Kıbrıs'ta Sona Doğru...
Emperyalizmin ve onlarla işbirliği yapanların göz boyamalarına kanma, Rumun egemen olduğu topraklarda Türk varlığının yok edildiğini; Girit, Doğu Ege Adaları, Oniki Adalar, Rodos tarihi örnekleriyle aklından çıkarma. Bunca özverili direnişten sonra Rum’a teslimiyet senin akıbetin olamaz. Olmamalı.
1. Yunanistan, Fener Patrikhanesi’nden yönetilen bir örgütün isyan eylemleri sonucu 50.000 km2’lik bir alanda kuruldu. Yunan bağımsızlık hareketinin Büyük Yunanistan ülküsü, Türkler tarafından (kendilerine göre) gasp edilmiş Bizans topraklarını kurtarıp Başkenti İstanbul (Konstantinopolis) olan Büyük Yunanistan’a ulaşmaktı. Yunanistan bu yolda ısrarlı politika ve stratejilerle adım adım Türkiye’den kazandığı topraklarla 1.3 misli genişleyerek 131.900 km’lik bir büyüklüğe erişti. İzmir’i işgalle başlayan Anadolu seferinin, Atatürk’ün önderliğinde ayağa kalkan Türk ulusunun utkusuyla İzmir sularında boğulması hatırlardadır. Bu sonuçlara ulaşılmasında zamanın emperyal güçlerinin Türkiye karşıtı politik ve askeri destekleri yadsınamaz. Girit, Doğu Ege adaları, oniki adalar ve Rodos’ta 400 yıla varan Türk hâkimiyetinden kısa sürede Türk varlığından eser kalmadığını görürsünüz. Bu tarihi gerçekleri halkımızın ve öncelikle Türkiye’yi yönetenlerin bilmeleri ve bilinçle değerlendirmeleri gereğine inanıyoruz.
2. Yunan büyük ülküsünün hedeflerinden biri de KIBRIS’tır. Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar, İngiltere’nin Kıbrıs yönetiminden çekilmesi sonrası Kıbrıs’ı bir Yunan adası yapma kararlılığında olmuşlardır. Bu emellerine, direnen Kıbrıs Türk halkı ve Türk Kamuoyu baskısıyla, Türkiye yönetimi set çekmiştir. 1963’ten 1974’e kadar, Federal Anayasa düzenini hiçe sayan Rumlar Kıbrıs Türklerini yok etmek, adadan uzaklaştırmak için planlı katliamlar, göçe zorlayıp gettolarda yaşamaya mecbur etmeler, iktisadi abluka uygulamaları gibi insaniyet dışı eylemlere giriştiler. Kıbrıs Türkü Rauf Denktaş’ın liderliğinde direnerek, Türkiye’nin, yaşamsal kriz dönemlerinde, havadan sınırlı müdahaleleriyle ızdırap dolu, güvenliksiz süreçte ayakta kalmasını bildi. 1974 Yunan Enosis darbesine, Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak askeri müdahalesiyle can ve mal güvenliği sağlanan Kıbrıs Türk’ü adanın Kuzeyinde -vatan topraklarında- bağımsız yönetimini ve 1983 yılında KKTC’yi kurdu. Rumlarla adil ve kalıcı bir barışın tesisi için çözüm yolları aranmış ve Rumlar buna yanaşmamışlardır.
3. 2003 yılı sonrası Sayın Rauf Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılmasını takiben, BM Genel Sekreteri himayesinde Annan Planı denilen, KKTC’nin varlığını sona erdiren, orta vadede Türk Bölgesine 200.000 civarında Rum’u yerleştirerek yerel yönetimin giderek Rumların eline geçmesine olanak verecek olan, Güzelyurt’u Ruma vererek 60 bin Türk’ü göçmen durumuna düşüren, yerleşik Türkiye kökenli nüfusun önemli kısmını Türkiye’ye gönderen, mülkiyet sorununu bireysel bazda çözümleyerek Rumlara Kuzey’deki mülklerine dönüş olanağı sağlayan, garantörlüğü sulandıran, Türk askeri varlığını sınırlandıran, Maraş’ı Rumlara verip sınırlarda Rumlar lehine düzenlemeler yapan bir plan geliştirildi. Orta erimde Kıbrıs’ın yönetimini Rum egemenliğine teslim edecek bu planı sabırsız Rumlar kabul etmezken, ABD, AB ve Türk yönetiminin çabalarıyla Kıbrıs Türklerine plana evet dedirtildi.
4. 2008 yılında Birleşmiş bir Kıbrıs için yeni seçilen Rum Cumhurbaşkanı ve ekibiyle müzakereler sürdürülüyor. Görülüyor ki Rumların tezlerinde hiçbir değişim yoktur. Onlar (sözde) iki bölgeli Federal bir Kıbrıs adına, gerçekte üniter yapıda bir Kıbrıs’ta Türk’ü azınlık ve birey statüsünde teslim almak ve belirli süreçte Enosisi ilan peşindedirler. Tek egemenlik, mevcut Rum Cumhuriyeti’nin Anayasasını, Federal bir yapı içine Kıbrıs Türk toplumunu yayacak şekilde düzenlemek, Egemenliğin Kıbrıs halkından (Kıbrıslılık) kaynaklandığı görüşü, mülkiyet konusunda geri dönüşlerin esas olması, Türkiye kökenli yerleşik nüfusun Türkiye’ye gönderilmesi, Güzelyurt, Maraş, Karpas gibi toprak talepleri, garantörlüğün kaldırılması ve en önemlisi adadaki Türk Askeri varlığının Kıbrıs’tan çekilmesi vb. talepler bunun kanıtlarıdır. Rumların Kıbrıs’ın askersizleştirilmesine ilişkin görüşlerini de samimi bulmak olanaklı değildir. Her yıl milyar doları aşan savunma yatırımları ve Yunanistan’dan sağladıkları yardımlarla bugün Güney bir silah, araç, gereç ve cephane deposu haline gelmiştir. Askersizleştirme Türk Askeri varlığının adadan çekilmesine ilişkin bir aldatmaca öneri olabilir.
5. ABD ve AB gene sahnededirler. Türk tarafını Rumlara göre şekillendirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Türk tarafının ön almacı, uzlaşır görünümlü, kamuoyuna kapalı, kırmızı çizgilerini açıklamayan esnek tutumu onlara bu cesareti veriyor. Tüklerin kanları pahasına kurulmuş KKTC’yi, sağlanmış vatan topraklarını, can ve mal güvenliğini, barış ve huzuru bir tarafa bırakıp, Rumun egemenliğini kabul eden, Türkiye’nin jeostratejik güvenliğini -Doğu Akdeniz’de- yok edebilecek bir çözüm düzenlemesine Türk tarafı razı olmamalıdır. Unutulmasın ki 1960 Anayasa düzenini bozan, Kıbrıs Türk’üne kan kusturan sonuçta bugünkü duruma sebep olan Rumlardır.
6. Müzakerelerde Türk tarafı bundan böyle kararlılıkla egemenliği, eşit koşullarda paylaşacak iki halkın varlığını, iki kurucu devletten oluşacak ortak bir yapıyı, iki ayrı yönetim ve ekonomi düzenini, mülkiyette takas ve tazminata dayanan bir düzenlemeyi, Kuzey’de sınırlı sayıda Rum’un ikametine müsaade edilebileceğini, Türk nüfusu göçmen durumuna düşürecek toprak taleplerinin ve Türkiye’ye geri dönüşlerin kabul edilmeyeceğini, garantörlüğün ve anlamlı bir Türk Askeri varlığının anlaşmada temel koşullar olduğunu savunmalı, ilkesel ödün vermemelidir.
7. Adil ve kalıcı bir çözüm esastır. Rumlar adada ya egemenliği Kıbrıs Türk halkı ile eşitçe paylaşacaklar, kurucu iki devletten oluşan bir anlayışla Kuzey’de Türk ortaklık devleti varlığını sürdürecek ya da iki bağımsız devlet olarak Kıbrıs’ta beraberce barış içinde yaşamanın koşullarını oluşturacaklardır.
Dilleri, dinleri, sosyo-kültürel yapıları farklı iki halkın -Rum emelleri açıkça ortada iken- kendi bölgelerinde, kendi egemenliklerinde ülkelerini yönetmeleri, potansiyel çatışmaları önleme açısından en rasyonel çözüm olacaktır. Uluslararası ortam böyle bir çözüme müsait görünüyor.
8. Son sözüm Kıbrıs Türk halkına; vatan topraklarına, devletine, bağımsızlığına, özgürlüğüne, can ve mal güvenliğine, ekonomisine, birliğine, senin asli gücün anavatanına gönül bağınla, ulusal duygularınla, onurunla sahip çık. Emperyalizmin ve onlarla işbirliği yapanların göz boyamalarına kanma, Rum’un egemen olduğu topraklarda Türk varlığının yok edildiğini; Girit, Doğu Ege Adaları, Oniki Adalar, Rodos tarihi örnekleriyle aklından çıkarma. Bunca özverili direnişten sonra Rum’a teslimiyet senin akıbetin olamaz. Olmamalı.
Tanju ERDEM (E) Amiral
En Çok Okunan Haberler
- 'Asgari ücrete zam yapılmadığı takdirde...'
- Otopsi görüntüleri ortaya çıktı
- DİSK ve KESK Taksim'den vazgeçti
- İstanbul Valisi Gül'den 'gözdağı'
- Kıdem tazminatı için yeni formül
- Eylemcilere polis müdahalesi!
- Erkan Baş'tan polise: 'Bağırma'
- Dünya'nın ikizi bulundu!
- Melih Gökçek'ten miras kaldı
- Özgür Özel, polislere çağrı yaptı!