Yeni paket de vergi indirimi de yok

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, küresel mali krize karşı bugüne kadar alınan tedbirlerin kapsamlı bir paket olduğunu, bu aşamada yeni bir paketin olmayacağını açıkladı. KDV başta olmak üzere vergi indiriminin de mümkün olmadığını belirten Şimşek, IMF ile de görüşmelerin sürdüğünü, nasıl bir anlaşma yapılacağının uzlaşma sağlandıktan sonra belirleneceğini söyledi.

Yayınlanma: 05.12.2008 - 09:48
Abone Ol google-news

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine Müsteşarlığı'nda "Ekonomik Değerlendirme" konulu bir basın toplantısı düzenledi. Merkez Bankası başta olmak üzere kamunun kriz için bugüne kadar aldığı terbirleri anlatan Şimşek, bu kapsamda Hazine Müsteşarlığı, Eximbank, Sanayi Bakanlığı'nın sağladığı imkanlar ile vergi borcu taksitlendirmesi, GAP'a yatırım tedbirlerini sıraladı.

Toplantının ardından soruları yanıtlayan Şimşek, bu konuşmanın yeni bir tedbir paketi olmayacağı, mevcut tedbirlerle yetinileceği anlamına gelip gelmediğinin sorulması üzerine, şunları söyledi:
 

Alacağımız tedbirlerin sınırı var

"Buna devam eden bir süreç diye bakmamız lazım. Alacağımız tedbirlerin etkili olması, bütçeyi bozmaması ve imkanlarımızla sınırlı olması doğaldır. Oldukça kapsamlı bir tedbirler paketinin uygulamaya konmuş olduğu ortadadır. Bundan sonra elbette gerektiğinde önlem alınır ama bizim alacağımız tedbirlerin de bir sınırı var."

Reel sektöre destek için bundan sonra da imkanlar çerçevesinde bazı tedbirler ortaya konulabileceğini belirten Şimşek, "Verilecek destekler içinde bütçe disiplini ve finansal istikrar arasındaki ilişkinin gözetileceği de ortada" dedi.
 

"Bütçe vergi indirimine uygun değil"

Şimşek, KDV indiriminin mümkün olup olmadığının sorulması üzerine, şunları söyledi:
"Keşke bütçe imkanları olsa ve dolaylı vergileri hızlı bir biçimde indirebilsek. Ama bu aşamada biz bütçe tedbirleri üzerinde çalışırken, bizim vergi indirimlerini bu aşamada gündemimize almamız çok zor. Hiçbir zaman kesin bir dille bu konuyu kapatmak istemiyorum ama biz şu anda gelirlerimizi nasıl artırırız, harcamalarımızı nasıl kısarız ve bu süreçte IMF programı yoluyla Türkiye'ye nasıl dış kaynak desteğini sağlarız diye çalışırken, bu tür taleplerin, bu strateji, bu vizyonla bağdaşmadığı ortada. Elbette orta-uzun vadede bütçe imkanlarını oluşturarak, bizim gerektiğinde vergi oranlarını, özellikle istihdam üzerindeki yükleri ve dolaylı vergileri indirme eğilimimiz olur. Ama bu bütçe imkanları ile... Önceliğimiz olmakla birlikte bütçe imkanlarının bu tür vergi indirimi imkanı sunmadığı ortadadır."
 

Mevduat güvencesini artırmaya şu an gerek yok"

Başka bir soru üzerine, mevduata güvence konusunda yetki aldıklarını, gerekirse kullanacaklarını söyleyen Şimşek, buna karşılık bankacılık sektörünün iyi durumda olduğunu ifade etti. "Sistemde TL mevduatı artıyor dolayısıyla bankacılık sistemi ile ilgili en ufak bir sıkıntı söz konusu değildir" diyen Şimşek, hiçbir bankanın sermaye yeterlilik oranının yüzde 12'nin altında olmadığını, geçen yılın ilk dokuz ayında değil 11.7 milyar YTL kar eder sektörün bu yıl aynı dönemde krize rağmen 11 milyar YTL kar ettiğini anlattı.

Bankalarda karlılığın devam ettiğine işaret eden Şimşek, "Türk bankacılık sektörünü diğer ülkelerin bankacılık sektörü ile karşılaştırdığınız zaman Türkiye son derece güçlü" dedi.

Cari açığın olmasının bir kırılganlık yaratmakla birlikte yapısal sorun olduğunu ifade eden Şimşek, "Türkiye'nin temelleri sağlam. Bu krizin tabii ki bize yansımaları var olmaya da devam edecek ama Türkiye'nin bu krizden güçlü bir şekilde çıkacağına inanıyorum" diye konuştu.
 

"IMF ile tedbirlerin içeriğini görüşüyoruz"

Türkiye'nin 30-35 milyar dolara varan dış finansman açığının nasıl karşılanacağı ve IMF konusu sorulan Şimşek, açık tutarının sözkonusu düzeyde olmadığını savundu. Şimşek, "Türkiye'nin dış finansman açığı konusu 30-35 milyar dolarlık rakamlarla ifade edilecek türden değil. Bazı uluslararası kuruluşlar bunun yarısı düzeyinde olduğunu tahmin ediyor. Bir ülkenin dış finansman açığı; borç çevirme oranı, cari açık gibi faktörlere bağlıdır. Önümüzdeki dönemde uluslararası piyasaların normalleşme süreci devam ederse tabii ki bu tahmin edilen dış finansman açtığı çok çok daha düşük boyutlarda hatta sıfıra yakın olma ihtimali sözkonusudur" dedi.

IMF ile son dönemde teknik düzeydeki çalışmaları önemli aşamaya getirdiklerini, tedbirlerin içeriği ile ilgili çalışmaların devam ettiğini kaydeden Şimşek, "Mümkün olan en kısa zamanda ve Türkiye menfaatlerine, Türkiye ekonomisine en iyi desteği verecek şekilde bütün bunlara uygun bir program üzerinde çalışıyoruz. Bence zamanlama önemli olmakla birlikte diğer konularla karşılaştırıldığı zaman ikincil önemdedir diye düşünüyoruz" diye konuştu.

IMF ile normal stand-by anlaşması mı yoksa ihtiyati stand-by anlaşması mı yapılacağının ve sürenin sorulması üzerine Şimşek, "Bütün seçenekleri ele alacağız. Programın ne kadar süreyle olacağı gibi konular en son aşamada kararlaştırılacak" dedi.
 

"Önce anlaşıp sonra program talep edeceğiz"

IMF ile müzakerelerin zemininin Türkiye'nin yapısal birtakım problemlerini çözmeye yönelik bir program çerçevesi olduğunu belirten Şimşek, "Burada mali destek her türlü programda olur ama o kaynağın kullanılıp kullanılmamasına ilişkin değişik seçenekler sözkonusu olabilir. İhtiyati ile normal stand-by arasındaki temel fark orada ortaya çıkıyor. Bizim için önemli olan bu sıkıntılı süreçte güven ortamının iyileştirilmesi, gerektiğinde döviz likiditesi desteği sağlanması ama en önemlisi yapısal reformlar ile krizin fırsata dönüştürülmesinin sağlanmasıdır" diye konuştu.

"IMF ile alınması gereken tedbirlere ilişkin aşağı yukarı anlaşma sağlanmış durumda" diyen Şimşek, resmi başvuru yapılmamasının sorulması üzerine, "Ne zaman ki müzakereler biter, anlaşma noktasına gelinir o zaman resmi başvuru yapılır. Müzakereleri son noktaya getirip program talebinde bulunmak. Çünkü anlaşma zemini varsa program talebinde bulunursunuz" diye konuştu. 

 

"Yapısal reform sürecinin hızlandırmalıyız"

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine Müsteşarlığı'nda düzenlediği ''Ekonomi Değerlendirme'' toplantısında gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin Türkiye'nin 30-35 milyar dolarlık bir stand-by anlaşması için IMF'ye ne kadar sürede program götüreceğine ilişkin sorusu üzerine Şimşek, ''Türkiye'nin dış finansman açığı konusu böyle kesin 30-35 milyar dolarlık rakamlarla ifade edilecek türden değil'' yanıtını verdi. Şimşek, birçok uluslararası kuruluşun yaptığı çalışmalarda bu rakamın çok daha düşük düzeyde olduğunu, hatta bazı kuruluşların bunun yarısı düzeyinde olduğunu tahmin ettiğini aktardı.

Bir ülkenin dış finansman açığının, borç çevirme oranı, cari açık gibi bir sürü faktöre, bunların da yine diğer başka faktörlere bağlı olduğuna işaret eden Şimşek, ''Ama sonuç itibariyle önümüzdeki dönemde uluslararası piyasaların normalleşme süreci devam ederse tabii ki bu tahmin edilen dış finansman açığının çok çok daha düşük boyutlarda, hatta hiç, sıfıra yakın olması ihtimalide söz konusudur'' diye konuştu.

IMF ile son dönemde teknik düzeydeki çalışmaları önemli bir aşamaya getirdiklerini belirten Şimşek, tedbirlerin büyüklüğüne ilişkin ortak bir kanının mevcut olduğunu, tedbirlerin içeriğine ilişkin çalışmaların ise devam ettiğini kaydetti. Anlaşmanın tabii ki mümkün olan en kısa zamanda gerçekleştirilmesini istediklerini belirten Şimşek, Türkiye'nin menfaatleriyle, ekonomiye en iyi desteği verecek şekilde bir program üzerinde çalıştıklarını anlattı. Zamanlamanın önemli olmakla birlikte diğer konularla karşılaştırıldığında ikincil konumda olduğunu düşündüğünü de ifade eden Şimşek, IMF ile yapılan görüşmelere ilişkin bir diğer soruya verdiği yanıtta ise ''Çok önemli bir mesafe kat edildi. Alınması gereken tedbirlerin miktarı üzerinde de anlaşmaya aşağı yukarı varılmış durumda. İçeriğine ilişkin çalışmalar devam ediyor'' dedi.

IMF ile yürütülen müzakerelerin zeminin Türkiye'nin bir takım yapısal problemlerini çözmeye yönelik bir program çerçevesinde olduğunu belirten Şimşek, ''Burada mali destek, her türlü programda olur. Ama o kaynağın kullanılıp kullanılmamasına ilişkin değişik seçenekler söz konusu olabilir. Yani ihtiyati ile normal stand-by arasındaki temel fark orada ortaya çıkıyor. Burada bizim için önemli olan IMF ile yapacağımız bir programın bu sıkıntılı süreçte hem güven ortamının iyileştirilmesi hem de gerektiğinde döviz likiditesi desteği sağlaması. Ama en önemlisi yapısal reform sürecinin hızlandırılarak buna devam edilmesi ve bu krizin o anlamda Türkiye için bir fırsata dönüştürülmesi amaçlarını kapsamaktadır'' diye konuştu.
 

"Mevduat güvence yetkisini gerektiği zaman kullanırız"

IMF'nin anlaşma için kendisine resmi başvuru yapılmadığına ilişkin açıklamasının bulunduğunun hatırlatılarak, ne zaman resmi başvurunun yapılacağının sorulması üzerine de Şimşek, IMF ile müzakereler ne zaman biter ve anlaşmaya varılırsa resmi başvurunun da o zaman yapılacağını bildirdi.
Şu anki yaklaşımlarının IMF ile görüşmeleri son noktaya getirip, ondan sonra program talebinde bulunmak olduğunu belirten Şimşek, mevduata güvence verilmesine ilişkin soruya verdiği yanıtta ise şunları kaydetti:
''Mevduata güvenceye gelince tabii ki bu yetkiyi aldık. Bu yetkiyi gerektiğinde kullanırız. Ama şunu da söyleyeyim sistemde TL mevduatı artıyor. Dolayısıyla sistemle ilgili, bankacılık sektörüyle ilgili en ufak şu anda bir sıkıntı veya kaygımız söz konusu değildir. Bakın geçmişte bu türden dış veya iç şokları bankacılık sektörü çok zayıf olduğu için Türkiye'yi hakikaten çok büyük sorunlarla karşı karşıya bırakıyordu. Gelinen noktada yani bu son ay itibariyle bile baksanız bankacılık sisteminin sermaye yeterlilik oranları son derece yüksek. Hiçbir bankamızın sermaye yeterlilik oranı yüzde 12'nin altında değil. Bankalarımızın karlılığı yüksek. Geçen sene ilk 9 ayda bankalarımız 11,7 milyar YTL kar etmişlerken bütün bu krize rağmen eylül sonu itibariyle bankalarımız 11 milyar YTL kar etmişlerdir. Dolayısıyla bankalarımızda karlılık devam ediyor. Varlık kalitesi son derece yüksek. Yani problemli krediler oranı son derece düşük. Yüzde 0,6 net bazda baktığınız zaman.
Dolayısıyla Türk bankacılık sektörünü diğer ülkelerin bankacılık sektörüyle karşılaştırdığınız zaman gerçekten Türkiye bu anlamda son derece güçlü. Zaten ben Türkiye'nin temelleri sağlam derken bankacılık sisteminin sağlıklı olduğunu ifade etmek istiyorum. Hane halkı borcunun diğer dünya ülkeleriyle karşılaştırıldığında son derece düşük olduğunu daha önce ifade ettim. Türkiye'de hane halkı borcunun milli gelire oranı sadece yüzde 10,7 ve döviz cinsi hane halkı yükünün milli gelire oranı yüzde 0,5'in altında yani milli gelirin yüzde birinin yarısı kadar. Dolayısıyla devletin, yani kamu finansman dengelerinin durumu ortada. Son dört yıldır AB tanımıyla bakıldığında Türkiye'de bütçe açıklarının milli gelire oranı yaklaşık ortalama yüzde 1'in altında. Yine Türkiye'de net kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 26, brüt borç stokunun milli gelire oranı yüzde 37 civarında.''


 

Vergi indirimleri

Hükümetin KDV indirimine ilişkin tavrının ne olacağına yönelik bir soru üzerinde Şimşek, ''Keşke bütçe imkanları olsa da dolaylı vergileri çok hızlı bir şekilde indirebilsek. Ama bu aşamada biz bir yandan bütçe tedbirleri üzerinde çalışırken bizim vergi indirimlerini bu aşamada gündemimize almamız çok zor'' dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler