'Karl Marx kapımızı yeniden çalıyor'

Server Tanilli, Değişimin Diyalektiği ve Devrim-Marksizm Üstüne Yeni Düşünceler kitabında derinlemesine irdeliyor' Marksizm, doğa, insan ve toplum üstüne bütünlüğüne bir bakış, felsefeyi de aşan bir dünya görüşüdür. Çünkü sadece felsefi tavırla yetinmeyip bir eylemi de içerir. Onda açıkça bir siyasal program da vardır. Tanilli ile küllerinden doğan bir dünya görüşünü irdelediği çalışması üzerine konuştuk.

Yayınlanma: 01.01.2009 - 10:58
Abone Ol google-news

Emekçileri perişan eden, dejenere doğmuş, yapılanmış ve yeniden yapılandırılmış kapitalizmin mimarları bu aralar sus pus 'Sus pus ama yine pusuda' Fetih düsturlu kapitalizmden devşirme, 'Yeniliberalizm' adı altında emekçinin ruhuna biçilmiş dapdar çivili bir tasarımın mağdurları, son hız artıyor' Kitleler kımıl kımıl' Ekonomi anevrizma geçiriyor' Dünya, krizin tam ortasında, emeğin posasını daha bir çıkararak debeleniyor' Paranın totalitarizmi almış başını gidiyor' İşte böyle bir ortamda, bir hayal 'yeniden' dolaşıyor: Marx' Ne midir Marksizm? Server Tanilli, Değişimin Diyalektiği ve Devrim-Marksizm Üstüne Yeni Düşünceler kitabında derinlemesine irdeliyor' Marksizm, doğa, insan ve toplum üstüne bütünlüğüne bir bakış, felsefeyi de aşan bir dünya görüşüdür. Çünkü sadece felsefi tavırla yetinmeyip bir eylemi de içerir. Onda açıkça bir siyasal program da vardır. Modern toplumla, büyük sanayi ve sanayi proletaryası ile ortaya çıkmıştır; bu modern dünyayı, onun çelişme ve sorunlarını dile getiren ve onlara akılcı çözümler öneren bir dünya görüşü olarak kendisini sunmaktadır. Ve 'materyalist diyalektik' denen yeni bir düşünme yöntemiyle' Tanilli'nin dediği gibi; 'Bugün Marx'ı özgürce yorumlamanın kapıları artık ardına kadar açıktır. 'Yeni dünya düzeni' deyip insanlığı yaralar içinde kıvrandıranlara karşı, filozoflar, Marx'ın mirası içinde, özellikle 'sosyal eleştiri, radikal eleştiri anlayışı' üzerinde duruyorlar; 'Bize başkaldırmayı yeniden öğretebilir o!' diyorlar. (') Bugün Marksizm, fikri canlılığı ortadan kaldırılmadan, deyim yerindeyse 'küllerinden yeniden doğuyor'. Ve 21. yüzyılda da, sorunlara en çok o aydınlık getirecek.' Server Tanilli ile Değişimin Diyalektiği ve Devrim-Marksizm Üstüne Yeni Düşünceler'i konuştuk.

-Şu birkaç ay içinde, Birleşik Amerika'da patlak veren ve dünyaya yayılan bir 'mali bunalım', tartışmalarda başköşede; bir de Karl Marx'ın güncelliği ilan edildi. Tartışmalar gitgide yaygınlaşırken, yeni konularla besleniyor. Bu rastlantıyı nasıl açıklıyorsunuz?

- O günlerde, gazetemizde 'Fatura Yoksullara!' manşetli bir yazı yayımlanmıştı: IMF ve Dünya Bankası başkanları, yoksul ülkelerin kalıcı hasarlarla karşı karşıya olduğunu belirtmişler, çare arıyorlarmış. Sivil toplum kuruluşları da, gelişmiş ülkelerdeki bunalım nedeniyle yoksul ülkelere yardımın geri plana atıldığına dikkat çekerek IMF ve Dünya Bankası'nı eleştiriyorlardı...Ama kimse konuyu 'kapitalizm'e getirmemişti. Oysa, patlak veren 'mali bunalım'ın ve Üçüncü Dünya'nın yoksullarına fatura çıkarılmasının temelinde kapitalizm bulunuyor. İnsanlığı beladan belaya götüren o!

 

'Marx gündemden hiç çıkmadı!'

- Malum 'mali bunalım'la Karl Marx'ın güncelliği de ilan ediliyordu...

- Hemen söyleyelim: Karl Marks, gündemden hiç çıkmadı!1989'da Berlin Duvarı'nın, yıkılışı, arkasından da Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile kapitalizmin küreselleşmesine bakıp kimi aceleci kalemler, 'tarihin sonu'nun geldiğini ilan etmişlerdi.Ancak, dedikleri çıkmadı.Yüzyılımızın başlarındaki en çarpıcı gerçek şudur: Kapitalizm, bir süredir, tek başına ve 'yeniliberalizm' adıyla, -iletişim devriminden de yararlanıp- dünyanın yeni bir fethine çıkmıştır; onu, doğası ve insanıyla yağmalarken, var olan eşitsizlikleri derinleştirir; 'ortaklaşa olan'ı yok eder, emeğin kazandığı mevkileri çiğner ve gelecek için umutları da karartır. 'Küreselleşme', her şeyin metalaştırıldığı bir süreç olur ve 'paranın totalitarizmi' başlar.Öte yandan, Kuzey-Güney zıtlığının günden güne arttığı bir dünyada kapitalizm, yeni teknik olanaklardan da yararlanıp ülkeleri ve halkları, kültürleri ve değerleri -şaşırtıcı biçimde- sultasına alır ve değirmeninde öğütür. Çelişmeler, yalnız ekonomik değil, sosyal, siyasal, moral ve kültüreldir.İşte böyle bir ortamda, Marx'ın 'hayali' yeniden dolaşıyordu.

- Herhalde insanlar başka şeyler de bekliyorlardı...

- Hiç kuşkusuz! En başta şu nedenle ki, insanlar, olan biten hakkında, bölük-pörçük değil, 'bütünlüğüne' bir açıklama ihtiyacı içindeydiler. Gitgide karmaşıklaşan bir dünyayı anlamada, gözlerin Marksizme çevrilmesinin bir nedeni buydu. Bugün de böyledir...

- Yayınlarınıza baktığımızda, günceli de iyi izliyorsunuz...

- Ben, çağında olan bitene ilgi duyan bir aydın olarak, yüzyılımızın başında kopan büyük tartışmalara bakıp önce 2000 yılında, İnsanlığı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor? adlı kitabımı yayımlamış; arkasından da Değişimin Diyalektiği ve Devrim-Marksizm Üstüne Yeni Düşünceler adlı çalışmamı yazmış ve 2001 yılında yayımlamıştım.Her ikisi de, o tarihlerden beri, okurlarımın yakın ilgisini görmüşlerdir.Bugün gelip durduğumuz noktada da, konudan konuya gireceğiz. Ancak unutmayalım: Konumuz şu ya da bu uyduruk sorun değil, doğrudan doğruya kapitalizmin kendisidir.

 

'Çağ onu hazırladı'

- Tabii, Marksizm derken, en başta onun bir dünya görüşü ve bir düşünme yöntemi olduğunu belirtmek gerek. Kitabınızda 'Marksizm üstüne doğrular ve yanlışlar' adlı bölümde önemli hatırlatmalarda bulunuyorsunuz...

- Gerçekten, Descartes'tan üç yüzyıl sonra, insanlığa yeni bir düşünme yöntemi sunmuş olan bir dünya görüşü olduğu halde, bu yönü savsaklanır ve tartışmalar başka konulara çekilir. Oysa Marksizm, doğa, insan ve toplum üstüne bütünlüğüne bir bakış, felsefeyi de aşan bir dünya görüşüdür; çünkü Marksizm, sadece 'felsefi tavır'la yetinmeyip bir 'eylem'i de içeriyor. Onda açıkça bir 'siyasal program' da var. Ayrıca, Marksizm, Marx ve Engels'in eserlerinde dile getirilmeden önce, bütün bir çağ onu hazırladı. Böylece Marksizm, 'modern' toplumla, büyük sanayi ve sanayi proletaryası ile ortaya çıkmıştır; bu modern dünyayı, onun çelişme ve sorunlarını dile getiren ve onlara akılcı çözümler öneren bir dünya görüşü olarak kendisini sunmaktadır.Ve 'materyalist diyalektik' denen yeni bir düşünme yöntemiyle...Bilimsel sosyolojinin temelleri de ondadır...

- Marksizmin bilimsel ve özgürleştirici niteliği açık. Ancak uygulamada onu donduran gelişmeler de görüldü. Bugün görünüş nedir?

- Marksizmin devrimci yanını iğdiş eden kalemler hep oldu; 20. yüzyılda da, kimi ülkelerde resmi bir felsefeye dönüştürülüp uygulandığı rejimlerin çıkarlarına göre yorumlandığı, bu arada çığırından çıkarılıp dogmatikleştirildiği ve tanınmaz hale getirildiği de görüldü.Ancak onların dışında, bugün Marksizm, fikri canlılığı ortadan kaldırılmadan, deyim yerindeyse 'küllerinden yeniden doğuyor'. 21. yüzyılda da, sorunlara en çok aydınlık o getirecek. Marx'ı özgürce yorumlamanın kapıları artık ardına kadar açıktır...'Yeni dünya düzeni' deyip insanlığı yaralar içinde kıvrandıranlara karşı, filozoflar, Marx'ın mirası içinde, özellikle 'sosyal eleştiri, radikal eleştiri anlayışı' üzerinde duruyorlar; 'Bize başkaldırmayı yeniden öğretebilir o!' diyorlar.

- Özellikle akla karşı akımların salgınına uğramış bir dünyada ve Türkiye'de...

- Evet, akla karşı akımların salgınına uğramış bir dünyada ve Türkiye'de, aydınların üzerinde önemle durması gereken bir konudur bu yöntem sorunu. Akla karşı metafiziğe, dahası dinsel metafiziğe sığınıp topluma mesaj verenlerin cirit attığı bir ortamda, sığınacağımız tek kale, 'eleştirel ve diyalektik aklın' kalesidir ve onun silahlarıdır.Bugün Batı'da, bu dünya görüşü her türlü yasaklamanın uzağındadır; Türkiye de, kendi düzenini yeniden gözden geçirmelidir...

 

Marksizmin sonu!

- Marksizmin, 'sınıflar arasında çatışma' üstünde ısrarla durduğu pek bilinir. Ona göre, modern kapitalist toplumlarda, bu çatışmada okkanın altında kalan 'işçi sınıfı'nın, bütün halkla beraber sürdüreceği mücadele 'devrim'e varacak ve kuracağı 'sosyalizm' de, kapitalist sınıfın sürdürdüğü 'sömürü' de sona erecektir. Bu fikir, bugün ne aşamadadır?

- Son onlu yıllarda, özellikle de 1970'lerin ortalarından beri, işçi sınıfının ve emeğin bir bunalım yaşadığı gerçektir. Özellikle Sovyetler Birliği'nin 90'ların başında çökmesi bu bunalımı daha da şiddetleştirdi.Ne olur?Şu: Yeniliberalizmin dev adımlarla yayılışı ve sosyal devletin horlanması, bizzat sosyal demokrasinin gerileyiş sürecini de başlattı. Kapitalist ülkelerde siyasal eyleme yön verenler şunlar olmuştur: Hızla özelleştirmeler, devletin ağırlığının azalışı, sermayenin dünya çapındaki örgütleriyle -örneğin IMF ve Dünya Bankası- eşzamanlı olarak mali ve parasal politikalar kabul etme, emekçilerin sosyal haklarını parçalayıp yok etme, sol sendikacılığa karşı mücadele, 'postmodern' bir kültür adına aşırı bir sübjektivizim ve bireyciliği propaganda etme, son olarak da sermayenin değerleri ve çıkarlarına zıt bütün sosyalist öneriler karşısında doğrudan düşmanlık, vb.Yerleşik düzenin meddahları, bütün bu olanları 'sosyalizmin sonu' olarak da gördüler; Marksizmin de sonuydu bu!

- Şimdi olan bitenler için ne diyecekler?

- Hiçbir şey! Nitekim, kapitalizmi kurtarmak için, devlet kesesini açmıştır. ABD'de, Avrupa'da görülen budur.Doğaldır ki, 1929 Büyük Bunalımı'nda olduğu gibi, 'önlemler' alınacak; bu arada 'yeni liberal' çılgınlık görülmeyecek.Ama bir süre için...

- Ya sosyalizm? Onun 'devrim'i?

- Şimdi gördüğümüz yıkılış, elbette sol ve sosyalist fikir ve eylemler için kapıları -ardına değin- açacaktır. Demokrasi de bütün gerçekliği içinde yayılacaktır. Bütün bu gelişmeler, işçi sınıfı, emekçi dünya için de yeni imkânlardır. Aydınlar, özellikle gençlik kesimi için de...Nitekim, Yunanistan'da patlak veren gençlik gösterileri, bütün dünyada sol kadar sağ çevrelerde de büyük bir dikkatle izleniyor.Sosyalizme gelince, diyalektik bizi oraya ve 'devrim'e götürüyor. Şimdi vakit de 'demokrasi' içindir. Ancak, demokrasi de yaşayacaksa, 'sosyal fethiler'iyle yaşayacaktır. Aksi takdirde, salt temsili düzeyde kalan, sıradan bir seçim mekanizmasına dönüşür ve -bizde olduğu gibi- egemen sınıfların kendi aralarında oynadıkları bir oyun olup çıkar...

 

Dünya çapında sosyal sözleşme!

- Marksizm, görüldüğü gibi, sosyalizm kadar demokrasi üstünde de pek ısrarlı. Başka hangi seçenekler var gündeminde?

- Şunlar: Uluslararası barışı ve demokrasiyi kurmak; insan haklarını genişletmek, güçlendirip yaymak; egemen toplum modelini değiştirmek; dünyayı birlikte kalkındırmak; 'daha insanca bir ekonomi' yaratmak; bir de, dünya çapında bir sosyal sözleşme gerçekleştirmek...

- Devletin müdahalesi üstüne de söyleyebileceğimiz ne olmalı?

- Yaşadığımız ortamdan, dizginlerinden boşanmış bir kapitalizmin acı meyvelerini tadıp yüzlerini buruşturan insanların, devletin müdahalesini istemelerinden daha doğal bir şey de olamaz: Piyasaya müdahale, bankacılığa müdahale, tarıma müdahale, kısacası körü körüne bir ekonomizm ve kıran kırana rekabete müdahale... Devlet, elbette eski devlet değildir; her şeye kendini yetkili gören 'pilot devlet'ten, 'stratej devlet'e doğru bir evrim olmuştur ve devlet gerçekliği sürüyor demektir bu; önemli olan, onu daha da demokratikleştirmek ve insan haklarıyla donatmaktır.

 

Marx'ta asıl önemli olan!

- Daha da açık söylemek gerekirse, Marx'ta asıl önemli olan nedir?

- Şu: Onun, gerçeğe varmada izlediği yol, yani 'düşünme yöntemi'dir. Bir dört yüzyıl önce Descartes ile Bacon'ın, daha sonra Hegel'in, yani modern insanlığa yeni bir düşünme yöntemi önermiş olanların arkasından, onun da adını ebedileştiren, bu konudaki katkısı, yani 'materyalist diyalektik' yöntemdir.Geri kalanı ayrıntıdır.Yöntem, her şeyden önce, tutarlı bir ideolojik mücadelede işe yarayacaktır.

- Bu yöntem, Batı'da olduğu gibi bizde de kapıları yeniden çalıyor. Felaketlerin gitgide yoğunlaştığı bir ortamda, Marksizm uyarmakla yetinmeyip ileriye doğru önemli değişikliklere götürecektir gittiği yerlerde. Bunun özellikle bizde etkileri ne olabilir sizce?

- Batı'da bunun uyarıları hep olmuştur. Ancak burjuvazinin kulakları, işine gelmediği için tıkalı kalmıştır. Bundan sonra ise, ister istemez olan bitene ilgi duyacaktır egemen çevreler. İlerici, özellikle devrimci güçler, başta da işçi sınıfı -her zamanki gibi- davacı olacaktır. İlk adımda da, 'yeniliberalizm' denen kepazeliğe son verilecektir Batı'da.Bize gelince... Marksizm, önce 1930'larda; ikinci olarak da 1960'larda ülkemize uğradı. İlkinde, aydın çevrelerde tatlı-acı anılar bıraktı; 1960'larda ve 1970'lerde, aydınlar katında, özellikle gençlerde Marksizmin etkisi büyüktür: Bir örnek olarak, 1960'lı yılların ürünü olan Türkiye İşçi Partisi'nin lideri ve -hemen hemen- bütün yönetici Marksist idiler. Gençlerde etkisi daha yaygın ve köklü oldu.Egemen çevrelerin tepkisi ise, 80'lerde olduğu gibi unutulmadı, unutulmayacak...

 

Yeni kuşak

- Şimdi, yeni bir kuşak bekliyor musunuz?

- Şimdi, yeni bir kuşak bekleniyor: Bugünden kötümser ya da iyimser kestirmeler yanlıştır. Daha baştan, öğüt adına söyleyeceğimiz de şudur: Marksist kültürle donanıp -işçi ve emekçi saflarla dirsek dirseğe- 'kitlesel' eylemlere gitmelidir. Fraksiyonlar içinde unufak olmak tehlikesi vardır; gençliğin elini ateşe sokmasına da bin defa hayır!

- Partilere gelince?

- Gelişmeler, özellikle sol partileri etkileyecek ve onlardan olumlu yanıtlar gelecektir. Niçin 'sol'u? Rahmetli Profesör Bülent Tanör'ün dediği gibi, emeğin, ezilenlerin, kadının, çevrenin, özgürleşmenin, eşitleşmenin vb. dostu yine ve hep 'sol'dur.Böylece, önemlidir onların tavırları gelecek için...

- Gelişmelerden, Türkiye için beklediğiniz en önemli değişiklik nedir sizce?

- 1950'lerde arkasına takıldığımız 'kapitalist kalkınma yolu', yaşadığımız dramın nedenidir. Bunu değiştirmelidir, değişecektir...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler