Bağırsaklardaki dengenin bozulması pek çok hastalığa yol açıyor

Doç. Dr. Hakan Demirci: Hareketsiz hayat, yeme içme alışkanlıklarının bozulması, organik ve doğal gıdalardan uzaklaşma, daha çok fast food, kızartma, yoğun baharatlı gibi sağlığa faydası daha az olan beslenme alışkanlıklarının artması ile beraber, alkol, sigara gibi alışkanlıkların devreye girmesi ile birlikte bağırsaklarımızın sağlığı daha çok bozulur hale geldi, daha çok hastalanır olduk. İkinci beyin bağırsaklarımıza iyi bakmalıyız.

Yayınlanma: 12.01.2021 - 06:00
Bağırsaklardaki dengenin bozulması pek çok hastalığa yol açıyor
Abone Ol google-news

Bağırsaklarımız vücudun aynı zamanda ikinci beyni olarak da biliniyor. Bağırsaktaki ufak bir sorun depresyondan obeziteye, iltihaplı bağırsak hastalığından kansere dek pek çok soruna da davetiye çıkarabiliyor. Son dönemde hareketsiz yaşam, beslenme alışkanlıklarının bozulması, fast food beslenme tarzı, alkol-sigara kullanımının yaygınlaşması ile birlikte bağırsak sağlığı daha çok bozulur hale geldi. Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Demirci, bağırsaklarda 100 ila 150 trilyon kadar bakterinin bulunduğunu anımsatarak “Bağırsaklarımızda yaşayan bakteriler gerçekten vücudun aslında bir orkestra şefi gibi hareket ediyorlar. Bu bakteriler bir kısmı iyi bakteri, bir kısmı kötü bakterilerdir. Bu bakterilerden bir tarafın ağır basması, iyi bakterilerin azalması, kötü bakterilerin artması da birtakım hastalıkları beraberinde getiriyor” dedi. 

Doç. Demirci ile bağırsak sağlığı hakkında merak edilenleri konuştuk.

- Bağırsaklarda yer alan bakteri çeşitliliğinin önemi nedir?

Çağımızda insanların daha hareketsiz hayatları, yeme içme alışkanlıkları bozulması, organik ve doğal gıdalardan uzaklaşılması, fast food beslenme gibi faktörlerle birlikte daha çok hastalanır olduk. Bağırsaklarımız kişiden kişiye değişmekle beraber ortalama 100 ila 150 trilyon kadar bakteri mevcut. Bunların sayısı da bağırsaklarımızdaki mikrobiyota dediğimiz kavramı oluşturuyor. Bu bakterilerin bir kısmı iyi; bir kısmı kötü bakteriler. Bunlar da birer dengenin unsunları.

EN BÜYÜK FAKTÖR BESLENME

- Bu dengenin bozulması nelere yol açar?

Özellikle kötü bakterilerdeki artış veya iyi bakterilerdeki azalma ülseratif kolit, crohn (iltihaplı bağırsak hastalıkları) veya irritabl bağırsak sendromu (IBS) gibi, kronik gaz, şişkinlik, bazen kabız, bazen ishal ile giden hastalıklar bazen SIBO dediğimiz incebağırsaklarda bakteri çoğalması hastalık gibi birçok hastalığın tetikleyicisi olabilir. İkinci beyin bağırsak kavramından kaynaklanan bu terim depresyondan, anksiyeteye kadar psikolojik olarak kişilerin durumunu etkileyebilir. Ayrıca kişinin metabolizmasını yani kilo alıp vermesi gibi birçok faktörü de etkiler. Bağırsak florası aslında kolay bozulan bir denge değildir. Daha anne karnında bağırsak florası yani mikrobiyotası oluşmaya başlar. Bebek anne karnında steril bir ortamda büyür ve ilk florasını doğum sırasında alır, anne sütü ile mikrobiyota gelişmeye başlar. Anne sütü almış, özellikle normal doğum ile dünyaya gemiş, büyüme aşamalarını antibiyotik kullanmamış bebeklerin ileriki yaşlarda çok daha sağlıklı floralarının olduğu çalışmalarda ortaya konulmuştur.

PARMAK İZİ GİBİ

- Bağırsak florasının bozulması durumunda bu denge yeniden nasıl düzeltilir?

Herkesin mikrobiyotasının parmak izi gibi düşünürüz, herkesin mikrobiyotası birbirinden farklılık gösterir. Dolayısıyla herkesin yakalandığı hastalıklar da birbirinden farklı olabilir. Burada öncelikle kişinin hayat ilgili yapılması gereken şeyleri yapması gerekiyor; yani dengeli beslenme, bol prebiyotik ve probiyotikli gıdaları tüketmesi, egzersiz yapması gibi... Eğer bunları sağlamasına rağmen düzelme olmuyorsa işte burada hekimlere iş düşüyor. Bakterilerin sağlanabilmesi için prebiyotik ve probiyotik bazı bazı destek ürünleri kullanılabilir. Kötü bakterilerin dengesini bozup onların sayısını azaltabilmek için bazı antibiyotikleri bu durumlarda kullanıyoruz veya mikrobiyota temelli bazı son dönemde geliştirilmiş olan bazı özellikli tedaviler söz konusu. Bunların içinde en başta olan da gaita nakli (fekal mikrobiyota tranplantasyonu) gelmekte.

‘MUCİZE DEĞİL, UMUT VAAT EDEN TEDAVİ’

- Gaita nakli kimlere yapılır? Kesin sonuç veriyor mu?

Gaita nakli dünyada dünyada özellikle son 10-15 yıldır çok daha yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Ülkemizin de yaklaşık 7-8 yıldır aktif olarak kullanılan bir tedavi. Gaita normalde içindeki trilyonlarca bakterinin yanında posa ve dışkı kısmını oluşturan komponentleri içeriyor. Gaita nakli dediğimiz zaman, bütün mikrobiyolojik fizyolojik testleri yapılmış oldukça sağlıklı olan, herhangi bir problemi olmayan, herhangi bir ilaç ve alkol kullanmayan, kilo problemi olmayan, ailesinde genetik bir hastalığı olmayan tamamıyla sağlıklı olarak değerlendirebileceğimiz, kan ve dışkı testleri tamamen yapılmış bir donörden alınan dışkının, çeşitli işlemlerden geçirilerek, hasta olan bireyin bağırsak temizliği yapıldıktan sonra kolonoskopi yöntemi ile hazırlanan transplantasyon materyalinin kişinin bağırsağına konulması işlemidir. Bu oraya yerleşir, o bölgede tutulabilirse ve bir nevi bağırsaklardaki mikrobiyotayı resetler ve tamamen sıfırlarsa yeniden bir üretim, enerji mekanizması oluşturur, hastalıklı yapıyı tamir eder. En önemli nokta güvenilir ve sağlıklı bir donör bulunması, hastanın da gerçekten iyi seçilmesi. Üç hastanın birinde ciddi anlamda rahatlama, birinde klinik olarak rahatlama, birinde ise klinik cevapsızlık bir işe yaramadığını görüyoruz. Mucizevi tedaviden ziyade hemen hemen bütün tedavileri denemiş, artık ameliyata gitmesi planlanan veya ciddi anlamda şikâyetleri olan bireylerde denenebilecek bir tedavi olarak düşünmek lazım. Bir mucize her şey çözen bir tedavi yerine gelecek vaat eden ümit vaat eden olarak düşünülebilir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler