İsrail'e yüklendi: Filistin tanınmalı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, New York'ta BM Genel Kurulu'na hitap etti. Konuşmasına Somali'deki durum ile başlayan Erdoğan İsrail'e yüklendi, Filistin'in tanınmasını istedi.

Yayınlanma: 22.09.2011 - 18:45
Abone Ol google-news

Başbakan Erdoğan, New York'ta toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuştu. Somali konusunda BM'ye yüklenerek başlayan Erdoğan konuşmasının büyük bölümünde İsrail'e yüklendi. "Filistin tanınmalı" diyen Erdoğan, Mavi Marmara ile ilgili özür ve tazminat ısrarını sürdürdü.

Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan kısımlar şöyle:

Somali'deki durum

- Açık söylemek zorundaydım ki; Birleşmiş Milletler, bugün insanlığın umutlarını, insanlığın geleceğini tehdit eden korkulara galip kılacak bir liderlik sergileyemiyor. BM, ne yazı ki belli ülkelerin çıkarları ve vesayeti istikametinde değil, bütün insanlığın hukukunu korumayı esas almak üzere yeniden yapılanmak ve vizyonunu yenilemek zorundadır.

- Açık söylüyorum: Somali'nin feryadını duymayan dünyada kimse barıştan, adaletten, medeniyetten söz edemez.

- Somali'de gördüğüm yoksulluğu ve acıyı tarif etmem imkansızdır. Duyarak konuşmuyorum, bizzat yerinde bakan arkadaşlarımla ve ailemle görmek suretiyle Bir lokma ekmek ve bir damla su ihtiyacı karşılanmadığı için on binlerce çocuğun öldüğü 'Somali faciası' bir kaç kelimeyle veyahut da bir kaç cümleyle geçiştirilecek bir konu değildir ve uluslararası toplum için yüz karasıdır. 20 yıldır yaşanan iç savaş, Somali'nin bütün hayat kaynaklarını kurutmuş durumda. Somali halkı, dünyanın gözü önünde adım adım ölüme sürükleniyor. Bugün uluslararası toplum, orada yaşanan acıyı adeta bir film gibi kayıtsızca seyrediyor. İnsanlığımızın test edildiği bu fotoğrafla acilen yüzleşmeliyiz.

 

İsrail ve Filistin konusu

- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bu konuda bugüne kadar aldığı bağlayıcı nitelikteki 89 karara İsrail uymamıştır. Ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun aldığı fakat İsrail'in hiçe saydığı yüzlerce karar vardır. Daha da acısı, Birleşmiş Milletler, Filistin halkının yaşadığı insanlık dramının sona ermesini sağlayacak hiçbir adımı atamayacak kadar aciz kalmaktadır.

- Buradan bir kez daha İsrail'e seslenmek istiyorum: Barışın yerine ikame edilecek hiçbir şey yoktur. Bugün karşılaştığınız mesele, sadece basit bir 'güvenlik için barış' denklemi değildir. Ortadoğu'da yeşermeye başlayan yeni siyasal ve beşeri coğrafyayı doğru okuyarak, sürekli bir çatışma ve ihtilaf halini sürdürmenin artık mümkün olamayacağını görmeniz gerekmektedir.

- Filistin, BM'de tam üye olarak yer almalıdır. Türkiye, Filistin'in BM üyeliğini destekliyor. Bir sandık domatesi Filistin'e sokmak isterseniz, İsrail'in iznine tabisiniz. Ben, bunu insani olarak görmüyorum.

- Sorun, İsrail hükümetinin tutumundan kaynaklanmaktadır. Bu ülkeyi yönetenler, barış için gerekli adımı atmak yerine her geçen gün barışın önüne bir engel çıkartmaktadır. İşgal altındaki Filistin topraklarıdır, İsrail toprakları değil. Orantısız güç kullanan İsrail'dir ama yaptırım uygulanmayan yine İsrail'dir.

- 'Uluslararası toplum olarak, Birleşmiş Milletlerin kuruluş gayesi olan uluslararası barış ve güvenliğin tesisi idealine inanıyorsak, İsrail'i, bu ülkeyi yönetenlere rağmen barış için zorlamak, bu ülkeye hukukun üstünde olmadığını açık bir şekilde göstermek gerekmektedir. Bu doğrultuda atılması gereken en önemli adımlardan birisi, Filistin halkının devlet olarak tanınma yönündeki haklı talebinin karşılanması ve Filistin devletinin temsilcilerinin de bu yüce kurulda BM üyesi olarak hak ettiği yeri almasıdır. Türkiye'nin Filistin devletinin tanınmasına desteği koşulsuzdur. Türkiye, Ortadoğu coğrafyasında barışın hakim kılınması için her türlü çabayı sarf etmeye hazırdır. Bu bağlamda Arap-İsrail ihtilafının çözüme kavuşturulması, Filistin devletinin tanınması, Filistinliler arası iç uzlaşmanın sağlanması, Gazze halkının maruz kaldığı gayri hukuki ablukanın kaldırılması için bundan böyle de aktif tutum izlemeye devam edecektir. Bu tutumumuz, bölgesel barış ve istikrar ile uluslararası hak ve hukuka yönelik bakışımızın ve bu bağlamdaki sorumluluk hissimizin doğal bir sonucudur.

- Türkiye, bugüne değin hiçbir devlete karşı hasmane ve çatışmacı politikalar izlememiş, dostluk ve işbirliğini esas alan bir dış politika anlayışıyla hareket etmiştir. İsrail de bundan ari değildir. Ancak İsrail, kendisine karşı tarih boyunca dostça yaklaşan bir ülkeye ve bu ülkenin halkına karşı vahim bir yanlış yapmış, dahası bu yanlışını görmemekte ısrar etmiştir. İsrail'den taleplerimiz ortadadır: Özür dileyecektir, şehitlerimizin ailelerine tazminat ödeyecektir ve Gazze'den ablukayı kaldıracaktır. İsrail, yanlışını düzeltip bu taleplerimizi karşılayacak adımları atmadıkça bu tavrımız değişmeyecektir. İsral halkı ile sorunumuz yoktur. Sorun, şimdiki İsrail hükümetinin saldırgan politikalarından kaynaklanmaktadır

- İsrail'in Mavi Marmara  ile ilgili özür dilemesi, ölenlerin ailesine tazminat ödemesi gerekiyor.

 

Arap Baharı

- Suriye'deki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Suriye yönetimi ikazlarımızı duymamakta ısrar etmiştir.

- Mısır, Tunus ve Libya ile işbirliğimiz devam ediyor. Libya, Libyalılarındır. Mal varlıklarının serbest bırakılması gerekiyor.

 

Kıbrıs

- Hedef, müzakerelerin bu yıl sonuna kadar sonuçlandırılması ve çözüm planının gelecek sene başında referandumlarda onaylanmasını takiben birleşik yeni Kıbrıs'ın, Avrupa Birliği içindeki yerini almasıdır. Türkiye olarak biz de söz konusu takvim çerçevesinde bir an evvel çözüme ulaşılması için her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Ancak, Rum tarafının uzlaşmaz tutumu buna izin vermediği takdirde, Kıbrıs Türk halkının geleceğinin bu şekilde ilanihaye sürüncemede bırakılmasına artık daha fazla bir garantör ülke olarak izin vermeyeceğimizi de vurgulamak isterim. Rum tarafının, içinde bulunduğumuz kritik aşamada, adanın tek yönetimiymiş veya Kıbrıs Türkleri adına da karar verme yetkisi varmış gibi hareket etmesini kabul edemeyiz.

- Rum tarafının kendi başına deniz yetki alanları belirlemeye, bu alanlarda petrol ve doğalgaz aramaya kalkışması, zamanlaması ve muhtemel sonuçları bakımından son derece sorumsuz bir davranıştır. Rum tarafının adeta bir kriz çıkarmaya yönelik bu tek yanlı hareketleri karşısında Türkiye ve Türk tarafı sağduyu içinde hareket edecek, ancak uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını da koruyacaktır. Şimdi ilgili tüm taraflardan beklentimiz, Rum yönetiminin sadece adada değil, tüm bölgede gerginliğe neden olabilecek bu girişimlerinin durdurulması yönünde etkin çaba sarf etmeleridir. Aksi takdirde biz de gereğini yapacağız.

 

Yukarı Karabağ sorunu

- Yukarı Karabağ sorununun bu şekilde çözümsüz kalması, asla kabul edilemez. Uluslararası sorunlara, kangren haline gelmeden çözümler bulunması, hepimizin siyasi ve ahlaki sorumluluğudur


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler