Kıbrıs'ta Sona Doğru...

Yayınlanma: 07.11.2008 - 07:15
Abone Ol google-news

Emperyalizmin ve onlarla işbirliği yapanların göz boyamalarına kanma, Rumun egemen olduğu topraklarda Türk varlığının yok edildiğini; Girit, Doğu Ege Adaları, Oniki Adalar, Rodos tarihi örnekleriyle aklından çıkarma. Bunca özverili direnişten sonra Rum’a teslimiyet senin akıbetin olamaz. Olmamalı.

 

1. Yunanistan, Fener Patrikhanesinden yönetilen bir örgütün isyan eylemleri sonucu 50.000 km2lik bir alanda kuruldu. Yunan bağımsızlık hareketinin Büyük Yunanistan ülküsü, Türkler tarafından (kendilerine göre) gasp edilmiş Bizans topraklarını kurtarıp Başkenti İstanbul (Konstantinopolis) olan Büyük Yunanistana ulaşmaktı. Yunanistan bu yolda ısrarlı politika ve stratejilerle adım adım Türkiyeden kazandığı topraklarla 1.3 misli genişleyerek 131.900 kmlik bir büyüklüğe erişti. İzmiri işgalle başlayan Anadolu seferinin, Atatürkün önderliğinde ayağa kalkan Türk ulusunun utkusuyla İzmir sularında boğulması hatırlardadır. Bu sonuçlara ulaşılmasında zamanın emperyal güçlerinin Türkiye karşıtı politik ve askeri destekleri yadsınamaz. Girit, Doğu Ege adaları, oniki adalar ve Rodosta 400 yıla varan Türk hâkimiyetinden kısa sürede Türk varlığından eser kalmadığını görürsünüz. Bu tarihi gerçekleri halkımızın ve öncelikle Türkiyeyi yönetenlerin bilmeleri ve bilinçle değerlendirmeleri gereğine inanıyoruz.

2. Yunan büyük ülküsünün hedeflerinden biri de KIBRIStır. Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar, İngilterenin Kıbrıs yönetiminden çekilmesi sonrası Kıbrısı bir Yunan adası yapma kararlılığında olmuşlardır. Bu emellerine, direnen Kıbrıs Türk halkı ve Türk Kamuoyu baskısıyla, Türkiye yönetimi set çekmiştir. 1963ten 1974e kadar, Federal Anayasa düzenini hiçe sayan Rumlar Kıbrıs Türklerini yok etmek, adadan uzaklaştırmak için planlı katliamlar, göçe zorlayıp gettolarda yaşamaya mecbur etmeler, iktisadi abluka uygulamaları gibi insaniyet dışı eylemlere giriştiler. Kıbrıs Türkü Rauf Denktaşın liderliğinde direnerek, Türkiyenin, yaşamsal kriz dönemlerinde, havadan sınırlı müdahaleleriyle ızdırap dolu, güvenliksiz süreçte ayakta kalmasını bildi. 1974 Yunan Enosis darbesine, Türkiyenin garantörlük hakkını kullanarak askeri müdahalesiyle can ve mal güvenliği sağlanan Kıbrıs Türkü adanın Kuzeyinde -vatan topraklarında- bağımsız yönetimini ve 1983 yılında KKTCyi kurdu. Rumlarla adil ve kalıcı bir barışın tesisi için çözüm yolları aranmış ve Rumlar buna yanaşmamışlardır.

3. 2003 yılı sonrası Sayın Rauf Denktaşın Cumhurbaşkanlığından ayrılmasını takiben, BM Genel Sekreteri himayesinde Annan Planı denilen, KKTCnin varlığını sona erdiren, orta vadede Türk Bölgesine 200.000 civarında Rum’u yerleştirerek yerel yönetimin giderek Rumların eline geçmesine olanak verecek olan, Güzelyurtu Ruma vererek 60 bin Türkü göçmen durumuna düşüren, yerleşik Türkiye kökenli nüfusun önemli kısmını Türkiyeye gönderen, mülkiyet sorununu bireysel bazda çözümleyerek Rumlara Kuzey’deki mülklerine dönüş olanağı sağlayan, garantörlüğü sulandıran, Türk askeri varlığını sınırlandıran, Maraşı Rumlara verip sınırlarda Rumlar lehine düzenlemeler yapan bir plan geliştirildi. Orta erimde Kıbrısın yönetimini Rum egemenliğine teslim edecek bu planı sabırsız Rumlar kabul etmezken, ABD, AB ve Türk yönetiminin çabalarıyla Kıbrıs Türklerine plana evet dedirtildi.

4. 2008 yılında Birleşmiş bir Kıbrıs için yeni seçilen Rum Cumhurbaşkanı ve ekibiyle müzakereler sürdürülüyor. Görülüyor ki Rumların tezlerinde hiçbir değişim yoktur. Onlar (sözde) iki bölgeli Federal bir Kıbrıs adına, gerçekte üniter yapıda bir Kıbrısta Türkü azınlık ve birey statüsünde teslim almak ve belirli süreçte Enosisi ilan peşindedirler. Tek egemenlik, mevcut Rum Cumhuriyetinin Anayasasını, Federal bir yapı içine Kıbrıs Türk toplumunu yayacak şekilde düzenlemek, Egemenliğin Kıbrıs halkından (Kıbrıslılık) kaynaklandığı görüşü, mülkiyet konusunda geri dönüşlerin esas olması, Türkiye kökenli yerleşik nüfusun Türkiyeye gönderilmesi, Güzelyurt, Maraş, Karpas gibi toprak talepleri, garantörlüğün kaldırılması ve en önemlisi adadaki Türk Askeri varlığının Kıbrıstan çekilmesi vb. talepler bunun kanıtlarıdır. Rumların Kıbrısın askersizleştirilmesine ilişkin görüşlerini de samimi bulmak olanaklı değildir. Her yıl milyar doları aşan savunma yatırımları ve Yunanistandan sağladıkları yardımlarla bugün Güney bir silah, araç, gereç ve cephane deposu haline gelmiştir. Askersizleştirme Türk Askeri varlığının adadan çekilmesine ilişkin bir aldatmaca öneri olabilir.

5. ABD ve AB gene sahnededirler. Türk tarafını Rumlara göre şekillendirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Türk tarafının ön almacı, uzlaşır görünümlü, kamuoyuna kapalı, kırmızı çizgilerini açıklamayan esnek tutumu onlara bu cesareti veriyor. Tüklerin kanları pahasına kurulmuş KKTCyi, sağlanmış vatan topraklarını, can ve mal güvenliğini, barış ve huzuru bir tarafa bırakıp, Rumun egemenliğini kabul eden, Türkiyenin jeostratejik güvenliğini -Doğu Akdeniz’de- yok edebilecek bir çözüm düzenlemesine Türk tarafı razı olmamalıdır. Unutulmasın ki 1960 Anayasa düzenini bozan, Kıbrıs Türküne kan kusturan sonuçta bugünkü duruma sebep olan Rumlardır.

6. Müzakerelerde Türk tarafı bundan böyle kararlılıkla egemenliği, eşit koşullarda paylaşacak iki halkın varlığını, iki kurucu devletten oluşacak ortak bir yapıyı, iki ayrı yönetim ve ekonomi düzenini, mülkiyette takas ve tazminata dayanan bir düzenlemeyi, Kuzey’de sınırlı sayıda Rum’un ikametine müsaade edilebileceğini, Türk nüfusu göçmen durumuna düşürecek toprak taleplerinin ve Türkiyeye geri dönüşlerin kabul edilmeyeceğini, garantörlüğün ve anlamlı bir Türk Askeri varlığının anlaşmada temel koşullar olduğunu savunmalı, ilkesel ödün vermemelidir.

7. Adil ve kalıcı bir çözüm esastır. Rumlar adada ya egemenliği Kıbrıs Türk halkı ile eşitçe paylaşacaklar, kurucu iki devletten oluşan bir anlayışla Kuzey’de Türk ortaklık devleti varlığını sürdürecek ya da iki bağımsız devlet olarak Kıbrısta beraberce barış içinde yaşamanın koşullarını oluşturacaklardır.

Dilleri, dinleri, sosyo-kültürel yapıları farklı iki halkın -Rum emelleri açıkça ortada iken- kendi bölgelerinde, kendi egemenliklerinde ülkelerini yönetmeleri, potansiyel çatışmaları önleme açısından en rasyonel çözüm olacaktır. Uluslararası ortam böyle bir çözüme müsait görünüyor.

8. Son sözüm Kıbrıs Türk halkına; vatan topraklarına, devletine, bağımsızlığına, özgürlüğüne, can ve mal güvenliğine, ekonomisine, birliğine, senin asli gücün anavatanına gönül bağınla, ulusal duygularınla, onurunla sahip çık. Emperyalizmin ve onlarla işbirliği yapanların göz boyamalarına kanma, Rum’un egemen olduğu topraklarda Türk varlığının yok edildiğini; Girit, Doğu Ege Adaları, Oniki Adalar, Rodos tarihi örnekleriyle aklından çıkarma. Bunca özverili direnişten sonra Ruma teslimiyet senin akıbetin olamaz. Olmamalı.

Tanju ERDEM (E) Amiral

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler