SEDEFED Başkanı Emine Erdem uyardı: Türkiye ekonomisinin bu enflasyonla sağlıklı büyümesi oldukça zor

Sektörel Dernekler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Erdem, “Türkiye’nin bu enflasyonla sağlık büyümesi zor” değerlendirmesinde bulundu. Erdem, “Eldeki veriler konkordato ve iflas sayısının artışını ortaya koyuyor” dedi.

Yayınlanma: 27.12.2023 - 04:00
SEDEFED Başkanı Emine Erdem uyardı: Türkiye ekonomisinin bu enflasyonla sağlıklı büyümesi oldukça zor
Abone Ol google-news

Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Yönetim Kurulu Başkanı Başkanı Emine Erdem, hem yerli hem de yabancı yatırımcı için öngörülebilirliğin artırılması, eğitimden kamu yönetimine, sosyal güvenlikten kayıt dışı ekonomiye bir dizi yapısal reformun hızla hayata geçirilmesinin şart olduğunu söyledi.

2023’ün zor bir yıl olduğunu, 2024’ün ilk yarısında da ekonomik yavaşlamanın belirginleşeceğine işaret eden Emine Erdem ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.

SAĞLIKLI BİR BÜYÜME OLMAZ

  • Yıl sonuna yaklaşıyoruz, genel bir değerlendirme yapabilir misiniz nasıl geçti?

2022 ve 2023 yılları Türkiye ve sektörlerimiz açısından zor yıllar oldu. 2022 yılında ortalama yüzde 72, 2023 Kasım ayı itibariyle de yüzde 53 oranlarında enflasyon yaşadık. Türkiye ekonomisinin bu enflasyon oranlarıyla sağlıklı bir büyüme gerçekleştirmesi ve rekabetçiliğini sürdürmesi oldukça zor.

Yüksek enflasyona ek olarak ekonomik yapımızın temelini teşkil eden politikalar ve yaklaşan yerel seçimlerin ekonomik istikrar üzerindeki zorlayıcı etkisi sektörlerin öngörüleri üzerinde belirleyici oluyor. Bu açıdan sektörlerimiz 2024’ün ikinci yarısı açısından olumlu gelişmelere açık olarak pozisyon alıyor ve ödemeler dengesini bu beklentiyle yönetiyor.

Orta vadeli plan ve kur-faiz-enflasyon-büyüme sarmalından uzaklaşarak uluslararası referans değerlere odaklı, daha konvansiyonel bir ekonomi yönetimi piyasalarda olumlu bir seyir yarattı. İş dünyası zaten ekonomik perspektif değişikliği beklentisi içerisindeydi. Zorlu ve belirsizlik dolu dönemin geride kalmış olmasını temenni ediyorum.

Ekonomi politikasındaki bu değişikliğin kalıcı olması ve meyve vermesi için aynı perspektif değişikliğinin politikalar kısmında da takipçisi olacağız. Uzun vadeli ve öngörülebilir sanayi politikalarının yeni ekonomi politikasına eşlik etmesini arzu ediyoruz. Zira, ekonomi, siyaset ve dış politika, eş zamanlı olarak, entegre bir yapı içerisinde tasarlanması ve bütünlük içerisinde ele alınması gereken bir üçgenin ayrılmaz parçaları.

2023 ÜYELERİMİZ İÇİN ZOR BİR YIL OLDU

  • 2023 gerek finansmana erişim gerek ihracat pazarlarındaki sorunlar ve maliyet artışlarından dolayı zorlu bir yıl oldu. Üyelerinizin faaliyet gösterdiği sektörleri de düşünürsek nasıl bir yıl oldu?

SEDEFED'in üyeleri, plastik, kimya, otomotiv, reklamcılık, tedarik zinciri, hizmet, tarım gibi çeşitli sektörlerde faaliyet gösteriyor ve bu süreçte üyelerimiz finansmana erişim, ihracat pazarlarındaki zorluklar ve maliyet artışları gibi çeşitli engellerle karşı karşıya kaldı. Bu zorluklar, sektörlerimizin büyümesini ve uluslararası pazarda rekabet etmelerini zorlaştırdı. Finansmana erişimdeki sıkıntılar, işletmelerin büyüme ve yenilik için gerekli kaynakları bulmalarını zorlaştırırken, ihracat pazarlarındaki sıkıntılar da uluslararası rekabet gücünü etkiledi. İşletmeler, işletme sermayeleri için finansman bulamaz ve kredilerdeki vade yapısı geçmiş yıllara göre kısalmışken; ihracatlarını ve rekabet güçlerini artırmaya yönelik uzun vadeli yatırım yapamadılar. Ayrıca, artan maliyetler işletmelerin kâr marjlarını daralttı. Artan maliyet ve vadeler altında üretilen hizmet veya ürünlerin fiyatlanması zor hale geldi ve bu da operasyonel verimliliği olumsuz etkiledi. Diğer yandan EYT maliyetleri ve reel kurun görece değerli kalması da özellikle imalat sanayimizi zora sokan durumlar arasında yer aldı. Tüm bu koşullar altında üyelerimiz genel olarak zorlu bir yılı geride bıraktı.

FİNANSMANA ERİŞİMDE SIKINTI VAR, CAN SUYU ŞART

  • Şu anda üyelerinizden gelen temel şikayetler hangi alanlarda yoğunlaşıyor, çözüm için neler öneriyorsunuz?

SEDEFED'in üyeleri nezdinde temel iyileştirme alanları genellikle finansmana erişimde yaşanan zorluklar, ihracat pazarlarındaki azalan talep ve maliyet artışları gibi konulara yoğunlaşıyor. Öngörülebilir bir finans ortamı sağlandığında işletmelerimiz de yatırım ve genişleme alternatiflerini daha sağlıklı geliştirebilir. Ülkemizin CDS’leri düştükçe, finansmana erişimde doğru araçlara erişim ve girişimcilere daha fazla kredi desteği sağlanması mümkün olacaktır. İhracatta yeni pazarların araştırılması ve çeşitlendirme stratejilerinin geliştirilmesi, üyelerimizin mevcut pazarlardaki dalgalanmalara karşı daha dirençli olmalarını sağlayabilir. İşletmelerin, süreçlerini iyileştirmeleri, verimliliklerini artırmaları, yenilikçi teknolojileri kullanmaları ve enerji verimliliğine yatırım yapmaları uzun vadede başarılı bir maliyet yönetimi açısından kritik önem taşıyor.

Bu önerilerin hayata geçirilmesi, üyelerin karşılaştığı temel sorunlara çözüm getirerek işletmelerin daha sağlam ve rekabetçi bir konuma gelmesine yardımcı olabilir.

Öte yandan eldeki veriler konkordato ve iflas sayısının artışını ortaya koyuyor. Ekonomi yönetiminin, verimliliği yüksek ve satışları güçlü olan ancak finansmana erişim ve teminat sorunları çeken KOBİ’lerin iflas veya konkordato sürecine girmesine müsaade etmemesi ve yapılandırma yolunu uygun şartlara bağlı olarak açması gerekiyor. Bu şirketlerin sadece finansal yapılandırması değil ek olarak finansal yapılandırmaya giren şirketlere can suyu KGF kredilerinin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Can suyu olmadan, işletme sermayesini kaybetmiş bir şirketin finansal açıdan başarıyla yeniden yapılandırma yapması zordur.

ALIM GÜCÜ DÜŞÜYOR

  • Sizce Türkiye ekonomisinin en temel problemleri neler, çözüm için neler öneriyorsunuz?

Türkiye’nin gelişime en açık alanları yüksek enflasyon, cari açık, düşük öngörülebilirlik ve yapısal reform ihtiyacı olarak tanımlanabilir. Ancak en temelde halledilmesi gereken iki konu bulunuyor. Türkiye’nin katma değerli üretim ile ihracatını ve işletme verimliliğini artırması cari açıktan enflasyonun arkasındaki birçok dinamiğe kadar birçok sorun için çözüm teşkil edebilir. Diğer yandan hem yerli hem de yabancı yatırımcı için öngörülebilirliğin artırılması, eğitimden kamu yönetimine, sosyal güvenlikten kayıt dışı ekonomiye bir dizi yapısal reformun hızla hayata geçirilmesi şart.

İçinde bulunduğumuz dönemde elbette yüksek enflasyon, alım gücünü azaltıyor ve genel ekonomik istikrarı olumsuz etkiliyor. Maliyet baskıları, döviz kuru dalgalanmaları ve arz-talep dengesizlikleri enflasyonu artıran önemli sebepler arasında yer alıyor. Yatırım ve üretimdeki dengesizlik, yeterli yatırım ve üretim yapılmaması da uzun vadeli büyümeyi olumsuz etkiliyor. Bu olumsuzlukları aşabilmek için mali disiplin ve enflasyonla mücadele kritik önem taşıyor.

Para politikalarının sıkılaştırılmasında önemli bir mesafe kaydettik. Bir sonraki aşamada yatırım ortamının iyileştirilmesi, yatırımı teşvik etmek için yapısal reformları gerçekleştirmek var. Buna ek olarak eğitim politikalarımızı gözden geçirirsek istihdam olanaklarını genişletebiliriz. Bugün Türkiye’de hem eğitimde hem de istihdam pazarında iş arayan üç buçuk milyon genç var. Genç işsizliği azaltmak için eğitim ve işgücü piyasası reformları yapılmalı, istihdam yaratıcı politikalar geliştirmeliyiz.

İŞSİZLİK ARTACAK

  • 2024 için; büyüme, enflasyon, işsizlik, ihracat, döviz kuru, cari açık, faiz konusunda öngörüleriniz neler, bu alanlarda ne tür riskler görüyorsunuz?

2024 yılını hem ülkemiz hem de küresel ekonomi açısından iki bölümde değerlendirebiliriz. Bir yandan sıkılaştırıcı para politikası devam ederken Fed, TCMB ve Avrupa Merkez bankası tarafından ilk faiz indirimlerini görebileceğimiz bir yıl olabilir. Asya’daki ise ekonomik yavaşlama ve deflasyon riski dünya ekonomisi üzerinde, büyük bir etki yaratabilir.

2024 yılı için büyüme oranının yüzde 4 olan OVP beklentisine paralel, hatta belki biraz üstünde gelebileceğin düşünüyorum. Türkiye 2024’e güçlü bir istihdam ile giriyor. Yılın ilk yarısında ekonomik yavaşlamanın belirginleşeceğini düşünsek de Türk girişimcilerin ve sektörlerimizin şartlara uyum sağlama yeteneği sayesinde 2024’in ikinci yarısı itibariyle bir toparlama dönemine gireceğimize inanıyorum.

Pandemi öncesinde 28 milyonluk istihdam yaratabilen Türkiye ekonomisi bugün 32 milyonu aşan bir istihdam yaratıyor. İşsizlik oranında tarihsel trendin üstüne çıkacağımızı sanmıyorum ancak yavaşlayan ekonomi ve azalan talep altında işsizlik oranında bir yükselme gerçekleşebilir.

Teknoloji ürünleri veya yüksek katma değerli ürünlere sahip bir ihracatımız olmadığı için dış talepteki dalgalanmalardan çok çabuk etkileniyoruz. Bu anlamda 2023’te olduğu gibi 2024’te de dış talebe bağlı olarak ihracatta yatay seyir veya ılımlı bir artış görebiliriz. Önümüzdeki süreçte TCMB’nin yatırım kredilerinin ve KGF kredilerinin uzun vadeli rekabetçi gücümüzü artıran yatırımlara yönlendirilmesi önemli.

Türkiye’nin yüksek cari açık sorunu kısa ve orta vadede çözülebilir bir sorun değildir. 2023 yılı için 42,5 milyar dolarlık bir cari açık beklenirken, 2024’te yüzde 4 büyüme beklentisi altında en azından 35 milyar civarında bir cari açık beklememiz makul bir senaryo.

Büyüme, ekonomik istikrar için önemlidir. Ancak, pandemi sonrası ekonomilerdeki toparlanma süreci global olarak karmaşık oldu. İhtiyaç duyulan dengeli büyüme, talep artışı ve yatırımlarla sağlanabilir. Tedarik zinciri kırılmadığı sürece, dış baskıların da etkisi sınırlı olacak ve enflasyon kontrol altına alınabilecek.

YARATICI DÜŞÜNEN BİREYLERE İHTİYAÇ ARTACAK

  • Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının sektörleri hangileri olacak, öngörüleriniz nelerdir?

Öne çıkacak sektörler yeni teknolojileri ve yeni iş süreçlerini kullanabilen, üretim alanlarına entegre edebilen sektörler olacaktır. Yapay zekâ, internet, biyoteknoloji gibi alanlarda yaşanacak inovasyonlar, ekonominin temelini oluşturacak. Bu sektörler hem üretim süreçlerini optimize edecek hem de yeni iş modellerinin ortaya çıkararak sektörler arası gelişimi tetikleyecek. Teknolojik gelişmelerle birlikte değişen iş dünyasına ayak uydurabilen, yaratıcı düşünebilen bireylere olan ihtiyaç da artacak.

Diğer bir kritik alan ise sürdürülebilirlik ve yeşil enerji sektörleri olacak. İklim değişikliğiyle mücadele, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik artan talep, bu sektörleri ön plana çıkaracak. Türkiye'nin bu alandaki yatırımları hem çevresel sürdürülebilirliği destekleyecek hem de ekonomik büyümeye katkı sağlayacaktır.

Son olarak, sağlık sektörü de ikinci yüzyılda önemli bir yere sahip olacak. Pandemi süreci, sağlık sistemlerinin önemini bir kez daha vurguladı. Biyoteknoloji, telesağlık gibi alanlardaki gelişmeler, sağlık hizmetlerinin daha etkili ve erişilebilir olmasını sağlayacak. Gelecek, teknolojik inovasyon, sürdürülebilirlik ve eğitimle şekillenecek gibi görünüyor. Biz de SEDEFED olarak, sektörler için çalışıp Türkiye için üretmeye devam edeceğiz.

KADINLAR OLMADAN DÖNÜŞÜM İMKANSIZ

  • SEDEFED'in mevcut yapısı ve yeni dönem politikaları hakkında bilgi verebilir misiniz?

SEDEFED kurulduğu 2004 yılından bu yana ülkemizin önde gelen sektörlerini temsil eden, sürdürülebilir rekabetçiliği odağına alan ve gönüllü, şeffaf ve bağımsız kimliğiyle ülkemizin kalkınmasına katma değer sağlayan bir sivil toplum örgütü. İş dünyasının bağımsız ve gönüllü, aynı zamanda öncü sivil toplum kuruluşu olarak SEDEFED, 47 derneği ve 12.000’in üzerinde şirket ve iş insanını temsil etmenin gururunu yaşıyor. SEDEFED, sektörel seviyede bağımsız ve gönüllü en büyük aktör konumundadır. Hedefimiz ise SEDEFED için bu konumu korumak ve ülkenin rekabetçiliğini artırma yolunda kolaylaştırıcı rolü üstlenmek.

SEDEFED’in ilk kadın başkanıyım. Bu sebeple üyelerimizin rekabetçiliğini artırmada kadınların ekonomiye katılımını artırmanın öneminin her konuşmamda altını çiziyorum. Bunun dışında üye derneklerimizle iş birlikleri geliştiriyor, derneklerimizin faaliyetlerine destek vermeye devam ediyoruz. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz etkinlikler, yayımladığımız raporlar ve çeşitli iş birlikleri ile sektörlerimize değer yaratmak için çalışıyoruz. SEDEFED bugün gücünü her geçen gün sayısı artan geniş yelpazedeki üye dernekleriyle yaptığı iş birliğinden ve üyesi olduğu konfederasyon TÜRKONFED’den alıyor. Aynı zamanda, TÜRKONFED ile iş birliği içerisinde kurduğumuz komisyonların yürüttüğü çalışmalar aracılığıyla birbirimizi güçlendiriyoruz.

SEDEFED’in marka etkinliği olan Rekabet Kongresini her yıl düzenleniyor. Bu yıl da 15. Kez 28 Kasım’da geniş katılım ile gerçekleştirdik. Bu yılki temamız İkinci Yüzyılın Sektörleriydi. Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen sektör temsilcilerini bir araya getirdik. Gelişen teknolojiler ve jeopolitik konjonktür de dikkate alınarak, önümüzdeki yüzyılın en rağbet görecek sektörlerinin tüm yönleriyle değerlendirildiği kongrede, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile alanında uzman isimler konuşmacı olarak yer aldı.

SEDEFED için bu marka etkinlik kurumun yıl boyunca yaptığı çalışmaların bir özeti. Kongremiz bugün sektörleri yatay kesen, doğrudan veya dolaylı etkileyen konulara odaklıydı. Bu doğrultuda önümüzdeki dönemde ikinci yüzyılın sektörlerine odaklanmak bizim için önemli olacak. Diğer yandan üye sayımızı ve sektörel çeşitliliğimizi, çok sesliliğimizi artırma hedefimiz geçerliliğini koruyor.

SEDEFED olarak bütün dünyanın gündeminde olan ve önümüzdeki yıllarda Türkiye’deki işletmelerin hem ulusal hem de uluslararası rekabetçiliğinde önemli rol oynayacak dijital, yeşil ve toplumsal dönüşümü -ya da ortak ismiyle üçüz dönüşümü- gündemde tutmanın çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu üçüz dönüşümü birbirinden ayrı değerlendirmek pek de mümkün değil, doğru bir yeşil dönüşüm için dijitalleşmeye, dijitalleşmenin olası negatif etkilerine engel olmak için yeşil dönüşüme ve yetkin bir insan kaynağı için toplumsal dönüşüme ihtiyacımız var. Toplumsal dönüşümün de kadınlarsız olmayacağı bir gerçek…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler