1938’den beri, değişmeyen koku

Atelier Rebul Kurucu Ortağı Nüket Filiba: Bizler 1938’den beri, aynı koku standardını yakalayabilmek için bize özel o sihirli formülü kullanıyoruz.

Yayınlanma: 19.12.2020 - 16:00
1938’den beri, değişmeyen koku
Abone Ol google-news

Temelleri 125 yıl önce Fransız eczacı Jean Cesar Reboul’ün Beyoğlu’nda Büyük Paris Eczanesi’ni kurmasıyla atılıyor. Daha sonra Rebul Eczanesi’ne dönüşüyor. Rebul Eczanesi 1938 yılında ise Türk halkını Rebul Lavanda Kolonyası’yla tanıştırıyor ve bu koku nesilden nesile taşınıyor.

Atelier Rebul Kurucu Ortağı Nüket Filiba, “125 yıldır sahip olduğumuz eczacılık deneyimi ve koku uzmanlığımızdan yola çıkarak eski arşivlerimizdeki formüller, uzmanlık alanımız olan bitkileri kullanarak ürünlerimizi geliştiriyoruz” diyor. Nüket Filiba ile kolonyanın yolculuğuna tanıklık ettik.

* 125 yıl önce Beyoğlu’nda başlayan hikayeniz var, biraz bahseder misiniz tarihinizden, başarının sırrı ne?

Evet, bundan tam 125 sene önce 1895'te, genç Fransız bir eczacı olan Jean Cesar Reboul’ün, Beyoğlu’nda, ‘Grande Pharmacie Parisienne’- Büyük Paris Eczanesi adıyla Türkiye’nin ilk eczanelerinden birini kurmasıyla başlıyor hikayemiz. Osmanlı’nın son dönemine tanıklık eden ve günümüze kadar yaşamını sürdüren tek eczane. Rebul Eczanesi o dönemde, kişiye özel kremleri, saf gül suyu tonikleri, kolonyalarıyla bir kozmetik atölyesi gibi çalışıyor. Sene 1939’u gösterdiğinde Mösyö Reboul ülkesine dönerken, gözü gibi baktığı eczanesini, hayattaki tek yakını olan genç ve çalışkan eczacı Kemal Müderrisoğlu’na devrediyor. Akabinde eczanenin ismi Rebul olarak değişiyor. Pera'daki hikaye yıllar boyu etkisini sürdüren bir bağa dönüyor.

Atelier Rebul’ün hikayesi de 2013’te başlıyor. Asırlık tecrübemizi, koku uzmanlığımızı, bilgi birikimimizi, formüllerimizi; kurucumuz Jean Cesar Reboul sayesinde genlerimizde bulunan Fransız zarafeti ve farmakolojik uzmanlık ile harmanlayarak 2013'te exclusive 'ATELIER REBUL' markasını ve mağazalar konseptini yarattık. 

Başarımızın sırrına gelince… Kurucumuz Jean Cesar Reboul’ün ‘’Kalite ve Güven Rebul Ailesinin En önemli Mirasıdır’’ sözü sanırım marka sahipleri olarak bizim en büyük sorumluluğumuzdu. Şunu söylemeliyim ki; kendimizin zevkle kullanmayacağı hiçbir ürünü, 'REBUL' veya 'ATELIER REBUL' markası altında tüketicimize sunmamayı yeğliyoruz. 125 yıldır sahip olduğumuz eczacılık deneyimi ve koku uzmanlığımızdan yola çıkarak eski arşivlerimizdeki formüller, uzmanlık alanımız olan bitkiler, eczanede kullanılan geleneksel yöntemleri modern ve bilimsel yaklaşımla harmanlayarak ürünlerimizi geliştiriyoruz. Bunu yaparken korumaya çalıştığımız marka değerlerimiz; güven, kalite, eczacılık geçmişimiz, mirasımız, doğallığımız, samimiyetimiz.  

SARI ETİKETLİ KOLONYA ŞİŞESİ

* Sizin Rebul ile yolunuz nasıl kesişti, Rebul sizin için ne ifade ediyor?

2004 yılında tesadüfler sonucu, Rebul’ün 4. kuşak temsilcisi Kerim Müderrisoğlu ve aile dostumuz Korel Bingöl ile yollarımız kesişti ve ortak olduk. Tam 17 sene oldu. Bu ortaklık ile bizler, ortaktan öte Rebul ailesi olduk.

Rebul’e ortak olmadan önce Rebul, benim için, 5-6 yaslarımda dedemin evindeki, mis kokulu Sarı etiketli kolonya şişesiydi. Çok acık söyleyeyim; bilen bilir, şimdi  Rebul ve Atelier Rebul benim 3. çocuğum.

17 senedir, üzerine tutkuyla eğildiğim, gerçekten hem çok zevkli, hem de çok yaratıcı bir serüvenden bahsediyoruz. Markalarımızı, Rebul ailesi olarak her zaman büyüttük, büyütmeye devam edeceğiz.

* Rebul'ün kuşaktan kuşağa aktarılan özel bir formülü olduğunu doğru mu? Nasıl bir formül bu? 

Evet doğru. Hala her yıl, Fransa’nın güneyinde, Grasse kentine yakın aynı tarladan, gün ağarana kadar toplanan aynı lavanta çiçekleri ile üretilir. Tabii her yıl, yağmurun çok ya da az olması, lavantanın biraz farklılaşmasına sebep olabilir. Ama bizler 1938’den beri, aynı koku standardını yakalayabilmek için bize özel o sihirli formülü ve özel üretim sürecini uyguluyoruz. Şimdiye kadar taklitleri oldu ama başarılı olamadı. Sahtecilik yapanları da yakalattık. Bu konuyla özel olarak ilgilenen avukatlarımız aracılığıyla bu konuyu her zaman titizlikle takip ediyoruz.

İLK LAVANTA KOLONYASI

* Rebul Lavanda Kolonyası’nın hikayesi 1938'lere kadar gidiyor. Biraz anlatır mısınız, Türkiye'de girmediğiniz hane var mı? 

Türk halkının ikonik ürünü ve evlerimizde bir asır misafirliğini sürdüren Rebul Lavanda Kolonyası'nın hikayesi de 1938'de başlıyor. Türkiye’yi ilk lavanta kolonyası ile tanıştıran markayız. Rebul Lavanda, kısa süre içinde Pera’nın erkekleri başta olmak üzere, İstanbul beyefendilerinin kokusu haline geliyor. Rebul Lavanda kolonyadan ziyade, daha çok babadan oğula geçen farklı bir mirasa dönüşüyor. Öyle ki, Beyoğlu'nda dolaşmak için Rebul’ün lavantasının sürülmesi gerektiği, kuşaktan kuşağa bir efsane olarak aktarılıyor. Rebul Lavanda Kolonyası'nın yeri bizim için çok ayrı. Neredeyse hepimizin anneannelerinin, dedelerinin evlerinden tanıdığımız, şimdi kendi evlerimizin baş köşesine taşıdığımız bir değer.

* Bir de Atelier Rebul hikayeniz var, nasıl doğdu hedefiniz nedir?

Daha ortak olduğumuz ilk gün benim Rebul ile ilgili hayallerim vardı. Tüketiciye yakın olabileceğimiz, köklü hikayemizi ve mirasımızı anlatabileceğimiz perakendecilik alanına da el atmak istiyordum. Çünkü Rebul’ün köklü mirası, eczacılık geleneği, arşivlerinde formülleri ve koku uzmanlığı ile aktarabileceği o kadar çok şey vardı ki… Koku ile hayatın her noktasına dokunabileceğimiz bir servis alanı yaratmamız gerekiyordu. İşte tam bu sebeple 2013 yılında, hiç bilmediğimiz bir sektöre, Perakende Sektörü’ne adımımızı attık. “ATELIER REBUL” markasını ve mağazalar konseptini yarattık. Ulaşılabilir lüks fiyat seviyesinde, kozmetik pazarında yerimizi aldık. Atelier Rebul dünyasını mağazalarımızda, pozitif, samimi ve güvene dayalı tüketici deneyimini müşterilerimize yasatmaya başladık. Aslında Atelier Rebul’e, Rebul’ün modern yüzü diyebiliriz. Rebul’ün mirasını, Atelier Rebul ile dünyaya taşıyoruz. Türkiye’nin koku tarihini yazan markası olan Rebul, sadece koku uzmanlığı ve kolonyada uzmanlaşmışken, Atelier Rebul, kolonya dışında da tüm kozmetik kategorilerinde, koku uzmanlığı ön planda olacak şekilde dünyaya açılıyor. 

* Kolonya Türk kültüründe çok önemli bir yer tutuyor, ama pandemi ile önemi daha da arttı, nasıl geçirdiniz bu süreci, biraz anlatır mısınız, şimdi ikinci dalgadayız, pandeminin kazanan sektörü oldunuz diyebilir miyiz?

Sağlık Bakanımızın, 70 derece ve üzeri etil-alkol içeren kolonya, Covid-19'dan korunmada etkilidir açıklamasından sonra, inanılmaz bir taleple karşılaştık. Stoklarımız başta çok sağlam olmasına rağmen, ilerleyen günlerde inanılmaz artan talebin hepsini karşılayamadık. Pandemi döneminde de alkol tedariğinin en zor olduğu zamanda dahi, alkol kalitesinden kesinlikle ödün vermedik. Üretimimizi ve tedarik zincirimizi zorlu şartlarda devam ettirirken, talep edilen ürünleri yetiştirmeye çalışmak bile bizim için milli bir vazifeydi. En üst seviyede hijyen önlemlerimizi alarak üretime devam ettik. Üretim alanında sosyal mesafeyi yaratabilmek için, 2 vardiya halinde çalıştık. Bu dönemde oldukça hummalı bir çalışmanın olduğu bir dönem geçirdik ve bizlerle gönüllü şekilde çalışan ekip arkadaşlarına da buradan tekrar teşekkür etmek isterim.

Bazı kişiler bizi sadece kolonyacı diye biliyor. Halbuki bizim, kolonya dışında, parfüm, sıvı sabun, banyo ürünleri, vücut bakımı, cilt bakımı, saç bakımı, ev kozmetiği gibi birçok alanda üretimimiz var. Hem kendi markalarımıza hem de private label üretim yapıyoruz. Hijyen ürünleri dışındaki ürünlerin talebinde önemli azalmalar oldu. Bazı sektörler potansiyel kazananlar gibi gözükseler de Covid-19'da hepimiz zarar gördük. Tüm dünya ekonomisinin kitlendiği dönemde, bizler de daha az kaybedenler arasına girdik sanırım.

* Yıllık üretim kapasiteniz nedir, pandemi döneminde normal kolonya üretiminizin üzerine mi çıktınız?

Ocak ayında tam olarak taşınacağımız Çerkezköy'deki 20 bin metre karelik yeni fabrikamızda, aylık 3 milyon 600 bin adet üretim kapasitesine ulaşmış olacağız. Pandemi döneminde, kolonyalarımıza inanılmaz bir talep artışı oldu. Kolonya özelinde konuşacak olursam; satışlarımızın geçen yıla oranla, Mart-Ekim arası 3.5 katına çıktığını söyleyebilirim. Eski fabrikamızdaki tüm üretim hatlarını kolonyaya çevirerek tam kapasite kolonya ürettik. 

ESANSA DİKKAT

* İyi kolonyanın sırrı nedir, özellikle bu dönemde vatandaş iyi kolanya... 80 derece etil-alkol... iyi olup olmadığını nasıl anlayacak?

Kolonyanın kalitesi, esansın ve alkolün birleşiminden ortaya çıkan hoş kokudan anlaşılır. Bir kolonyayı kokladığınızda acı, rahatsız edici, petrol ve sentetik hammadde gibi kokular koklarsanız, alkol kalitesinde problem olduğunu düşünebilirsiniz. Özellikle merdiven altı diye adlandırdığımız, tanınmayan markalar ya da fiyat olarak ortalamanın altında ürün piyasaya sunan markalar, ucuz, kalitesi düşük, kokusu da daha sert etil alkol kullanmaktalar. Ayırt etmek ciddi analizler gerektirir fakat; ürünü kullandığınızda elde yapışkanlık hissi bırakıyorsa, alkol oranı 80 derece altındadır. Kokusu zayıf geliyor ise, esans oranı düşüktür. 

Tabii en çok dikkat etmemiz gereken konu, marka bilinirliği olan, ürün kalitesini uzun yıllardır koruyan tanıdığınız ve bildiğiniz markalardan almaktır.

BİRAZ YÜRÜYÜŞ, BİRAZ KİTAP

* Günlük rutininizden biraz bahseder misiniz, zamanı iyi yönetmek için ne yapıyorsunuz? 

Sabahları 07:30 gibi kalkıyorum, 09:00 gibi ofiste oluyorum. Hafta içi, günlerim çok planlıdır. Yoğun tempoda geçen gün içerisinde toplantılar yoğunlukta. Markanın yurtdışı açılımı, yatırım planları, bütçe toplantıları, ürün veya ambalaj kreasyonları, mimari konular, koku seçimleri derken bir bakıyorum akşam olmuş. Eve geldiğimde, çocuklarım ve eşim ile vakit geçiriyorum. En mutlu olduğum yer ve zaman. Çocukların pozitif enerjisi, tüm yorgunluğumu alıyor, onlarla olmaktan çok keyif alıyorum.  Zamanı ancak çok planlı olarak, iyi yönetebiliyorum.

* Ne tür hobileriniz ve tutkularınız var?

Dürüst olmak gerekirse, 2 çocuk ve yoğun iş temposundan dolayı, uzun zamandır hobilere pek vakit ayıramıyorum maalesef. En fazla yapabildiğim, doğada yürüyüş yapmak ve biraz kitap okumak. Kış tatillerinde kayak yapmayı da severim.

* Size neler ilham verir? 

Seyahat etmek bana en çok ilham veren şeydir. Doğada olmak bana ilham verir. Denize yakın ve denizin üstünde olmayı da çok severim.

* Şu an başucu kitabınız hangisi, ne dinler, ne izlersiniz?

En son, Futurist Michio Kaku’nun ‘Physics of the future’ı 2. kez okudum.  The Queen’s Gambit’i seyrettim. Yeni Klasik tarzında, enstrümantal parçaları seviyorum ve dinliyorum. Şu sıralar beni rahatlatıyor ve dinlendiriyor. 

* Dostlarınızı neye göre seçersiniz?

İyi günümde, kötü günümde yanımda olan dostlarım vardır. Samimiyet ve güven benim için en önemli iki kriter.

* Başarıyı yakalamak isteyen kadınlara neler önerirsiniz?

Hayallerinin, tutkularının peşinde gitmeyi, pes etmemeyi, çok çalışmalarını tavsiye ederim.

Önemli bir başka bir nokta; yeniliklerin hep takipçisi olmalılar. Değişen dünyada değişimi yönetebilmeleri gerekli. 

Bütün bunların dışında da kadın oldukları için kadın güçlerine inansınlar. Kadınlar iş hayatında bazı konulara farklı açılarda bakabiliyorlar.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler