Gül, Alman vakfı iddialarını gülünç bulmuş

Wikileaks'ta 2003 yılında dönemin Başbakanı Abdullah Gül ile Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer arasındaki görüşmeye ilişkin telgraf yer aldı.

Yayınlanma: 08.10.2011 - 09:59
Abone Ol google-news

Wikileaks'ta yer alan 2003 yılına ait olan ve ABD Ankara Büyükelçiliği diplomatları tarafından hazırlanıp dönemin büyükelçisi Robert Pearson tarafından gönderilen telgraf "Alman Diplomatlar İyimser Ancak Hala Demokrasi Vakıflarına Karşı Davadan Endişeli" başlığını taşıdı. "Özet" bölümünde "Başbakan Gül Alman Dışişleri Bakanı Fischer'e Türkiye'de suçlamalarla karşı karşıya kalan beş Alman vakfının beraat edeceğine inandığını söyledi. Alman diplomatlar yargının beraat kararı vermeye hazırlanır gibi göründüğünde mutabık, ancak iddianameyi bir tür taciz olarak değerlendiriyor ve bir mahkumiyetin Almanya'nın Türkiye'nin AB teşebbüsüne desteğini zayıflatacağı uyarısında bulunuyor" denildi.

"Gülünç"

Telgrafta 23 Ocak'ta İstanbul'da Abdullah Gül ile bir araya gelen Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'in Gül'e Türk yargısının bağımsızlığına saygı duyduklarını ancak beş Alman vakfına karşı açılan davanın hızla beraatle sonuçlanacağı umudunda olduğunu anlattı. Telgraf şöyle devam etti:

"Fischer Türk hükümetine vakıflara --Friedrich Ebert, Konrad Adenauer, Heinrich Böll ve Friedric Nauman vakıfları ve yanı sıra Doğu Enstitüsü-- siyasi destek vermesini talep etti. Gül vakıflara karşı yapılan suçlamaların 'gülünç' olduğunda mutabık kaldı. Davanın beraatle sonuçlanacağını tahmin etti ancak yargı sürecine müdahale edemeyeceğini söyledi."

Telgrafta "Olumlu sinyallere karşın Alman diplomatlar hükümetlerinin vakıflara rahatsızlık verilmesinden büyük kaygı duyduklarını söylediler. Diplomatlar mahkemenin, çalışanların nüfus kayıtları dahil devamlı belge talebiyle vakıfların peşini bırakmadıklarını belirttiler. Alman Hükümeti'nin resmi tutumu davanın AB adaylığını etkilememesi ancak diplomatlardan biri, bir mahkumiyetin Almanya'nın katılım müzakerelerinde erteleme arayışına neden olabileceğini söyledi. PEARSON" denildi.

İkinci telgraf

Aynı konuda daha sonra geçilen ikinci telgrafta ise Alman vakıflarına karşı davanın reddedilmesiyle ilgili bilgiler verildi ve şöyle denildi:

"-Ankara'da bir mahkeme oy birliğiyle beş Alman demokrasi yanlısı vakfın temsilcilerine karşı casusluk ve bölücülük suçlamalarını reddetti. Alman diplomatlar kararı memnuniyetle karşıladı ancak vakıfların hala kısıtlamalar ve tacizle karşı karşıya bulunmalarından endişeliler. Bu dava son derece kuşkulu kanıtlar üzerine oluşturuldu, bürokraside Kemalist aşırı milliyetçilerin etkisini gösterdi.
-İki Alman diplomatı 'poloff'a Mart 5'te davanın uzun dönemli etkilerinin vakıfların gelecekte ne denli özgür çalışabileceklerine bağlı olacağını anlattı. Vakıflar şu ana kadar Türkiye'de yasal statüye ulaşamadı. Mahkeme sırasında İçişleri Bakanlığı bir delil olarak vakıfların maliyesi konusunda son derece politize bir rapor hazırladı. Diplomatlar raporun Alman büyükelçinin vakıfları Türk devletine zarar vermek üzere gizli bir kampanyanın bir parçası olarak kontrol ettiği ve bölücülüğü teşvik ettiği gibi 'çok çirkin' suçlamalar içerdiğini söylediler. Vakıf avukatları rapora karşı dava açmaya hazırlanıyor.
-Almanlarınki ve diğer dış baskılar, 26 Aralık'ta başlayan mahkemeyi Türk standartlarına göre rekor sürede karar vermeye zorladı...
-Dava bürokraside anahtar pozisyonları tutan milliyetçilerin yaygın etkisini ortaya koyuyor. Elçiliğin Türk hükümetinde bulunan bağlantılarından geniş bir bölümü davadaki, suçlamaların temelsiz ve gülünç olduğunu kabul etti. Ancak birçok savcı Devlete bir tehdit olarak algıladıkları yabancılara, dışarıdan gelenlere, insan hakları eylemcilerine ve sözde kötü insanlara karşı gücü kendi ellerinde tutmaya istekli.
-Kanun onlara 'kanıt' zannettikleri şeyler temelinde suçlamaları biraraya getirme konusunda geniş süre tanıyor, ve yargıçlar en zayıf iddialar olsa bile en az bir duruşma toplamadan davaları reddetme yetkisine sahip değil.
-Hablemitoğlu'nun son yazdıklarının bu davada temel kanıt olarak hizmet etmesi önemli. ABD'yi, İslami 'gericileri' laik Türk birliğini tehdit etmeleri için desteklemekle suçlayan Hablemitoğlu bilinen bir Kemalist idi. Evinin dışında geçen 18 Ara.'da hala gizemini koruyan biçimde öldürülen Hablemitoğlu'nun cenaze töreni Cumhurbaşkanı Sezer, Genelkurmay liderliği ve diğerleriyle yüksek profilli bir Kemalist katılıma tanıklık etti. Hatta İslam-yönelimli Başbakan Gül, törende bulunmaması, Hablemitoğlu'nun ana-akım basındaki ideolojik sempatizanlarınca 'yanlış okunmasın' diye katılmaya mecbur kaldı. PEARSON."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler