İşletmeler küçük ve dağınık

İnsanların temel haklarından en önemlisi yeterli ve sağlıklı beslenme haklarıdır. Yeterli beslenme, organizmanın ihtiyacı olan temel gıda maddelerine ulaşımdan, sağlıklı beslenme ise bu temel ihtiyaç maddelerine yani gıda maddelerine hijyenik ve sağlıklı koşullarda ulaşımdan geçer.

Yayınlanma: 20.01.2009 - 13:05
Abone Ol google-news

Olması gerekli olan bu ulaşımda, zincirin halkalarını bir diğerinden ayrı tutmak mümkün değildir. Daha açık olarak, bu konuda sadece gıda işletmeleri sorumludur demekle bir yere varılmaz.

Sağlıklı gıda üretiminin halkaları, ürünün elde edilişinden başlayarak, işletmeye nakline, işletmede ise gerekli kurallar dahilinde üretimine ve daha sonrada tüketicilerin bilinçli bir şekilde ürünü muhafaza ve tüketmelerine kadar dayanır. Pek tabiidir ki tüm bu süreçte başarının yolu yeterli ve etkili bir denetim mekanizmasının çalıştırılmasından geçer.

Bu gün ülkemizde 430.000 ‘in üzerinde gıda üretim ve satış ünitelerine karşılık kontrol mekanizmasında sadece 5000 civarında yetkilinin çalışıyor olması ise başlı başına bir sorundur. Kontrol ve denetim sisteminin yetersizliği kayıt dışılığı getirmektedir. Bir kontrol elemanına yaklaşık 86 gıda üretim ve tüketim yerinin düştüğü gerçeği ortada iken sağlıklı denetimden ya da gıda güvenliğinden söz etmek mümkün değildir.

Bu konuya değinen Türk Sağlık Sendikası Genel Başkanı Sayın Önder Kahveci de halk sağlığının ne denli risk altında olduğu gerçeğini vurgulamışlardır.

Esasen çok farklı özellikteki alt ve üst sektörleri içeren gıda sektörü bugün için işletme ve çalışanları yönünden sayısal olarak tespit edilememektedir. Bunun nedeni ise sektördeki kayıt dışılıktır. Bunun yanı sıra ülkemizdeki gıda işletmeleri genel olarak küçük ve orta ölçeklidir. Bu nedenle bu işletmelerimizin güncel teknoloji ve modern teknoloji koşullarını kullanma olanakları son derece kısıtlıdır.

Gıda sektörümüzün en büyük sorunu kayıt dışılık ve buna bağlı olarak ta hesaplanan ve güven vermeyen tarım istatistikleridir. Örneğin toplam kırmızı et üretiminin yüzde 50⃡sinin, süt üretiminin ise yüzde 80’inin kayıt dışı olduğu gerçeği (Zira üretilen toplam süt miktarının ancak ve iyimser bir hesaplama ile yüzde 20 kadarı modern işletmelerde işlenmektedir), yapılan istatistiklerin ne denli gerçekleri yansıtabileceğinin bir göstergesidir. Bu durum AB ile katılım müzakerelerinde veri olarak alındığında kota tespitlerinde, ülkemiz aleyhine sonuç doğurmakta ve Türkiye gerçek üretiminin çok altında kota tahsisi ile karşılaşmaktadır.

Ayrıca tarım işletmelerinin yapısal sorunlarından en önemlisi işletmelerimizin küçük ve dağınık olmasıdır. Bu durum, bu tarz işletmelerin kayıt altına alınamaması sorununun yanı sıra işletmelerin modern teknolojiyi takip edememesi ve işletme çalışan veya sahiplerinin ise teknolojik yönden eğitilememelerini ve halk sağlığı açısından pek çok riski beraberinde getirmektedir.

Gıda sektörünün bir diğer ve en önemli sorunu ise bitkisel ve hayvansal ham madde teminindeki karşılaşılan dar boğazlardır.

Et ve süt sektörlerinde mevcut yem üretiminin yetersizliği sektör girdileri açısından maliyet artışlarına neden olmakta ve daha işin başında rekabet şansının azaltmaktadır.

Ülkemizde diğer pek çok sektörde olduğu gibi bu sektörde de örgütlenme bilincinin gelişememesi ürünün elde edilişinden pazarlanmasına kadar geçen süreçte sektör ilgililerinin elini zayıflatmaktadır.

AB’ye girme heves ve uğraşıları gündemin en ön sırasında yer alırken özellikle gıda güvenliği konusunun çok daha titizlikle ele alınması ve tarladan veya ahırdan sofraya kadar gıda güvenliği, hayvan sağlığı ve refahı, bitki sağlığı konularının son derce ivedilikle çözümlenme zorunluluğunun olduğu yadsınamaz.

Bu bağlamda, gıda güvenliğinin olmazsa olmaz koşullarından biri olarak Veteriner Hekimlik, AB düzeyinde detaylı ve olması gereken bir şekilde düzenlenmektedir. Veteriner Hekimlik mevzuatı kapsamında hayvanların kayıt altına alınması ön soy kütük ve soy kütük çalışmalarının denetimi, hayvan hareketlerinin disipline edilmesi, hayvan hastalıklarının kontrol altına alınması, izlenmesi ve tedavisi, tüm canlı hayvanların ve hayvansal ürünlerin iç ve dış tüketim ya da satışa sunulmadan önce kontrolü ve bu sayede halk sağlığının korunması amacı ile tüketimi sakıncalı gıdaların tüketim zincirine girmesinin önlenmesi gibi ve buna benzer daha birçok hususta son derece hayati görevleri amaçlanmaktadır. Tüm bu hizmetler yerine getirilirken aynı zamanda hayvan refahının sağlanması ve sahipsiz hayvanların sağlıklı bir şekilde barındırılması da veteriner hekimlerin yerel yönetimler ile birlikte üstlendikleri görevler arasındadır.

Şimdiye kadar pek çok vesile ile dile getirdiğim ve meslek örgütlerimizin de üzerinde durduğu, ancak ilgili ve yetkililere anlatamadığımız veteriner teşkilatlarının yeniden yapılandırılması konusunun asıl amacının bu yönü ile de yani halk sağlığı açısından da değerlendirilmesi gerektiğidir.

Hükümetlerin başlıca misyonlarından birisi de vatandaşlarının sağlıklı ve yeterli beslenme haklarını sağlamalarıdır. O halde yapılması gereken, yazımın başında belirttiğim zincirin halkalarını ivedilikle ta ilk halkadan başlayarak son halkaya kadar yeniden revize etmek, gıda üreticileri ve işletmelerinin modern teknolojiye uyumlarının sağlanması amacı ile bilimsel ve maddi olarak desteklenmeleri ve özellikle her üreticinin aynı zamanda tüketici olduğu gerçeğinden yola çıkarak insanlarımızın bilinçli üretici ve bilinçli tüketici olabilmelerini sağlayacak yapılandırmalara bir an önce geçmektir.

(Veteriner Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi H. Yalçın KÖKSAL )


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler