Avukat Topaloğlu Şule Çet davasındaki İyi hal kararını değerlendirdi

Şule Çet davasında, mahkeme heyeti önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiği sanık Çağatay Aksu’nun cezasını daha sonra ‘iyi hal’ indirimi uygulayarak müebbet hapis cezasına çevirdi. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı avukat Birsen Baş Topaloğlu, ‘İyi hal’ indirimini ve mahkeme heyetinin kararını Cumhuriyet’e değerlendirdi.

Yayınlanma: 04.12.2019 - 19:55
Avukat  Topaloğlu Şule Çet davasındaki İyi hal kararını değerlendirdi
Abone Ol google-news


22 yaşındaki üniversite öğrencisi Şule Çet, 22 Mayıs 2018’de Ankara’da bir plazanın 20’nci katından düşerek şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmişti. Şule Çet'in ölümüne ilişkin, sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand'ın "cinayet", "nitelikli cinsel saldırı" ve "hürriyeti tehdit" suçlarından yargılandığı davanın altıncı celsesinde karar çıktı. Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanıklardan Çağatay Aksu'ya müebbet ve 12 yıl 6 ay, Berk Akand'a  ise 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Kararı değerlendiren Şule Çet'in avukatı Umur Yıldırım, "İndirim uygulanmamalıydı. Kararı istinafa taşıyacağız" dedi. Kararla ilgili, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı avukat Birsen Baş Topaloğlu, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

Verilen iyi hal indiriminin özünde aslında ne var?

Türk Ceza Kanunun 62’nci maddesinde düzenlenen iyi hal indirimi sanığa tayin edilecek cezanın kişiselleştirilmesi ile ilgili bir düzenlemedir. Suçu işleyen kişi ile  suç işlendikten sonraki insanın farklı olabileceği düşüncesini temel alır ve 62’nci maddede yazılı, sayılı sınırlı olmayan gerekçelerle Örneğin; sabıkasız olması, suçun işlenmesinden sonraki tutum ve davranışları (hastaneye götürmesi, pişman olup kendiliğinden teslim olması soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki davranışı, yargılamaya yardımcı davranışları gibi takdire bağlı  gerekçelerle) cezada hakime 1/6 oranında indirim yapma takdir yetkisi verir. Ancak buradaki gerekçelerin soyut değil somut olması gerekir. 

Şule Çet davasında takdiri indirimin yani iyi hal indiriminin yapılması doğru olmamıştır. Sanıkların gerek soruşturma gerekse mahkeme safhasındaki hal ve davranışları, savunmalarında maktul Şule Çet’e  ve sosyal yaşam tarzına yönelik yaptıkları haksız ve yersiz saldırılar, delilleri karartmaya yönelik davranışları, adaleti yanıltma gayretleri  ve yargılamaya yardımcı olmamaları gibi pek çok davranışları  karşısında iyi hal indiriminin uygulanmasını gerektirecek haklı sebepler olmadığını düşünüyoruz.

“İYİ HAL İNDİRİMİ DOĞRU VE ADİL OLMAMIŞTIR”

Sizce verilmesi gereken ceza neydi?

Davada mahkemenin suçun niteliğini tayin ve  tespiti doğrudur . Nitelikli adam öldürme, cinsel saldırı ve alıkoyma suçları vardır. Ancak sanıklara  ceza tayin edilirken TCK  62’nci Maddesini yani iyi hal indirimini uygulanması doğru ve adil olmamıştır. Yine sanık Berk’i diğer sanıkla birlikte müşterek fail saymayıp, yardım eden konumunda değerlendirmesi  ve  için TCK 39. Maddesini uygulayarak cezasında yarı oranında indirim yapılması da doğru ve adil olmamıştır. Çünkü bu kişinin  diğer sanığın fiiline katkısı olmasaydı belki Şule Çet hayatta kalmayı başarabilecekti.

Benzer davalarda emsal olan daha ağır bir ceza kararı mevcut mu?

Akşam evine gitmek için bindiği minibüsün şoförü tarafından kaçırılıp cinsel saldırıya uğrayan ve hunharca öldürülen Üniversite öğrencisi  20 yaşındaki Özgecan arslan cinayeti davasında "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs ve cinsel saikle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından mahkeme sanık Ahmet Suphi altındöken'e  ağırlaştırılmış müebbet ve 27 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verilmişti. sanığın babasına da ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıl hapis cezası vermişti. Mahkeme hiçbir indirim , de yapmamıştı.

Bundan sonraki süreçte neler olabilir?

Verilen ceza miktarı 15 yıl ve üstü olduğunda  davanın tarafları istinaf veya temyiz istemeseler bile karar resen istinaf ve temyize tabidir. Kaldı ki her iki taraf da yani sanık ve müdahil taraf istinaf  ve temyiz yapacaklardır. Biz de yani İstanbul Barosu Başkanlığı olarak davaya katılma talebimiz mahkemece reddedildiğinden asıl hükümle beraber istinaf yapma hakkımız doğmuştur. Biz de İstanbul Barosu başkanlığı adına kararı istinaf yapacağız. İstinaf ve temyiz aşamasında müdahil tarafın itirazları kabul olursa yapılan indirimler kaldırılabilir. 

“KARARI  İSTİNAFA GÖTÜRECEĞİZ”

Mahkemeye katılma talebiniz neden reddedildi?

Baroların STK  ların katılma talepleri suçtan doğrudan zarar görmedikleri için reddedilmişti. Oysaki Avukatlık kanununun 76. maddesi Barolara Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak görev ve yetkisi vermektedir. İstanbul Sözleşmesinin 55 maddesi uyarınca Sözleşme’de belirlenen suçlarla ilgili olarak yürütülen soruşturma ve yargı süreçlerinde mağdurun kendi talebi doğrultusunda kamu kuruluşlarından ve sivil toplum kuruluşlarından ve aile içi şiddet danışmanlarından yardım ve/veya destek almasına olanak sağlanması devletin yükümlülüğündedir. Anayasamızın 90’ncı maddesine göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. Kadına yönelik her türlü ayrımcılık ve şiddete maruz kalan mağdurların bireysel mücadelesi yanında kamusal alanın bir ayağını oluşturan Baroların da  bireysel mücadelenin yanında yer alıp, iddia makamını güçlendirme, somut gerçeği ortaya çıkarma, adil yargılamanın temini için çalışma gibi nedenlerle davaya katılması zorunluluk arz etmektedir.  Mahkemenin katılma talebimizin  reddi kararı doğru ve yasal olmadığından kararı  istinaf edeceğiz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler