Ortadoğu'da enerji kartları yeniden karılıyor

Barack Obama yönetiminin İran ile ilişkilerde enerji konusunu ön planda tutmakta olduğu biliniyor. Hatta, Tahran-Washington hattındaki siyasal gerginlik bir yana, ABD’nin uzun süreden buyana İran’ın doğalgazını ve petrolünü uluslararası sisteme entegre etme arayışında olduğu da gizlenen bir gerçek değil. Obama’nın İran’a yönelik yeni yaklaşımında enerji diplomasisine ağırlık vermesi bekleniyor.

Yayınlanma: 27.01.2009 - 12:58
Abone Ol google-news

ABDnin yeni Başkanı Barack Obamanın, Beyaz Saraya yerleşmeden önce İrana ilişkin yaptığı bir açıklama, siyasal açıdan yankı bulsa da yeni dönemde özellikle Ortadoğuda enerji kartlarının yeniden dağıtalacağının önemli ipuçlarını verdi.

Barack Obamanın, 9 Ocakta yaptığı Seçim kampanyaları sırasında İranın, ABDnin güvenliği açısından gerçek bir tehdit olduğunu söylemiştim. Güvenlik konusunda amaca ulaşmak için diplomasiye öncelik verilmesi fikrinde olduğumu da belirtmiştim. Sanırım bu, benim ve ekibimin dış politikadaki yaklaşımımızı yansıtıyor yönündeki kısa açıklaması ilk aşamada, İranın nükleer dosyası ve Ortadoğu politikası konularında çağrışım yapmıştı.

Obama, İran halkının beklentilerini boşa çıkarmamak için bir işaret vermek istediklerini söylemiş, İrandan uluslararası bir oyuncunun takınacağı bir davranış beklediklerini vurgulamış, ve bu yöndeki politika değişikliği için hazırlıkların sürdüğünü dile getirmişti...

Bu cümleler, Ortadoğuda enerji satrancını iyi bilen çevrelerde, ABD yönetimi enerji kartlarını yeniden dağıtmak istiyor şeklinde yorumlandı.

Üstelik, Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröderin, Hazar doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupaya transferini öngören Nabucco hattı konusunda ABDnin İran seçeneğine muhalefetinin Barack Obamanın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından kalkabileceğini söylemesi de dikkat çekiciydi.

Aslına bakıldığında Avrupanın can simidi olarak görülen Nabuccoya doğalgazın nereden sağlanacağı konusunda belirsizlik bulunuyor.Uzun süreden buyana İranın bu konuda bir seçenek olduğunu belirtiliyordu.

Analistlere göre Batı ile çatışma halinde izole olmuş bir İran, Rusya için eşi bulunmaz bir nimetti ve Bush yönetiminin olumsuz tavrı nedeniyle bugüne kadar Tahrandan gaz sevkiyatını gerçekleştirilememişti.

Barack Obama yönetiminin ise İran ile ilişkilerde enerji konusunu da ön planda tutmakta olduğu biliniyor. Hatta, Tahran-Washington hattındaki siyasal gerginlik bir yana, ABDnin uzun süreden bu yana İranın doğalgazını ve petrolünü uluslararası sisteme entegre etme arayışında olduğu da gizlenen bir gerçek değil. Obamanın İrana yönelik yeni yaklaşımında enerji diplomasisine ağırlık vermesi bekleniyor.

Bu noktada zaten, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında sadece yaklaşım farkı bulunuyordu. Bush yönetimi ve yeni muhafazakarlar İranın baskı altında tutularak rejiminin değişitilmesi ya da en azından Batıya tehdit oluşturmayacak şekilde evrilmesinin sağlanması yönünde politika izlerken; Demokratlar İrana daha ılımlı bir yaklaşım içinde bulunmaya özen gösteriyorlar. Ancak ABDnin bütünsel olarak Tahrana yönelik stratejik yaklaşımı, İranın enerji kaynaklarının Rusyanın ihraç ettiği enerjiye alternatif oluşturması yönünde şekillenmeye başladı.

Tahran yönetiminin bölgesel satrancı çok iyi oynaması ve ABD karşısında pazarlık marjını özenle koruması, Washington yönetiminin bu konuda istediği adımları atmasına engel olmuştu.

İşte bu noktada Barack Obama yönetiminin, İranın hem doğalgazının hem de petrolünün uluslararası sisteme entegre edilmesinde daha şanslı olduğu görüşü öne çıkmaya başladı. Yapılan değerlendirmelere göre, ABD özellikle Irak doğalgazını Batı sistemine yani Nabuccoya bağlamak için yoğun çaba içine girdi. Ancak bu yaklaşımın, İran doğalgazı ile de desteklenmesi gerekiyor. Ancak bu tür kapsamlı bir yaklaşım ile Avrupanın Rusyaya olan doğalgaz bağımlılığında pazarlık şansı Batılı ülkelerin lehine çevrilebilecek.

İran da bunun farkında olduğu için hem Avrupa hem Rusya hem de ABD ile çok taraflı oynayıp, hem kendi rejimini meşrulaştırmak hem de uluslararası sistemini kendi lehine şekillendirmek istiyor.

Bu durum, Bush yönetimi süresince Ortadoğuda bir enerji kısırdöngüsü yarattı. Ne İran adım attı ne de ABD, Tahrana yönelik baskı politikasından vazgeçti. İran uluslararası sistem içinde ABDnin istediği biçimde rol almayınca da, Washingtonun Avrupalı müttefikleri Rusyanın karşısında güçsüz kaldı.

Barack Obama, ABDnin Rusyaya karşı politikasını da gözden geçireceğini, “21’inci yüzyılın tehditlerine karşı yeni ortaklıklar inşa edeceğim. Terörizm, nükleer silahların yayılması, fakirlik, soykırım, iklim değişikliği ve hastalıklara karşıdiyerek ortaya koymuştu.

Oysa, Irak doğalgazının yanı sıra İran doğalgazının da - bu ülkeye yapılacak iyi bir yatırımla - Avrupaya ulaştırılması, hem Avrupa Birliğinin hem de ABDnin eline Rusyaya karşı önemli ölçüde güçlendirecekti. Böylece, ABDnin Batılı müttefiklerinin doğalgaz bağımlılığı büyük ölçüde azalacak, bu da siyasal açıdan hem ABnin hem de ABDnin Moskova karşısında önünü açacaktı.

Ancak, ABDdeki iki dönemlik Bush yönetimi bu tabloya zemin hazırlamayamadı. Şimdi ise dikkatler Barack Obamaya çevrildi. Obama, enerji konusunda radikal adımlar atabileceğini, kabine aldığı yeni enerji bakanıyla zaten göstermişti.

Barack Obama, 1997 Nobel Fizik Ödülü nün sahibi Steven Chuyu Enerji Bakanı olarak atadı. ABDnin geçmişteki enerji bakanlarının aksine Chu ne politikacı, ne petrolcü, ne asker kökenliydi.

Dünyayı en fazla kirleten, dolayısıyla da küresel ısınmanın baş sorumlusu olan Amerikanın enerji politikası, son birkaç yılını küresel ısınmayla mücadeleye adamış bir bilim adamına teslim etmesi, dünya kamuoyunda şaşkınlık yaratsa da, yeni yönetimin bu konuya yaklaşımının da göstermiş oldu.

60 yaşındaki Chu, lazer ışınlarıyla atomu soğutma ve tutma metodları üzerine nükleer fizik alanında yaptığı çalışmayla 1997de Nobeli almış. Ancak daha sonra küresel ısınmayla mücadeleye yönelmiş ve Stanforddan ayrılarak 2004te Kaliforniya Üniversitesine bağlı Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarının başına geçmişti. Burada araştırmaların yönünü tamamen temiz enerjiye çeviren Chu, enerji verimliliği, güneş enerjisi ve biyoyakıt teknolojisi konusunda çığır açacak araştırmaların önünü açmıştı.

Obamanın İrana enerji konusundaki yeni yaklaşımı Türkiye açısından da büyük önem taşıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Barack Obama döneminin Türkiyenin enerji politikalarına olumlu etkileri olacağını söyleyip bu konuda Ankaranın iyimser olduğunu açıklamıştı.

İrandan Türkiye üzerinden Avrupaya uzanacak hatta atıfla Güler, doğalgazda arz güvenliğinin sağlanması gerektiğini belirtmiş, İran gazına Türkiyenin de, Avrupanın da ihtiyacı olduğunu vurgulamıştı. Güler, Obama ile birlikte Amerikanın söz konusu hatta olumsuz bakışında yumuşama beklediklerini dile getirmiş, İki ülke, bölge ve dünya enerji sektörlerine yansımalan olacak bir çalışma bu demişti.

Ankarada nihai olarak Washington İran kartını kendi avantajı için kullanmazsa, Karadenizden Ural Dağlarına kadar uzanan bir Rus etki alanına karşı direnemez. Bunun yolu; ABDnin İran gazının Avrupaya taşınmasına ve İranın Kafkaslarda güvenlik ve istikrar görüşmelerine dahil olmasına yönelik itirazlarından vazgeçmesidir. Amerika, İran gazıyla desteklenen yeni boru hatlarının yapımını kabul etmek zorundadır görüşü ağırlık kazanmaya başladı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler