'Üzüntüyle takip ediyoruz'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tutukluluk süresini düzenleyen CMK'nin 102. maddesi gereği, bazı sanıkların tahliye edilmesine ilişkin kamuoyundaki eleştirilerle ilgili olarak "Biz üzüntüyle takip ediyoruz" dedi.

Yayınlanma: 09.01.2011 - 12:07
Abone Ol google-news

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün, valilik basın ve halkla ilişkiler müdürleri ile il emniyet müdürlükleri pasaport şubesi sorumlularına yönelik toplantısına katılmak üzere geldiği Alanya'da, gazetecilerle kahvaltı yaptı ve soruları yanıtladı.

Bir gazetecinin, tutukluluk süresini düzenleyen CMK'nin 102. maddesi gereği, bazı sanıkların tahliye edilmesine ilişkin kamuoyundaki eleştirilerin hatırlatması üzerine Bakan Arınç şunları söyledi: ''Biz üzüntüyle takip ediyoruz. Üzüldüğümüz konu şudur: Yargı, adalet, bir ülkenin olmazsa olmazıdır. Herkesin hakkını kendine vermek, adaletin en güzel tarifi bu. Yargı da, Türkiye'deki üç erkten birisidir. Anayasamız yasama, yürütme, yargı derken yargının da bağımsız mahkemeler eliyle yargı erkini kullanacağını söylüyor. Son zamanlarda yaşanan olayı özetlersek şu: Tahliyeler oluyor ve bu tahliyelerde şu kadar insanı öldürmüş olanlar, şu örgütün mensupları, Türkiye'yi kana bulamış şu çetelerin mensuplarından zikrediliyor. Bildiğiniz gibi yeni TCK 2005 yılında yürürlüğe girdi. CMK da onu takiben yürürlüğe girdi. Burada geçiş maddeleri konuldu. Tutuklama sürelerinin uzunluğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır, yargının uzaması, sonuçsuz kalması insan haklarına aykırıdır düşüncesiyle... Çünkü tutukluluk bir tedbir, hüküm verilinceye kadar belli sebeplerle tutuklama yapılır kanaatiyle yeni hükümler konuldu. Bunlardan bir tanesi de 102. maddedir. Bir insanın azami tutuklu kalacağı süre 5 yılla bazı suçlarda da 10 yılla sınırlandırılmış. Herkes 5 yıl sonra bu madde yürürlüğe girecek diye biliyor, bilmesi gerekir. AİHM'ye müracaat eden pek çok insan, tutukluluk süresinin uzunluğuna Türkiye Cumhuriyeti'ni mahkum ettiriyor. Bu mahkum oluş açısından üzüntü verici bir olaydır. İkincisi de bir insan hakları ihlalidir. 'Geciken adalet adalet değildir' diye güzel bir söz var.''
 

'Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz'

Başlangıç mahkemelerinde davaların uzun sürdüğünü, Yargıtay'ın da temyiz sürecinde geç karar verdiğini belirten Arınç, Yargıtay'ın dosyaları karara bağlama sürecinde aksaklıklar yaşandığına dikkati çekti. Arınç şöyle devam etti: ''Yargıtay diyor ki, 'Bizim daire sayımız yetmiyor, Yargıtay üyesi sayımız az, iş yükümüz çok fazla'. Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz. 'Başardım' deyip dik durabilirsiniz, ama kaybettiğiniz zaman 40 mazeret ileri sürebilirsiniz. 'Hakim azdı, zabit katibi yoktu, kağıdımız yetmedi', bütün bunların sonucu bir caninin cezaevinden salıverilmesiyse hiç kimse bunu dinlemez. Yüksek yargının da hatalarının bulunduğunu söyleyebiliriz. Ancak yargının süratli işlemesi noktasında yüksek yargı veya başlangıç mahkemeleri 'Şu şu eksiklerimiz var, yerine getirilemiyor, biz de elimizdeki dosyaları karara bağlayamıyoruz' demişse, o zaman yürütme organına da bir atıfta bulunmak mümkün olabilir. Ama gördüğümüz kadarıyla Yargıtay'ın, yüksek yargının işleyişinde bir gecikme söz konusudur.''

'Yargıtay kendi iş yükünü kendisi zaman zaman ihmale etmiş olabilir'

Kendisinin de yıllarca avukatlık yaptığını, Yargıtay'da en son gelen dosyanın en öne konulduğunu veya tersinin yapıldığını, kendi tecrübelerinden bildiğini aktaran Bülent Arınç, şunları söyledi: ''Yargıtay kendi iş yükünü kendisi zaman zaman ihmal etmiş, gözden çıkarmış da olabilir. Bu konuda pek çok şey söylendi. Ben yeni bir şey ilave etmek istemiyorum. Yargıtay'a yeni üyelerini seçmek gerekiyor görebildiğim kadarıyla, daire sayılarını artırmak gerekiyor, Yargıtay tetkik hakimlerinin sayısını artırmak gerekiyor. Bütün bunlar sıfırdan alıp Yargıtay üyesi yapmakla olmaz. O yüzden hakim ve savcı açığımızı süratle gidermek gerekiyor. 8 sene boyunca, bu ihtiyacı gördü Adalet Bakanlığı. Hakim ve savcıları almak istedi. Hukuk fakülteleri senede 6 bin mezun veriyor. Bu mezunlar arasında hakim ve savcı olabilmek için çalışan, göz nuru döken, sınavlara giren gençlerimiz var. Ama her sınav açıldığında Danıştay, idare mahkemeleri YARSAV'ın itirazlarıyla, şikayetleriyle karşılaştı ve binlerce gencimizin hakim ve savcı olmasının önü kesildi. Dolayısıyla Adalet Bakanlığı görevini yapıyor, adli yargıya ve idari yargıya hakim ve savcı almak istiyor, ama bunların hepsi yürütmeyi durdurma kararlarıyla maalesef bugüne kadar engellendi.''

'Art niyetle durdurma kararları verildi'

40 yıldan bu yana bu sınavlar nasıl yapılıyorsa, mülakatlar nasıl yapıldıysa, Adalet Bakanlığının ''öyle yapmak istediğini'' ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ama Danıştay'ın verdiği pek çok kararda, adeta -yani mealen söylüyorum- (Bu AK Parti hükümetine güven olmaz. Bunlar kim bilir kimi hakim ve savcı yapacaklar) düşüncesiyle bir art niyetle durdurma kararları verildi. Ve hala utanıyorum söylerken, 'Mülakat yaparken video kaydına alacaksınız' şeklinde kararlar çıktı. 1950'lerden bu yana o kadar iktidarlar geldi geçti, hiçbirisi için öngörülmeyen sözler, cümlecikler, AK Parti iktidarında Adalet Bakanlığının alacağı hakim ve savcılar için konulmuş oldu. Bütün bu engellemelerle bugün hakim ve savcı açığımız var. Bunlar dolarsa, Yargıtay'a da üyelikler gelecek. Bunlar geçmişte konuşuldu, söylendi, bakanlık üzerine düşeni yapmak istedi, ama Yargıtay'ın yaptığı çalışmalara bakınız, verdiği beyanatlara bakınız, HSYK'nın bugüne kadar kamuoyuna yaptığı konuşmalara bakınız, bugüne kadar bu ihtiyaçlardan bahseden bir tek cümleleri yoktur. Onlar maalesef günlük siyaset içerisinde siyasi aktörlerin konuşabileceği sözleri, bu hükümeti yıpratmak amacıyla kullanmayı görev saydılar yıllarca. Şimdi acı bir tablo çıkıyor ortaya. Bu acı tablo içerisinde ah vah edeceğimize ihtiyacın nereden kaynaklandığını ve nasıl çözülebileceğini çok güzel biçimde sanıyorum teşhis edeceğiz.''
 

Papandreu'nun sözleri

Başbakan Yardımcısı Arınç, Yunanistan Başbakanı Papandreu'nun Erzurum'daki, ''Türk askerinin Kıbrıs'ta işgali sürdüğü müddetçe Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesinin imkansız olduğu'' yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine de şöyle konuştu: ''Yunanistan Başbakanı'nın böyle bir davete icabet etmesi ve iki toplantıda da bulunuyor olması bence takdir edilecek bir davranış. Bu, iki ülke arasındaki yakınlaşmayı da, iki ülke arasında var olan sorunları çözme konusunda da ciddi bir iradeyi gösterir. Biliyorsunuz ondan önceki Yunanistan Başbakanı Karamanlis'in Türkiye'ye geleceği veya gelemeyeceği uzun süre tartışma konusu olmuştu. Yunanistan iç kamuoyunda Türkiye'ye karşı belli çevrelerin beslediği düşmanlıklar, karşı duruşlar, yıllarca karşılıklı ziyaretleri engellemişti. Çünkü Türkiye ile Yunanistan arasında sadece Kıbrıs konusu yok. Karasuları konusu var, hava hattı konusu var ve diğer konular var.'' Papandreu'nun Türkiye'ye gelip bu toplantılarda bulunmuş olmasını, hatta Erzurumlulara Türkçe hitap etmesini, onlara selam vermesini büyük bir olgunlukla karşılamak gerektiğine değinen Arınç, Papandreu'nun Büyükelçiler toplantısındaki konuşmasını medyadan öğrendiğini dile getirdi.

Arınç, şunları kaydetti: ''Siyaset adamları veya devlet adamları duygu ve düşüncelerini sizin bulunduğunuz bir yerde yanlış bile olsa sizin yüzünüze karşı söylemişlerse, bu sizin olmadığınız yerlerde bu türlü konuşulanlardan daha kötü bir şey değildir. Bilmece gibi oldu ama tekrar, ne demek istediğimi söyleyeyim. Yani Papandreu, kalkmış Türk büyükelçilerinin bulunduğu bir toplantıda Sayın Başbakan'ın da masada olduğu bir sırada endişelerini, eleştirilerini dile getirmişse, bu doğru bir iştir. Aksini de yapabilirdi. Burada güzel şeyler söyleyip, Atina'ya döndüğünde bu konuşmasını da yapabilirdi veya bizim olmadığımız bir toplantıda bunu başka ortaklarına da söyleyebilirdi.''

Papandreu'nun sözlerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı toplantıda yanıt verdiğini, MHP Lideri Bahçeli'nin Erdoğan'ın verdiği yanıtı yeterli ve cesur bulmasını takdirle karşıladığını ifade eden Arınç, CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nu ise sözlerinden ötürü eleştirdi.
Arınç, şöyle devam etti: ''Ama ne var ki Sayın Kılıçdaroğlu, hiç bilmediği bir konuda bile, yeter ki AK Parti'yi eleştirmek adına, maalesef çok yanlış şeyler söylüyor. Benim söyleyebileceğim şey şudur: Sayın Papandreu davet edildiği bir ülkede herhangi bir olay sebebiyle, jetlerle ilgili bir bölüm geçtiği için de söylüyorum, herhangi bir olay sebebiyle bu tür bir konuşmayı yapmışsa, bize göre yanlış yapmıştır, ama bizim bulunduğumuz bir yerde bu konuşmayı yapmıştır. Ama Sayın Başbakan da kalkmış, 'Sen yanlış konuşuyorsun, yıllardır Türkiye'yi meşgul edenler, Türkiye'ye AB konusunda yanlış yapanlar şunlardır' demiş. Sayın Papandreu kalkıp da buna karşı bir tartışma içerisine girmemiş. Dolayısıyla bu olayı olduğundan başka türlü göstermeye, bundan hükümeti yıpratacak bir sonuç çıkarmaya hiç gerek yok. O konuşmasını yapmış, Sayın Başbakanımız da her zamanki bildiğimiz üslubu içerisinde doğru konuları dile getirmiş, birbirleriyle el sıkışıp, ayrılıp, veda etmişler. Bu Türkiyemizin dış politikadaki tutarlılığının ne ölçüde güçlü olduğunu gösteren ve Türkiye'nin dostlarına karşı da, samimi eleştirilere karşı da tavrının ne olacağını gösteren bence güzel bir olay. Bundan iyi sonuçlar çıkarmak gerekir diye düşünüyorum.''

Devlet Bakanı Arınç, Alanya'da gazetecilerin sorularını yanıtladı. Arınç, bir gazetecinin Alanya'nın il yapılması konusundaki sözleri üzerine, Alanya'nın ekonomisi, nüfusu ve tüm özellikleriyle il olmayı hak ettiğini ancak il olmanın Alanya'ya tabela değişikliğinden başka yeni bir şey getirmeyeceğini söyledi. Alanya'da Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi kurulması konusunda hazırlanan kanun tasarısının TBMM'ye sunulduğunu bildiren Arınç, bu yasanın mart ayından önce çıkabileceğini kaydetti. Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi'nin açılmasıyla ilk kez bir ilçede üniversite kurulmuş olacağına işaret eden Arınç, ''Benim görebildiğim, Alanya'nın hiç bir sıkıntısı yok. AK Parti'yi yıpratmak için muhalefetin bulabildiği günlük tartışmalar var. Alanya'nın meselelerinin hepsinin sahibiyiz. Hükümetimiz güçlüdür, Alanya'ya yapılacak hizmetler konusunda kararlılığımız vardır ve bu hizmetleri adım adım gerçekleştiriyoruz ama bir kaç konuda insanlar bir şeyler söyleyip eleştiri yapmayı muhalefet zannediyorlar. Türkiye'nin hiç bir ilçesinde üniversite yok; Alanya bir ilki başardı. Hamdullah Emin Paşa Üniversitesinin Alanya'da kurulmasıyla ilgili Bakanlar Kurulu kanun tasarısını Meclis'e gönderdi'' diye konuştu.
 

'Alanya'nın il olması'

Alanyalı gazetecilerin, ilçeye her gelişinde Alanya'nın il olması meselesiyle ilgisi soru yönelttiklerine de dikkati çeken Arınç, şöyle konuştu: ''İl olmayı bekleyen 10'dan fazla ilçe var, İskenderun'dan Nazilli'sine kadar... Hatta bunu bir kan davasına dönüştürme meyline giren ilçeler var. Hatta 'o olacak ben niye olmuyorum' diye yol kesmeler olmuş. Şu anda il sayımız 81'dir. İl olmayı bekleyen ilçeler içerisinde bütün hazırlıklarını, imkanlarını, kapasitesini hazırlamış olan Alanya, en ön sıralarda yer almaktadır ama siyasi irade, öncelikle il sayısını artırma konusunda karar vermelidir. Türkiye'de il sayısı 100 olacaksa Alanya il olacaktır ama siyasi irade il sayısını artırmayı düşünmüyor.''

Radyo ve televizyonlarda siyasi reklam yapılması

Devlet Bakan Arınç, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın 45 maddesinin TBMM Genel Kurulunda kabul edildiğini, kalan 12-13 maddesinin görüşmelerinin de gelecek hafta tamamlanarak kanunun çıkarılacağını bildirdi. Yasada, yerel ve ulusal televizyonların desteklenmesi konusunda önemli düzenlemeler bulunduğuna işaret eden Arınç, RTÜK'ün reklam payının yüzde 5'ten 3'e düşürüldüğünü, yerel televizyonlardan eğitime katkı payının 31 Aralıktan itibaren alınmadığını bildirdi.

Yeni kanunla radyo ve televizyonlarda daha çok reklam yapılması konusunda getirilen düzenlemeler hakkında bilgi veren Arınç, ''Özellikle seçimler, medyamız için hasat mevsimidir; size bol hasatlar diliyorum. Sokaklarda siyasi reklamlar yapılmaya devam edecek ama bunun en kolayı, en temizi, televizyon ekranlarında hazırlanacak programların verilmesi suretiyle televizyon ve radyolarımız çok daha iyi bir gelire kavuşmuş olacaklar. Türkiye'de ekonominin iyi olması lazım, ekonomi iyi olursa, firmalar reklam yapma ihtiyacı duyacaklar. Özellikle reçeteye tabi olmadan satılabilecek ilaçların ve tıbbi tedavilerin belli ölçüler içerisinde reklamına izin veren bir düzenleme yaptık. Mahsurları da olabilir ama bu reklamın yapılması televizyon yayıncılığı açısından büyük destek olacağını düşünüyorum'' diye konuştu.
 

İnternet haber siteleriyle ilgili düzenleme

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazetecinin internet haber siteleriyle ilgili sorusu üzerine de bir yıldır yasal düzenleme çalışması içinde olduklarını ifade etti. Bu konuda Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya'nın yaptığı çalışmaların sonuca ulaştığını anlatan Arınç, şöyle devam etti: ''İnternet çok geniş bir alan. Herkesin habere çok süratli ulaştığı, makale yazabildiği, reklam alabildiği, çok büyük bir alan oldu. Bir gazete 100 bin satıyor ama bir internet portalında haberler belki bir kaç 100 bin kişi tarafından okunabiliyor. Burada Basın Kanunu ile ilişkilendirmemiz gerekiyordu. Basın Kanunu'nun içerisine internet haber portallarını da koymak suretiyle yani onları da bir basın kartı sahibi, bir basın mensubu olarak kabul etmek üzere çalışmamızı tamamladık. Basın Kanunu'nun 5-6 maddesinde değişiklik yapacağız. RTÜK yasasının çıkmasını takiben gündeme gelebileceğini düşünüyorum. Tabi paylaşım siteleriyle ilgili düzenleme yapmamız mümkün değil ama daha çok internet haber siteleriyle ilgili, onları muhatap alarak, onları bir yasal zemine oturtmak üzere bir çalışmamız var.''
 

Gazipaşa Havaalanı'nın durumu

Bülent Arınç, başka bir soru üzerine, Gazipaşa Havaalanı konusunun önemine değinerek, hükümetin Gazipaşa Havaalanı konusundaki kararlılığının altını çizdi. Arınç, ''(Bu iş burada olacak) diye Hükümet karar verdi. Ulaştırma Bakanlığımız bir taraftan, onun birimleri bir taraftan... Sayın Başbakanımızın talimatları var. Ben bunun şahidiyim'' dedi. Gazipaşa Havaalanı'nın hava trafiğine açılması konusunda bütün çalışmaların yapıldığını, pistin uzatıldığını, çevre yollarının yapıldığını, havaalanına uçak da indiğini anlatan Arınç, şöyle konuştu: ''Ancak bugünkü mevcut şartlar sadece Gazipaşa Havaalanıyla sınırlı şartlar değildir. Bir yere uçuş yapılabilmesi için, belli kriterlere ihtiyaç vardır. Bu kriterleri hazırlayıp uluslararası hava trafiğine açmanız lazım. Bunların hepsi kademe kademe yapıldı ve şu anda 3C kategorisinde Gazipaşa Havaalanı'na uçuş yapılabileceğini bütün dünya akredite etti. Bu 3C tipindeki uçuşlar belli uçak tipleriyle yapılır. Şimdi Alanya'da birkaç siyasetçi 'işte şuraya şu kadar büyük gövdeli uçaklar insin' diyor. Bunu hepimiz istiyoruz. Yani Gazipaşa Havaalanı'nın İstanbul, New York'taki havaalanı gibi çok geniş, bütün imkanlara sahip, en iyi derece bütün uçakların kalkış yapacağı bir havaalanı olarak ilan edilmesi hepimizi memnun eder. Bugünkü şartlar altında esasen çok kısa mesafeler için düşünülmüş bir havaalanı. Bu temeli atanlar da bu işi çok iyi biliyorlardı. Temelin üzerine bir şey yapmayanlar da bu işi çok iyi biliyorlardı. Yani biz buraya 330 kişilik uçakların inemeyeceğini söylediğimiz zaman o işte en çok goygoyculuk yapanlar da bu işi çok iyi biliyorlardı. Dolayısıyla 3C kategorisinde uluslararası trafiğe açılmıştır. Nitekim bütün belgeler bunu gösteriyor. Bütün mesele acaba daha büyük gövdeli uçakların da inebileceği şekilde bunu 4C kategorisine çıkarmak mümkün olabilir mi? Bu temenniyle olacak bir şey değil. Bu imkanları hazırladığımız zaman bunu da ilan edeceğiz ama 'bu havaalanı hiç çalışmayacak, hiç uçak inmeyecek' demek olmaz.''

Devlet Bakan Arınç, Anadolu Jet'in Gazipaşa Havaalanı'ndan uluslararası seferler yapması için çalışma yapıldığını da belirterek, ''Türkiye içerisinde Anadolu Jet, Alanya'ya uçmaya başlarsa ve Alanya'dan direkt kalkışlarla Avrupa'ya bağlantı kurarsa, sanıyorum hepimizin istediği gerçekleşmiş olacak'' diye konuştu. Gazipaşa'daki yerel siyasetçilerin bu konuda kafaları karıştıran sözlerine itibar edilmemesini isteyen Arınç, bu konuyu kendisinin de yakından takip ettiğini vurguladı.

 

Hastane temel atma töreni

Kepez ilçesinde özel bir hastanenin temel atma törenine katılan Arınç, özel girişimin güzel bir tıp merkezini Kepez'e kazandıracağını söyledi. Kepez'in 500 bine yaklaşan nüfusu ile Antalya'nın önemli ilçelerinden birisi haline geldiğini anlatan Arınç, ilçenin Belediye Başkanı Hakan Tütüncü'nün, halkın daha mutlu, daha sağlıklı yaşaması için gayret ettiğini söyledi. Hakan Tütüncü'yü Ankara'daki çalışmalarından tanıdıklarını belirten Arınç, ''Hakan Bey'in Kepez'e belediye başkanı olarak seçilmesi şüphesiz siz kardeşlerimin takdirleriyle oldu. İsabetli bir tercih yaptınız. Her gün Kepez için çalışıyor, Kepez'de yaşayan insanımıza daha mutlu bir hayatı gerçekleştirmek için gayret ediyor'' dedi.

Eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel'in de üzerinden geçilen her yolun, kavşağın, Antalya'ya güzellik katan her çalışmanın içinde olduğunu ve başarılı belediye hizmetleri verdiğini ifade eden Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da defalarca Antalya'ya gelerek bu çalışmaların kente kazandırdıklarını yerinde gördüğünü kaydetti. Arınç, ''Şüphesiz Antalyalıların her kararına saygı duyuyoruz, demokrasinin gereği de budur. Ancak Hakan Bey'in Kepez'de belediye başkanı olması, kendisinden önceki başkanlarımızın da hizmet yarışında nasıl daha ileride olabileceğini göstermesi bakımından önemlidir'' dedi.
 

Sağlık çalışmaları

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, 8 yıllık AKP hükümetleri döneminde çok güzel gelişmeler olduğunu ancak bunların başında sağlık yatırımlarının geldiğini söyledi. Her ay 4 anketin sonuçlarını takip ettiklerini dile getiren Arınç, sorulardan birinin ''Hükümetin hangi çalışmalarından daha çok memnunsunuz?'' olduğunu kaydetti. Anket sonuçlarına göre vatandaşın memnun olduğu hizmetlerin başında sağlığın geldiğini kaydeden Arınç, ''Özellikle yaşı bizim gibi olanlar sağlıkta dün neydi, bugün ne durumdayız, bunu daha iyi bilecekler'' dedi.

Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ben de bir avukat arkadaşınız olarak yıllarca, sağlık hizmetlerinden mahrumduk. SSK'ya tabi olarak çalışıyorduk ancak emekli olduğumuz zaman sağlık karnemiz vardı ve SSK Hastanesine gidebiliyorduk. Günlerce, tanınan, bilinen bir isim olmamıza rağmen, sırada beklediğimizi, ilaç bulamadığımızı, iyi bir sağlık muayenesinden geçemediğimizi acıyla hatırlıyorum ama ne zaman ki sağlıkta reformları yaptık, müşteri memnuniyeti ön plana çıktı, hastanelerimiz mezbele olmaktan kurtuldu, doktorlarımız daha bir özveriyle çalışmaya başladı, sağlık hizmetlerini birleştirdik, hastaneler birleşti. Genç arkadaşlarımız bunu bilmeyebilir. Eskiden nasıldı biliyor musunuz? Eski dediğim milattan önce değil, 10 sene önce? Allah saklasın hastalandınız, sizi acil servise kaldırmak istediler. Acil serviste kapıda ilk sual şuydu: 'SSK'lı mısın, BAĞ-KUR'lu musun, Emekli Sandığı mısın?' Ne olacak yani Münker Nekir gibi ne soruyorsun bana? Acil servis kapısına gelmiş bir insan, neredeyse ölmek üzere, canı yanmış... 'Emekli Sandığı'na tabiyim' dersen, gittiğin yerde SSK ise seni içeri almazlardı. 'Senin hastanen burası değil, git o tarafa'. 'Yahu yürüyecek halim yok'. 'Olmaz, sen burada muayene olamazsın'. Yanılıp da SSK'lı biri iken devlet hastanesine gitmişseniz, sizi oraya da koymazlardı. Çok acıdır, bunlar yaşandı Türkiye'de. Şimdi bütün hastaneler birleştirildi. Eskiden bir yerin SSK hastanesinde 20 yatak boş var, Emekli Sandığı'na tabi olanların gittiği devlet hastanesinde yatak olmadığı gibi, koridorda yatanlar var. 'Canım burada koridorda yatmasın orada yatak boş, niçin o hastaneye gitmiyorsunuz' deyince 'yasak hemşehrim' diye karşınıza dikilirlerdi. Bakın şimdi ne kadar güzel oldu. Doktorunuzu seçebiliyorsunuz, hastanenizi seçebiliyorsunuz.''

Arınç, temeli atılan hastanenin de hizmete girdiğinde SGK ile anlaşacağını belirterek, o zaman yurttaşların devlet hastanesine gider gibi buraya da geleceğini kaydetti. Bir rekabet ve yarışın içine girildiğini belirten Arınç, ''Bu hastaneden memnun olanların sayısı ne kadar çok olursa, hastane tercihinde o kadar önemli rol oynayacak'' dedi.

'Sağlık Bakanı'nı kıskanıyorum'

Sağlık alanında yaptıkları işlerin, hükümete en çok artı puan kazandıran işler olduğunu kaydeden Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, şunları söyledi: ''Sağlık Bakanımızı kıskanıyorum. Anketlerde 'en çok hangi bakandan memnunsunuz?' diye sorulduğunda tabiatıyla Sağlık Bakanı çıkıyor. Benim elimde TRT'den başka, Anadolu Ajansı'ndan başka bir şey yok. Hastaneler ona bağlı. Helal olsun, 8 yıldan bu yana düşünülemeyen, hayal bile edilemeyen çok büyük hizmetler gerçekleşti. Bu hizmetleri yapan hükümetimize, hastalarımız başta olmak üzere bütün milletimizin teşekkür borçlu olduğuna inanıyorum. Onlar da zaten bunun karşılığını 4 genel seçimde, 2 mahalli seçimde, 2 büyük referandumda fazlasıyla veriyorlar. Yaptığımız iş, milletimize hizmettir. Bunun karşılığını oy olarak da beklemiyoruz. Geçmişte yaşanan çileleri hatırlayan herkes, bugün sağlık hizmetlerinde gelinen noktayı gördüğü zaman bunu fazlasıyla takdir ediyor. Milletimiz, yapılanları anlayan, vefa duyan ve onu her zaman destekleyen bir anlayışa sahip. Bundan dolayı mutluyuz.''

Arınç, rahmetli annesinin Alanyalı olduğunu ancak ailenin kentte ilk kez Şarampol de konakladığını söyledi. Ailenin bir bölümünün daha sonra Serik'e, büyük bir bölümünün ise Alanya'ya geçtiğini anlatan Arınç, ''Dolayısıyla Antalyalı olmak, bir hemşehriniz, bir evladınız, kardeşiniz olarak anılmak bana ancak gurur verir'' dedi. Hastane yatırımını yapanların akrabaları olduğunu belirten Arınç, ''Eniştem Hamit Özçelik, bir rahatsızlığı nedeniyle yerinde oturuyor, bizi dinliyor. Üzüntü verici bir olaydır, ablamızı bundan 20 gün kadar evvel kaybettik'' dedi. Özçelik ailesinin geçmişten bu yana iyi girişimci yapıda olduğunu belirten Arınç, ''Kepez'de böyle bir hastaneyi biz yapacağız'' dedikleri zaman ''Başaracaksınız çünkü dürüst insanlarsınız; çalışıyorsunuz, çalıştığınızın karşılığını da göreceksiniz. Antalya'ya da borcumuz var bizim. İnşallah bunu hayırlısıyla başarırsınız'' diyerek destek verdiğini anlattı.
 

Diğer konuşmalar

Antalya Valisi Ahmet Altıparmak da dünyanın çok hızlı değiştiğini, hükümetin halkın ihtiyaçlarını karşılamak için büyük gayret gösterdiğini söyledi. Türkiye'nin turizm ve tarımın başkenti olduğunu belirten Altıparmak, sporun da başkenti olma yolunda önemli mesafe katedildiğini belirterek, ''1200 takımı misafir ediyoruz'' dedi.

Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü de son 3 yılda bölgede tam teşekküllü 3 özel hastane açıldığını, dördüncüsünün de temelinin bugün atıldığını belirterek, ''Bölgemiz yeni sağlık yatırımlarının gözdesi haline geldi'' dedi. OFM Özçelik Sağlık Hizmetleri A.Ş. ortaklarından Osman Özçelik, hastanenin Kepez'deki 2 bin 700 metrekare arazi üzerine, bin 780 metrekare zemin oturumunda inşa edileceğini söyledi. Hastanede, 41'i yoğun bakım olmak üzere, toplam 103 yatak bulunacağını belirten Özçelik, hastanede tüm branşlarda hizmet vereceklerini kaydetti. Özçelik, hastanede 4 engelli odası da dizayn edileceğini bildirdi. Konuşmaları ardından hastanenin temeli atıldı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler