Sahne Kimin İstanbul?

Yayınlanma: 23.03.2009 - 07:52
Abone Ol google-news

Kentin geleneksel mimari silueti yok oluyor, tarihin belleği ahşap yapılar çöküşe terk edilmiş, yananların yerine gökdelenler dikiliyor. Kentin dokusu yozlaşıyor. Akaretler’deki vakıf binaları, resim galerileri, konferans ve konser salonlarına dönüştürülmesi gerekirken, New York City’yi aratmayan lüks mağazaları konuk ediyor.

Büyükşehir Belediyesinin oldukça yüklü olduğu anlaşılan 2010 Avrupa Kültür Başkentiprojesine ayırdığı bütçeden payını alan Sahne Senin İstanbul afiş ve pankartlarının yerini şimdilerde, yerel seçimin hareketlendiği bir ortamda doğal olarak seçim duyuruları aldı. Büyükşehir Belediyesi adına bu değişim doğrusu iyi de oldu. Çünkü Sahne Senin İstanbulyazılı afişler, İstanbul gibi bir metropolün kültür ve tarihini yitirişiyle örtüşmüyordu.

2010 Kültür Başkenti hazırlıklarına (ki bunların ne olduğunu henüz somut olarak görmüyor ve bilmiyoruz), kimi meslektaşlarımın iyi niyetli ve olumlu yaklaşımlarını, özür dileyerek, bu nedenle paylaşamıyorum. Her şeyden önce coğrafi konumu ile dünyanın sayılı güzel kentlerinden biri olan İstanbulunAvrupa Kültür Başkentietiketiyle anılması, doğup büyüdüğümüz bu kent için elbette bir övünç kaynağıdır. Ne var ki, bu övünç, yurttaşını oturduğu yöreye her geçen gün biraz daha adeta yabancılaştıran, kültür ve tarih kalıtını (mirasını) yok eden bir çarpık kentleşme anlayışıyla bağdaşmadığı gibi, böylesi güzel bir duyguyla da ters düşüyor.

İstanbul için önce şu soruyu sormak gerekir: İstanbul, bırakın bir yabancının gözünde, önce kendi vatandaşı için gerçekten bir kültür kenti midir? Kentin yerel baş sorumlusu Büyükşehir Belediyesi, İstanbulun büyük metropol olabilme niteliklerini, sadece yol yapmak, kavşak açmak, gökdelen dikmek, yüklü harcamalarla yeşillikleri laleyle donatmak, metrobüs projelerini geliştirmek gibi çalışmalarla sınırlı tutmaktadır.

Oysa bir kentin, kültür ve tarihi birikimiyle Avrupaya açılabilmesi, önce kendi yurttaşının uygarlığa kapı olan bu anlayışla iç içe yaşamasıyla olanaklıdır.

Cumhuriyet dönemine adını yazdıran tiyatrolarımızdan bugün kaçı ayakta kalabilmiştir (Kenter Tiyatrosunu bu arada yürekten kutlamak gerek. Alanında tek örnektir ayakta kalabilen) ya da kültür kenti olmanın simgesi elle tutulur bugün kaç tiyatro salonumuz vardır? Kültür belleğimiz Tepebaşı Dram Tiyatrosunun yangınlara teslim edilmesinden sonra, (özel kurumların sanat mekânlarının dışında) devlet ya da yerel yönetim eliyle İstanbula kaç sanat kültür merkezi kazandırılmıştır? Tiyatrosu yok, operası yok, kentli nüfusun yüzde 80i bu iki kültür sanat etkinliğine yabancı, konser salonları sayılı, soluk alan meydanları yok, Portekizin minik Porto kenti 1906dan kalma muhteşem mimarideki tarihi kütüphanesi ile övünürken, 600 yıllık kentin Beyazıt Devlet Kütüphanesinin görünümü kitaplıktan çok karanlık ve rutubetli bir manastır görünümünde(Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet Pazar Eki, Beyazıt Devlet Kütüphanesinden izlenimler) Kadın Eserleri Kütüphanesi hâlâ geliştirilmeyi, genişletilmeyi, iyileştirilmeyi bekliyor.

Kentin geleneksel mimari silueti de birer birer yok oluyor, tarihin belleği ahşap yapılar çöküşe terk edilmiş, yananların yerine gökdelenler dikiliyor. Kentin dokusu yozlaşıyor, bozuluyor, yabancılaşıyor. 21. yüzyılda İstanbul kentinin kültür, sanat birikiminin övünme kapsama alanı, tarihi Sultanahmet, Topkapı ile Yerebatan Müzesi, Galata Kulesi vs. ile sınırlı. Bunun ötesinde kent, Shoping Centerlar, Business Towerlar, Happy Citys, The İstanbul Konutları, Starbuckslar, Glorias Jeans kahveleri, Manhattan yerleşimleri, görkemli alışveriş merkezleri ve konut gökdelenleriyle kuşatılmış durumda. Akaretlerdeki vakıf binaları, resim galerileri, konferans ve konser salonlarına dönüştürülmesi gerekirken, New York Cityyi aratmayan lüks mağazaları konuk ediyor. İstanbulu ziyaret eden bir yabancı, kentin özgün mimarisini, kültürünü, sanatını, yaşamını değil, bunları solukluyor. Bunun adı da Kültür Başkenti oluyor.

Son derece yaşamsal olduğuna inandığım yerel seçimler öncesinde, her türlü zorluğuna karşın asla vazgeçemeyeceğim güzel İstanbul için böylesine eleştirel bir bakış getirmek istemezdim. Ancak gerçekleri dillendirmek hepimizin sorumluluğudur diye düşünüyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler