'Bezdirme ve teslim alma' planı

KKTC'deki ekonomik kriz, sivil itaatsizlik eylemleriyle karşılık buldu. İktidar, zamlar nedeniyle yoğun baskı altında. Rum kesimiyle birleşmeyi savunanlar ise fırsatı kaçırmıyor. Hemen Güneyle olan ekonomik kıyaslamalar yapılmaya başlandı. KKTC'nin vergi toplama işlevi dahi tartışma konusu...

Yayınlanma: 29.09.2008 - 14:48
Abone Ol google-news

Egemenlik paylaşımı ile siyasal eşitlik kavramlarının uygulamadaki görünümünün belirlenmesi, Maraş, Güzelyurt, Karpaz’ın statüsü, mülkiyet konuları ve en önemlisi Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı ve Türkiye’nin garantörlük hakkı Kıbrıs’ta kalıcı barış adına yürütülen müzakerelerin ana gündem maddesi. Müzakereleri göz ucuyla izleyen Kıbrıs Türkü’nün gündeminde ise artan enflasyon, ekonomik kriz ve peş peşe gelen zamlar var. Petrole, araç harçlarına, elektriğe ve bazı ürünlere üst üste yapılan zamlar nihayetinde KKTC’de “Sivil İtaatsizlik” olarak adlandırılan ilginç bir protestoya neden oldu. Ancak hükümetin ekonomi politikalarına yönelik protestoların ilki bu değildi. Ağustos ayı başlarında Lefkoşa mağazalarının vitrinleri, Başbakan Ferdi Sabit Soyer, Dışişleri Bakanı Turgay Avcı, Maliye Bakanı Ahmet Uzun ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sonay Adem’i, “Red Kit” adlı çizgi romanın kahramanlarından “Dalton kardeşlere” benzetilerek “Zamtonlar” olarak karikatürize eden afişlerle donatılmıştı. Ağustos’taki protestoların arkasında 38 Sendika ve sivil toplum kuruluşu bulunuyordu. Protestocular, işyerlerine ve araçların arkasına, “Satılıktır. Müracaat Başbakanlık. 228 36 01” yazılı ilanlar yapıştırılmıştı. Kıbrıs Türk Otelciler Birliği de gazetelere verdiği ilanlarla bünyesindeki otelleri satışa çıkarmıştı: “Onurumuzu kurtarmak adına, otellerimizi satma kararı aldık”…

 

Sivil itaatsizlik 

Kıbrıs Türk Ticaret Odası da, özellikle kamunun hesapsızca büyütülmesi bakımından KKTC hükümetinin ekonomi politikalarını uzun zamandır eleştiren örgütlerden. KKTO, birçok sektörde durgunluk ve küçülme yaşandığını söyleyerek, nakit sıkıntısının piyasayı ağır bir baskı altına aldığına, hem yerel hem de uluslararası faktörlerden dolayı girdi maliyetlerinde aşırı artış, karlılık oranlarında azalma yaşandığına dikkat çekiyor. Şimdi Ticaret Odası’na Kıbrıs Türk Sanayi Odası da eklendi ve bu kez durum daha ciddi görünüyor. 19 Eylül’de Sanayi Odası’nın başkanlığındaki 8 iş örgütü, düzenledikleri basın toplantısıyla Ferdi Sabit Soyer liderliğindeki hükümete karşı ‘sivil itaatsizlik’ başlatıldığı duyuruldu. Eylem çerçevesinde, zamlar geri alanına kadar elektrik faturalarının ödenmeyeceği, araç seyrüsefer ruhsatlarının çıkarılmayacağı, tapu devir işlemlerinin yapılmayacağı, KDV’lerin, çalışanların Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı primlerinin ve çalışanların maaş vergilerinin yatırılmayacağı açıklandı. Hedefte CTP-ÖRP iktidarının ve hükümetin ekonomi politikalarının bulunduğu açıklamalardan anlaşılıyor olsa da bu eylemin doğurabileceği sonuçlar bakımından dikkat edilmesi gereken başka boyutları da var. KKTC Maliye Bakanı Ahmet Uzun “ekonominin dönmesi gereken bir tekerlek” olduğu yönündeki sözleri doğru ve bu eylem KKTC ekonomisini daha da dara sokacak. Ancak ekonomi makinesinin dişlileriyle hesapsızca oynayarak dengeleri bozmak da işleyebilecek ekonomiyi durdurmak anlamına gelebilir. Nitekim sivil itaatsizliği başlatanlarda ve buna dışarıdan destek verenlerde “yüzde yüzleri” aşan zamlarla aslında Kıbrıs Türklerini bezdirmek suretiyle “Rum Yönetimi” ile her koşulda “birleşmeye” mecbur bırakmak niyeti taşındığına ilişkin yaygın bir kanı var. Hükümetin uzun zamandır sistemli biçimde kamu açıklarını büyüttüğü, kamu açıklarını fahiş zamlarla kapatmaya girişerek de ekonomiyi daralttığı iddia ediliyor.

KKTC gibi 265 bin nüfuslu bir ülke göz önüne alındığında nüfusun yüzde 2.3 gibi büyük bir oranına tekabül eden 6 bin kişinin özel sektörden kaydırılarak devlette istihdam edilmesi bugün yaşanan krizin temel sebebi olarak görülüyor. Hükümetin, kamu kesiminde 2003-2004 yıllarından sonra partizanca bir tutumla olağanüstü bir büyüme sürecine giderek 6 bin yeni istihdamla yıllık personel giderlerini 285 milyon YTL’den 900 milyon YTL’nin üzerine çıkarıldığı iddialar arasında. Bu da ekonominin dengelerinin nasıl bozulduğunu açıklıyor. Kamudaki yığılmanın doğurduğu bütçe açığı da harç, vergi artışları ve fahiş zamlarla kapatılmaya çalışılıyor ancak KKTC ekonomisinin çöküşü yine de engellenemiyor. Elektrik, petrol ve diğer bazı ürünlere yapılan zamlar da çözüm olmadığı için devlet çalışanlarına uygulanacak kesintiler de yakın demektir. Yani birkaç gün önce başlayan sivil itaatsizliğin genişlemesi işten bile değil. Bu anlamda ne Başbakan Soyer’in sivil itaatsizlik eylemini “hissi karar” olarak nitelendirmesi ne de Maliye Bakanı Uzun’un yasal yaptırım uygulanacağı açıklaması gerçekçi ve sorumlu bir yaklaşım değil. Bugün ertelenebilirse dahi böylesi bir ekonomik gidişatta kısa süre sonra çok daha ciddi krizlerin patlak vereceği açık.

 

Güven sorunu 

Emeğin iktidarı vaadiyle gelen sosyalist ideolojideki CTP’nin iktidar edişinde ezilenin, işçinin, memurun yanında olmadığı düşüncesi hızla yayılması aslında bu eylemlerin habercisiydi. CTP’nin DP ve özellikle UBP’den aldığı ödünç küskün ve kızgın tepki oylarını yitirdiği ve bu oyların yerlerine döneceğinin işareti yerel seçimlerde ortaya çıkmıştı. Buna, Birleşik Güçlerin parçası olan dolayısıyla CTP’yi iktidara getiren sendika ve sivil toplum örgütlerinin eylem, miting ve gösterileri eklenince CTP tabanının da hızlı bir şekilde eridiği anlaşıldı. AKP’nin KKTC’de UBP ve DP’nin yerini alacak sağda yeni bir oluşum için devreye girerek kurduğu ve iktidar ortağı yaptığı iddia edilen ÖRP’nin karıştığı skandallara tepkisiz kalması da CTP’nin güvenilirliğini azaltmıştı. KKTC’de artık sadece rüşvet iddiaları, devlet olanaklarının çıkar amaçlı kullanılması, taşınmaz mülklerin peşkeş çekilmesi, yolsuzluklar ve eş, dost akraba, yandaş istihdamları değil aynı zamanda ekonomik krizin ardında siyasi hesapların yattığı da konuşuluyor.

Birkaç ay öncesine dek kişi başına düşen milli gelirin ikiye katlandığı, dünya gelir sıralamasında KKTC’nin 59. sıraya yükseldiği yönünde açıklamalar yapılıyordu. Böylesi pembe bir tabloyu izleyen ekonomik krizin Rum yönetimiyle başlatılan kapsamlı müzakerelerin tarihiyle örtüşmesi hükümetin politikaları hakkındaki şüpheleri arttırıyor. Bütçe finansmanı için Türkiye’den ek para talep edildiği ancak olumlu yanıt alınamadığı açıklamaları gibi Rum kesimindeki sosyal güvenceler, devlet yardımları ve refah düzeyiyle KKTC’deki durumu kıyaslayan yorumların son dönemde artış göstermesi de “bezdirme ve teslim olma” politikası uygulandığı iddialarını destekliyor. Her şey bir tarafa, bir devletin varlığına delalet eden unsurlardan vergi ve harçların ödenmemesi sadece hükümetin değil aynı zamanda devletin meşruiyetini de sıkıntıya sokabilecek bir girişim. Bu nedenle “acil eylem planı” asıl şimdi zorunluluk arz ediyor.

 

[email protected]

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler