‘98 saat hiç bitmeyecek gibi geldi’

1999 Marmara depreminde enkaz altında kalan Yüksel Er yaşadıklarını anlattı

Yayınlanma: 16.08.2017 - 21:26
Abone Ol google-news

17 Ağustos 1999 Marmara depreminde Yalova’da oturduğu evinin yıkılması sonucu eşi Işık ve 5 yaşındaki kızı Ecem’i kaybeden, kendisi de 98 saat enkaz altında kalan SMMM Odası Yönetim Kurul Üyesi Yüksel Er, enkazdan çıkarken 14 yaşındaki oğlu Eser’e elini uzattığı fotoğrafla hafızalara kazındı. Yüksel Er, hiç bitmeyecek gibi gelen 98 saati gazetemize anlattı.

O sabah vapurla İstanbul’a gitmeye hazırlandığını ve deprem anında uyanık olduğunu ifade eden Yüksel Er, “Sarsıntıyı yaşarken gökyüzüne yöneldiğimde bir alev topu gördüm. Eşim ve kızım o an hayatını kaybetti. Oğlum Eser’in sesine odaklandım. Depremden birkaç saat önce oğlumla tartışmıştım. Oğlumla barışmadan, ona sarılmadan ölmek istemiyordum” dedi. Her artçı sarsıntıyla birlikte üzerine beton parçaları düştüğünü söyleyen Er, “Sıkıştığım yerin yanından gelen serinlikten apartman havalandırmasına düştüğümü anladım. Çaresizliği, karanlığı ve ölümü hiç bu kadar yakından görmemiştim. Apartmanda oturanların neredeyse tamamının öldüğünü yaşanan sessizlikle anladım. 10 saat sonra oğlum Eser’e kurtarıcılar ulaştı. Oğlum enkazdan kurtarıldıktan sonra ben 4 gece daha enkaz altında kaldım” diye konuştu.

Islık çalıyordum

İş makinelerinin çıkardığı gürültülerden dolayı dışırıya sesini duyurmakta zorlandığını anlatan Er, “Enkazın tozu, her tarafımı kaplamıştı. Bırakın bağırmayı nefes almakta zorlanıyordum. Boğazım toz toprak içindeydi. Islık çalmayı çok iyi bilmem işe yaramıştı. Sürekli ıslık çalıyordum. O gece yediğim yoğurt benim su ihtiyacımı ilk iki gün karşılamıştı” dedi.

İdrarımı içtim

Susuzluğunu kendi idrarını içerek karşılayan Yüksel Er, “İkinci günümde susuzluğum had safhadaydı. Seyrettiğim bir savaş filminde bir Vietnam askeri susuzluğuna karşı kaskına idrarını yapıyor ve kullanıyordu. İdrarımı havluya yaparak içmeye başladım. Hatta tedarikli kullanmak için sakladım. Çünkü böbreklerimin iflas etmemesi ve yaşamam için bunu yapmam gerekiyordu. Hiç kaybetmediğim umudumun ve direncimin sonuna gelmeye başlamıştım. Kurtarma ekibi bulunduğum yere yaklaşmıştı. Ayak ucuma kadar geliyorlar ama beni bulamıyorlardı. Köpekler yanımdan geçiyor, şiddetli kokuya rağmen beni fark edemiyorlardı. Bağırıyordum, ıslık çalıyordum, duymuyorlardı. Hayatta kalmam için uyumamalıydım, uyuduğum anda ölecektim” dedi.

Enkaz altında geçen 4 günde 1992’de Erzincan depreminde 8 gün sonra enkazdan kurtarılan Nurcan hemşirenin mücadelesini hatırladığını söyleyen Er, “Ondan güç aldım. Enkazdan çıktıktan sonra hastanede konuştuğum hemşire anlattıklarımdan sonra ağlıyordu. Sonra öğrendim ki, Nurcan hemşirenin yakın arkadaşıymış” dedi. 5. günün sabahında enkazdan çıkarıldığında oğlu Eser başucundaydı. Oğluna elini uzatarak çak yaptığı an objektiflere yansıdı. Yüksel Er, 2002 yılında tanıştığı psikolog Behiye Güven Er ile evlendi ve 2004 yılında oğlu Baran dünyaya geldi. Şimdi büyük oğlu Eser, küçük oğlu Baran ve eşi Behiye ile yeniden hayata tutundu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler