Atatürk Milliyetçiliği...

Yayınlanma: 28.06.2011 - 06:18
Abone Ol google-news

Ekranda Seçim sonrası “Yeni Türkiye” ve Yeni Anayasa yayınını ilgi ve heyecanla izliyorum. Yazımın konusu, yeni anayasada hangi maddeler değişsin, hangileri kalsın tartışması değil. Her şeyin değiştiği bir zaman ve mekânda, anayasal olsun olmasın, bazı tarihi gerçekler dışında, insan yapısı her şey değişir, değiştirilebilir. Değişim istemek kusur değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hakkıdır. Sorun, değişim ya da milliyetçilik değil.

“Atatürk Miliyetçiliği”

Hangisi? Anayasa’nın giriş bölümünde ve değiştirilemez maddeleri arasında anılan Atatürk Milliyetçiliği! Sorun açık oturuma mealen şöyle sunuldu:

“Neymiş ki, kim yazmış, kim anlamış,

kim tanımlamış, kim açıklamış ki?..

Soru, kamuya açık sorulduğuna göre, sanırım, net bir cevap bekliyordu. Uzman bir meslektaşımız Atatürk’e hiç değinmeden soruyu soruyla destekledi: Küreselleşen Dünya’nın neresinde, hangi demokratik ülkesinde kalmıştı ki Arnayasa’da korunsun?

Deneyimli sunucu, çıkmaza sürüklenen konuyu, yeni sorularla gündemden düşürdü. Çoğu Cumhuriyetçiler gibi rahat bir soluk aldım; ama akıl defterime kaydolan soruları unutmadım. Yanıtım, görüş ve kaynakları iyi bilen meslektaşlarıma değil, seçim ertesi programlarda belki aklı karışan izleyicilere.

Önce, Atatürk’ün manevi mirası “milliyetçilik” değil, “akıl ve bilim”dir. Cumhuriyet’in Onuncu Yılı’nda, CHP Tüzüğüne giren “Altı Ok”taki Milliyetçilik, Atatürk’ün değil, “Türk Kültür Devrimi”nin ilkelerinden birisidir (Kili). Atatürk’e doğrudan mal edilecek temel ilke milliyetçilik değil “Laik cumhuriyetçilik” olabilir. Kaldı ki, “laiklik” ilkesinin resmen açıklanmasından sonra Atatürk, “Ulusçu ve ulusalcı” olmuştu. Neden?

Çünkü, “milla” kökünden gelen millet, dini bir cemaat, inanç ve ibadet topluluğu ise; milliyetçilik, dini değerlerin korunmasıdır. Osmanlı’nın “milletler topluluğu”, birleşip bütünleşmesinden korkulduğu için, millet olmasına izin verilmeyen bir yönetim biçimiydi. Milletler ayrıldılar ve devleti-i muazzama ile birlikte Devlet-i Aliyye’yi yıktılar. Ortaçağdan kalmış bu düzenden en son kurtulan Müslüman Türkler oldu (Lewis). Yıkımın ayrıntılı dökümü içler acısıdır (Ellison). Ne var ki, millet varlığını canlı tutan din birliği Osmanlı icadı değildi. Cumhuriyet’ten sonra yapılan ilk mübadelede, yer değiştirenlerin çoğu —Türklerle Grekler değil— Türkçe kelam edemeyen Müslümanlarla, Elence bilmeyen Ortodokslardı. Milletler dinleriyle anılıyordu. Atatürk’ün hâlâ anlaşılamayan, milliyetçi laikliği, alafranga (din dışı / ladini) bir laikçilik değil, dini cemaatlerden, dinler-üstü, yani laik bir millet — bir ulus— yaratma ülküsüdür. Çağımızın tarih bilimcileri, devlet kuran Mustafa Kemal’den çok, çağdaş bir ulus inşa eden, “mimar” Atatürk’ü överler (Dumont). Kemalizm, özünde, mazlum milletlerin Batı’ya benzemesi değil, laikleşmesi (Berkes) yani çağdaşlaşması sürecidir (LTK).

Uzman katılımcıların karşı çıktığı milliyetçilik, Atatürk’ün laik milliyetçiliği değil, 12 Eylül Darbesi’nin Atatürk’ün adına ve arkasına sığınarak yürüttüğü, karşı devrimci, Türk-İslamcı “Devlet her yerde, her şeyin üstünde Devlet” diyen gecikmiş bir “korporatizm”dir (Parla).
 

Kıssadan hisseler

Günümüzün “küreselleşen dünyası”nda yaşayan örneği, yandaşı kalmadığı söylenen milliyetçilik yorumuna gelince... Yedi büyüklerden, gelişmiş yirmilere ve onlara yetişmeye çabalayan gelişenlere... Günümüzde hangi ülke milliyetçi değildir ki? Yakın geçmişten bir kıssa ve hisse:

“Irak’ta ne işiniz vardı?” sorusuna, dürüst Amerikalı’nın net yanıtı:

“Milli çıkarlarımız öyle gerektiriyordu.”

“Ya bizim milli çıkarlarımız?”

“Siz millet misiniz” sorusuyla sohbet birden dondu.

“Ne yani, değil miyiz?”

“Millet olsaydınız kârlı kurumlarınızı yabancılara satmazdınız!”

“Satmamızı önerenler sizler değil miydiniz?”

“Kendi açımızdan biz özelleştirin dedik, siz sattınız!”

Ve teselli etti:

“Biz de liman işletmelerimizi sattık ama yanlışı hemen düzelttik.”

“Yurttaşlık, kendini yönetebilecek düzeydeki kişilere verilebilir” temeli üzerine kurulan ABD’nin 1790 tarihli göçmenler yasasına göre, yalnız Katolik ve İrlandalı beyazlar vatandaş olabilirdi. Kara tenli kölelerin tüzel vatandaşlığı İç Savaş’tan sonra 1868’de kabul edildi; ama yüzyıl sonraki Little Rock olaylarını önleyemedi. Avrupa’yı kana bulayan üstün ırk yanılgısının öncüsü sayılan 1924 tarihli yasa yalnız Kuzey Avrupalı İskandinavlara göç hakkı tanıyordu. 1965 tarihli göçmenler yasası, renklere, ırklara, din-dil-mezhep vb. bütün etnik önyargılara son verdi... Göçmenler bundan böyle kişisel yetenek ve beceri, ailenin birleşmesi ve siyasal sığınma öncelikleri üzerinden seçilecekti. Amerika Yerlileri’nin özel yurttaşlık statüleri aynen devam ediyordu. (Bu ayrıntılar, internetten değil, ABD’de yükseköğretim diplomasına aday olan yerli yabancı her gencin almak zorunda olduğu “Amerikan Hükümeti” dersi notlarından.)

Milliyetçilik ilkesinin anayasada bulunması elbette gerekmez. Kemalist milliyetçiliğimizi eleştiren ve AB sürecimizi engelleyen Fransa geçen yıl bir Milli Kimlik Bakanlığı kurmuştu. Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik ilkesine dayalı Fransız Anayasası’nda milliyetçilik var mı? Bilmiyorum. Ancak Cezayir’de sergilen sömürgeci bir milliyetçiliğin Fransa’yı nasıl sarstığını belirtmek için, Başkan General de Gaulle’ün, eleştirilere karşı, tarihe geçen “Fakat 1789 sürüyor” sözünü hatırlıyorum.

Milli çıkarlarını bilen ve koruyabilen güçlü ülkeler, “milliyetçilik” ilkesini anayasalarına neden koysunlar ki? Bize “milliyetçi olmayın” demeleri yeterlidir. “Atatürk Milliyetçiliği” anayasadan çıkarılabilir; ama Atatürk’ün “Laik Cumhuriyetçiliği” kalmalıdır (Berkes).

Berkes Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma. 2002 (1964).

Dumont, Paul, Modern Türkiye’nin Mimarı. 1983.

Ellison, Grace, Ankara’da Bir İngiliz Kadını. 1923.

Güvenç. Bozkurt, HYPERLINK “http://www.bozkurtguvenc.info/”

Kili, Suna, Atatürk Devrimi.1983.

Kinross, Lord, Atatürk ve Bir Milletin Doğuşu. 1964.

Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu. 1961.

LTK, La Turquie Kemaliste. 1930lar (yorumu baskıda).

Mongo, Andrew, Atatürk. 1999.

Parla. Taha, Kemalizm ve Türkiye’de Korporatizm.1987.
         


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler