Kadın bilimcilerimizin bitki- ilaç patent başarısı

İstanbul Üniversitesi'nde 12-13 Eylül tarihleri arasında düzenlenen 'Doğal Ürün Kimyasında Yeni Gelişmeler' isimli konferansta söz alan yerli ve yabancı konuşmacılar, doğal ürün kimyası konusunda yapılan çalışmaları multidisipliner bir açıdan ele alarak, bu alandaki son gelişmeler hakkında bilgi verdiler. Ülkemizin önde gelen bilim insanları, ülkemiz çok zengin bir endemik bitki örtüsüne sahip olduğu halde, bitki özlü ilaç üretiminde çok fazla varlık gösteremediğine dikkat çektiler.

Yayınlanma: 24.09.2011 - 12:35
Abone Ol google-news

Doğal Ürün Kimyasında Yeni Gelişmeler konferansına katılan, ülkemizin ve dünyanın sayılı doğal ürün kimyası uzmanlarından, TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Ayhan Ulubelen, İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü’nden Prof. Dr. Gülaçtı Topçu ve İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ufuk Kolak ile doğal ürünler kimyası alanında ülkemizdeki son gelişmeleri ve kendi çalışmalarını sorduk.

Öncelikle söz konusu konferansın düzenlenmesinden sorumlu Prof.Dr. Gülaçtı Topçu’ya konferansın ana amacını sorduk:

Böyle bir konferansı düzenlemekteki ana amacımız doğal ürünler kimyasını Türkiye’deki Kimya ve özellikle Eczacılık Fakültelerine ve Türkiye’ye öğreten ilk bilim kadını olan ve dünyaca tanınan Prof. Dr. Ayhan Ulubelen’in meslekteki 60. yılı ve 80. yaş gününü kutlamaktı. Bu kutlamanın IUPAC (International Union of Pure and Applied Chemistry) tarafından Kimya Yılı olarak olarak seçilen 2011 yılında yapılması da hoş bir rastlantı oldu. Bu kutlama çerçevesinde Elsevier yayınevinin bilimsel bir dergisi olan Phytochemistry Letters’ın 2011 yılındaki 4. sayısı Prof. Dr. Ayhan Ulubelen’in onuruna çıkacaktır, o sayının da Managing Guest Editorlüğünü yapmaktan büyük bir onur duydum.

Bu özel sayı için, benimle birlike uzun yıllar Hocamız ile birlikte çalışan iki meslektaşım Prof. Dr. Nezhun Gören ve Prof. Dr. Sevil Öksüz de Guest Editörlük yaptılar. Avrupa’da ve Amerika’da seçkin bilim adamlarının özellikle belli yaş dönümlerinde (70, 75, 80 veya 90. yaşı gibi) yaş günlerini bilimsel toplantı veya konferans şeklinde kutlama alışkanlığı oldukça yaygın olmasına rağmen Türkiye’de bu pek alışkanlık haline gelmemiştir.”

 

Dünyada doğal ürün çalışmalarına hız veriliyor

Tabii ki konferansın ikinci amacı Doğal ürünler ve Doğal Ürünler Kimyası (Natural Products Chemistry) konusunda dünyadaki son gelişmelerin hangi noktaya geldiğini ve bu çalışmaların ne kadar multidisipliner bir ekiple gerçekleşebileceğini bir kez daha konuşmacıların sunuşları ile gözler önüne sermekti” diyerek konferansın içeriğini açıklayan Prof.Topçu, toplantıda dikkat çeken gelişmeleri şöyle özetledi: “Son 10 yıldır piyasaya çıkan ilaçların pek çoğunda ilacın etki mekanizması enzim inhibisyonuna dayanmaktadır, bu nedenle sunulan çalışmalarda ilaç olma potansiyeline sahip doğal veya sentetik olarak hazırlanan doğal bileşiklerin aktivite testlerinin pek çoğu enzim inhibisyonuna dayanan metotları içermekteydi. Ayrıca bazı doğal orijinli yarı sentetik bileşiklerin farklı sentetik türevleri ve kontrollü salımlı, daha etkin nano formülasyonları sunuldu. Dünyada doğal ürünlerle yapılan çalışmaların azalmadığı, aksine bu alandaki çalışmaların çok daha multidisipliner bir şekilde sürdürüldüğü, sunuşlarda açıkça izlendi”.

Prof. Dr. Ayhan Ulubelen bitki kimyasının en fazla geliştiği ülkeler arasında Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Pakistan, Japonya ve Avrupada Almanya, onlar kadar olmasa bile Türkiyeyi sayıyor.

 

Ülkemizde doğal ürün çalışmaları

Prof. Ulubeler bitki kimyasının ülkemiz bilim dünyasında hak ettiği saygıyı görmediğini şu sözleriyle belirtiyor: Gerek gazeteler gerekse televizyonlar bitkilerden yararlanarak her çeşit hastalığı tedavi ettiğini söyleyen kişilerle dolu.

Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de halk arasında kullanılan bazı bitkiler vardır, bunlar halk arasında çay şeklinde içilerek soğuk algınlığı, mide ağrısı gibi, ya da barsak bozukluğu gibi rahatsızlıkları tedavi eder, ancak son zamanlarda çok daha ciddi hastalıkların bu kanallarla tedavi edilebileceğini söyleyen ve hastaların sağlığını tehlikeye atabilecek kişilerin var olduğu görülmektedir. Bu nedenlerle bitki kimyası çalışmalarına özellikle doktorlar tarafından şüphe ile bakılmakta.”

Prof. Kolak sentetik veya bitkisel kaynaklı herhangi bir preperatın ilaç olarak kullanılması için Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alınması gerektiğini belirtiyor. Ancak bazı ürünlerin ilaç adı altında kaçak olarak satıldığını, bazı ürünlerin ise Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın izni ile piyasaya verildiğini ve bunların reçetesiz olarak satıldığını açıklıyor. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda bir şey yaptığını sanmadığını söyleyen Prof. Ulubelen ülkemiz eczacılık fakültelerinde bu alandaki faaliyetlere ilişkin şu bilgileri veriyor:

Ülkemiz eczacılık fakültelerinde, özellikle İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi başta olmak üzere çok iyi çalışan botanik ve farmakognozi* dalları var, bitki kimyası çalışanları bunların bilgilerinden yararlanabilirler. Bitki kimyası çalışmaları alanında tabii endemik bitkilerimizin çok oluşu büyük bir şans.”

 

Hangi hastalıklarda kullanılıyor

Prof. Kolak, ülkemizde bulunan 10.000 tür bitkinin 3.000 türünün endemik olduğunu belirterek, Eski çağlardan beri halk arasında bu zengin bitki örtüsünden çeşitli hastalıkların tedavisinde yararlanılmıştır. Halk arasında tedavi amacıyla kullanılan bitkilerin içerdikleri maddeleri elde edip bu maddelerin kimyasal formüllerini aydınlatarak bilim dünyasına kazandırıyoruz” diyor. Peki bitkisel kaynaklı ilaçlar hangi hastalıklarda kullanılabiliyor? Kolak’a göre bu ilaçlar kanserden Alzheimer tedavisine kadar çeşitli alanlarda kullanılıyor. Ulubelen ise bu konuda şu bilgiyi veriyor: “Bu soruya farmakolog arkadaşlar daha rahat cevap verebilir. Ancak eskiden beri kullanılan morfin, yenilerde kanser için kullanılan 2-3 ilaç ilk akla gelebilenlerden. Günümüzde Alzheimer için bitkisel kaynaklı ilaç çalışmaları yoğun bir şekilde yürüyor.”

Hangi bitkinin ilaç potansiyeli taşıdığı nasıl tayin ediliyor. Ulubelen bu konuda en önemli etmenin folklorik incelemeler olduğunu söylerken, Kolak, eski çağlardan beri halk arasında zengin bitki örtüsünden çeşitli hastalıkların tedavisinde yararlanıldığını, halk arasında tedavi amacıyla kullanılan bitkilerin içerdikleri maddeleri elde edip bu maddelerin kimyasal formüllerini aydınlatarak bilim dünyasına kazandırdıklarını söylüyor.

 

Bitki ilaca kaç yılda dönüşebiliyor?

Bir bitkinin ilaç olarak kullanılabilir hale gelmesi için Ulubelen’e göre 5-10 yıl, Amerikalılara göre 10-20 yıl gerekir: Laboratuarda etken maddelerin ayrılması, in-vitro ve in-vivo testlerin yapılması, etkin bileşiklerin kimyasal yapılarının aydınlatılması, çalışma hızı ve isteği, laboratuvarların donanımı, farmakolojik testlerin de hızına bağlı olarak 6 ayla 2 yıl sürebilir, sonra klinik testler, toksikoloji testleri, etkin maddelerin ilaç haline getirilebilmesi için yapılacak çalışmalarla en az 5 yıl süre gerekir. Tabii çalışmaların tekrarı ve standart hale getirilmesi, bitkilerin çoğaltılması için çalışmalar da hesaplanmalı

Peki üniversitelerimizde bu iş için yeterli donanım var mı? Ulubelen’e göre var:

Üniversitelerimizde yeterli donanım var; bir üniversitede bulunmayan aletler için başka bir Üniversitenin donanımında çoğu kez ödeyerek, bazen de parasız yararlanabilecek duruma gelindi.

 

Patent alan çalışmalar

Topçu bitki özlü ilaç üretiminde sahip olduğu patentlerle ilgili sorumuzu şöyle yanıtlıyor:

Prof. Dr. Ayhan Ulubelen ile birlikte antitüberküloz ilaç olabilecek abietan diterpenler üzerine bir patentim var. Ayrıca Koç Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Burak Erman ile birlikte NF-Kappa b inhibitörü özelliğine sahip triterpenler için yeni bir patent başvurusu yaptık. Patentlenebilecek pek çok çalışmam var ama gerek Türk ilaç sanayi, gerekse dünya ilaç sanayi genellikle tüm araştırma safhaları (Faz I-IV) tamamlanmış veya tamamlanmak üzere olan çalışmalara ilgi duyuyor.”

Ulubelen ise Türk ilaç endüstrisinin geçmişteki bazı kötü deneyimler sonucu Türk bilim çevresine pek güvenmediğini belirterek, şöyle konuşuyor:Türk ilaç sanayinin haklı ve haksız olduğu hususlar var, tartışmaya değer, keşke açık sözlülükle birbirimizi suçlamadan üniversite ve ilaç endüstrisi bir araya gelip konuşabilse.” Topçu, Türk ilaç sanayinin bitkisel ilaçlar konusundaki çalışmalarla ilgilenip ilgilenmedikleri sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Hayır ilgilenmiyor. Zaten pek fazla Türk ilaç sanayi de kalmadı maalesef.”

Yıldız Teknik Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nezhun Gören ise Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi ile birlikte yürüttükleri bir çalışmada 10 kadar bitkiden yararlanarak ürettikleri haşere öldürücü ilaç için Kanada ve ABD’den patent aldıklarını belirtiyor. Şu anda etkin maddenin tespiti için çalışmalarının devam ettiğini, bir yıl içinde çalışmalarının sonuçlanmasını beklediklerini söylüyor.

*Bitkiler içindeki maddeleri inceleyerek bunlardan organizmaya girdiğinde hastalıkları iyileştirici etkisini bulmaya çalışan bilim dalına farmakognozi denir. Farmakognozi botaniğin eczacılık biliminde uygulanmasıdır


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler