TBB ve Avukatlık Sınavı...

Yayınlanma: 15.06.2010 - 05:39
Abone Ol google-news

Bu sınavın hazırlanmasında ve uygulanmasında birtakım teknik sorunlarla karşılaşılması olasıdır. Ancak, TBB’nin ve baroların görüşleri alınarak yapılacak hazırlıklarla bu sorunların çözüme bağlanması güç olmayacaktır.

Türkiye Barolar Birliği’nin unutulmaz başkanı Av. Özdemir Özok’un zamansız biçimde aramızdan ayrılması üzerine, TBB Genel Kurulu yeni başkanı seçmek üzere 12-13 Haziran günleri Ankara’da 11. olağanüstü toplantısını yaptı. Örnek olgunlukta geçen bir seçimle, bütün barolarımızdan seçilerek gelen delegeler üç aday arasından Ankara Barosu Başkanı Sayın Av. Ahsen Coşar’ı TBB Başkanlığı’na getirdi.

Gücünü avukatlık mesleğinin geleneklerinden ve günümüzde yürürlükte olan yasalardan alan TBB’nin bu genel kurul toplantısında, başkan adayları ve barolardan gelen delegeler, yurdumuzda hukuk düzeninin karşı karşıya bulunduğu büyük sorunları çeşitli açılardan dile getirdiler.

Gerçekten, bugün Yargıtay Başkanı’nın “Yargının kuşatma altında olduğunu, yargıda ateşin bacayı sardığını”; Danıştay Başkanı’nın “Yargının, kendisini bu kadar savunma durumuna düşürülmesinin demokratik rejimlerde yeri olmadığını” söylemek zorunda kalması, Türkiye’nin nasıl vahim bir durumda olduğunu göstermektedir.

Bu yazının boyutu, yargımızın içine düşürüldüğü bu acı durumun daha kapsamlı değerlendirilmesine elverişli değildir. Bu konularda bilgi, TBB Başkan Yardımcısı Sayın Av. Berra Besler’in, olağanüstü toplantının açılışında yaptığı konuşmada bulunabilir (Bu konuşmaya TBB web sitesinden ulaşmak olanaklıdır). Ayrıca, gerek TBB Başkanlığı’na seçilen Sayın Av. Ahsen Çoşar’ın, gerek öteki adaylar İstanbul Barosu Başkanı Sayın Av. Muammer Aydın ve Sayın Av. Güneş Gürseler’in, genel kurulda yaptıkları konuşmalarda da konuyla ilgili önemli bilgiler ve saptamalar vardır.

Avukatlık ve sınav

Türkiye’de avukatlık, başka ülkelere göre oldukça kolay girilebilen bir meslektir. Bir hukuk diploması olan hemen herkes, toplam 1 yıllık bir staj döneminden sonra, avukat olabilmektedir. Baroların, staj aşamasına ciddiyet getirmek  amacına yönelik bütün çabalarına karşın, avukatlık stajının çoğu zaman biçimsel bir düzeyde kaldığı yadsınamaz.

Sayısı 50’yi çoktan aşmış olan hukuk fakültelerindeki öğrenciler, toplam olarak 25 bin kadardır. Bunlara her yıl 7-8 bin yeni öğrenci katılmakta, mezun sayısı da buna koşut olarak yıldan yıla artmaktadır.

Bu mezunlar arasında, aldıkları hukuk öğrenimi açısından eşitlik, giderek yakınlık olduğunu ne yazık ki  söyleyemiyoruz.

YÖK adı verilen kuruluşun, varlığını meşrulaştıracak tek temel neden olan “üniversitelerdeki öğrenim ve araştırma düzeyi”nin, çağdaş üniversite standartlarına uygun olmasını sağlama görevini yerine getirdiği söylenemez.

Hukuk fakültesi mezunları için avukatlık “en kolay ulaşılabilir bir meslek” haline gelmiş görünmektedir.

TBB Başkanlığı’na adaylığını koymuş; ikisi günümüzde Baro Başkanı olan, biri de geçmişte Baro Başkanlığı görevinde bulunmuş üç seçkin avukatın adeta feryat edercesine, “avukatlık mesleğine kabulün, mutlak olarak sınava bağlı tutulması” dileğini dile getirmeleri, önemle üzerinde durulması gereken bir uyarıdır.

Türkiye’de avukatlık sınavı, kanunlarla kabul edilmiş ama sınavların  uygulanmasına az zaman kala, çıkarılan kanunlarla kaldırılmış olduğu için, bu sınav hiçbir zaman uygulanamamıştır. Bu konudaki son kanun 2006 yılında çıkarılmış ve  TBMM, daha önce kabul ettiği yasa ile koyduğu, avukatlık mesleğine kabul için “avukatlık sınavını başarmış olma” koşulunu, 5558 sayılı kanunla kendisi kaldırmış, böylece avukatlık sınavı -deyim yerindeyse- doğmadan ölmüştür.

Anayasa Mahkemesi, bu kanunu 15 Ekim 2009 tarihli (E.2007/16, K.2009/147 sayılı) kararıyla  iptal etmiştir. Ancak, yerleşmiş içtihada göre bu kanunun iptali, avukatlık sınavı yapılmasını zorunlu kılan hükmü geri getirmeyeceği için, günümüzde avukatlık sınavını zorunlu kılan bir yasa hükmü yoktur.

Sonuç

Yasama yetkisinin, yasaların yapılmasının yanı sıra var olan yasaları değiştirmeyi ve yürürlükten kaldırmayı da içerdiğinde kuşku yoktur. Bu nedenle, TBMM’nin avukatlık mesleğine girişi sınavdan geçme zorunluluğuna bağlayan yasa  hükmünü yürürlükten kaldırmaya da yetkili olduğu kabul edilmelidir. Ancak, henüz hiç uygulanmamış bir sınav zorunluluğunun, avukatların meslek örgütlerinden görüş alınmadan, aceleyle çıkarılan bir kanunla ortadan kaldırılmasını, yasama işlevinin ciddiyetiyle bağdaştırmak zordur. Bu, genel ve kamusal yarardan çok kişisel birtakım itkilerin (saiklerin) sonucu olarak çıkarılmış bir kanun gibi görünmektedir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de kararında, başka gerekçelerin yanında, bunu vurgulamıştır:

“Yasa koyucu tarafından sınavın getirilmesindeki, savunma hakkı ve adil yargılamaya, adaletin gerçekleşmesine ve avukatlık mesleğinin niteliğine dayalı kamu yararının, sınavın kaldırıldığı tarihte de  geçerliliğini koruyup korumadığının saptanması; sınavın getirildiği zamandaki koşullar, kaldırılma zamanında değişmemiş ya da ortadan kalkmamış, hatta avukatlık mesleğinin niteliği yönünden çok daha önemli hale gelmişse bunun da değerlendirilmesi gerekir.”

Anayasa Mahkemesi, burada anayasa yargısının kapsamı konusunda ilginç bir yaklaşım sergilemiş ve iptali istenilen hükmü “kamu yararına uygunluk” açısından da değerlendirmiştir.

Şimdi yapılması gereken, avukatlık sınavını, bir daha kaldırılmamak üzere ve kamu yararına uygun bir biçimde getirecek yeni bir yasal düzenlemenin yapılmasıdır. Bu sınavın hazırlanmasında ve uygulanmasında birtakım teknik sorunlarla karşılaşılması olasıdır. Ancak, TBB’nin ve baroların görüşleri alınarak yapılacak hazırlıklarla bu sorunların çözüme bağlanması güç olmayacaktır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler