"JİTEM diye bir oluşum yok"

Ergenekon davasının 26 . oturumunda savunmasını yapan emekli tuğgeneral Veli Küçük, tutuklu sanık Kerinçsiz'in, ''Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması talimatını verip vermediğine'' ilişkin sorusu üzerine ''Bunun kendisinin dünya felsefesine ters olduğunu, bu konuda herhangi bir talimat da vermediğini'' ifade etti. Küçük, tutuklu sanıklardan Sami Hoştan'ın JİTEM ile ilgili sorusuna cevaben de ''JİTEM diye bir kuruluş olmadığını'' söyledi.

Yayınlanma: 15.12.2008 - 08:14
Abone Ol google-news

Basının kendisi hakkında planlı bir karalama kampanyası başlattığını, bunun sonucunda 21 Ocak 2008'de saat 05.00'de evinin basıldığını söyleyen Küçük, "Veli Küçük korktu denilmemesi için hasta olduğumu söylemedim. Devletin komplo kurabileceğini hiçbir zaman düşünmemiştim" diye konuştu. Gözaltına alındığı sırada korumasından yardım istediği yönündeki iddiaları yalanlayan Küçük, "Ben kimseden yardım istemedim, kimsenin de yardımına ihtiyacım yok" dedi. İddianamenin Türk milletine karşı düzenlendiğini ifade eden Küçük, "Türk milletinin kabesi olan Ergenekon, terör örgütü ifadesiyle yan yana getirilmiştir bu günah benim değildir" diye konuştu.

İddianamenin rejim değişikliği isteyenler ve Atatürk Cumhuriyeti'ni değiştirmeyi amaçlayanlar tarafından hazırlandığını savunan Küçük, şöyle devam etti:

"Yıllardır üretilen yalan ve yanlışlarla dolu senaryolarda başrollerde oynatılan Veli Küçük olarak değil, aziz Türk milletine 40 yıldan fazla sadakatle hizmet etmiş, Cumhuriyet kanunlarına bağlılığı ve her türlü yasadışı faaliyetlerle yasal yollardan mücadele etmeyi şiar edinmiş Veli Küçük olarak, yüce heyetinizi ve tarihe not düşmekte olan herkesi saygı ile selamlıyorum."

 

Hem memnun hem üzgün

"Bu komik ve trajikomik davada"sanık olmaktan hem memnun hem de üzgün olduğunu dile getiren Küçük, bu dava sayesinde yıllardır üzerine sıçratılan çamurları temizleme fırsatının doğduğunu ifade etti. Türk milletinin bu dava nedeniyle, yargı dur demediği sürece, yıkıcı ve bölücü unsurların cüretlerini ne safhaya vardırabileceklerini gördüğünü kaydeden Küçük, "Memnunum, çünkü, asil Türk gençliği, memleketini ve milletini sevmekten başka bir suçu olmayan, tamamen masum insanların, nasıl suçlu ve adeta bir darbeci, katil, cani, kaçakçı, şantajcı ve terörist gibi kamuoyuna yansıtılmakta olduğunu kavrıyorlar" diye konuştu. Asılsız gerekçelerle sanık olmaktan son derece üzgün olduğunu da dile getiren Küçük, şöyle konuştu:
"Üzgünüm çünkü, bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda, başta TSK olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır. Yüreğinde vatan, bayrak ve millet sevgisi dışında hiçbir karanlık ve çürük inanç bulunmayan insanlar, gülünç yalanlarla bu kadar kolay suçlanmamalıydı. Karanlık zihniyetin kendisine muhalif olan kesimi sindirmek için devletin imkanlarını pervasızca kullanmasına izin verilmemeliydi. Böyle bir cüret karşısında devletin yasal dinamikleri harekete geçirilerek, Cumhuriyet'e ve temel değerlerine sahip çıkılmalıydı."

 

Sanal Veli Küçük yaratıldı

Her zaman hırsızlıkla, yolsuzlukla, namussuzlukla mücadele ettiğini, devletin verdiği tüm görevleri yasal zeminde yerine getirmek için her türlü fedakarlığı yaptığını anlatan Küçük, devletin imkanlarını hiçbir zaman şahsi çıkarları için kullanmadığını söyledi. Medyatik olmaktan sürekli uzak durduğunu ve sustuğunu söyleyen Küçük, "Ben sustukça, bunu fırsat bilenler, esasen faili yıkıcı şer güçleri olan olaylar benim üzerime yıkılmaya başladılar" dedi. İllegal ve sanal bir Veli Küçük'ün yaratıldığını söyleyen Küçük, yaratılan Veli Küçük üzerinden güç ve maddi çıkar elde etmek isteyenlerin olduğun belirtti. TSK'nın yıpratılması için oluşturulan Veli Küçük imajı nedeniyle bu davada sanık olduğunu belirten Küçük, "Şu anda karşınızda bulunan Veli Küçük gerçek Veli Küçük'tür. İddianamede belirtilen ise sanal Veli Küçük'tür. Sanal olarak yaratılmış bir örgüt ile huzurunuza getirildim. Türkiye'de terörle mücadele adına, yasaların verdiği yetki çerçevesinde savaşmak suç ise, TSK'nın her kahraman mensubu gibi, yıllarca bu uğurda savaştım ve bu suçun faillerinden biriyim. Vatanını sevmek, sevmeyenleri kınamak ve yasal zeminde mücadele etmek suç ise yine faillerin başında gelmekteyim" dedi.

 

Devlet terbiyesi gereği sustum

Hakkındaki iddiaların, asılsızlığı aşikar isnatlarla insanların suçlanıyor olmasının ağlanabilecek nitelikte olduğunu söyleyen Küçük, "Yılladır bir kısım medyanın desteği ile hakkımda ileri sürülen insaftan, izandan, vicdandan ve Allah korkusundan yoksun ithamlar karşısında, aile terbiyesi, askeri terbiye ve devlet terbiyesi gereği, yine 'devletin temel kurumlarının sinsi bir polemik içine çekilmemesi adına' sessiz kaldım" diye konuştu. Aklı selim her insanın rejimin koruyucu unsurlarının hedef alındığını görebileceğini kaydeden Küçük, bir kısım medya ve uluslar arası karalık çevrelerin de desteği ile bir "yam yam kazanı" oluşturulduğunu, sesi çıkan herkesin bu kazana atıldığını savundu. Kazanda kaynatılmak istenenin laik ve bağımsız Cumhuriyet rejimi olduğunu söyleyen Küçük, bu hesaplaşmanın Cumhuriyet tarihindeki irticai kalkışmaların, bölücü teröre karşı verilen mücadelenin intikamı olduğunu savundu. Türk milletinin tarihi ve milli değerleri ile Türk milletinin Cumhuriyeti savunma refleksinin buharlaştırılmak istendiğini ileri süren Küçük, "Bu değerler buharlaşmaya devam ettiği sürece Cumhuriyet rejimi de devlet de millet de tarihin akışı içinde acımasızca yok olacak ve tarih sahnesinden silinecektir" iddiasında bulundu.

 

"Emekli oldum ev bulamadım"

Kurmay subay olmamasına karşın generallik rütbesine yükseltildiğini, emekli olduktan sonra terör örgütlerinin hedefinde olması nedeniyle özel koruma kapsamına alındığını söyleyerek, bir süre korumalı lojmanda oturduğunu kaydetti. İddianamede belirtilenin aksine, süresi dolduğu için diğer personelle birlikte bu lojmandan çıktığını kaydeden Küçük, "Sonra kira evine çıktım. Veli Küçük olarak yaşamak çok zor. Arkasında dört koruma ile gezen birine Türkiye Cumhuriyeti'nde ev dahi vermekten korktular. Haklıydılar, ev vermediler. İmzaya gittiğimde ev sahibi vazgeçti. Pencereleri yerin altında, perdeleri bile açılmayan bir ev tuttum" diye konuştu.

 

Kaymakam Kemal Bey'i anmak suç oldu

Vecdi Çapan'ın mağazasında üç yıl çalıştıktan sonra 2004 yılında özel güvenlik şirketi kurduğunu söyleyen Küçük, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nın etkinliklerinde ve Kaymakam Kemal Bey ve doğu sorununa ilişkin konuşmalar yaptığını anlattı. Kürtlerin Türklerin kardeş olduğunu, PKK'nın ne olduğunu, Türkiye'de Kürt sorununun olmadığını, Doğu sorununun Kürt değil Ermeni sorunu olduğunu köy köy gezerek anlattığını belirten Küçük, "Bunlar bazılarının hoşuna gitmedi. Bütün bunlar biriken suçlarım oldu. Kaymakam Kemal beyi anlatmam birilerinin zülfüyarine dokundu" dedi. Dünya Azerbeycanlılar Kongresi üyesi olduğunu, Almanya ve İsveç'teki toplantılarına katıldığını anlatan Küçük, Almanya'da kongre başkanı seçildiğini, bu görevi Londra Üniversitesi Öğretim üyesi Rıza Sabri Tebrizi'ye devrettiğini söyledi. Bunun bile iddianamede şifre kabul edildiğini söyleyen Küçük, "Hayatım boyunca gayrıyasal hiçbir faaliyetim olmadı" dedi. Avcılar Atıcılar Kulübü dışında hiçbir derneğin üyesi olmadığını söyleyen Küçük, Kıbrıs, orduya destek mitinglerine katıldığını söyledi.

 

Benim bölgemde faili meçhul olmaz

Güvenlik şirketinde Erol Çakır ile otururken bir kadın gazetecinin kendisine istihbaratçılık yapıp yapmadığını sorduğunu söyleyen Küçük, "Ben de 'devlet yap dedi yaptım' dedim. Başka bir şey demedim. Ertesi gün manşet oldu" dedi. Kocaeli bölgesinde faili meçhul cinayetlerin olduğunun sürekli gündeme getirildiğini söyleyen Küçük,"Benim bölgemde faili meçhul olmaz. Her şeyi çıkarırım ortaya. Faili meçhul bir yana benim bölgemde PKK bile faaliyet gösterememiştir" diye konuştu. Ajandasında turşu nasıl yapılır diye aldığı notların bile bomba tarifi olarak lanse edildiğini söyleyen Küçük, şöyle devam etti:

"Bir yazarımız diyor ki: 'Ziverbey'de sorgulanırken, gözümü açtılar. Bir de baktım karşımda Veli Küçük.' Ben o tarihde Şırnak'ta görevdeyim. Ne yol ne elektrik ne telefon var. Ama ben Ziverbey'de sorgu yapıyor muşum. İlhan Selçuk benim suç ortağım şimdi. O da oradaydı. Onu da ben mi sorguladım? Basın dediğin işte bu. Sayın başkanım öyle bi'zar olmuş durumdayım ki..."

 

Sakık'ın kitabına bakın

PKK ile mücadelesinin örgüt üyesi Şemdin Sakık'ın "Şemdin Sakık'tan Mektuplar" adlı kitabında bile anlatıldığını söyleyen Küçük, Ağrı'da Tendürek bölgesinde görev yaptığı dönemde, Fikri Karadağ'ın kendisine destek amaçlı Elazığ Jandarma Alay Komutanlığı'ndan takviye kuvvet olarak geldiğini söyledi. "O da şu anda cezasını çekiyor" diyen Küçük, iddianamede yer alan hakkındaki iddiaların tümünün gerçek dışı olduğunu, savcıları ispata davet ettiğini söyledi. Küçük, "İddialar iddianameye saçmalık olsun diye mi konmuş anlaymadım ama 11 aydır tutukluyum. Yurtdışında örgüt toplantısı iddiası tamamen gerçek dışı " dedi.

 

JİTEM diye birim yok

Jandarma Genel Komutanlığı'nın JİTEM diye bir oluşumunun hiçbir zaman olmadığını belirten Küçük, "Ben Jandarma Genel Komutanlığı'na bağlı İstihbarat Gruplar Komutanı olarak görev yaptım. JİTEM ifadesinin iddianamede kullanması maksatlıdır. TSK''ı yıpratmak isteyen art niyetli kişilere fırsat vermiştir. JİTEM yalan haberleri TSK'ya yapılan bir saldırıdır" dedi. Küçük, İstihbarat Grup Komutanlığı'nın hiçbir gayrıyasal işleminin olmadığını söyledi.

 

Susurlukçular arkadaşımdı

Susurluk kazası meydana geldiğinde Sami Hoştan'ın kendisini aradığını söyleyen Küçük, "Sedat Bucak ve Hüseyin Kocadağ olması nedeniyle bana telefon etmiş. İkisi de yakın arkadaşımdı. Bucak aşireti devletten hiçbir beklentisi olmadan PKK ile mücadele etti. Kocadağ'ın Güneydoğu dağlarında ayağını basmadığı yer yok. Yakın dostlarım olmaları nedeniyle bana telefon edildi" diye konuştu. Kendisinin de Balıkesir Emniyet Müdürü'nü aradığını belirten Küçük, şöyle konuştu:

"Kocaadağ'ın, Mehmet Özbay'ın öldüğünü, Bucak'ın yaralandığını söyledi. Ben de ona Özbay'ın Abdullah Çatlı olabileceğini hatırlattım. TBMM'ye bir dilekçe verilip Özbay'ın Çatlı olup olmadığı sorulmuştu. Bu da basında yer almıştı. Cenazeyi kaçırmak amacıyla adam gönderdiğim yönünde basında haberler çıktı. İddia makamı da basının etkisinde kalmış. Böyle bir olayda cenaze verilmeyeceğini en iyi bilen kişiyim."

Bu haberler üzerine üç generalden oluşa heyetin soruşturmasından geçtiğini ve iddiaların asılsız olduğunun anlaşıldığını belirten Küçük, "Susurluk'ta bana dokunulmadığı iddiaları önyargılı verilen bir karar. Meclis Araştırma Komisyonu'na gitmediğim söyleniyor. Ben hiç çağrılmadım. Fikri Sağlar da geçen günlerde bunu belirtti. Çağrılmayan yere simitçi ya da leblebici gider. Ben nasıl giderim" dedi.

 

Güney bana istihbari bilgi getirdi

Küçük, Tuncay Güney'in 2001'de yönlendirme ile sorgulandığını, mülakatının önceden hazırlanan senaryonun sahneye konulması olduğunu söyleyerek, "Tuncay Güney yaşça benden büyük bir albay ile bana geldi. Akşam gazetesinde çalıştığını söyledi. Giresun'da çalıştığım dönemde de zaman zaman yanıma geldi. Bana istihbari bilgiler getiriyordu. Doğrulukları tartışılır bilgilerdi. Benimle ilişkisini sürdürmek için bilgi getiriyordu" diye konuştu. Güney'in mülakat kaseti incelendiğinde yönlendirildiğinin anlaşılacağını kaydeden Küçük, "Güney evim arabam olmadığını biliyordu. Bana bir gün rahmetli USİAD Başkanı Kemal beyle Honda marka jeep getirdi. Kızdım. O olaydan sonra yanıma gelemedi. Ben o jeepi alsaydım, operasyon daha önce başlayabilirmiş" dedi. Küçük, 2002 yılında suç unsuru bulunmayan belgelerden yargılandığını, bu belgeleri yazdığını söyleyen Tuncay Güney'in isminin neden iddianamede olmadığını sordu. İddia makamının birisine verdiği sözleri yerine getirmek zorunda kaldığını savunan Küçük, "Davanın eş savcısı da geleceğini bu davaya bağlamıştır. Bu saçmalıklar bende bulunduğunda savcı Zekeriya Öz çakı bulmuş çocuk gibi sevinmiştir" dedi.

 

Sanıklardan 14'ünü tanıyorum

Davadaki 86 sanığın sadece 14'ünü tanıdığını, Sami Hoştan'ı Edirne Alay Komutanı iken işadamı arkadaşının tanıştırdığını söyleyen Küçük, "Yurt dışında iş yaptığı için oradaki terör örgütleri hakkında istihbari bilgi alabileceğimi düşündüm. Ailesi ve çocukları ile bu soruşturmadan sonra tanıştım. Şimdi ailecek görüşüyoruz pişman değilim. Ali Yasak 7-8 yıl önce evimin önündeki bir lokantada tanıştım. Sedat Peker'in babası arkadaşım. Küçüklüğünü bilirim" dedi. Mehmet Zekeriya Öztürk ile bir konferansta, Güler Kömürcü ile de Amerika'da bir toplantıda tanıştığını anlatan Küçük, şöyle devam etti:

"Sevgi Erenerol ile 2005'de, Kemal Kerinçsiz ile de 2006'da Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i anma töreninde tanıştık. Sedat Peker'in babası arkadaşımdır. Kendisi bayramlarda arardı. Son 5 yıldır telefon da dahil olmak üzere hiç görüşmedik. Vedat Yenerer gazeteci arkadaşımdır. Doğu Perinçek ile 2001'de İstanbul'da düzenlenen Kıbrıs Mitinginde tanıştık. Muzaffer Tekin ile 2006'da Galatasaray Lisesi önündeki Orduya Destek eyleminde tanıştık. Basında sık sık çıkan fotoğraf da o toplantıda çekildi. Toplam konuşmamız 5 dakikayı geçmez. Birbirimizde telefon numaramız yoktur. Mehmet Fikri Karadağ 1993'de Ağrı İl Jandarma Alay Komutanı olduğumda Elazığ'da görev yapıyordu. Yaptığımız operasyonlara destek vermek için geliyordu. O zaman tanıştık."

Doğu Perinçek'ten çalışmalarını istediğini belirten Küçük, "Diğer kurumlara gönderdiği gibi bana da gönderdi. Arz ederim, saygılarımla gibi ifade var mıydı hatırlamıyorum" dedi. Bu sırada söze karışan Perinçek, "Yok öyle bir şey. Savcının uydurması. Sorgumda açıklayacağım" dedi.

 

İstihbari bilgileri savcı yayınladı

Evinde yapılan aramalarda 40'a yakın klasöre el konulduğunu, meslek hayatı boyunca tutuğu ajandaların fotokopilerle çoğaltılarak dağıtıldığını, yayınlandığını ifade eden Küçük, "Genelkurmay tarafından askeri belge olmadığı ancak istihbari belge olduğu belirtilen, üçüncü şahısları ilgilendiren ve yayınlanması mevcut yasalarla suç teşkil edeceği bildirilen belgeler, savcılar tarafından yayınlandı. Eklerdeki bu belgelerin çıkarılmasını talep ediyorum" diye konuştu.

 

Ergenekon dökümanına hiç bakmadım

Tuncay Güney'in 2000'de "Biz hazırladık" diyerek kendisine getirdiği Ergenekon dokumanının kütüphanesinin hiç kullanılmayan rafında bulunduğunu anlatan Küçük, "Ben bu belgenin varlığını dahi unutmuştum. Çalışma stilim olarak her okuduğum kitaba ve belgeye not düşer altını çizerim. Bu belgenin okunduğuna dair üzerinde herhangi bir işaret yoktur" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir açıklamasında "Biz iktidara gelmeden önce bunun hazırlığını yapıyorduk" dediğini söyleyen Küçük, "5 Kasım'da Beyaz Saray'da yapılan toplantının ardından düğmeye basıldığını anlıyoruz" iddiasında bulundu.

 

Danıştay saldırısı

Danıştay saldırısının faili Alparslan Aslan'ın yakalanmasından sonra Muzaffer Tekin'in kendisiyle çekilen fotoğrafının yayına konduğunu söyleyen Küçük, "Böyle bir olay olacağı önceden biliniyor muydu? Bu fotoğraf sürpriz için bekletiliyordu? Alparslan Aslan, Muzaffer Tekin''n adını vermediyse kim verdi?" diye konuştu. Muzaffer Tekin'in intihar olayı üzerine Saygı Öztürk'ün kendisini aradığını anlatan Küçük, şöyle devam etti:

"Tekin'i birisinin öldürmek istediğini düşündüm. Ölseydi olay Muzaffer Tekin ile Veli Küçük üzerinde kalacaktı. Sonra, Tekin'in gururundan ve böyle bir suçlamayı kendisine yakıştıramadığı için intihara teşebbüs ettiğini öğrendim. Bence yanlıştı."

Tekin hakkında takipsizlik kararı verildikten sonra, Dünya Azerbaycanlılar Kongresi'nde çekilen toplu fotoğraftaki kişilerden birinin Alparslan Arslan olduğu iddiasının ortaya atıldığını kaydetti. Bu fotoğrafatki kişinin kongre üyesi bir Azeri olan Mehmet Ahmedov olduğunun anlaşıldığını ifade eden Küçük, "İddianameye bu fotoğrafı koyamadılar ama beni koymak zorunda kaldılar. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği karar yeterli görülmedi, iddianamede bu saldırılar Veli Küçük'ün işi denildi. İddia makamı mecbur kalmış olabilir. Olmayan örgütün suçu olmaz, sanal örgütün suçu da sanal olur" dedi.

 

İsmimi kullandılar

Alparslan Arslan'ı ve Danıştay olayındaki diğer sanıkları tanımadığını belirten Küçük, "Suçlamaları şiddetle reddediyorum. İsmimi TSK'yı yıpratmak için de rant sağlamak için de kullandılar" dedi.

Tuncay Güney'in de adını kullanarak dolandırıcılık yaptığını söyleyen Küçük, adını kullanılan birçok olayla ilgili yasal işlem başlatmasına karşın bunlara iddianamede yer verilmediğini söyledi.

İddia makamının aleyhine delil toplamak için kampanya başlattığını dile getiren Küçük, şöyle konuştu:

"Savcı Ziraat Bankası'na yazı yazarak, 35 yıllık meslek hayatımın bedeli olan emeklilik maaşıma tedbir koydu. Türk adaletine darbe indirildi. Meslek hayatım boyunca, yargı ile uyum içinde çalıştım. Halen yargıda birçok yakın dostum vardır. Yanlış anlaşılmasın. Halen Türk adaletine güvenim tamdır."

 

Gizli tanıklığa gezi teklifi

Küçük hakkındaki tanık ve gizlik tanıkların cezaevinde tutuklu bulunan ve tanık korumadan faydalanmak isteyen kişiler olduğunu belirterek, savcıların aleyhine tanıklık yapmaları için bu davanın sanıkları Vatan Bölükbaşı, Erol Ölmez, Sedat Peker ile Alaattin Çakıcı'ya teklif götürdüğünü ileri sürdü. Emekli Albay Erdal Sarızeybek'in bizzat savcı tarafından telefonla aranarak İstanbul'a çağrıldığını kaydeden Küçük, bazı kişilere de aleyhine ifade verilmesi karşılığında Avrupa gezisinin teklifinin sunulduğunu iddia etti.
 

Şu Veli'yi getirin!

Sami Hoştan'ın savcılık sorgusu tamamlandığı sırada, Savcı Zekeriya Öz'ün "Şu Veli'yi getirin" diye bağırdığını öne süren Veli Küçük, "Yargı şehidin katiline Osmanım diye hitap eden savcı 35 yıl Türk ordusuna hizmet eden, Türk ordusunun generaline, şu Veli'yi getirin diye bağırarak egosunu tatmin etmiştir. Başta Sami Hoştan olmak üzere sözleri söylediğine dair tanıklarım vardır" diye konuştu.
 

Gizli tanık Hüseyin Tatlıdil

Veli Küçük, kendisinin DHKPC ile irtibatı olduğu iddialarının doğru olmadığını söyleyerek şöyle konuştu:

"Bunu söyleyen gizli tanık Dilovası, Hüseyin Tatlıgil'dir. Giresun'da görevyaparken bu örgütü Karadeniz bölgesine sokmadım. Bunun için söylemiş olabilir. PKK Karadeniz'e girmek istiyordu. DHKPC'yi de taşeron olarak kullanmaya çalışıyordu. Bunun için faaliyet yürütüyorlardı. Ama aldığımı tedbirler sonucu giremedi."

Küçük, Osman Yıldırım ve Tuncay Güney'in açıklamalarını kabul etmediğini söyleyerek, gizli tanık ifadelerinin geçersiz sayılmalarını istedi.
 

Paşaları DHKP/C öldürdü

Veli Küçük, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Bazı terör örgütü mensuplarını cezaevinden firar ettirdiğim ve bazı eski emekli askerleri öldürttüğüm iddiaları ileri sürülüyor. Kim bu cezaevinden firar ettirdiğim örgütü üyeleri? Açıklansın. Hangi emekli askerleri öldürtmüşüm?
Hulusi Sayın, Temel Cingöz, Bahtiyar Aydın'dan bahsediliyorsa onlar
'bu bayrak inmeyecek' dediği için DHKPC militanlarınca öldürüldüler. Ama hiç kimse hepimiz Hulusiyiz hepimiz Bahtiyar'ız diye yürümedi."

 

İkinci Şemdinli yaratılıyor

İddianameyle ikinci Şemdinli'nin yaratılmak istendiğini savunarak, hakkındaki iddiaların tümünü reddettiğini söyledi. Savcıları ispata davet ettiğini, aksi takdirde yasal işlem başlatacağını söyleyen Küçük, "Bu saçmalıkları görünce bu iddianameyi okuldan yeni mezun F Tipi polis yazdı fikrine kapılıyorum. Cumhuriyet savcısı bu saçmalıkları yazmış olamaz. Keşke savcılar okumadan imzalamasalardı. Okuyarak imzaladılarsa hukuki bir skandala imza atmış oldular" dedi. Küçük, bu davanın nedeninin TSK içerisinde F tipi oluşumun sağlanamaması olabileceğini savundu.

Veli Küçük, Ergenekon davasında müdahil olan Cumhuriyet Gazetesi avukatlarından Bülent Utku'nun Cumhuriyet Gazetesi'nin satın alınmasına ilişkin sorusuna cevap vermeyeceğini söyledi.

Öğleden sonra da savunmasına devam eden Veli Küçük, olmayan bir örgüte suç ve suçla yaratmak için savcıların özel bir çaba sarf ettiğini anlattı. Ödül, tahliye gibi vaatlerin yapıldığını anlatan Küçük “86 sanığın ellisine bu teklifler yapılmıştır” dedi. Devletin vatandaşına komplo kuramayacağını söyleyen Küçük “Bu kin Veli Küçük nezdinde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşıdır. Bu kinin nedenini anlamakta zorluk çekiyorum” diye konuştu.

Gözaltına alınan zanlıların hepsine kendisinin sorulduğunu ve tanımıyorum diyenlere “tanırsın tanırsın” diye yönlendirme yapıldığını anlatan Küçük “Günah keçisi yapılmak isteniyorum” dedi.

İddiama makamının kendisini suçlamak için elinde gizli tanıklardan başka hiçbir delili olmadığını anlatan Küçük, Osman Yıldırım'ın 5 kez ifadesinin alındığına ve hiçbirinin birbirine tutmadığına dikkat çekti. İddianamede medyayı kontrol altına almaya çalıştığının iddia edildiğini anımsatan Küçük, gazeteci Vedat Yenerer ve Güler Kömürcü ile dost olduğunu, yazıların dikkatle takip etmesinin örgütsel bir faaliyet olmadığını söyledi.
 

Küçük, Karadeniz insanının kurtuluş savaşındaki mücadalesini çok iyi bilen birisi olarak araştrımalar yaptığını,  Giresun Üniversitesi rektörü Osman Metin Öztürk'ün de bu nedenle kendisini “Osman Ağa” sempozyumuna çağırdığını anlattı. Bu uğurda bacağını kaybeten Osman Ağa'nın heykelini yaptığını anlatan Küçük, İpsiz Recep diye bilinen kahramanın torununun da sanıklar arasında yer aldığını söyledi. Küçük Rektör Öztürk'in kendisine komutanım demesinin “hiyerarşiden değil askeri terbiyeden” olduğunu belirtti.
 

Türk-Kürt

Kürdün ve Türkün aynı ırk olduğunu yazan Kinyas Kartal ve annesi babası Kürt olan Ziya Gökalp'in eserlerinden alıntılar yapan Küçük “Benim 17 bin kilometre kare toprağım işgal altında. Azerbaycan'ımda 1 milyon kişi sürgün durumda. 'Buradan Ermeniler çıkacak' dedim için buradayım” diye konuştu.
 


CIA tetiği

İddianamede 52 başlık altında sıralanan iddiaları yazanan cumhuriyet savcısı olamayacağını, polis okulundan yeni mezun birinin yazdığını anlatan Küçük, “Çünkü bunlar polis okulunda verilen ders notları. Kopyala-yapıştır yapılmış. Ama suç ve suçlu bulmaktan öte korku imparatorluğu amacına yönelmektir. Suçlu imajı yaratılmıştır. Bu CIA'nin karalama yöntemini çok iyi bilmekteyim. Bu yapılanlar CIA'nın tetiğidir” diye konuştu.

İddianamede 1874 kez kendi adının geçtiğini vu durumda suçlu olup olmamasının hiçbir önemi olmadığını vurgulayan Küçük, örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sızmaya çalıştığı iddiasının reddetti. “35 sene TSK'ya hizmet verdim” diyen Küçük, savcıdan iddialarına ilişkin somut kanıt istedi.

Küçük kendisine emniyette “askeri isyana teşvik ve azmettirmeye” ilişkin sorular sorulduğunda “Eğer böyle bir şey olsaydı kendisinin mutlaka duyabileceğini” söylediğini anlatan Küçük, “Buradaki sanıklar değil üst kademedeki subaylarla değil bir yakın ilişki, ziyaret daha edemecek konumda olduklarını” söyledi. Küçük tahliye olsalar ceazevi önünden kamyon geçmesini bekleyecek kadar maddi güçlük içinde olan sanıklar bulunduğunu anlattı.

İddianamade kendi üzerinden TSK'nın hedef alındığını ve bu nedenle çok üzgün olduğunu anlatan Veli Küçük, “F tipi örgütlenmeyi bu vesile ile tanıdım" dedi. Daha sonra söz alan Veli Küçük'ün avukatı Taciser Ilıcalı savunmasını çapraz sorgudan sonra yapacağını söyledi.
 

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorusuna Devrimci Sol örgütünden sonra en çok dokumanın bulunduğu bir örgüt olduğunu ve bu dokumünların çoğunun da kendisinde çıktığı ve açıklamalarını yeterli bulmadıkları sözleri üzerine sorusu üzerine Küçük, “Savunmamda yeterli açıklamayı yaptım” dedi.

Savcı Pekgüzel'in “Şener Eruygur'u tanıyıp tanımadığı” sorusunu “tanımıyorum” diye yanıtlayan Küçük, “Eski Jandarma Genel Komutanım. Fenerbahçe Orduevi'nde bir yemek düzenlenecekti. Ama galiba gerçekleşmedi.” diye konuştu.

Daha sonra savcı Nihat Taşkın, Küçük'ün savunması sırasındaki Sami Hoştan ve Sedar Peker'i çıkar amaçlı suç örgütü lideri kabul etmiyorum” sözlerini neye dayanarak söylediğini sordu. Küçük kısaca “Ben kabul Etmiyorum” diye yanıtladı.

Cevap vermiyorum

Davaya müdahil olan Cumhuriyet gazetesi avukatlarından Bülent Utku ise Küçük'e Enka tesislerinde Cumhuriyet Gazetesi'nin satın alınması için düzenlenen yemekli toplantıyı anımsatarak bu toplantıya neden katıldığını sordu. Küçük'ün “cevap vermiyorum” demesi üzerine Avukat Utku'nun Cumhuriyet ile ilgili olarak bir başka yemek düzenlendiğini anımsatması üzerine “Savunmamda gerekli bilgiyi verdim. Yeterlidir, Cevap vermiyorum” dedi.

 

Cem Ersever sorusuna tepki

Müdahil Şebnem Korur Fincancı'nın avukatı  Özkan Yücel'ın Veli Küçük'e sorular yönelmesi salonda gerilime neden oldu. Özkan Yücel'in “görüşmelerinizi kasete mi alıyorsunuz” sorusuna Küçük “Cevap vermiyorum” şeklinde karşılık verdi.

Özkan Yücel, Küçük'ün ajandalarından birinde Ankara'da faili meşhur cinayete kurban giden ve Güneydoğu'da JİTEM elemanı olarak çalıştığı iddia edilen Cem Ersever'in adının yazılı olduğuna dikkat çekti. Bunun üzerine Küçük'ün avukatı Tayfun Ilıca “Ajandada devlet sırları olduğunu ve meslektaşının buradan alıntılar yaparak suç işlediğini” savundu.

Salonda bağrışların yükselmesi üzerine başkan Şengün “Katılmasanız da birbirinize saygı göstermesini öğreneceksiniz” dedi. Başkan Şengün, sorunun reddedildiğini belirterek başka soruya geçilmesini istedi. Yücel'in başka ajandalardan soru sormasına gelen itirazları da başkan Şengün kabul etti.

Yücel'in “Tamam başka ajandaya geçtim. 50 tane ajanda var” sözlerini dinlemeyen Şengün, başka soruya geçilmesini istedi.  Özkan Yücel'in neden bu soruları sorduğuna ilişkin açıklamalarını reddeden Başkan Şengün, Susurluk konusundaki soruyu da savunmada yeterince açıklandığı için reddetti. Özkan Yücel'in iddiaları iddianameden okuduğunu söylemesine karşın başkan Şengün her soruya gelen itiraz üzerine avukat Yücel'in başka soruya geçmesini istedi. Bunun üzerine avukat Yücel “Ben sorumu sorayım siz kabul etmeyin. Salondan çıkıp gideyim” diye konuşurken Başkan Şengün, “olayı germeyin” dedi. Başkan Şengün müdahil avukatı Yücel'den “davadaki konumunu dikkate alarak soru sormasını istedi.”

Müdahil Fincancı'nın avukatlarından  Ali Koç ise "Ajanda ile ilgili soru sorulmasına izin vermediniz. Eğer ajandada ki bilgiler aleni yargılamada okunmayacak kadar gizli ise dava dosyasında çıkarılmasını talep ediyorum" diye konuştu.

Kemal Kerinçsiz'in Veli Küçük'e sorular sorduğu sırada müdahil avukat Özkan Yücel itiraz ederek yönlendirme olduğunu ifade etti. Küçük, Kerinçsiz'in sorusu üzerine Hrant Dink Şişli Adliyesi'nde Türklüğe hakaretten yargılandığı sırada oradan geçtiğini merak ederek adliyeye girdiğini anlattı. Üzerinde silah olduğu  halde polislerin kendisini aramamalarına şaşırdığını anlatan Küçük orada beş dakika kaldığını söyledi. Küçük, Kerinçsiz'in Cumhuriyet gazetesine atılan bombalara ilişkin sorusunu "Benim hayat felsefeme ters" diye yanıtladı. 

 

Tutuklu sanık Ergün Poyraz, savcıların sahte delil yarattıklarını ileri sürerek, “Cezaevindeyken beni yemekte gösteren bir delil sahte değilse, yemek için dışarı çıkarılmam gerekir. Cezaevi idaresine jandarma eşliğinde çıkarılıp, çıkarılmadığım ya da firar edip etmediğim sorulsun” dedi. Hikmet Çiçek de emniyette yer alan Fethullahçı ekip ve savcılar hakkında sahte delil düzenlemekten suç duyurusunda bulunduğunu belirtti.


Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz, oturuma ara verildiğinde LCD ekranlarının kapatılmasına karşın savcıların odalarından salonu izlediklerini ileri sürdü. Kerinçsiz, savcıların bu şekilde süren dosyaya delil toplamaya çalıştıklarını savundu. Mahkeme heyeti, ara kararı açıklarken, kayıtların yalnızca görevlilerin girebildiği bir odada tutulduğunu ve Cumhuriyet Savcılarının duruşma dışında bu kayıtları izleme olanaklarının olmadığı Kerinçsiz'e bildirildi.


Ajan tartışması devam etti

Ergenekon davasının 5 Aralık günkü oturumunda Doğu Perinçek ile emekli yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk arasındaki gerçekleşen 'ajan' tartışması dün de devam etti. Mehmet Eymür ile ne zaman tanıştığı konusunda çelişkiyi gidermek istediğini söyleyen Öztürk “Önceki duruşmada ilk görüşme tarihini hatırlamadım. Mehmet Eymür ile 2007 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Princess Otel’de görüştüm. Bu görüşmede eşim Güler Kömürcü Öztürk de yanımızda idi “ dedi.

MİT, MOSSAD ve CİA  ajanı olduğu yönündeki iddiaların MİT ve Genelkurmay’dan sorulmasını talep eden Öztürk, Aydınlık dergisinin son sayısını mahkemeye sundu. Aydınlık ve Ulusal Kanal’da kendisi ile ilgili ajan olduğu yönünde haberler çıktığını belirten Öztürk, bu yayın organların uyarılmasını istedi. 

Tuncay Güney’in 2001 yılında  ABD’ye  havalimanından  Adnan Akfırat tarafından uğurlandığını, ABD’de Aydınlık Dergisi temsilcisi Tuğrul Keskingören tarafından karşılandığını ileri süren Öztürk, bu iddianın da araştırılmasını talep etti. Öztürk, Tuğrul Keskingören’in Tuncay Güney gibi MİT görevlisi olup olmadığının öğrenilmesini de istedi. Öztürk, Türk ordusuna onurla hizmet ettiğini sırada Doğu Perinçek'in dağda Abdullah Öcalan ile görüştüğünü ifade ederek, Doğu Perinçek'in Öcalan ile çekilen fotoğraflarını mahkemeye sundu. 

Doğu Perinçek de Öcalan ile görüşme yaptığını, bu konuyla ilgili kitap da yazdığını ifade ederek, açılan üç ayrı davadan da beraat ettiğini söyledi. Öcalan'a silahı bırak ABD ve İsrail'le işbirliği yapma dediğini söyleyen Perinçek, bu görüşmeyi de kendi insiyatifiyle yaptığını, asla hiçbir kurumdan emir almayacağını belirtti.



Trabzon’daki bombalar

Tutuklu sanık emekli astsubay Oktay Yıldırım, Ümraniye’de ele geçirilen el bombalarından 8 adedinin tahrip edilmesi sonrasında iade edilmediğinin tututanaklardan anlaşıldığını söyledi.
Yıldırım, “Trabzon’da 7 adet el bombası bulundu. Bu iade edilmeyen el bombaları üzerindeki numaralar ile Trabzon’da ele geçirilen el bombaları üzerindeki bombaların benzer olup olmadığının araştırılmasını istiyorum “ dedi.
Tekin tahliye istedi

Muzaffer Tekin'in avukatı Engin Çelikkadıgil, “Müvekkilim esir mi tutuklu mu bilmiyorum. Mahkemeden adil bir karar istiyorum. Hakkımızdaki iddiaların tümünü çürüttük” dedi. Mahkeme başkanı ise “Burası savaş mahkemesi değil, bu sözlerinizi asla kabul etmeyiz” karşılığını verdi. Müdahil avukatı Ali Koç'un sanıkların askeri malzemeleri hatıra olarak aldıklarını söylediklerini anımsatarak, bu durumun yasal olup olmadığını sordu. Bu açıklamaya karşılık Muzaffer Tekin, “Derdimizi birkaç tane avukata anlatamıyoruz. Gerçekten askerlik yapmış olsalar ne demek istediğimizi anlarlardı. Örgüt iki tane süs bombasına mı kaldı?” diye konuştu. 

 

MİT'e ajanlık sorusu

Davayı bugüne erteleyen mahkeme, Mehmet Zekeriya Öztürk'ün MİT'te görevli olup olmadığını, Doğu Perinçek ile ilgili kuruma bant kaydı verip vermediğini MİT'e sormaya karar verdi. Susurluk konusundaki TBMM Araştırma Komisyonu'nun raporunun istenmesine de hükmedilen oturumda, tahliye edilen sanık Gazi Güder'in hakkındaki deliller tartışılana dek duruşmalardan vareste tutulması talebi kabul edildi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler