Cumhuriyeti Savunacağız

Yayınlanma: 31.10.2008 - 11:17
Abone Ol google-news

Osmanlı aydınları başlangıçta Fransız Devrimini görmezden geldiler. Devrime, Avrupanın kendi iç sorunuymuş gibi baktılar. Belki de onu bir karışıklık olarak görüp sevindiler. Daha sonra Osmanlı Devleti her alanda gerilemeye başlayınca, özellikle tıp ve askerlik alanında onlardan yardım istediler. Tanzimat’la birlikte, işbirliği adı altında Batının müdahalesiyle karşılaştılar. Batının müdahalesi aydınlar arasında tartışma yarattı. Kimisi Batıya karşı durmayı önerirken, kimisi onlarla işbirliğine gitmeyi savundu. Ama devletin gerilemesinin önüne geçemediler. Aydınların ve siyasetçilerin bütün çabası bu gerilemeyi durdurmaktı. Hepsinin kafasında devleti nasıl kurtaracağız sorusu vardı. Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet derken Birinci Dünya Savaşıyla ve Kurtuluş Savaşıyla karşılaştılar. Bu gelişmeler düşünce dünyasını büyük ölçüde etkiledi. Aydınların kafasındaki soru da değişti. Devleti nasıl kurtaracağız sorusunun yerini, milleti nasıl kurtaracağız sorusu aldı.

Tanzimattan beri Avrupaya karşı ikircikli bir tavır vardı. Avrupanın vatanımıza ve milletimize karşı fiili saldırısı aydınları uyandırdı. Bir avuç hainin dışında bütün aydınlar Mustafa Kemalin çevresinde birleştiler. Vatan ve millet işte böyle kurtulur dediler. Yeni bir devlet kurdular. Adını da Türkiye Cumhuriyeti koydular.

Cumhuriyetin kuruluşu bir devrimdir, bir Türk devrimidir. Bazı aydınlar, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Tanzimatçıların, Jön Türklerin ve İttihatçıların düşüncelerini hayata geçiren Osmanlı aydınları olarak göstermeye çalışıyor.

Oysa ki onlar düşünce ve eylem olarak öncekilerle bağlarını devleti nasıl kurtaralım yerine, milleti ve vatanı nasıl kurtaralım sorusunu sordukları anda koparmışlardı. Çünkü onlar Osmanlı Devletini kurtarmak düşüncesinde değil, yeni bir devlet kurma düşüncesindeydiler. Onun için Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devletinin bir devamı değil yeni bir devlettir. Devrimle kurulmuş yeni bir devlettir.

Cumhuriyet, Tanzimattan beri modernizmle gelenekçilik arasında sıkışıp kalan Türk toplumuna net bir hedef göstermiştir: Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak. Batılı aydınlar ve bizim Avrupa merkezci aydınlarımız, çağdaşlaşmamızın Batının müdahalesiyle gerçekleşeceğini söylemektedirler. Söz gelimi Bernard Lewis, Ortadoğu adlı eserinde Modern çağlarda çoğu Ortadoğulunun bilinçlenmesinde hâkim unsur Avrupanın etkisi ve bunun getirdiği değişim olmuştur. Bölgenin modern tarihi hızlı ve metazori bir değişim, yabancı bir dünyanın ve değişik durumların tehdidi, çeşitli etkiler, retler ve tepkilerden ibarettir diyor.

Bir başka Batılı yazar Larner, Türkiyenin modernleşmemesini ve Batı toplumlarının seviyesine ulaşamamasını yenileşmeye gereksinim duymayan bir zihniyet yapısı ile açıklamaktadır. Afganistan ve Irakın işgali sırasında bizim bazı yazarlarımız, oralara bu yolla uygarlık geleceğini yazmıştı. Avrupanın dışındaki milletleri ancak Avrupalılar zorla adam edebilir görüşü dünyanın en tehlikeli görüşüdür.

Mustafa Kemalin görüşleri bu görüşlere hiç uymamaktadır. Toplumda ilerlemek için gizli bir güç olduğunu, bu gücü eşhas devletinin bastırdığını söyler. İzmirin, Manisanın, Aydının işgali sırasında milletin umursamazlığını da buna bağlar. Milletteki gizli gücü harekete geçirmek için durmadan onu uyarmak gerektiğini söyler.

Aydınların millete küsmemesi gerektiğini ısrarla dile getirir. Atatürkün bu tutumu, son zamanlarda AKP iktidarına itiraz etmeyen, ısrarla AKPye oy veren halka kızan aydınlar için de bir uyarıdır.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devletinin devamıdır, Cumhuriyet şanlı Türk tarihinden sapmadır, Cumhuriyet Avrupaya komşu tek faşist devlettir gibi görüşleri temizleye temizleye bugüne geldik. Cumhuriyeti korumaya, savunmaya devam edeceğiz. Onu hiç kimsenin koruması ve kollamasına bırakmayacak, halkımızın içindeki gücü harekete geçirerek halkımızla birlikte koruyacağız.

 

İbrahim BAYAR /Emekli Öğretmen


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler