Deniz Feneri'nde sona yaklaşılıyor

Savunmaların dün tamamlandığı Deniz Feneri davasında kararın bugün 11'de açıklanacağı bildirildi. Mahkemede Mehmet Gürhan'ın avukatı " Amaç dışı para kullanımı olmuştur ama kişisel harcama olmamıştır." diyerek savunmasını tamamladı. Alman Büyükelçiliği ise Başbakan Erdoğan'la bir görüşme yapıldığını doğruladı.

Yayınlanma: 16.09.2008 - 09:15
Abone Ol google-news

Frankfurt'ta görülen duruşmada, soruşturmayı yürüten polis müdürü Alexander Böhme'ün iddalarına derneği eski başkanı Mehmet Gürhan'ın avukatı cevap verdi. Gürhan'ın avukatı, "Gürhan, kendisini zenginleştirmek için hiçbir şey  yapmamıştır. Amaç dışı para kullanımı olmuştur ama kişisel harcama olmamıştır" dedi.

Mehmet Taşkın'ın savunmasında ise Taşkın'ın her şeyi talimat aracılığı ile yaptığı iddia edildi.

Firdevs Ermiş ise avukatları tarafından, 'emirleri yerine getiren bir çalışan' olarak müdafa edildi.

Duruşmanın sonuna doğru sanıklar söz aldı. Mehmet Gürhan, Mehmet Taşkan ve Firdevsi Ermiş özellikle bağış yapanlardan özür dilediler.

Mahkemede; Mehmey Gürhan 6 yıl, Mehmet Taşkın 3 yıl, Firdevs Ermiş de tecillli hapis cezası talebiyle yargılanıyordu.

 

"Asıl failler Türkiye'de"

Savcı Lötz, mahkemedeki konuşmasında Almanya'daki sanıkların asıl failler olmadığını, asıl faiilerin Türkiye'de olduğunu belirterek; tüm yapılanlardan Türkiye Deniz Feneri kurucularından Kanal 7 yönetim kurulu başkanı Zekeriya Karaman'ı sorumlu tuttu. Savcı buradaki sanıkların iş başında görüldüklerini ancak tüm yönetim ve kontrolün Türkiye;den yapıldığını ve Zekeriya Karaman isminin ön plana çıktığını kaydetti. Savcı Lötz tüm bu yaşananlardan Türkiye'de Zahit Akman, İsmail Karahan ve Harun Yoldaş'ın da sorumlu olduğunu iddia etti.



Erdoğan'a büyükelçi sorusu

CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Deniz Feneri soruşturması nedeniyle Almanya’nın Ankara Büyükelçisi ile görüştüğü iddialarını soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı. Öztürk önergesinde “Almanya’da devam etmekte olan ‘Deniz Feneri Davası’ ile ilgili olarak basına yansıyan bilgiler arasında ‘Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve o dönemdeki Adalet Bakanı’nın soruşturma ve dava hakkında 2007 yılı sonbaharında Federal Almanya’nın Ankara büyükelçisi ile görüştüğü’ hususu mahkemece tespit edildiği şeklinde iddialar yer almaktadır” dedi. Öztürk, önergesinde şu sorulara yer verdi: “2007 yılının sonbaharında Federal Almanya’nın Ankara Büyükelçisi ile Deniz Feneri soruşturması ile ilgili olarak görüştünüz mü? Şayet görüştüyseniz, böyle bir görüşmeyi yapmaya neden ihtiyaç duydunuz? Böyle bir görüşme gerçekleştiyse, Büyükelçi’ye ‘soruşturma neden bu kadar uzun sürüyor’ diye sordunuz mu? Sorduysanız bu sorunuzun nedeni nedir? Büyükelçi’nin bu sorunuzu bir rapor haline getirerek, Almanya Dışişleri Bakanlığı’na bir kripto ile bildirdiği iddiası doğru mudur? Yine dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Deniz Feneri soruşturması ile ilgili olarak Federal Almanya’nın Ankara Büyükelçisi ile görüşme yapmış mıdır? Görüşmede, Deniz Feneri davasının hangi aşamada olduğunu sormuş mudur? Almanya’nın Ankara Büyükelçisi’nin dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile görüşmesinde, ‘İnterpol aracılığıyla duruşmada adı geçen isimler hakkında Türkiye’den bilgi istediklerini ancak bilgilerinin kendilerine ulaştırılmadığını söylediği doğru mu? Federal Almanya’nın Deniz Feneri davasıyla ilgili isimler hakkında İnterpol aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti’nden bilgi istediği doğruysa, bu bilgiler Almanya makamlarına ulaştırılmış mıdır?”

 

Başbakanla görüşme doğrulandı

Alman büyükelçisi ile Tayyip Erdoğan arasında yapıldığı iddia edilen görüşme Alman Büyükelçiliği tarafından doğrulandı. Görüşmenin içeriğine dair açıklama yapılmadı.

 

Ali Bulaç'tan tepki

NTV’de yazı işleri programına katılan Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç, Deniz Feneri davası ve toplanan yardım paralarının özel işler için kullanılmasının muhafazakar kesim içinde bir travmaya neden olduğunu söyledi. Bulaç yaptığı açıklamada:

"Bu Deniz Feneri olayında da Ergenekon davasında olduğu gibi mahkemenin mutlaka sonucunu beklemek gerekir: Kimseyi suçlamayalım. İddianamelerden tabiki alıntılar yapılsın. Basın tabiiki bunu gündeme getirsin ama infaz yapmasın, karar vermesin. Mahkemelerin sonuçlarını bekleyelim. Ancak çokta hayırlı bir dava bu. Şu açıdan: Bence bundan sonra Müslümanların, hayırsever insanların kurumlar aracılığıyla yardım yapmaları konusunu bir kere daha düşünmeleri gerekir. Benim İslamiyet’te anladığım doğru olanı; hayırsever insanın kendi fakirini kendisinin gidip bulması, birebir yardımların yapılması.

Çünkü maalesef bu kurumlar ve bu kuruluşlar aracılığıyla yapılan yardımlar çok sağlıklı olmuyor. Deniz Feneri olayı bize bunu gösteriyor. Hatta hatta yani Avrupa Birliği üyelik sürecinde olan Türkiye’nin dış ülkelerdeki konumunda faaliyetlerinde çok şeffaflaşması gerekir. Avrupa Birliği bunu yakından takip ediyor. Belki de geçmişte devletin bazı birimlerin rutin dışı yaptığı bir takım faaliyetler, belki de artık bu kuruluşlar üzerinden de yürütülüyor olabilir. Türkiye’nin 80 bin camiinde her hafta para toplanıyor. Makbuz yok. Hesap kitap nasıl tutuluyor. Bu paralar nerede toplanıyor, nasıl harcanıyor? Bence biraz daha bunların şeffaflaşması, kontrolden geçirilmesi gerekiyor. Benim kanaatim herkesin kendi hayrını yardımını bizzat gidip en yakınındaki fakiri bulup ona yapması en doğrusudur.”
dedi.

 

Ali Kılıç'tan iddialar

CHP MYK Üyesi Ali Kılıç, Kanal 7 Televizyonu Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Karaman’ın gelini ile Başbakan Erdoğan’ın gelinin kız kardeş olduklarının dava nedeniyle ortaya çıktığını belirtti. Kılıç, “Böylece Erdoğan ve Karaman ailelerinin akrabalıkları da belgelendi. Şimdi Sayın Başbakan'a soruyorum, dava başladığında, ‘Ben bunları tanımıyorum’ diyen sayın Başbakan, nasıl olur da tanımadığı insanların davasıyla ilgili Federal Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği'ne davanın akıbetini sorabiliyor” dedi.

Kılıç, “Başbakan dördüncü kişiyi kamuoyuyla paylaşsın. Üç kişi vardı. Acaba Başbakan dördüncü kişi olarak RTÜK Başkanını mı kastetti? Mahkemede gördüğümüz kadarıyla RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın ismi hem savcıların, hem bilirkişi raporunda sıkça geçiyor. Acaba sayın Başbakan bu olayın Zahid Akman’a kadar e kadar ulaştığını biliyor muydu da Alman Büyükelçiye dördüncü kişiyi sordu?” diye konuştu.

Deniz Feneri’nin Almanya’da görülen davasında, ilişkilerin çorap söküğü gibi ortaya çıktığını ifade eden Kılıç, “Bu mahkemede Türkiye yargılandı” dedi.


Çiçek Büyükelçi'ye gitti

Kılıç, duruşmada Cemil Çiçek’in, Adalet Bakanı olduğu dönemde Almanya’nın Ankara Büyükelçisi ile yaptığı görüşmenin de detaylarıyla birlikte aktarıldığını hatırlattı ve “Yetmedi İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın Kanal 7 televizyonu Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Karaman’ın oğlunun düğününde nikah şahitliği yaptığı belgeleriyle ortaya konuldu” dedi.

CHP’li Kılıç şunları söyledi: “Erdoğan aile fotoğrafı içinde bulunan Zahid Akman’ın para transferinde hem kurye hem de alıcı olarak görev aldığı Alman mahkemelerince belgelendi. Zahid Karaman’ın gelini ile Tayyip Erdoğan’ın gelinin kız kardeş olduğu Alman mahkemelerince ortaya çıkarıldı. Böylece Erdoğan ve Karaman ailelerinin akrabalıkları da belgelendi. Şimdi Sayın Başbakan'a soruyorum, dava başladığında, ‘Ben bunları tanımıyorum’ diyen Sayın Başbakan, nasıl olur da tanımadığı insanların davasıyla ilgili Federal Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği'ne davanın akıbetini sorabiliyor. Dolandırıcılık nedeniyle gözaltına alınan üç kişinin yerine, dolandırılan vatandaşların durumunu sorsaydı, biz Sayın Başbakan'a teşekkür ederdik. Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanı'na soruyorum. Almanya’dan İnterpol aracılığı ile size sorulan sorulara Türkiye neden ayak direyerek işi yavaştan alıyor. Sayın Başbakan bunların hesabını teker teker Türk kamuoyuna versin."

 

Mumcu'dan ödül tepkisi

TBMM Başkanvekili ve CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu, TBMM İdare Amiri Ahmet Küçük ile Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, Meclis Başkanı Köksal Toptan’a yazdıkları mektupta, “2007 yılında Türkiye’de kurulu olan Deniz Feneri Yardımlaşma Derneği’ne TBMM tarafından verilen özel ödülün geri alınması için gereğinin yapılmasını” istedi.

 

Prüger: Marco Weiss olayı ile Deniz Feneri davası arasında bağlantı yok

Almanya, Deniz Feneri davası ile ilgili olarak Türkiye'de yargılanan Alman Marco Weiss olayı ile bağlantılı bir şekilde kendilerine siyasi baskı yapıldığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını bildirdi.

Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Peter Prüger, büyükelçilikte düzenlenen kültür etkinliğinin ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Deniz Feneri davası ile ilgili olarak Marco Weiss olayı ile doğrudan bir bağlantı kurularak siyasi baskı yapıldığı yönünde çıkan haberleri tekzip ettiklerini bildirdi.

Prüger, Deniz Feneri davası ile ilgili olarak uzun süreden beri Almanya'da devam etmekte olan bir yargı süreci bulunduğunu hatırlatarak, davaya ilişkin kararın Almanya saati ile yarın 10.00'da açıklanmasını beklediklerini kaydetti.

Bu davaya bugünlerde Türk basınında geniş şekilde yer verildiğini anımsatan Prüger, bu haberlerin bazılarında Büyükelçi Eckard Cuntz'un Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesine atıfta bulunularak, görüşmenin tutanaklarının yayımlandığını ve bazı değerlendirmeler yapıldığını söyledi. "Bu değerlendirmelerle ilgili olarak birşey söyleme hakkım yok, sonuçta bu basın özgürlüğüdür, özgür basın bunu istediği şekilde görüşü ve duruşuna göre haber yapabilir" diyen Prüger, bununla birlikte bir konuyu açıklığa kavuşturmak istediğini bildirdi.
Prüger, şunları kaydetti: "Basında yer alan haberlerle bağlantılı olarak, Almanya Büyükelçiliği, siyasi baskı yapılması veya Marco Weiss ile Deniz Feneri arasında doğrudan bir bağlantı kurma konusunda girişimlerin olmadığını söylüyor ve bu haberleri tekzip ediyor."

Başbakan Erdoğan ile Büyükelçi Cuntz'un söz konusu görüşmesinde Deniz Feneri davasının gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine ise Prüger, görüşmenin içeriğine ilişkin bilgi vermesinin doğru olmadığını belirtti.
Alman diplomat Prüger, bu açıklamasının öncesinde katıldığı iftar yemeğinde Başbakan Erdoğan ile herhangi bir konuşmasının olup olmadığı sorusuna karşılık da özel bir konuşma olmadığını, sadece yemek sonrasında veda ederken el sıkıştıklarını ve o sırada normalde veda için ne söylenebilecekse o sözleri sarf ettiğini, yemek için teşekkür ettiğini bildirdi.

Büyükelçi Cuntz'un neden Almanya'da olduğunun sorulması üzerine de Cuntz'un çok önceden belli olan büyükelçiler konferansı için Berlin'de bulunduğunu ve bu toplantı dolayısıyla Almanya'daki kurallar çerçevesinde iznini aldığını belirtti.
Bu arada, Alman kaynaklar, Başbakan Erdoğan'ın Büyükelçi Cuntz ile 22 Kasım'da yaptıkları görüşmenin aslen bir Alman heyetinin ziyareti vesilesiyle olduğunu ve görüşmede Marco Weiss ile Deniz Feneri davası konularının da gündeme geldiğini bildirdiler.

Başbakan Erdoğan'ın görüşmenin sonlarına doğru dava konusunu gündeme getirdiğini ve büyükelçiye dava çerçevesinde tutuklanan kişilerin tutukluluk sürelerinin Alman yasalarına uygun olup olmadığını sorduğunu belirten aynı kaynaklar, Marco Weiss olayı ile dava arasında doğrudan bir bağlantı kurma hususunun gerçekleşmediğini ifade ettiler.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler