'Türkiye'nin AB üyelik süreci mutlaka tamamlanacaktır'

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin AB sürecinin en önemli boyutunun; fasıl açmak değil, zihin açmak olduğunu belirterek, "Biz gerek Türkiye'deki gerek Avrupa'daki zihinleri açma sürecini gerçekleştiriyoruz" dedi.

Yayınlanma: 14.01.2010 - 13:49
Abone Ol google-news

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İstanbul Ticaret Odası ve AB Türkiye Delegasyonu arasında imzalanan protokol kapsamında, Eminönü'ndeki İTO binasında kurulan İstanbul AB Bilgi Merkezinin açılışında konuştu. İTO'nun kuruluşunun 128'inci yıl dönümünü kutlayan Bağış, "Avrupalı muadillerimi İstanbul'da ağırlarken, Kapalıçarşı ve Mısır çarşısını gösteriyorum. Bakın 'Ticaret burada başladı. Kapalıçarşı dünya tarihinin en eski alışveriş merkezi. Müzakerelerin icadı burada başladı. Bizimle müzakere yaparken bunu aklınızdan çıkarmayın' diyorum" dedi. Doğunun en Batılı, Batının da en Doğulu şehri olan İstanbul'un Avrupa'nın ve Asya'nın bir araya geldiği; kıtaların, medeniyetlerin, dinlerin, enerji kaynaklarının, farklı hayat yaklaşımlarının birleştiği nokta olduğunu belirten Bağış, "Bu yüzden ben İstanbul'suz bir AB düşünemiyorum, Avrupalıların da İstanbul'suz mutlu olabileceklerine inanmıyorum" görüşünü dile getirdi.

Türkiye'nin AB müzakerelerine başladığı 1959 yılından çok farklı bir noktada bulunduğunu kaydeden Bağış, Türkiye ile İspanya arasında çok büyük benzerlikler bulunduğunu, 30 yıl önce Türkiye'de Kafka'nın ve Dostoyevski'nin kitaplarının toplatılıp yakıldığını, İspanya'da da albayların meclisi basıp milletvekillerini rehin aldığını anlattı. Bugün her iki ülkenin de demokrasi ve ekonomilerinin çok güçlü olduğunu kaydeden Bağış, iki ülke başbakanlarının "Medeniyetler İttifakı"na eş başkanlık ettiğini anımsattı. İspanya'nın AB'nin yeni dönem başkanı olduğunu anımsatan Bağış, AB sürecinde benzer tecrübeleri bulunan İspanyol dönem başkanlığından çok büyük beklentiler içinde olduklarını söyledi.

Bağış, İspanya'nın dönem başkanlığı içinde mümkün olduğu kadar fasıl açmaya çalışacaklarını vurgulayarak şöyle konuştu: "Ama Türkiye'nin AB sürecinin en önemli boyutu fasıl açmak değildir, zihin açmaktır. Biz gerek Türkiye'deki gerek Avrupa'daki zihinleri açma sürecini gerçekleştiriyoruz. Ülkemizde çok ciddi dezenformasyon kampanyaları var. AB'yi olduğundan çok farklı bir şey, kötü bir şey gibi göstermeye çalışan, Anadolu'daki gençleri ve insanları etkilemeye çalışan direnç odakları var. Demokratikleşmeye, özgürleşmeye, şeffaflaşmaya ve zenginleşmeye direniyorlar. Ama korkunun ecele faydası yok. Türkiye her geçen gün daha da demokratik, müreffeh, zengin, şeffaf ve saygın ülke olma yolunda azim ve kararlılıkla ilerliyor. Çünkü bu ülkenin insanı her şeyin en iyisine layık."

'Vizyonu sınırlı siyasiler'

AB üyesi ülkeler içinde Türkiye'ye direnç gösteren, bazı vizyonu sınırlı siyasiler bulunduğunu kaydeden Bakan Bağış, onların da dirençlerinin kırılması gerektiğini söyledi. Bağış, "Ortalama yaşı 28 olan, genç, dinamik, eğitimli 72 milyonluk nüfusu olan, enerji kaynaklarının kesişim noktası olan, barışın, diyaloğun merkezi haline gelen Türkiye'nin AB üyesi olduğu gün, onların bazı konularda önüne geçebileceğinden endişe ettikleri için direnç gösteriyorlar. Bu dirençlerin hiçbirine pabuç bırakacak, havlu atacak niyetimiz de yapımız da yok" diye konuştu.
 

'Şeb-i Arus'ta sabrı gördüler'

Devlet Bakanı Bağış, Ankara'daki AB üyesi ülkelerin büyükelçileriyle Konya'da Şeb-i Arus törenlerini birlikte izlediklerini anlatarak şunları kaydetti: "Orada bizim dervişlerimizi izlerken, bu milletin ne kadar sabırlı olabileceğini bizzat gördüler. Bir hafta sonra Ankara'da Anadolu Ateşinin Avrupa kültürünün doğuş noktasının Anadolu olduğunu ortaya koyan Troya gösterisini de birlikte izledik. Orada da bu milletin ne kadar dinamik ve ateşli bir kültürü olduğunu bizzat gördüler. Sabır da, azim de, dinamizm de, ateş de var. Onun için Türkiye'nin AB üyelik süreci mutlaka tamamlanacaktır." AB'nin de AB'deki karar verme mekanizmalarının da değiştiğini belirten Bağış, "Türkiye ile AB o büyük randevuyu eninde sonunda mutlaka gerçekleştirecektir" dedi.

Egemen Bağış, AB sürecinin herkesin ortak paydası olduğunu ifade ederek, "Bugün Türkiye'de devletleşmeden çekinenler varsa, aşırı liberalleşmeden endişe edenler varsa çözüm AB'dir. Muhafazalarlıkla ilgili endişeleri olanlar varsa çaresi AB'dir. Rejim ve tekelleşmeyle ilgili kaygıları olanlar varsa, AB sürecinde bunların boş kaygılar olduğunu görecektir" ifadesini kullandı.
 

Muhalefete anayasa çağrısı

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, AB sürecinin demokrasiyi gittikçe güçlendirdiğini kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Muhalefet partilerine bir çağrıda bulunuyorum: AB standartlarında bir anayasaya kavuşmak için bütün siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları nasıl bir Türkiye tasavvur ediyorlarsa, onu anlatan bir anayasa taslağı hazırlasınlar. Anayasalar ülkelerin nasıl yönetilmesi gerektiğini belirten belgeler değildir, nasıl bir ülke hayal edildiğini ortaya koyan belgelerdir. Görelim bakalım, hangi siyasi partilerimiz, sivil toplum kuruluşumuz, örgütümüz ne kadar demokratik, şeffaf bir Türkiye arzuluyor. Kendinden farklı olanların hakkını hukukunu ne kadar savunabiliyor."

Bağış, yıllarca bu ülkede "konuşan Türkiye"den bahsedildiğini, ama dinleyen Türkiye'nin çok fazla dile getirilmediğini belirterek şunları kaydetti: "Birbirimizi dinlemekte de çok geciktik. Alevi, Kürt, Rum, Süryani, Musevi kadınlarımızın, çocuklarımızın sorunlarını dinlemekte geciktik. Milli Birlik ve Kardeşlik projesi kapsamında birbirimizin sorunlarını dinlemeye, empati kurmaya başladık. Ötekileştirmektense benimsemeye, sorunlara çare bulmak için düşünmeye başladık. Bu bir zihniyet değişimidir. Demokratik açılım sürecinin geleceği noktada AB üyesi ülkelerdeki vatandaşların ne hakkı hukuku varsa, etnik kökenine, dini inancına, siyasi düşüncelerine bakılmaksızın, bu ülkenin bütün vatandaşlarının da aynı hak ve hukuka sahip olma sürecidir."

AB sürecinde halkın bilgilendirilmesinin önemine işaret eden Egemen Bağış, iş dünyasının bilgi merkezlerini iyi kullanmasını istedi. "Sizler AB ile ne kadar çok iş yaparsanız, Türkiye AB'ye o kadar hızlı girecektir" diyen Bağış, Türkiye'nin AB içinde güçlü olması, güçlü olabilmek için de bilgiye sahip olunması gerektiğini söyledi. AB kapılarını iş dünyasıyla teker teker açacaklarını anlatan Bağış, yatırım, istihdam ve işletmelerin demokrasinin teminatı olduğunu, ekonomi güçlendikçe, demokrasinin güçleneceğini, demokrasi güçlendikçe de AB'nin bir hayal olmaktan çıkıp varılabilir hedef olma noktasına geleceğini kaydetti.

AB'nin geçici bir heves değil, stratejik bir hedef olduğunu vurgulayan Bağış, "Toplantıya katılan Avusturya'nın Ankara Büyükelçisi aynı zamanda gelinimizdir, eşi Türk'tür. Salonda gördüğüm uzun yıllar AB Parlamentosunda Türkiye için açık, net çaba göstermiş Joost Lagendijk da damadımızdır. Bu entegrasyon, artık Türkiye ile AB'nin geri dönülemeyecek noktaya geldiğinin en önemli örneğidir" diye konuştu.

 

'Bir çağrıda bulunmak istiyorum'

Bağış, İstanbul Ticaret Odası'nın AB bilgi merkezini açtıklarını hatırlatarak, bu bilgi merkezinin Avrupa Birliğinin sınırlarını delmesi için çok büyük bir vesile olacağını ve iş dünyasının Avrupa'nın kapılarını açmak için çok önemli bir adım olacağını belirtti. İTO Meclis salonundaki asılı olan Avrupa Birliği ve Avrupa Komisyonu bayraklarına da değinen Bağış, şöyle konuştu: ''Sayın başkana bir çağrıda bulunmak istiyorum. O bayrak bir daha inmesin. O bayrak Türkiye'nin de kurucusu olduğu Avrupa Konseyinin bayrağıdır. Biz Avrupa konseyinde 50 yıldır varız. Kurucularından bir tanesiyiz. Önümüzdeki hafta ilk defa Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Başkanlığı'na bir Türk millet vekili gelecek. Antalya milletvekilimiz Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, 49 ülkenin üye olduğu Avrupa Konseyi milletvekillerinden oluşan meclisin başkanı olacak. Bizimle müzakerelere aynı gün başlayan Hırvatistan'a giderseniz her yerinde Avrupa Birliği bayrağı görürsünüz. Biz bugün sizlere rozette dağıttık. Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin yeni logosunu. O rozette gördüyseniz Türk Bayrağı'nın yanında hilalleşmiş bir Avrupa Birliği sembolü koyduk. Bu süreçte karşılıklı etkileşim olurken sadece Türkiye değişmiyor. Avrupa Birliği de değişiyor. Biz birbirimizden etkileniyoruz mesajını vermeye çalıştık. O çerçevede bu bayrak buraya çok yakışmış. Ayıptır söylemesi renkleri de asil renkler sarı-lacivert. Bu binanın ön cephesine de bir bayrak direği yakışır. İstanbul'da her yerde artık özel sektör Avrupa Birliğinin öncülüğünü üstlensin istiyoruz. Bu iki bayrağın yan yana durması demek Türkiye'nin 50 yıl öncesi gibi darbelerden sonra Başbakanlarını idam eden bir ülke olmaktan çıkmış olması demek. Bu iki bayrağın yan yana durması demek, Türk iş adamının güçleniyor olması demek. Bu iki bayrağın yan yana durması demek. Türkiye'nin sadece demokratik standartlarının değil, hava kirliliği konusunda da gıda güvenliği konusunda da vergi konusunda da insan hakları konusunda da azınlık hakları konusunda da artık Avrupa standartlarının üzerine geldiğinin bir göstergesidir. Bu iki bayrağın yan yana durması demek, Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesinde çıkma yolundaki kararlılığımızı simgeliyor.''

Avrupa Birliği müzakereleri açısından 2009 yılını değerlendiren Bağış, 2009'un hem Türkiye hem de Avrupa için enteresan bir yıl olduğunu belirtti. Bağış, Avrupa'da kavram kargaşalarının son bulduğu bir dönemin yaşandığını ifade ederek, önceki dönemlerde Avrupa'da Avrupa Birliği kurumlarının nasıl çalışacağı ile ilgili bir kargaşa olduğunu ve Lizbon anlaşmasının bu dönemlerde bir türlü yürürlüğe giremediğini anlattı. 2009 yılında bütün zorluklara rağmen Lizbon Anlaşması'nın yürürlüğe girdiğini hatırlatan Bağış, bu çerçevede Avrupa Birliği kurumlarındaki yetkiler ve makamların belli olduğunu vurguladı. Bu süreçte bir takım sancılı dönemler yaşandığını ve kamu oyuna yansıtmamaya çalıştıklarını dile getiren Bağış, ''Avrupa Birliği Genişlemeden Sorumlu Komisyon Üyeliğini kapatıp Dış ilişkilerin altında bir genel müdürlük haline getirme düşüncesi vardı. Bu da genişleme imkanının azalması anlamına gelecekti. Ülkemiz için de iyi bir gelişme olmayacaktı. Bu konuda mücadele verdik Hırvatistan'la beraber. Çok şükür Genişlemeden sorumlu bir komisyon üyesi atandı'' şeklinde konuştu.

Bağış, 2009'da yeni bir Avrupa Parlamentosu'nun seçildiğini ancak, farklı bir yapıyla seçildiğini dile getirerek, Avrupa Parlamentosundaki Türk soydaşlarının sayısının azaldığına dikkati çekti. Yeni seçilenlerle hemen diyaloglara başladıklarını ifade eden Bağış, şöyle konuştu: ''İlk defa Avrupa Birliğine kalıcı Konsey Başkanı seçildi. Belçika Başkanı Avrupa Birliğinin Konsey Başkanı oldu. Herkes onun muhalefette olduğu dönemde Türkiye aleyhine ettiği sözleri gündeme getirdi. Bizde maalesef felaket tellalları çok. Türkiye ile müzakereleri Avrupa Birliği üyesi ülkeler oy birliği ile başlattılar. 27 ülke ki bunlardan biri bizim tanımadığımız ülkedir. 27 ülke hep birlikte bizim fasıllarımızın açılması için beraber karar almaktadırlar. Bu da Türkiye'nin üyelik sürecinin devam ettiğinin ve kararlılığının en önemli göstergesidir. Biz yavaş mı gidiyoruz? Hırvatistan'da bir Başbakan Yardımcısına suikast iddiaları olsa o magazinleştirilir miydi sizce? Hırvatistan'da muhalefet liderlerine sorsanız bu ülkede darbeye karşı mısınız diye? Verdikleri cevabın içerisinde 'ama, fakat' diye kelimeler olur muydu? Demokrasinin insan haklarının 'ama'sı olmaz, 'fakat'ı olmaz. Ya savunursunuz. Ya savunmazsınız. Yıllarca bu ülkede çift parti yönetiminin mimarlığını yapmışlar, bugün gelip tek parti gibi laflar ediyorlar. Bu millete istikrar için, huzur için, refah için ortaya koyduğu kararları sorgulamaya kalkıyorlar. Kendi insanlarını küçümseyen bir zihniyet, kendi vatandaşını 'yok göbeğini kaşır' 'yok onlar bilemez' diyen bir zihniyetle Türkiye'de kafaları karıştırmaya çalışıyorlar. Avrupa Birliği süreci bu ülkenin tarihinin belki de en önemli demokratik açılımıdır. Artık darbeler geçmişin kötü hatıraları haline gelmiştir.''
 

'Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin İTO için farklı bir önemi var'

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, odanın bugün 128. kuruluş yıl dönümü kutladıklarını anımsattı. Odanın, 128 yıldır uluslararası ilişkilere büyük önem verdiğini, İstanbullu tüccarın, uluslararası bir aktör olması için çalıştığını anlatan Yalçıntaş, Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin İTO için farklı bir önemi bulunduğunu da belirtti. Yalçıntaş, bu süreçte aktif rol almaya çalıştıklarını belirterek, projelerden eğitimlere, danışmanlıktan lobiciliğe kadar her şekilde iş alemi ile AB arasında köprü olmaya çabasında olduklarını söyledi. Halkın AB konusunda bilgilendirilmesinin önemine işaret eden Yalçıntaş, bu kapsamda kurulan merkezlerin 16'ncısının İTO bünyesinde faaliyete başlayacağını bildirdi.
İTO'ya günde 6 bin, yılda 2 milyon ziyaretçi geldiğini belirten Yalçıntaş, "Biz İstanbul iş aleminin sesiyiz, en önemli başvuru merciiyiz. Böyle bir merkezin İTO'da olması bizler için çok önemli" dedi.

Türkiye'nin AB müzakere sürecinin 27 ülkenin onayıyla başladığını anımsatan Yalçıntaş, "Bu süreç son derece yavaş ilerliyor. Bunun Türkiye'den, AB'den kaynaklanan sebepleri var. Ama iş alemi olarak şunu söylüyoruz: Bu süreç, temelinde teknik bir süreçtir. Siyasi mülahazalarla önünün tıkanması çok da arzu edilen bir şey değildir" diye konuştu. Avrupa-Türkiye ilişkilerine baktığında aklına Yunanlı şair Kavafis'in antik çağlarda yaşayan bir gezgini, savaşçıyı anlattığı şiiri İthaka'nın geldiğini anlatan Murat Yalçıntaş, şöyle devam etti: "Gezgin, uzaklardaki güzel şehir İthaka'ya kavuşmak için yolculuğa çıkıyor. Uzun yıllar sonra İthaka'ya ulaşan gezgin, bakıyor ki şehir duyduğu gibi altından, gelişmiş, bilginin kaynağı bir şehir değil, normal, belki de biraz köhne bir şehir gibi... Gezgin önce 'Bütün hayatımı bu şehre ulaşmak için mi harcadım? Boşuna mı geçti hayatım?' diyor, sonra da 'Hayır, hayatım boşuna geçmedi. Önemli olan İthaka'ya ulaşmak değil, bu yolda öğrendiklerim, kazandıklarım' diyor. Kavafis şiirinde bunu anlatıyor. Ben de Türkiye'nin AB yolculuğunu böyle görüyorum. Bizler için de hedef, ulaşılması gereken yer, yüzde yüz AB üyeliği değil. Ulaşmak istediğimiz AB üyeliği yolunda Türkiye'nin kazanımları, müreffehliği, standartlarının yükselmesi, dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olması. Türkiye bu standartları yakaladıktan sonra, arkasından üyelik gelebilir, gelmeyebilir. Önemli olan yolculuktur."

'AB, artık vatandaşın iç gündemi'

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini, İTO bünyesinde açılan bilgi merkezi sayesinde sadece iş adamlarına değil, İstanbul halkına ulaşacaklarını belirterek, Ankara'da TOBB bünyesinde de benzer bir merkez açılacağını bildirdi. Merkezin, AB katılım sürecini vatandaşlara izah etmek açısından önemli bir rol üstlendiğini ifade eden Pierini, İTO'ya ve diğer odalara kendilerini destekledikleri için teşekkür ederek, ticaret odalarının sadece ekonomik ve ticari ilişkiler alanında değil, kültürel alanda da önemli adımlar attığını ifade etti. "Türkiye'de birkaç yıl önce AB gündemi, adeta dışarıda oluşturulmuş bir gündem gibi algılanıyordu, artık Türk vatandaşının kendi iç gündemi oldu" diyen Pierini, Avrupa Komisyonunun, Hükümetin attığı adımlara tamamlayıcı rol oynadığını anlattı. Her kentte bir vali yardımcısının AB işlerinden sorumlu kılınması kararı alındığını belirten Pierini, bunun, AB katılım sürecinin yerelle buluşturulması açısından önem taşıdığını söyledi.
 

'Bilgilendirme AB içinde de sorun'

AB konusunda vatandaşın bilgilendirilmesinin birlik içinde de başlı başına bir sorun olduğunu vurgulayan Pierini, "AB süreci teknik ve çeşitli zorluklar arz eden bir süreç. Sadece Türkiye değil, AB üyesi 27 ülkede de vatandaşları bizzat üyesi oldukları AB konusunda bilgilendirmek kolay değil. O nedenle bilgi merkezleri açıyoruz, konferanslar düzenliyoruz" dedi. Pierini, AB müzakere sürecinde fasılların üçte birinin açıldığını anımsatarak, her ülkede önce kolay fasıllardan başlandığını, müzakerelerin zorlarla devam ettiğini anlattı. Türkiye'nin, sendika, ihale, rekabet, gıda güvenliği, istihdam, sosyal politikalar, eğitim, kültür ve enerji gibi zorlu konuları müzakere aşamasına geldiğini belirten Pierini, AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu yeni üyesi Stefan Füle'nin, "Müzakere sürecinin sonunda yeni, modern ve reformlar gerçekleştirmiş bir Türkiye AB'ye girecek ve bu hem Türkiye'nin, hem AB'nin yararına olacak" dediğini anımsattı. Pierini, "Gelecekte AB'nin genişlemeden sorumlu başkanı olacak kişi bu konuşmayı yaptı. Türkiye ile AB ilişkilerinde de dalgalı dönemler olur, bu işin doğasında var" ifadesini kullandı.

Pierini, dünya ekonomisinin zor günlerden geçtiğini, ancak Türkiye ekonomisinin birçok ekonomiye göre dayanıklılık gösterdiğini vurgulayarak, "Enflasyon düştü, IMF ile görüşmeler konusunda da olumlu işaretler geliyor. Bunların hepsi bizi ümitvar kılıyor" görüşünü dile getirdi. AB'de faaliyet gösteren bazı iş adamlarının, "Türkiye'nin AB ile yürüttüğü müzakerelerde siyasi kriterleri yerine getirmede bazı sıkıntıları olabilir, ama ekonomik kriterler konusundaki gücünü daha açık bir şekilde ifade etmeli. Mesela otomotiv, havacılık, ilaç, banka, sigortacılık sektörlerinde atılan adımların AB'ye büyük ölçüde entegrasyon getirdiği görülüyor" dediğini anlatan Pierini, bu sektörlerin önemli bir bölümünde Türkiye'nin AB'nin küresel rekabetçi gücünün ayrılmaz bir parçası haline geldiğini kaydetti.

Ekonomik sıkıntı döneminde emekçiye ve işçiye ilişkin yasaları müzakere etmenin çok da kolay olmadığını ifade eden Pierini, Türkiye'nin sendika yasası üzerinde bir süredir çalıştığını anımsattı. İş ve işveren temsilcilerinden çalışmaları desteklemelerini isteyen Pierini, "Türkiye'de işçi haklarının AB seviyesine taşınması, Türkiye'deki emek gücünü ve işvereni daha iyi bir yere taşıyacak, sosyal diyaloğu güçlendirecek ve ülke ekonomisini daha iyi bir yere getirecek" diye konuştu.
 

'Türkiye'yi Avrupa'da daha iyi tanıtmalıyız'

İspanya'nın Ankara Büyükelçisi Joan Clos Matheu, AB'nin Türkiye'de kendini daha iyi izah etmesi, Avrupa'nın da Türkiye ile ilgili algısının iyileştirilmesi gerektiğini söyledi. Matheu, 1,5 yıldır yaşadığı Türkiye'yi ziyarete gelenlerin, beklediklerinden daha güzel ve modern bir ülke bulduklarını ifade ettiklerini anlatarak, "Türkiye'yi Avrupa'da daha iyi tanıtmalıyız" dedi. Avrupa'nın da zor bir durumdan geçtiğini, finansal krizin etkilerinin çok olumsuz olduğunu ifade eden Matheu, belirsizliğin korku ortamı yarattığını, böyle bir dönemde Türkiye'yi Avrupa kamuoyuna doğru izah etmenin daha da önem taşıdığını kaydetti.


Bağış,asırlarca Türkiye'nin Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü olduğunun söylenip durduğunu belirtti. ''Bir köprü düşünün; bir bacağı sağlam, bir bacağı çürük. Siz o köprüden geçmek ister misiniz? Dünya o köprüye itibar eder mi?'' diyen Bağış, Doğu'nun en Batılı, Batı'nın en Doğulu ülkesi olan Türkiye'nin, bugün köprüsünün bütün ayaklarını eş zamanlı olarak güçlendirdiğini kaydetti.

Bağış, hükümetlerinin yaptıkları çalışmalarla Türkiye'de zihniyetlerin değiştiğini dile getirerek, artık çocukların tanıştıkları siyasetçilerden oyuncak yerine laptop istediklerini bildirdi.
Bağış, ''Kimileri görmek istemese de Türkiye her geçen gün kalkınıyor ve her geçen gün çağdaş, modern bir ülke haline geliyor. Ah bir de birbirimizin sakalıyla, bıyığıyla, düşünceleriyle, okuduğu kitaplarla uğraşmayı bırakıp ortak paydalarımızda bir bütünleşebilsek, tek yumruk olabilsek 2023 hedefimize çok daha erken varırız. Yeter ki birbirimizi anlamaya çalışalım. Yeter ki ortaya bir kararlılık koyalım'' diye konuştu.


Kürt açılımı

Bakan Bağış, yürütülmekte olan Kürt açılımı sürecinde insanların birbirini dinlemeye başlayacaklarını dile getirerek, bu süreçle birlikte eskiden yok sayılan sorunların var olduğunun görüldüğünü söyledi.

Demokratik açılım sürecinin sadece Kürtlere yönelik olmadığına değinen Bağış, bu süreçle birlikte insanların birbiriyle empati kurmayı öğreneceklerini vurguladı. Egemen Bağış, artık Türkiye'de ''kardeş kanı dökülmesini ve anaların ağlamasını'' istemediklerini vurgulayarak, Türkiye'nin bu sorunu çözmek için uzun yıllardan bu yana uğraştığını ifade etti.

Artık bu soruna farklı bir açıdan bakmak gerektiği düşüncesinde olduklarını vurgulayan Bağış, bunu yaparken de tüm halkın sorunlarını da önemsediklerini göstermeleri gerektiğini kaydetti.

Bağış, bu dönemde üniversitelerde Kürt dili merkezi kurulmasının önünün açıldığını anımsatarak, her dilde üniversitelerde kürsüler olduğunu ancak, bu zamana kadar kendi insanlarımızın dilinin görmezden gelindiğini, bunun ülkeye hiçbir şey kazandırmadığını, sadece insanlar arasında duvar ördüğünü, bu duvarların kaldırılması gerektiğini bildirdi.

Bağış, Adalet Bakanlığı'nın, yargı kurumları ile bir çalışma yaptığını ve ''Yargı reformu strateji belgesi'' hazırladığını belirterek, Avrupa Birliği (AB) komisyonunun bunu çok taktirle karşıladığını bildirdi.

Bakan Bağış, Türkiye'nin yeni bir anayasa yapması gerektiğini vurgulayarak, ''Bugünkü Anayasa, 80 darbesiyle yazılmış Anayasadır. Askeri darbeyle yazılmış Anayasa asgari anayasa olur. Bugünkü Anayasa bizi mıknatıs gibi geri çekiyor. Türkiye'ye gerçekten demokratik laik, sosyal ve adaletli olmamız sağlayacak bir Anayasa taslağı lazım. Muhalefete dedik ki (Bir Anayasa taslağı hazırlayın) ama cevap yok. Açıkçası cevap da beklediğimiz yok. Ama bana cevap veremeyenler tarihe nasıl cevap verecekler?'' diye konuştu.

Avrupa birliği ile bir çok alanlarda fasıla açtıklarını anımsatan Bağış, şimdi de gıda güvenliği faslı üzerine çalıştıklarını ve Tarım Bakanlığı ile açmayı hedefledikleri fasılların başında ''Gıda güvenliği faslının'' geldiğini bildirdi.


''AB ile fasıl açmak gazoz kapağı açmaya benzemiyor"

Bağış, ''AB ile fasıl açmak gazoz kapağı açmaya benzemiyor. Yıllarca süren kriterleri yerine getirmeniz gerekiyor ki gidip (Bu fasılı ben açmak istiyorum) diyebilesiniz. Bugüne kadar bu müzakerelere başlayıp bitiremeyen ülke yok. Allah'ın izniyle biz de müzakereleri bitireceğiz. Bugün yapılması gereken Türkiye'nin tüm kurumları ile AB standartlarına gelmesi...'' diye konuştu.

Türkiye'nin komşu ülkelerle vize uygulamasının kaldırılmasının AB için bir sorun olmayacağını belirten Bağış, ''Bizim Shengen ile 'Şamgan' arasında bir tercihimiz olsaydı, biz tercihimizi Shengen tarafından kullanırdık. AB üyesi ülkeler de vizeleri kaldırmak isterlerse onlarla da oturur konuşuruz'' dedi. Bağış, AB üyesi olmak içinde Türkiye'nin her önüne konulanın yapılmadığını anlatarak, AB sürecinde yaptıkları her şeyin Türkiye'nin ve Türk insanının çıkarları için olduğunu kaydetti.


Ruhban okulu

Egemen Bağış, şunları kaydetti:
''Ruhban okulu meselesi bir insan hakları meselesidir. Ruhban okulu yıllarca burada din adamı yetiştirmiş bir okul. Maalesef bugün Osmanlı'nın göstermiş olduğu hoşgörüyü biz gösteremiyoruz birçok konuda, bir çok kesime. Ruhban okulu açılırsa, toplam nüfusları 2 bin 800 kişiye düşmüş olan Rum Ortodoks vatandaşlarımızın gençlerinin bir kısmı din adamı yetiştirilirse bunun 72 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti'ne bir zararı olacağına inanmıyorum. Ben büyük bir ülke ve güçlü bir devlet olduğumuza inanıyorum. Vatandaşlarımızın hangi dinden olursa olsun temel haklarına saygı göstermenin bizi de daha da büyüteceğine inanıyorum.
Ama bunu söylerken Batı Trakya'da yaşayan Türk kardeşlerimizin de yaşadıkları sıkıntıları göz ardı etmemiz gerektiğine inanıyorum. O çerçevede bunun bir mütekabiliyet meselesi olduğuna inanmıyorum ama iki ülkenin de eş zamanlı iyi niyet adımlarını atmasının iki ülkede azınlıkların daha iyi yaşaması için önemli olacağına inanıyorum. Ama Yunanistan hiçbir şey yapmasa bile bu ülkede hiçbir vatandaşımızı oksijensiz bırakmamalıyız, hiç kimse kendini çarmıha gerilmiş hissetmemeli. Varsa bir derdi, oturup dinlemeliyiz, çözmeye çalışmalıyız. Ya o bizi ikna etmeli ya da biz onu ikna etmeliyiz ama en azından birbirimizle konuşabilmeliyiz.''


İsrail'in özrü

Meclis toplantısının ardından bir gazetecinin, İsrail'in Türkiye'den özür dilemesini sorması üzerine de Bağış, ''Türkiye'nin gücünü bütün dünya bir kez daha görmüş oldu. Türkiye'nin büyükelçisi 72 milyonu, cumhurbaşkanımızı başbakanımızı hepimizi temsil eder. Hiç bir ülkenin başka bir ülkenin büyükelçisine saygısızlık yapma hakkı olmamalı. Türkiye bu konuda kararlılığını net bir şekilde ortaya koyunca neticeyi de aldı'' diye karşılık verdi.

Egemen Bağış, bu tür gerginliklerin devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerine de ''Ben öyle falcılık yapmıyorum. Türkiye'de falcılık yapmaya hevesli çok siyasetçi var ama ben onlardan bir tanesi değilim. Bundan sonraki süreci göreceğiz. Türkiye her konudaki görüşlerini hiç kimseden çekinmeden dile getiren bir ülke haline gelmiştir.'' dedi. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler