Bakan adli tıp raporuna itiraz edecek

Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, 14 yaşındaki kız çocuğuna tacizden yargılanan Vakit yazarı Hüseyin Üzmez'i kurtaran tartışmalı adli tıp raporuna itiraz edeceklerini açıkladı. Çubukçu, ''İtiraz sonucunda mahkeme yeniden bilirkişiye havale ederse durumun değişeceğine inanıyorum. Çünkü bu çocuk bize geldiğinde ruhsal açıdan yaralı bir çocuktu. Çocuğun istismarı söz konusu olduğunda biz çocuğun yanındayız'' dedi.

Yayınlanma: 29.10.2008 - 14:00
Abone Ol google-news

 Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Yazar Hüseyin Üzmez'in ''çocuğun cinsel istismarı'' suçundan yargılandığı davadaki Adli Tıp Kurumu raporuna itiraz edeceklerini bildirdi.
Çubukçu, NTV canlı yayınında, 14 yaşındaki B.Ç'nin ''cinsel istismarı''na ilişkin davada yaşanan gelişmelere yönelik soruları yanıtladı.

Olay ortaya çıktığı andan itibaren, kız çocuğunu ivedi koruma kararı aldıklarını ve ilgili kuruma naklettiklerini belirten Çubukçu, yaşadığı olayı anlatabilmesi için çocuğa destek verdiklerini ifade etti. Çubukçu, ''6 aylık bir süreçti bu. Halihazırda biz bu çocuğun yararının korunmasını, hukukunu bu olaydaki herkesin hukukundan üstte tutuyoruz. Burada en yüksek korunması gereken çocuklardır. Çocuğun istismarı söz konusu olduğunda biz çocuğun yanındayız. Tarafız ve kurumsal olarak, devlet olarak bu yönde girişimde bulunuyoruz'' dedi.

Davada yaşanan gelişmeleri anımsatarak, bu konuda yapacakları girişimleri anlatan Çubukçu şunları kaydetti:

''Adli Tıp raporunun tarihi dün. Mahkemenin tahliye kararının tarihi de dün. Dolayısıyla biz uzman grubumuzla vakayı değerlendirip Cuma günü bilirkişi raporuna itiraz edeceğiz. Adli Tıp raporuna itiraz hakkımız var ve bunu kullanacağız. Bilirkişi raporu konusunda uzman değilim, doğru ya da yanlış demem mümkün değil. Mahkemenin tahliye kararını da bir hukukçu olarak irdelemeyeceğim ama itirazımızı yapacağız. İtiraz sonucunda mahkeme yeniden bilirkişiye havale ederse durumun değişeceğine inanıyorum.

Çünkü bu çocuk bize geldiğinde ruhsal açıdan yaralı bir çocuktu. Kurumumuzda yapılan incelemede de bu ortaya çıkmıştı zaten. Bu yüzden yasal itiraz hakkımızı kullanacağız. Çocuk bize geldiğinde yaptığımız sosyal incelemede, psikiyatristlerimizden uzun süre incelemesinden sonra ruhsal açıdan yaralı olduğu ortaya çıktı. Burada somut delil açısından verilen raporun olayla örtüşmesi gerekiyor. Basına tecavüz hadisesi olarak yansıdı bu olay ama bu bir istismar. Cinsel istismar olayında çocuğun ruh sağlığında yapılacak incelemenin daha incelikli ve derin olması gerekiyor.''

Çocuğun kendilerine intikal ettiği döneme ilişkin raporların, çocuğun kurum bakımına ihtiyacı olduğunu gösterdiğini ve korunma kararı verilmesini gerektirdiğini söyleyen Çubukçu, ''6 ay sonra çocuğun ruh sağlığında gelişme ve olumlu bir durum söz konusuysa bu, aldığımız korunma önlemleri sayesinde, gösterdiğimiz özenle oluştu. Dolayısıyla hadisenin ispatı için çocuğun bugünkü ruh sağlığı durumunun delil olarak kullanılamayacağını düşünüyorum bir hukukçu olarak. Ayrıca halihazırda koruma kararı sürüyor zaten'' diye konuştu.

 

"Gazeteci vurmuş adamım"

Kendisine soru sormaya çalışan Fox spikeri Nazlı Tolga'ya ağır sözler sarfeden Vakit gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez ile Tolga arasında canlı yayında yaşanan diyalog şöyle gelişti:

SPİKER: Sayın Üzmez, küçük yaşta bir kıza cinsel istismar suçlamasıyla  tutuklandınız. Aile önce sizi suçladı, sonra şikayetini geri aldı ve bugün serbest kaldınız. Ancak dava hala devam ediyor. Bir de sizden dinleyebilir miyiz?

ÜZMEZ: Ne dinleyeceksiniz?

SPİKER: Neden gözaltına alındınız? Neden tutuklandınız? 6 aydır cezaevindesiniz. İddialar var, ifadelerde değişiklikler var.

ÜZMEZ: Ben size sorayım eğer dediğiniz gibi olsaydı ben çıkmazdım. Son dilekçemde de dedim ki, ben şimdi beraat istemiyorum. Sizin işiniz Bektaş-i'nin işine döndü.

Bektaş-i, Kuranıkerim'de "İçkili vaziyette Kuran'a yaklaşmayın" ayetinin öbür tarafını okumuyor "Namaza yaklaşmayın. "Bunu Kuran yazıyor" diyor. Sizinki  Bektaş-i hesabı doğruyu istiyor musunuz? Doğruyu istiyorsanız doğruyu söyleyeyim.

SPİKER: Biz size soruyoruz efendim. Sizin hakkınızda bir suçlama söz konusuydu. Dava açıldı. Siz tutuklandınız bunlar yaşandı. 6 aydır cezaevindesiniz. Bir de sizin ağzınızdan dinlemek istiyoruz.

ÜZMEZ: Cezaevinde değilim şu anda bir iskelenin üstünde kahvehanede oturuyorum. Eğer dedikleriniz olsaydı cezaevinde oturuyor olurduk. Şimdi memleketin birçok şerefli ordu komutanlığı yapmış insanları hepsi milletin şerefini omuzunda taşımış göğsünde taşımış o insanlar suçlu vaziyette cezaevlerinde yatıyorlar.

Böyle şeyler olduğu sürece bu ülkede gerginlik azalır mı? Lütfen işi kendiniz kurcalamayın, yargıya güvenin, yargıya bırakın yargıda olan bir şey hakkında söz söylemeyin suçtur.

SPİKER: Efendim, bizim kurcaladığımız bir şey yok  aile şikayette bulundu. Siz de tutuklandınız. Son anda ifadeler değişti. Neler değişti?

ÜZMEZ: Hayır, yalan! Benim hakkımda kimse şikayette bulunmadı.

SPİKER: Kimse sizin hakkınızda şikayette bulunmadı mı?

ÜZMEZ: Hayır hayır, bunların hepsi yalan.

SPİKER: O zaman neden siz tutuklandınız ve 6 ay cezaevinde kaldınız?

ÜZMEZ: Bir takım şeyler olmuş. O kadıncağıza iftira mı edilmiş... Doğru mudur yanlış mıdır, ben onu bilmiyorum kardeşim. Hep oraya bakıyorsunuz. Hiç mi ben boynumu oynatmayacağım yahu? Cendereye sokmayın bizi.

SPİKER: Sayın Üzmez, 14 yaşındaki kızın ifadeleri var, annesinin ifadeleri var sonra bu ifadeler son anda değişiyor. Siz bunlara yalan mı diyorsunuz?

ÜZMEZ: Hayır değişme diye bir şey yok... Kız, "Hüseyin abinin, Hüseyin amcanın eli dahi değmedi bana" diyor. Ben kızı sadece gittiğim zaman gördüm.

SPİKER: Sayın Üzmez bunlar ifadeler değiştikten sonraki boyutu. Bu ifadeler niye değişti efendim? Öncesinde neden bunlar yaşandı siz neden 6 aydır tutuklusunuz?

ÜZMEZ: İfadelerin değişmesi diye bir şey yoktur ortada. Gerçekler ortaya çıkmıştır. İfadelerin değişmediği için Allah'a şükrediyorum. Kızı hemen gözaltına aldılar. Kız hemen resmi bir kurumda gözetim altına alındı.

Böyle olunca kimse ona gidip de şunu de bunu de diyemedi. Düşmanlarımızın önündeki  set kapandı. Onun için ifade değiştirme diye bir şey yok. Şikayet diye de bir şey yok.

SPİKER: Anladığım kadarıyla bir komplodan bahsediyorsunuz. Daha önce de bunu söylemiştiniz size bir komplo yapıldığını. Kim size neden komplo yapmak istiyor?

ÜZMEZ: Hz. Peygamber diyor ki; "Şöhret bir afettir". Şöhretli insanlar her zaman bir tehdit altındadır. Siz duymadınız mı İstanbul' da Karaköy rıhtımında bir SAS komandosu bir binbaşı, bir serseri tarfından bıçaklandı ve öldürüldü siz bunu bilmilyor musunuz?

SPİKER: Efendim bunun bizim konumuzla hiçbir alakası yok. Biz şu anda devam eden dava hakkında konuşuyoruz.

ÜZMEZ: Devam eden dava hakkında konuşmak bir suçtur, suç işliyorsunuz şu anda, ben sizi ikaz ediyorum.

SPİKER: Avukatınız sizin kulağınıza birşeyler söylüyor, bunu görüyoruz. Biz davanın gidişatını etkilemek için bir şey söylemiyoruz. Biz bir yorum da yapmıyoruz. Size soru soruyoruz.

ÜZMEZ: Ne sorusu soruyorsunuz? Siz yargıç mısınız? Siz savcı mısınız? Kimsiniz siz? Hem de sesinizi ayarlayın. Nezaketli olun. Size cevap vermek zorunda değilim. Aklınızı başınıza toplayın. Sözümü kesmeyin benim. Ben keserim yoksa...

SPİKER: Hüseyin Üzmez, biz size söz hakkı verdik zaten bu yüzden yayındasınız.

ÜZMEZ: Aman ne büyük lütufta bulunmuşsunuz, bana söz hakkı vermişsiniz.

SPİKER: Efendim lütfen sakin olun sizinle konuşmaya devam edelim. Bizim amacımız sizinle tartışmak değil.

ÜZMEZ: Tartışamazsınız ki zaten tartışamazsınız. Çünkü gerçekleri söylemiyorsunuz.

SPİKER: Biz burada sadece soru soruyoruz. Başka bir iddiamız olamaz. Gazetecilik görevimizi yerine getiriyoruz. Habercilik yapmaya çalışıyoruz.

ÜZMEZ: İhbarda bulunuyorum. Suç duyurusunda bulunuyorum. Yarın bir savcı yakanıza yapışırsa size kimse arka çıkmayacaktır. Göreceksiniz suç işleyeceksniz bir de sesinizi ayarlayın. Siz savcı değilsiniz.

Ben sizin hiçbir şeyinize inanmıyorum. Tamamen yalan üzerine bina ediyorsunuz, doğruyu dinlemeye de sabrınız yok.

SPİKER: Lütfen olayı kişisel bir tartışmaya dönüştürmeyelim. Siz bizim sorularımızı yanıtlamak için yayına çıkmadınız mı? Efendim biz hiçbir şey söylemiyoruz ki savcının hazırladığı iddianame hakkında konuşuyoruz.

ÜZMEZ: Bugün bir şey söyledim. Sayın Reisi Cumhur yasal haklarına dayanarak beni affetse ben kabul etmem. Afla çıkmam benim için güya kanun değiştiriyormuş iktidar. Böyle bir kanun değişikliğiyle ben yine çıkmam. Çünkü ben suçsuzum ben beraat edeceğim.

Ben Türkiye'de hakimler olduğuna inanıyorum. Türkiye'nin yargısı var, savcısı var, polisi var bilmem nesi var. Siz kimsiniz de bir gazete titri ile ortaya çıkmışsınız? Ortada konuşup duruyorsunuz, kendinizde hak buluyorsunuz.

Suç işliyorsunuz, sizi ikrar ediyorum  ve suç duyurusunda bulunuyorum. Sizi uyarıyorum. Biz Allah'tan başka kimseden korkmayız korku hissinin de ne olduğunu ben çocukluğumdan beri bilirim. Ona göre bana bu şekilde muamele edemezsiniz.

Eğer yüreğiniz varsa bir televizyonda açık oturuma çıkarım konuşalım sizin gibilerin çoklarını yere serdim ben.

SPİKER: Hüseyin bey, biz sizinle açık açık konuşmaya çalışıyoruz. Biz size sorduğumuz soruya cevap almaya çalışıyoruz. Benim size tek sorduğum soru ilk sorum olayı sizin ağzınızdan dinlemek istediğimizdi. Lütfen bir de bize olayı anlatabilir misiniz dedim.

ÜZMEZ: Ben o ifadeleri mahkemede verdim mahkemede onu doğru bulduğu için beni tahliye etti. Ben ne zaman ki mahkum olursam eğer bu suçtan beraat etmez isem o zaman gelin, o zaman konuşalım dedim. Beratimi istemiyorum dedim. Avukatınız varsa gönderin dosyaya baksın.

SPİKER: Siz küçük kızla evlenmek istediğinizi söylemiştiniz. Sizin ifadelerinizde bunlar yer alıyordu. Bunlar doğru mu? Eğer doğru ise 14 yaşındaki kızla siz neden evlenmek istediniz?

ÜZMEZ: Bak burada da işi saptırıyorsunuz. Eğer bir kız reşit olmuşsa bizim inançlarımıza göre, o kız evlenebilir. Söylediğim budur. Allah'ın emri de budur. Biz tabii ki  İran'da değiliz, Arabistan'da da değiliz. Türkiye Cumhuriyeti'ndeyiz. T.C vatandaşı olarak da iftihar ediyoruz.

SPİKER: 14 yaşındaki bir kızın kendi isteğiyle evlenmesi söz konusu değil. Tabii ki T.C  yasalarına göre  bunu karıştırmayalım.

ÜZMEZ: Efendim tekrar ediyorum. Ben sağırım ama siz benden de sağırsınız. Ben diyorum ki, bizim inançlarımıza göre akılbali olan regl olan bir kız artık reşittir. İnancımıza göre böyledir. Biz Türkiye Cumhuriyeti'ndeyiz.

Eğer demokrasiyse, bu benim inanmadığım demokrasidir. Bu birtakım azınlığın çoğunluğa tahakkümü oluyor. Olamaz bu.

SPİKER: Olamayan nedir efendim?

ÜZMEZ: Olamaz dediğim şudur. Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez zaten demokrasinin en büyük tenkitlerinden birisidir bu. Demokrasi çoğunluğun diktatöryasıdır derler. Biz de tam tersi oluyor.

SPİKER: 14 yaşındaki bir kız çocuğunun evlenmesine hukukumuzun izin vermiyor.

ÜZMEZ: Evet biz de ona riayet ediyoruz.

SPİKER: Siz 76 yaşındasınız ve 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenmek istiyorsunuz bu sizce doğru mudur?

ÜZMEZ: Ben inançlarıma göre konuşurum. Ben inancıma bakarım. Bana göre bir tek hakikat vardır, Allahın kitabı Resullah'ın sünneti. Gerisi fasa fiso, yalan ayaklarımın altında.

SPİKER: Yani siz T.C yasalarını tanımıyor musunuz?

ÜZMEZ: Tanıyorum elbette tanıyorum. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyorum. Ama Türkiye Cumuriyeti benim inaçlarıma müdahale edemez. Laiklik bu değildir. Biz laikliğe de karşı değiliz.

Biz sadece laikliğin Türkiye'deki uygulamasına karşıyız. Türkiye'de laiklik dinsizlik şeklinde uygulanmıştır. İşte bu mesele bu kadar basit. Siz kiminle konuştuğunuzun farkında değilsiniz.

Tabii inancıma göre evlenebilirim. Ama  evlenmedim işte evlenmiyorum ne diyorsunuz. İlla beni yatağa koymak mı istiyorsunuz? Benim sağdıcım mı olacaksınız?

SPİKER: Olur mu Sayın Üzmez...

ÜZMEZ: Olmazsa öyle konuşma. Öyleyse evlenseydim evlenirdim kimse seni şikayet etmezdi.

SPİKER: Siz küçük kızla evlenmek istediğinizi söylemediniz mi?

ÜZMEZ: Hayır efendim. Hayır inancımıza göre evlenilebilir. Çünkü reşit dedim. O kadar yapmadık, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşıyoruz. Kanunları çiğnemeye niyetimiz yok. Ben sizi davet ediyorum sizin krallarınızı da davet ediyorum. Gelin bir TV'de tartışalım.

SPİKER: Efendim zaten şu anda bir televizyonda canlı yayında tartışıyoruz.

ÜZMEZ: Sizinle tartışmam. Sizinle tartıştım. Sizin şeyinizi tarttım, biliyorum. Sizde bir kere hitabet nezaketi bile yok. Siz nasıl konuştuğunuzun farkında değilsiniz. Benim karşımda savcı gibi hakim gibi konuşuyorsunuz. Buna sizin hakkınız yok.

Yarın namuslu vazifesini bilen hepsi namusludur, o namuslu insanlardan bir savcı kulağınıza yapışırsa kimse sizi kurtaramaz. Sizi ne televizyonunuz ne de bu kafanız kurtarır. İkaz ediyorum sizi ve suç duyurusunda bulunuyorum.

SPİKER: 6 aydır neden cezaevindesiniz?

ÜZMEZ: Bunu avukatım söylesin. Ama ben şunu söyleyeyim. Bugün 6 ay cezaevinde bulunmak mesele değildir. Asıl mesele cezaevine girmemekdir. Oraya girmek mutlaka şerefsizlik demek değildir. Bazı yanlış uygulamalar vardır.

Bu ülkeye hizmet etmiş insanların  şerefini sırtlarında taşımış insanların cezaevinde yatmasını siz uygun buluyormusunuz ben uygun bulmuyorum.

SPİKER: Cezaevinden çıktığınız anda nefsime kırgınım dediniz neden?

ÜZMEZ: Öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum ama nefsimle iftihar etmiyorum. Nefis insanı kötülüğe sürükleyen yaratılıştır. İnsanın içinde kötülüğü gösteren bir meyildir. O meyilden hepimiz şikayetçiyiz. Allah bizi nefsimizin esaretinden kurtarsın. Nedir yani nefsinden şikayet etmek de mi yasak?

SPİKER: Müslüm Gündüz ile ortaya çıkan görüntülerle ilgili ne diyeceksiniz?

ÜZMEZ: Müslüm benim dostum. Müslüm dünyanın en dürüst insanıdır, en namuslu insanıdır. Siz ne zannediyorsunuz?

SPİKER: "Günah benim kime ne" sözünden ne anlamamız gerekiyor? Buna bir açıklık getirebilir misiniz?

ÜZMEZ: Onu sizin bana sormamanız lazım. Sizin bu konuda bilgisiz olduğunuz ortaya çıkıyor. Ben hukukçuyum. Hukuk fakültesini de birincilikle bitirdim. Biraz dikkatli konuşun benimle. Yani ne demek günah benim kime ne? Ben günah işleyeceğim. Günah tabi ki benim olacak.

Üzmez daha sonra stüdyoya telefonla bağlanan ilahiyatçı  Arif Aslan'dan özür diledi. Bu arada söze karışan spiker Nazlı Tolga'ya "Gazeteci, mazeteci dinlemiyorum. Programın başından beri konuşuyorsunuz. Ben vaktiyle gazeteci vurmuş adamım" dedi.

Üzmez, Spiker Nazlı Tolga'nın, "Gazeteci Ahmet Emin Yalman'ı vurdum. dediniz. Bu sözlerinizden gazeteci vurmakla övündüğünüzü anladım. Bununla övünüyor musunuz?" sözlerine, "Allah'tan korkun yahu hayatımın yarısı gitti o yüzden. Gazeteci vurdum kaderi ilahiye bakın ki bende gazeteci oldum" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler