Çapraz sorguda çelişkili yanıtlar

Ergenekon soruşturmasında el bombalarının bulunduğu Ümraniye'deki evin kiracısı Ali Yiğit, mahkemede daha önce savcılıkta verdiği ifadeye ekleyecek bir şeyinin olmadığını söyledi. Ancak çarpraz sorguda birçok soruya çelişkili yanıt verdi. Bazı sorulara ise "hatırlamıyorum"dedi. Duruşma yarına ertelendi.

Yayınlanma: 13.11.2008 - 08:33
Abone Ol google-news

Ergenekon soruşturmasında el bombalarının bulunduğu Ümraniye'deki evin kiracısı Ali Yiğit, mahkemede daha önce savcılıkta verdiği ifadeye ekleyecek bir şeyinin olmadığını söyledi. Ancak çarpraz sorguda birçok soruya çelişkili yanıt verdi. Bazı sorulara ise “hatırlamıyorum” dedi. İlk ifadesinde kendisine ait manav dükkânına Muzaffer Tekin'in siyah bir Mercedes otomobille geldiğini söyleyen Yiğit, bu kez gelenin Tekin olmadığını belirtti. Cevaevinde bir avukatın kendisini tedhit ettiği yönündeki ifadesi anımsatılıp, “hangi cevaevinde tehdit edildin” sorusuna da “hatırlamıyorum” deyince hâkim Köksal.... “Böyle önemli bir olayı insan unutur mu” diye sordu.

Ergenekon davasının 13. oturumunda sorgusu yapılan tutuksuz sanık Ali Yiğit, savcılıkta verdiği ifadeyi tekrarlarken çarpraz sorguda verdiği çelişkili yanıtlarla güç duruma düştü. Yiğit ifadesindeki Muzaffer Tekin ile ilgili bölümleri değiştirdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi içerisindeki duruşma salonunda görülen davanın oturumuna 43’ü tutuklu toplam 61 sanık katıldı.

İddianamenin üçüncü sırasındaki sanık Ali Yiğit, savunmasında, Oktay Yıldırım’ı 4 yıl önce dayısı Mehmet Demirtaş’ın yanına LPG istasyonuna geldiği için tanıdığını, Yıldırım’ın dayısının açtığı ve kendisinin işlettiği manava da gelip gittiğini söyledi. Mahmut Öztürk’ün de manavdan alışveriş yaptığını söyleyen Yiğit, “Önceki ifadelerimde siyah bir mersedesle manava gelen ve 5 dakika kalan kişinin Muzaffer Tekin olduğunu söylemiştim. Tekirdağ Cezaevi’nde birlikte kalırken hatırladım. Muzaffer Tekin gelmemiştir” dedi. Babasının çatıda bir askeri sandık görmesi üzerine sandığı açtığını ve el bombalarını gördüğünü anlatan Yiğit, “Durumu dayım Mehmet Demirtaş’a anlattığımda, bombaların Oktay Yıldırım’ın olduğunu söyledi. Kimseye söylemememi, söylersem başımızın beladan kurtulmayacağını söyledi” dedi.

 

Tehdit edildim

İki hafta önce ailesinin Trabzon’daki evini arayan bir kişinin “Ali Yiğit ile 10- 15 yıl sonra görüşeceğiz” dediğini söyleyen Yiğit, “Zorları varsa beni tehdit etmelerini ailemi rahat bırakmalarını istiyorum. Cezaevinde bir yaşındaki oğlumu öldürmekle tehdit ediyorlardı. Bana avukatım olduğu halde Mehmet Anıt adında bir avukat yolladılar. Avukatını reddet dediler. Ne derlerse evet diyordum, sadece onların yüzüne karşı evet diyordum. Benden ‘bombaları polis koydu’ dememi istiyorlardı. İfademi değiştirip kendi istedikleri gibi ifadeler düzenlediler. Oktay Yıldırım elimi mavi kalemle boyadı yazılan kâğıtlara parmak bastırdı. Yazı benim değildi” diye konuştu.

 

Balıkçıda toplantı

Tahliye olduktan sonra gittiği Trabzon’dan avukat Kemal Kerinçsiz’in de aralarında bulunduğu üç dört kişi tarafından ısrarla çağrılması üzerine İstanbul’a geldiğini anlatan Yiğit, “Çakmak Mahallesi’ndeki Kardak balıkçısında oturduk. Kerinçsiz, Mahmut Öztürk’ün avukatı da vardı. İfademi değiştirmem konuşuldu” dedi.

 

Çapraz sorgu yapıldı

Konuşmaya başladığında heyecanlı olduğu gözlenen Yiğit, ifadesi bitince çapraz sorguya alındı. Yiğit, ‘emniyette Muzaffer Tekin’in adını neden telaffuz ettiğinin’ sorulması üzerine, “Danıştay olayı nedeniyle televizyonda görmüştüm. Bana da resmini gösterdiler” yanıtını verdi. ‘Parmak basma olayının hangi cezaevinde olduğu’ sorusuna, “hatırlamıyorum” yanıtını veren Yiğit, polis koruması altında olmadığını söyledi. Yiğit, Muzaffer Tekin ve Mahmut Öztürk’ten baskı görmediğini ancak Oktay Yıldırım’ın kendisini tehdit ettiğini belirterek, balıkçıdaki toplantıda ise baskı görmediğini ifade etti. Kemal Kerinçsiz’in o toplantıda tuttuğu notları okuması üzerine Yiğit, “Baskı görmedim ama sonradan baskı göreceğim için her şeye evet dedim, söylenenleri doğruladım” diye konuştu.

 

Savcının müdahalesi

Cezaevindeyken, ifadesini değiştirdiğine dair birçok dilekçe yazıldığını, bunların yüzü aşkın olduğunu söyleyen Yiğit, Oktay Yıldırım’ın bu kâğıtları küçük parçalara ayırarak imha ettiğini ileri sürdü. Yiğit’e bu yazılarla ilgili sorulan sorulara müdahale eden Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’in, “Birçok ifade yazdırılmış, hepsini de hatırlayacak hali yok ya” demesi salonda tepkilere neden oldu.

 

“Bilerek içlerinde durdum”

Yiğit, cezaevindeki tehditleri sineye çektiğini söyleyerek, “Hepsine evet dedim, bilerek içlerinde durdum. Bombaların gerçekte kime ait olduğunu öğrenmek istedim” dedi. İhbardaki C-4 patlayıcıların nerede olduğu sorulunca Yiğit, “Sandığın içinde bir de kutu vardı. Ben elime alıp salladım. Tık tık diye bir ses geldi. Babam C-4 diye tabir etti. İhbarı da öyle bulundu. Benim böyle bir açıklamam olmadı” dedi. Mahkeme başkanı Köksal Şengün de, “C4 ün kendine özgü sesi mi var?” diye sordu. Başkan’ın bir avukata konu dışına çıkması üzerine yaptığı müdahaleye Gazi Güder’in avukatı Özbay Demirel tepki gösterdi. Başkan Şengün, “Bir zorunuz mu var. Konu ne” deyince Demirel, “Savcılara izin var ama biz konuşunca sürekli lütfen, lütfen diyorsunuz” dedi.

 

Ceza ehliyeti tartışılır

Tutuksuz sanık Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, söz isteyerek, “Ben 25 yıl Adli Tıp Genel Kurulu’nda hekim ve cerrah olarak görev yaptım. Çok psikiyatri hastaları gördüm. Bu Ergenekon kurgusu hukuk ve ceza ehliyeti tartışılır bir eşcinsel haham sayesinde oldu. Şimdi ifade veren Ali Yiğit’in de anladığım kadarıyla hukuk ve ceza ehliyeti tartışılır. İfadelerindeki çelişkiler, emniyetteki girişimleri... Ben bir üniversite rektörü olarak emniyette saygıyla karşılandım ancak savcılıkta saygı ile karşılanmadım. Ali Yiğit nasıl oluyor da gözaltında arabayla gezdiriliyor, restoranda yemek yiyebiliyor. Çocuğunun sünnet geliri ile mi araba alabaliyor? Ben örgütün yöneticisi olmakla suçlanıyorum. Savcıları biraz vicdanlı olmaya davet ediyorum” diye konuştu. Yiğit de arabayı banka kredisiyle aldığını söyledi. Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı Muzaffer Tekin, mahkemede ifade verdi. Muzaffer Tekin, "Asrın davası denen iddianamenin ne kadar trajikomik olduğunu Ali Yiğit’i dinlerken gördüm. Bu iddianame biraz öfke, biraz kin, porno, birazda darbe ve cinayet söylentileri ile oluşturulmuş. Danıştay saldırısında çetebaşı olarak Türkiye’nin gündemine oturtuldum. Bu tamamen siyasi bir komplodur. Saldırıdan üç saat sonra Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, ‘bu olayın neden yapıldığı çok kısa bir süre sonra ortaya çıkacak’ dedi. İki gün sonra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ismimi vererek beni hedef gösterdi. Sözüm ona olaydan altı ay önce Engin Bağbars, Gül’e mektup yazmış. Başbakan da, ‘bu iş başörtüsüyle ilgili değil, Susurluk’la küreyle bağlantılı’dedi. Onurlu insanları onursuzlar anlayamaz deyip intihar girişiminde bulundum. Ümraniye'de ele geçen bombalarla hiçbir alakam yok. Ali Yiğit’i ilk kez Bayrampaşa’da gördüm. Ali Yiğit beni tutuklayan ifadeyi polisin hazırladığını defalarca söyledi bana” dedi.

 

'Yalancının mumu sönmedi'

Duruşmada öğleden sonraki bölümünde gecekonduda bulunan bombaları saklamakla suçlanan tutuklu sanık Mehmet Demirtaş sorgulandı ve savunması alındı. Yeğeni Ali Yiğit'in "ecel ile korkutulup sıtmaya razı" edildiğini bu nedenle kendisini ve Oktay Yıldırım'ı suçlayan ifadeler verdiğini savunan Demirtaş, "Yalancının mumunun 17 aydır sönmediğine tanık oldum" diye konuştu. Ali Yiğit'in kendisinin "bombaları sakladığı" şeklindeki beyanının yalan ve iftiradan ibaret olduğun söyleyen Demirtaş, bombaların bulunduğu evden 1.5 yıl önce taşındığını, boş kalan eve herkesin kolaylıkla girebileceğini söyledi.

Bombaları ihbar eden Ali Yiğit'in babası Şevki Yiğit ile aralarında husumet olduğunu belirten Demirtaş, "Gözaltına alındıktan sonra benim ve avukatımın hiç görmediği bombaları Oktay Yıldırıma ait olduğunu görevlilere şifahen bildirdiğim iddiası son derece gerçek dışıdır. Zira gelen görevlilerin bana ibraz ettiği belgede Oktay Yıldırım'ın adı zaten yazıyordu. Ben bunu orada okudum" dedi.

Ali Yiğit'e "Bombalar Oktay Yıldırım'ın" dediği iddiasına yalanlayan Demirtaş, doğru olsa bile "yeğeni kadar kişiliği bozuk bir adama böyle bir bilgi verilemeyeceğini" söyledi. Oktay Yıldırım ve Mahmut Öztürk'ün askerdeyken komutanları olduğunu belirten Demirtaş, kendisi suçlayan ifadelerin Ali Yiğit'e öğretildiğini savundu. Demirtaş, Muzaffer Tekin'i ilk kez Bayrampaşa Cezaevi'nde gördüğünü, Mahmut Öztürk ve Muzaffer Tekin'in sahibi olduğu LPG İstasyonu'nda gizli toplantılar yaptığı iddialarını da ret etti. Ali Yiğit'e "Çavuşbaşı'ndaki villasında silahlar çıktı, ama kapatıldı" gibi bir şey anlatmasının hayal ürünü olduğunu söyleyen Demirtaş, yeğeninin "Danıştay'ın en olduğunu bile bilemeyeceğini" ifade etti. "Düzmece, yalan ve iftiralarla dolu olan iddianamenin kendisini değil Oktay Yıldırım'ı hedef aldığını" anlatan Demirtaş, emniyette "Bu binanın 7 kat daha altı var, aklına başına devşir" gibi tehditlere maruz kaldığını öne sürdü.

 

Yiğit'e devlet adamısın dediler

Ali Yiğit'in Bayrampaşa Cezaevi'nde polislerin kendisine "Sen artık devletin adamısın. Bize Muzaffer Tekin'in, Oktay Yıldırım'ın ismini ver gerisi kolay" dediklerini anlattığını aktaran Mehmet Demirtaş, "Ben bütün bunları Ali Yiğit'in özgür iradesiyle söylemiş olduğuna inanmıyorum. Onu ve babasını kullanan her kimse kurduğu cümlelerin benim yıllardan beri tanıdığım bu insanlara hiçbir zaman ait olamayacağını anlayacağımı bilmesi gerekirdi" dedi. Demirtaş, Ali Yiğit'in kendisine ifadesini görmeden imzaladığını hatta avukatının da ifadesi yazıcıdan çıktıktan sonra geldiğini söylediğini belirtti. Emniyette yorgunluktan bazı sorulara cevap vermemesini susma hakkı kullanmak olarak algılandığını anlatan Demirtaş, "Asıl hedef Ali Yiğit'i piyon olarak kullanıp, benim üzerimden Oktay Yıldırım'a ulaşmak ve bu vesileyle Muzaffer Tekin gibi birçok insanı hiç hak etmedikleri bir suçlamayla itibar infazına uğratmaktır" dedi.

 

Tekin: Komplo yapıldı

Sanık Muzaffer Tekin, Cumhuriyet tarihinde kimseye böylesine yoğun, medya destekli siyasi bir komplonun yapılmadığını söyleyerek, "Ümraniye'de ele geçirilen el bombaları ile kesin ve net söylüyorum, hiçbir alakam yoktur. Bombalarla aynı evde aylarca yaşayan Ali Yiğit isimli şahsın Terörle Mücadele Şubesi'nde, aleyhime ifade vermeye zorlanması ile gözaltına alındım" dedi. Tekin, Ali Yiğit'i Bayrampaşa Cezaevi'nde kendisine tutuklanmasına neden olan ifadeyi polisin hazırladığını, okumadan imzaladığını söylediğini iddia etti. Ali Yiğit'i dinlerken "Asrın Davası" denilen iddianamenin "ne kadar trajikomik olduğunu gördüğünü" iddia eden Tekin, bu iddianamede "kin, öfke, para, iftira, porno, biraz darbe, biraz da cinayet söylentilerinin" olduğunu öne sürdü.

Avukat kimliği ile tanıdığı Alparslan Arslan ile toplam üç-dört kez kısa süreli görüşmesi olduğunu, Danıştay saldırısından önce en az bir buçuk yıl hiç görüşmediklerini ifade ederek, "Olay tarihinden 9 ay önce de bir kandil mesaji dışında görüşmem olmamıştır" dedi. Ergenekon örgütünün adını ilk kez Danıştay saldırısından sonra duyduğunu ve hakkında bir cümle bilmediği örgütle anılmasına hayret ettiğini söyleyen Tekin, Ergenekon operasyonlarınını hedefinde TSK olduğunu, ulus devletin çimentosu olan kemalizme sahip çıkan, ordu, yargı ve ulusalcıların yıpratılmak ve teslim alınmak istendiğini savundu.

 

Cumhuriyet'e hiç gitmedim

Aytekin Gezici'nin yazdığı "Ergenekon" isimli kitapta yer alan ve Tekin'in Cumhuriyet gazetesine gidip geldiği yönündeki yazıların yalan ve iftira olduğunu söyleyen Tekin, "Bugüne kadar Cumhuriyet Gazetesi'ne hiç gitmedim, sadece binasının Şişli'de olduğunu tutukluluk dönemimde televizyondan öğrendim. İlhan Selçuk ve Deniz Som ile de yaşantımın hiçbir döneminde karşılaşmadım" diye konuştu.

 

Veli Küçük ile açık hava toplantısı

Veli Küçük ile beş veya altı kez açık hava toplantılarında bir araya geldiğini ancak karşılıklı görüşmesinin olmadığını söyleyen Tekin, ne evinde ne de bürosunda, "Sarıkız" ve "Ayışığı" darbe planlarının bulunmadığını kaydetti. Mahkeme, saat 16.35 sıralarında Tekin'in savunmasına bugün devam etmek üzere ara verdi.

 

Perinçek şema istedi

Söz isteyen İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 2 Temmuz 2008'de MİT tarafından savcılığa gönderilen ve Ergenekon örgütü olarak ifade edilen şema üzerindeki isimlerin üzerleri kapatılarak dosyaya konulduğunu söyledi. Bu şemanın, isimler açık olarak dosyaya konulmasını isteyen Perinçek, "69 isim bulunan şemada, 6 isim açıkça yazılmış. Diğer isimler açık olduğu şemayı görmeden bizim savunma yapmamız mümkün değil" dedi. Perinçek, 2001 yılında örgüt şemasında olan ve şimdi "Başbakan'ın sevdalısıyım" diyen Ethem Sancak'ın 2008 yılında şemadan çıkarıldığını da ileri sürdü.

Sanık Hayrettin Ertekin ise 26 Kasım'da kalp kapakçığından ameliyat olacağını, cezaevindeyken evlendiğini belirterek "Belki geri dönmem. Bana 13 gün verin" diyerek tahliyesini talep etti. Bugüne ertelenen dava, saat 09.30'da başlayacak.
 

İlhan Selçuk'un dilekçesi

Cumhuriyet gazetesi  imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk'un avukatları, Selçuk hakkındaki, "tüm önlemeye yönelik teknik takip tutanakları" ile "adli teknik takip tutanaklarının", savunma ve adil yargılanma hakkı ilkesi gereğince kendilerine verilmesini istediler. Avukatlar, telefon görüşmelerinin imha tutanakları ile Selçuk'un dinlemeye alınmasının nedeni ve süresi hakkında bilgi veren tutanakları da talep ettiler. Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, Fikret İlkiz ve Özgür Erbaş tarafından mahkemeye sunulan dilekçede, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü'nün, adli teknik takip kararından önce, İlhan Selçuk'un telefonlarını dinlediği ve kayda aldığının anlaşıldığı belirtildi.

Duruşma sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ali Yiğit, "Tehdit altında hissediyorum ve koruma istiyorum. Dayımdan da mahkemede doğruyu söylemesini istiyorum" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler