'AB, Kıbrıs konusunda tarafsızlığını yitirmiştir'

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat düzenlediği basın toplantısında, Yunanistan'ı ''Kıbrıs Rum tarafını Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyeliği sürecinde ciddi bir engel olarak kullanmakla'' suçladı. Yunanistan'ın ve Rum kesiminin üyeliği nedeniyle AB'nin tarafsızlığını yitirdiğini söyleyen Talat, AB'nin teknik yardımla çözüme katkı yapmasını istedi.

Yayınlanma: 10.12.2008 - 11:15
Abone Ol google-news

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, düzenlediği basın toplantısında, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, AB Genişleme Komiseri Olli Rehn ve AB ortak dış politika ve güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana'yla görüşmelerini değerlendirdi. Talat, görüşmelerde Kıbrıs'ta BM çerçevesindeki müzakereler hakkında bilgi vererek, çözüm için AB'den beklentilerini anlattığını söyledi.

AB'den ''üyeleri olan Kıbrıslı Rumları çözüme angaje olmaları konusunda teşvik etmesini'' istediğini aktaran Talat, Rumların çözüm isteğinin sözde kaldığını ifade etti.

Yunanistan'ın ve Rum kesiminin üyeliği nedeniyle tarafsız oyuncu olması niteliğini yitiren AB'nin teknik yardımla çözüme katkı yapmasını isteyen Talat, KKTC'nin mevzuat uyumu ve ekonomik uyum noktasında AB üyeliğine hazırlanması gereğine dikkati çekti.

Talat, ''Rumlar AB üyesi. Biz AB'ye kendi üyesine nasıl davranması gerektiğini dikte edemeyiz, ama sorun ortada. Kıbrıs sorunuyla ilgili her konuda eşit muamele istiyoruz. Örneğin üniversitelerin Bologna sürecine katılımının önündeki engel Kıbrıs sorunuysa eşit muamele istiyoruz'' diye konuştu.

AB'nin Yunanistan'ın tutumunu da masaya yatırmasını isteyen Cumhurbaşkanı Talat, şunları kaydetti:
''Yunanistan son yıllarda Türkiye'ye karşı önemli bir yumuşama gösteriyor, ama Kıbrıs Rum tarafını Türkiye'nin önünde ciddi bir engel olarak kullanıyor. Hristofyas'ın Yunanistan gezisinde bunu hep birlikte gördük. 'İki ayrı devletiz, ama tamamen uyum içindeyiz, iki ayrı devletiz Kıbrıs'a Yunanistan karışmıyor, ama Yunanistan'ın çıkarlarını da koruyan bir pozisyon içindeyiz' gibi yaklaşımlar bize aslında perdenin arkasında Yunanistan'ın durduğunu gösteriyor. Türkiye ile ilişkilerini iki komşu olarak kötüleştirmek istemediği için Türkiye'nin önündeki engeli doğrudan Kıbrıs Rum tarafı olarak öne çıkardığını görüyoruz, izliyoruz. Bu konuda AB'ye görev düşüyor. 1981'den bu yana AB'ye üye olan Yunanistan'ın bir şeylerin arkasına saklanmadan hareket etmesi Kıbrıs sorununun gelecekte çözümü açısından önemlidir.''

Kıbrıs sorununun çözülmemesinin Türkiye'den kaynaklandığını, Rumlara karışmadıklarını savunan Yunanistan'ın gerçekte Türkiye ile zaten ilişkisi olmayan Rum kesimini kullanmasının önüne geçilmesi gereğine işaret eden Talat, bunun başarılması durumunda ''Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin gerçekçi zemine oturtulacağını ve Kıbrıs sorununun çözümünün kolaylaşacağını'' dile getirdi.
 

Müzakereler

Cumhurbaşkanı Talat, Türkiye'nin Kıbrıs'taki müzakerelere yaklaşımının sorulması üzerine, ''Türkiye yeterinden de fazla çözüm istediği yönündeki pozisyonunu ortaya koydu ve ispat etti. Türkiye, Kıbrıslı Türkler, bölge ve kendisi için çözüm istiyor. Onun için orada bir sorun yok, Yunanistan'la ilişkilerinde de son derece samimi davranıyor, ama ben o alana girmek istemiyorum. Beni daha ziyade ilgilendiren özellikle Kıbrıs'ın başka AB üyesi ülkeler tarafından Türkiye'ye karşı kullanıldığı iddialarına 'Allah aşkına bir de Yunanistan'a bakın' diyerek cevap vermek istiyorum'' şeklinde konuştu.

Kıbrıs'ta süren müzakerelerin nasıl ilerlediğinin sorulması üzerine, ele alınan konuların önemli bir kısmında görüş yakınlığı ya da görüş birliği sağlandığını anlatan Talat, federel hükümetin yetkileri, yasama, yargı ve bağımsız kurumlarda önemli mesafe alınırken, yürütme ve tıkanıklıkların çözümü mekanizmasında görüş ayrılıkları bulunduğunu bildirdi.

''Genel gidişat kötü değil. En büyük eksikliğimiz, en büyük sorunumuz müzakere için zemin saptanmamasıdır. Rum tarafının Annan Planı'nı şeytanlaştırması nedeniyle Annan Planı'nı zemin olarak alarak müzakere edemedik. Herhangi bir planı zemin olarak alıp müzakere edemedik. Dolayısıyla neredeyse her konuyu sıfırdan görüşüyoruz'' diyen Talat, şunları kaydetti:
''Tabii ki Annan Planı da bir referans, ama resmi referans değil. Bizim için referans. Rum basınını izlerseniz tespit etmişsinizdir. Eğer biz bir öneri yaparsak ve Annan Planı'ndan bizim için daha iyiyse 'Annan Planı'nı aştılar' diye eleştiri alırız. Adeta Türk tarafı Annan Planı'yla bağlı, ama Rum tarafı serbest. Biz kelepçeli bağlandık Annan Planı'yla onlar serbest atış yapabilir gibi bir hava yaratıyorlar. Bu ciddi sakınca var. Gecikmenin en temel nedeni budur.''

KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Akdeniz'deki petrol krizinde ''bütün uyarılarına rağmen Rumların davranışının anlaşılır gibi olmadığını'' belirterek, ''(Bu benim egemenlik hakkımdır) diyor. O kadar kolay mı senin böyle bir egemenliğini tanımayan bir ülke, yani Türkiye ve senin bu tür bir egemenlik kullanmanı kendi çıkarlarının ve hatta gelecek yaşamının en büyük düşmanı olarak gören bir halk yani Kıbrıs Türk halkı varken bu (benim egemenlik hakkımdır, istediğimi yaparım) yaklaşımı sorumlu bir yaklaşım değil'' dedi.

''Rumların Türk tarafını bu kadar geren bir konudaki ısrarını anlamadığını'' dile getiren Talat, S300 füze sisteminin Kıbrıs'a yerleştirilmesi konusunda da benzer bir tartışmanın yaşandığını ve sonuçta Rum tarafının istediğini yapamadığını hatırlattı.

Talat, uluslararası bir sorun olan Kıbrıs'ın Türkiye gibi ABD, AB, Yunanistan ve hatta İngiltere'nin istememesi halinde çözülemeyeceğini ifade etti.

 

Özdil Nami'nin açıklamaları

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın BM ve AB ile Müzakerelerden Sorumlu Temsilcisi Özdil Nami, Kıbrıs müzakerelerinde ''Yönetim ve Güç Paylaşımı'' konusu hallolursa, diğer konuların daha dolay çözüleceğine inandıklarını ifade ederek, müzakerelere bu nedenle, Türk tarafının talebi ile ''Yönetim ve Güç Paylaşımı'' konusundan başladığını söyledi.

Esas müzakerelerin, 6 ana başlık altında oluşacak ''yakınlaşma'' konularıyla al-ver sürecine geçildiğinde başlayacağını ifade eden Özdil Nami, Rum tarafı ile müşterek çözüm hedeflerinin 2009 yılı olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Talat ile Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın sürdürüğü müzakere sürecini Türk Ajansı-Kıbrıs'a (TAK) değerlediren Özdil Nami, doğrudan görüşmeleri başlatacağını söyleyerek seçime giren ve seçimi kazandıktan sonra da müzakere masasına oturan Hristofyas'ın, eski Rum lideri Taso Papadopulos'un partisi Demokratik Parti'nin (DİKO) koalisyon ortağı olmasından dolayı başta bazı sıkıntılar yaşadığını belirtti.

Rum liderinin hazırlık süreci konusunda ısrarcı olmasından dolayı 21 Mart anlaşmasının yapıldığını ve çalışma grupları ile teknik komitelerin kurulduğunu anlatan Nami, 21 Mart, 23 Mayıs, 1 Temmuz ve 25 Temmuz anlaşmalarıyla yeni sürecin temel taşlarının atıldığını kaydetti. Nami, ''Ortak vizyon ile hedef belirlendi ve geriye, köşe taşları oturtulmuş bu binanın duvarlarını örmek kaldı'' dedi.


"Federal çözüm kalıbının dışına çıkıldı"

Nami, Türk tarafının önerisiyle 3 aylık bir sınırlama getirilen hazırlık süreci içerisinde imzalanan 23 Mayıs anlaşmasıyla, ilk kez 1977-1979'un ötesinde, ''iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitlik temelinde federal çözüm'' kalıbının dışında bir yapının kabul edildiğini kaydetti.

Özdil Nami, ''Bir Kıbrıslı Türk devleti ile bir de Kıbrıslı Rum devletin kurucu devlet olarak, eşit statüde yer alacağı bir yapıydı bu'' diye konuştu.

Hristofyas'ın iç siyasetteki sıkıntılardan dolayı egemenlik ve vatandaşlık konusuyla ilgili bir ifade üzerinde mutabık kalınması talebinde bulunması üzerine liderlerin, ''tek egemenlik ve tek vatandaşlık'' konusunu ele aldıkları ve prensipte mutabakata vardıkları 1 Temmuz Anlaşması'nın yapıldığını da belirten Özdil Nami, iki liderin 25 Temmuz anlaşmasında, varılacak bir anlaşmanın iki halkın referandumuna sunulması konusunda anlaştıklarını söyledi.

 

Kapsamlı müzakereler başladı

Nami, müzakerelere ''Yönetim ve Güç Paylaşımı'' konusuyla başlanmasının, Türk tarafının talebiyle olduğunu söyledi.

1963'teki fikir ayrılığının ''Yönetim ve Güç Paylaşımı''ndan kaynaklandığına işaret eden Nami, ''Yönetim ve Güç Paylaşımı, bizim için oldukça önemli bir konu. Dolayısıyla bu konu hallolursa, diğer konuların daha dolay çözüleceğine inanıyoruz'' dedi.

Nami, aynı başlık altında devam eden müzakerelerde bugüne kadar ''federal hükümete bırakılacak yetkiler'', ''yürütme'', ''yasama'', ''yargı'', ''federal polis'', ''kamu idaresi'', ''kamu hizmeti komisyonu'', ''bağımsız kurumlar'' konularının ele alındığını söyledi.

 

Neden yavaş ilerliyor

Özdil Nami, sürecin yavaş ilerlemesinin başlıca nedeninin, ''Annan Planı fobisi'' olan Rum tarafının kapsamlı çözüm planını zemin olarak kabul etmeyi reddetmesi olduğunu söyledi. Nami, ''Zemin Annan Planı olsaydı, 2008'in sonunda yeni plan ortaya çıkardı'' dedi.

Nami, Rum tarafının talebi üzerine yapılan hazırlık çalışmalarında Türk tarafının Annan Planı'nı esas belge olarak kullandığını, ancak sürecin başlamasıyla o formatın kaybedildiğini ve bunun da zaman kaybına neden olduğunu belirtti.

Rum liderin, daha sık görüşmeyi reddetmesinin de süreci olumsuz etkilediğini kaydeden Nami, bu açığın temsilciler tarafından kapatılmaya çalışıldığını söyledi.

 

"Çıkmazlar aşılmazsa müdahale elzem"

Özdil Nami, konuların çok detaylı olduğuna dikkat çekerek, liderlerin konuları, üzerinden daha hızlı geçmeleri halinde dahi kapatmalarının kolay olmayacağını kaydetti.

Bu aşamada BM'nin arabuluculuğu eksikliğinin pek hissedilmediğini söyleyen Nami, bazı çıkmazların al-ver sürecinde de aşılamaması halinde uluslararası toplumun müdahalesinin elzem olacağını belirtti.

 

"Müşterek çözüm hedefi 2009"

''Rum tarafıyla müşterek çözüm hedeflerinin 2009 olduğunu'' kaydeden Nami, ''Umarız Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce olur'' dedi.

2009'da ve 2010 başında iki önemli tarih bulunduğuna işaret eden Özdil Nami, 2009'un ikinci yarısında açıklanacak AB'nin Türkiye raporunun yanı sıra 2010'un başında da KKTC'nin genel seçimleri olduğunu söyledi.

Türkiye ile ilgili rapor hazırlanmadan, Kıbrıs'ta çözüm yönünde iyi bir ilerleme sağlanmasının herkesi rahatlatacağını kaydeden Nami, ''Önümüzde altın bir fırsat penceresi olduğunu düşünüyoruz. Onun sorumluluğunun farkındayız. Rum tarafının da bu bilinçle hareket edeceğini ümit ediyoruz'' diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon