resmen Roma’ya teslim edilmesini ister.

Bythinia güçlü Roma’nın acımasız öfkesinden korkar.

Kral I.Prussias, ona o kadar yardımcı olan Hannibal’i Roma’ya vermeye karar verir.

Demek ki “vefa” böyle ortamlarda yoktur!  

Romalı tarihçi Titus Livius’un  (İ.Ö.59-17) “Roma Tarihi” adlı kitabında anlattığına göre: 

“Hannibal Romalılar’ın eline düşmemek için önce Bythinia (muhtemelen Prussia/Bursa) sarayından kaçmayı düşünür. 

Giriş kapısının askerler tarafından tutulduğunu öğrenince, gizli arka kapıdan çıkmaya çalışır. Ancak buranın da gözetildiğini görür, her yerde muhafızlar olduğunu anlar.”

Çaresiz kalmıştır.

Sığındığı ülkede tutsak durumuna düşen muhteşem Hannibal bu kadar kuşatılmışlığa dayanamayacaktır:

“Onu Romalılara satmaya kalkan Bythinia Kralı Prusias'a ve ülkesine lanetler yağdırır.”

“Konuğunu korumadığı için cezalandırsın diye tanrılara dua eder, yalvarır.”

Ve ardından o ünlü bilgece sözünü söyler:

 "Nefret edilen yaşlı bir adamın ölümünü beklemenin uzun ve sıkıntı verici olduğunu düşünen Romalıları, sürekli korku ve endişelerinden kurtaralım", der.

“Yüzüğünün üstündeki kıymetli taşın altına sakladığı zehri içer.”

Belki de o zehir, Pergamonlulara karşı silah olarak kullandığı yılanlardan birinin zehridir.

Hannibal zehri içer.

Yıllar boyunca, birçok savaşa girip çıkan, birçok badireler atlatıp ölümden kurtulan Hannibal, bu zehirle hayattan ayrıldığı an 65/66 yaşındadır.

Ölmeden önce, cenazesinin Roma’ya götürülüp orda gömülmek önerisini reddeder.

Çünkü, onun taktiklerini kullanarak yenmiş olsa bile, Hannibal’in çok takdir ettiği Romalı komutan Scopio’ya Roma Senatosu sonraki yıllarda çok saygısız davranmış, aşağılamıştı.

Onca ihanete, onca yengi, yenilgiye rağmen, ölümün eşiğinde neler düşünüyordu bu dahi adam!

Demek yalnız bir savaşçı değil bir bilgeydi de!

Kendi isteği üzerine Hannibal Bithynia'daki Libyssa'ya (Gebze-Kocaeli) gömüldü.

Bedeni Anadolu toprağına karıştı.

Hannibal

****

Bu büyük dehanın savaş stratejileri, davranış taktikleri geçmiş yıllarda da günümüzde de Harp Okullarında öğretiliyor.

Bu yaratıcı savaş eylemlerini Mustafa Kemal Paşa da biliyordu.

Çanakkale Savaşında, Büyük Taarruz’da  Hannibal’in bazı taktiklerini uyguladığı söylenir.

Strateji uzman Dr.Naim Babüroğlu’nun verdiği bilgiye göre; Anadolu’nun kurtuluşunu sağlayan Büyük Taarruz’da Mustafa Kemal Paşa Yunan Ordusunun hiç beklemediği, olası görmediği biçimde, Türk Ordusunu gizlice Afyon dağlarından aşırarak, yarım ay şeklindeki kurt kapanıyla sıkıştırıp İzmir’e doğru kaçma yolunu açık bırakarak yendi.

30 Ağustos 1922-Büyük Taarruz

Bu bağlamda genç Türkiye Cumhuriyetine Cumhurbaşkanı olunca Mustafa Kemal Atatürk 1934’de, saygı duyduğu Hannibal’in Gebze’deki mezarının bulunmasını, oraya bir anıt dikilmesini ve çevresinin düzenlenerek park haline getirilmesini istedi.

Ne yazık ki bütün aramalara rağmen mezar bulunamadı.

Ancak Atatürk’ün bu vasiyeti, doğumunun yüzüncü yılında Gebze’deki TÜBİTAK yerleşkesine bir anıt yapılarak yerine getirilmeye çalışıldı. 

Anıttaki Hannibal’in yüz görünümünü heykeltıraş Nejat Özatay yaptı.

Gebze’de Hannibal anıtı

***

Ege Denizi ve kıyısındaki, topraklar bize yüzyıllardan beri sessizce gülümsüyor.

Aramızda yaşayan cin gibi çocuklar, ışıldayan zekalı gençler, yönetici, karar verici olmaya niyetli büyükler böyle eşsiz insanları tanımalı, davranışlarını örnek almalı.

Onlar da bizim gibi masmavi gökyüzümüzün altında yaşamış, dağ/deniz havasını solumuş, topraklarımızın ekmeğini yemiş, pınarlarının suyunu içmiş. 

Umarım bu dâhilerin tanık oldukları biyolojik, psikolojik, kanlı savaşlar artık yaşanmaz.

“Deha”, insanın daha iyi ve özgür yaşaması, insanlığın daha yücelmesi için değerlendirilir.

Sefa Taşkın

İzmir-Dikili-Bergama-Karşıyaka

10.01.2023


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler