"Çiftçimizi madur ettik..."

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Türkiye'de 500 işçinin üzerinde işçi çalıştıran 350 tane büyük fabrika var, bunların yarısı kapanmıştır. Diğer yarısı da kapasiteyi düşürdü'' dedi.

Yayınlanma: 12.03.2009 - 15:21
Abone Ol google-news

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Eski Garaj mevkisinde düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, iktidarın uyguladığı ekonomik politikaları eleştirdi.

Tütünün tüm Türkiye'de bitirildiğini belirten Deniz Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sigara tüketimi bitti mi? Hayır sigara devam ediyor, ama hangi tütünü içiyoruz, dışarıdan getirilen ithal tütünü içiyoruz. Kendi çiftçimizin tütününü yasakladık çiftçimizi mağdur ettik. Sadece tütün ekilebilecek o kıraç topraklardan para kazanılması şansını kaldırdık. Dışarıdan tütün ithal ediyoruz, onunla sigara yapıyoruz. O sigarayı vatandaşımıza satıyoruz. Pamuğu Yunanistan'dan ithal ediyoruz. Yurtdışından pamuk ithal ediyoruz. Türkiye'deki pamuk ekimini karlı olmaktan çıkardık onu da inişe geçirdik. Pamuk ta ekilmez hale geldi. Narenciye ne oldu. Narenciye dalında kaldı. Eken pişman toplayan pişman.''

Sözlerini, ''Tarımda dünyada en ileriye gitmiş ülkelerin arasındaydık'' şeklinde sürdüren Baykal, ''Kendi kendimize yetiyorduk şimdi dışarıdan tarım ürünü ithal ederek ayakta kalabiliyoruz. Çiftçiliği cezalandırdık, çiftçiliği geri plana ittik. Türkiye ekonomisini böyle kurtaracağımızı zannettik. Türkiye mısırını da ithal ediyor, buğdayını da ithal ediyor. Pamuğunu da meyvesini de ithal ediyor. Türkiye'nin böyle bir noktaya gelmesi iyi olmuştur diyebilir miyiz? Bunun doğru bir politika olduğunu söylemek mümkün mü? Dünyada kalkınmış ülkeler tarımına destek vermiyorlar mı sahip çıkmıyorlar mı? Çiftçilerini desteklemiyorlar mı?'' dedi.


Türkiye'de yaşanan işsizlik

Deniz Baykal, 2002-2009 arasındaki 7 yıllık dönemde, Türkiye'de tarımın en büyük sıkıntıyı çeken kesimlerin başında olduğunu kaydeden, şöyle konuştu:
''Tarımla uğraşan insanlar göçmüşlerdir. Kentlere gelmiştir. Kentlerde geçimlerini sürdüremez hale düşmüşlerdir. Sosyal sorunlar yaratılmıştır. Ekonomik sorunlar yaratılmıştır. Çiftçinin hali böyle esnafın hali nasıl? Esnafın işi yolunda mı, ticareti yerinde mi? Kazancı yerinde mi? Burası Muğla, Türkiye'nin en gelişmiş yerlerinin başında geliyor. Turizm denen bir olay var. Siz sadece buradaki kendi vatandaşımıza değil buraya gelmiş yerli yabancı tüm turistlere de mal satıyorsunuz, ticaret yapıyorsunuz. Buradaki esnafın, buradaki ticaret erbabının durumu her yerden daha farklı. Daha iyi, daha çok imkanları var. Burada daha çok para dönüyor. Hem Türk parası hem yabancı para dönüyor. Avrupa'da kazanılan para burada harcanıyor. Böyle olduğu halde, buradaki esnafımıza bir sorun bakalım yanında çalışan çocuğun primini stopajını ödeyebiliyor mu? Dükkanının kirasını ödeyebiliyor mu? Çeki, senedi dönüyor mu? Onlar da şikayetçi. Türkiye'de esnaf da şikayetçi, sanayici de iş adamı da şikayetçi.''

Birbiri ardına kaygı verici haberler geldiğini iddia eden Baykal,''Türkiye'de fabrikalar kapanıyor. Şimdi fabrika açma fabrika yapma çağı dönemi bitti. Bu iktidarla şimdi Türkiye fabrika kapatma dönemine geldi. Bu iktidar, fabrika satan, fabrika kapatan iktidar olarak hatırlanacaktır. Türkiye'de 500 işçinin üzerinde işçi çalıştıran 350 tane büyük fabrika var. Bunların yarısı kapanmıştır. Diğer yarısı da kapasiteyi düşürdü'' görüşünü dile getirdi.


"1 milyon insan işini kaybetti"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, sanayideki 10 tezgahtan 4 tanesinin çalışmadığını belirterek şunları söyledi: ''Tezgah kurulmuş tezgahı kurmak için para harcanmış. borç alınmış döviz bulunmuş. Satın alınmış, getirilmiş monte edilmiş o fabrika çalışacak diye işçi tutulmuş. Ustabaşı mühendis tutulmuş çalışıyor. Şimdi birden bire, 10 tezgahtan 4 tanesi kapandı. 4 tezgahtan geçimini sağlayan insan işsiz. Mühendis işçi işsiz. O fabrikalara para yatırmış iş adamı o borcu nasıl ödeyeceğim diye kıvranıyor. Faizi üzerine geliyor... Bunun doğru bir politika olarak söylemek mümkün mü? 2008 kasımı 2009 kasımı, 1 yılda Türkiyede 1 milyon insan işini kaybetti. İşsizlik en temel sorun haline geldi. Yeni gençlerimize iş vermek bir yana işini bulmuş, fabrikasını bulmuş işini kurmuş olan insanlar işini kaybetme noktasına geldi.''

 

''Çocuğun ümüğünü sıkmaya ne hakkın var''

Deniz Baykal, ''13 yaşındaki bir çocuk... Babası işsiz kalmış, aile perişan. Sen o çocuğa hak vereceksin, o çocuğa yardımcı olacaksın. Çocuğu baskı altına almaya, ümüğünü sıkmaya Başbakan olarak senin ne hakkın var'' dedi.

Başbakan'ın bir süre önce IMF ile ilişkiler konusunda ''IMF milletin ümüğünü sıkacak'' dediğini söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: ''IMF milletin ümüğünü sıkmadan sen 13 yaşındaki çocuğun ümüğünü sıkmaya başladın. Başbakanlığın otobüsüne, partinin otobüsüne oyuncakları dolduruyor. Bir kente gidince çocuklara oyuncak dağıtıyor. Oyuncaklara çocuklar gelsinler ilgi göstersinler, etrafında bir hareket olsun diye. Buna alışmış. Orada bir çocuk, 13 yaşında bir çocuk, babası işini kaybetmiş, aile boynu bükük perişan. Çocuk diyor ki 'Allah bu seçimde senin cezanı verecek' otobüs geçerken. Bu duyuyor. Otobüsü durduruyor. Hemen korumalar, polis koşuyor. Çocuğu yaka paça alıyorlar, otobüsün yanına getiriyorlar. Otobüsün üstüne çıkıyor çocuk. Bir yandan arkadaki polis onu sıkıştırıp baskı altına alırken, öte yandan Başbakan elini çocuğun boynuna sarıyor, hırsla sıkıyor. Parmakları, tırnakları orada iz bırakıyor. Çocuğun boynunda, parmak izleri tırnak izleri var. Ümüğü sıkılıyor çocuğun. Daha sonra doktor rapor veriyor. Fotoğraflar çekiliyor iş yargıya düşüyor. Şimdi, bu manzarayı düşünebilir misin. O ne zihniyettir ne anlayıştır. 13 yaşındaki bir çocuk... Babası işsiz kalmış, aile perişan. Sen o çocuğa hak vereceksin. O çocuğa yardımcı olacaksın. Çocuğu baskı altına almaya, ümüğünü sıkmaya Başbakan olarak senin ne hakkın var. Gerçekten utanç verici bir manzara. Bu duygularla ülke kucaklanır mı? Bu duygularla bir ülke sahiplenilir mi?''

Başbakan'ın otobüsünde ''çocuklara şirin gözükmek'' için oyuncak dağıttığını belirten CHP lideri Baykal, ''Arkasından çocuğun biri şikayetini söyleyince ümüğünü sıkıyor. Başbakan seçim otobüsünde çocuklara oyuncak dağıtacağına o çocukların babasına iş versin iş. Yapılması gereken bu. O çocukların oyuncaktan önce babalarının işine ihtiyacı var. Önce bunu yapacaksın. Başbakan seçimi meydan toplantısından ibaret zannediyor. Bana da 'Meydana gel, meydana gel' diyor. İşte meydana geldim, işte Muğla. Muğla meydan değil mi?'' diye konuştu. Deniz Baykal, Başbakan'ın kendisine sürekli çağrı yaptığını hatırlatarak, ''Ben de buradan çağrı yapayım Başbakan'a: 'Gelsin Başbakan bir gün birlikte, yanımızda hiçbir koruma, polis, asker, jandarma, panzer almadan iki normal insan gibi çıkalım, pazara gidelim. Pazarda filemizi doldurup alışveriş yapıp evimize gelelim. Benim Her zaman yaptığım işi bir de siz yapın bakalım'. Yani sana, 'Allah cezanı versin' diyen adamı, 13 yaşında ki çocuğu polislerine aldırtıp arabanda ona bilmem işte ümüğünü sıkmak marifet mi? Şöyle çık, bir dolaş bakalım, git pazar yerine'' dedi.

 

Ekonomide yaşananlar

CHP Genel Başkanı Baykal, Türkiye'nin büyük paralar kullandığına işaret ederek, şöyle konuştu: ''Gelmiş geçmiş hiçbir iktidar bunların kullandığı parayı kullanmadı. Nasıl para kullandı bunlar. Halktan vergi aldılar, halka zam yaptılar oradan aldılar. Onları bir kenara koyuyorum. Bunların ötesinde gelmiş geçmiş iktidarların hiçbirisinin kullanmadığı bir başka büyük kaynağı kullandılar. 2 tane kaynak kulandılar. Birisi büyük borç yaptılar, ikinci olarak ise var olan fabrikaları tesisleri Türkiye'nin zenginliğini sattılar. Eldekini, avuçtakini geçmiş dönemlerde yapılmış olan eserleri sattılar. Onların parasını aldılar. O parayı kullandılar kullanıyorlar. Milletin parasını hangi ölçüde aldılar? O parayı nasıl kulandılar, nerede kullandılar? Millet bunu soracak. 85 yıllık Cumhuriyet döneminde, içinde Atatürk, İnönü hükümetleri var, içinde Celal Bayar, Adnan Menderes hükümetleri var, içinde Demirel, Turgut Özal hükümetleri var, içinde Erbakan hükümetleri var, diğer hükümetler dahil tüm hükümetler var 2002'ye kadar. 1923-2002, 89 yıl. Bu dönem içinde Türkiye'nin gelmiş geçmiş hükümetlerinin aldığı borç, alıp harcadığı borç, 220 milyar dolar. Kaç yıl için 89 yıl için. Sadece bu Hükümetin, sadece 7 yılda sizin adınıza aldığı borç 500 milyar dolar. 220 nerede 500 milyar dolar nerede. Bugünkü borç 500 milyar dolar. Arada 280 milyar dolar sadece bunların kullandığı borç var. Yetmemiş, elde avuçta ne varsa satmış. Cumhuriyet döneminde yapılmış ne kadar eser varsa hepsini satmış. Yani Tüpraş'lar Ereğli Demir-Çelik'ler Telekomlar hepsi satılmış.''

Konuşmasının ardından mitinge katılanlara karanfil dağıtan Deniz Baykal, partisinin Muğla Belediye Başkan Adayı Osman Gürün ile ilçe belediye başkan adaylarını tanıtarak oy istedi.

 

''Bu seçimler farklı olacak"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 29 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerin büyük önem taşıdığını söyledi.

Baykal, Antalya Merkez Konyaaltı Belediyesi tarafından Uncalı Siteler Mahallesindeki 246 gecekondunun yıkılarak, hak sahipleri için yaptırılan 318 konutun tapu teslim törenine katıldı. Deniz Baykal, burada yaptığı konuşmada tapu töreninden önce de yine Konyaaltı Belediyesi tarafından Toros Mahallesindeki Mevlana Parkı'nın açılışına katıldığını belirterek, CHP'li Konyaaltı Belediyesi'nin sosyal demokrat belediyecilik anlayışıyla güzel işler gerçekleştirdiğini belirtti. Park yapılan arazinin çok değerli olduğunu ifade eden Baykal, ''Başka bir siyasi parti olsaydı, bu araziyi ranta çevirmenin ve elde edilecek rantı yandaşlara paylaşmanın hesabı içinde olurdu'' dedi. Türkiye'de büyük kentlerin çevresinde gecekondular bulunduğunu, bu bölgelerde çetin mücadeleler yaşandığını ifade eden Baykal, yıllar geçtikçe arazisi değerlenen gecekondu bölgelerinin, iktidarı elinde bulunduranca 40-50 yıl orada yaşayan vatandaşların elinden alınmak istendiğini söyledi.

Baykal şunları söyledi: ''Hala Ankara'da Dikmen vadisi etrafında bu kavga şu anda bütün hızıyla yürümektedir. Oradan birilerini küreyip atmaya çalışıyorlar. Atmaya çalıştıkları insanlar orada belki 50 yıl yaşamışlar. İkinci kuşak gelmiş. Hayır orayı sana vermem anlayışı hakim. Burada böyle bir kavga oldu mu? Halkçı, halkını seven, halkını mutlu etmek isteyen, halkın elindekine göz diken değil, onun rantını elde etmek isteyen, onun parasını kazanmak, ya da kendi çevresine parasını kazandırmak isteyen değil, burada yaşayanların ailesiyle huzur ve mutluluk içinde yaşamasını isteyen belediyecilik anlayışıyla bu gerçekleşti. Burada kimsenin arazisi elinden alınmadı, baskı yapılmadı. İstanbul'da Başbakanın eşi dostu bir araya geliyor, bir yeri alıyor Eyüp'te. Oradaki ev sahibi olanları dışarı atmak için Belediye önce karar alıyor, burası yeşil saha diyor. Yeşil saha deyince oradaki mülkiyet sahipleri vatandaşlar (Eyvah, burada yerim, yurdum olmayacak) diyor. (En iyisi sen sat burayı) diyorlar. Sattıktan sonra oraya en iyi imar yetkisini tanıyor. Bunu bizim İstanbul'daki belediye başkan adayımız Kemal Kılıçdaroğlu, ilan ettiği anda hemen diyorlar ki, (Bunu biz Futbol Federasyonu'na bağışlayalım) Futbol Federasyonu'nun ne projesi var, orada ne yapacak? Altına da bir madde koyuyorlar: Eğer Futbol Federasyonu 2 yıl içinde buraya bağışlanan amaca hizmet edecek yapı yapamazsa, bu arsa hak sahibine döner. Biliyorsunuz ama dönen dolaplara küçük bir örnek diye anlatıyorum.''

''Pırlanta dükkanı''

Toplu konut inşaatı yapan müteahhidi de kutlayan Baykal, işin temelinde iyi niyet olduğunu, iyi niyet olmaması, belediye yönetimi ile müteahhit arasında ''kısa devre'' bulunması halinde oraya gecekondu sahipleri için site değil, alışveriş merkezi yapılacağını kaydetti. Baykal, ''Öyle olsaydı, başka pazarlıklar döner, (Burayı niye bunlara verelim, şuraya bir alışveriş merkezi kuralım, ticari alan yaratalım, falana da dükkan imkanı sağlayalım, onlar da oraya gelsinler bir pırlanta dükkanı açsınlar diye düşünürlerdi'' diye konuştu. Antalyalı olarak, sosyal demokrat belediyelerin hizmetlerinden iftihar ettiğini kaydeden Baykal, ''Antalya'ya yakışan belediye budur'' dedi.
 

"Bu takıma kaptan lazım''

Benzer çalışmaları Antalya'daki diğer sosyal demokrat belediye başkanlarının da yaptığını söyleyen Baykal,''Antalya'da güzel bir belediyecilik var da o takımın kaptanı yok. O takıma bir kaptan seçeceğiz'' diyerek Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Akaydın'ı yanına çağırdı ve yurttaşlara takdim etti. Baykal, bir yurttaşın emeklilerin sorununa değinmesini istemesi üzerine sözlerini şöyle tamamladı: ''Emekliler başta olmak üzere duymak istediğiniz konuları konuşacağımız 27 Mart'taki büyük Antalya mitingine bekliyoruz. Çiftçinin, işsiz gencin, esnafın, ev kadınların derdini orada konuşuruz. Ben mitingin ateşini şimdiden söndürmek istemiyorum. Sadece Antalya'da değil, Türkiye'nin her yerinde yeni güzel bir hava görüyorum. Bilmem siz de görüyor musunuz? Bu seçimler biraz farklı seçim olacak. bu seçimler çok büyük önem taşıyacak. Millet bir tazelenmek, bir yenilenmek istiyor. Bir yeni başarılı dönemi açmak istiyor. Her yerde bunun işaretlerini görüyorum. İnşallah güzel bir dönemi 29 mart seçimleriyle açacağız. Ben bu seçimlere yönelik böyle bir havayı görüyorum. Antalya'da da köklü bir değişimin emarelerini görüyorum. Antalya'da da çok köklü bir değişim gerçekleşiyor. Bunun işaretleri ortaya çıkıyor.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler