Sahneye çıkmam tam bir çılgınlık

Yıldız Kenter, adı tiyatroyla özdeşleşmiş, sahnedeki duruşuyla yıllar yılı herkesi kendine hayran bırakan bir tiyatrocu. Yaşsız bir kadın. Yıllar geçiyor, o yılları eziyor, "kimse zamana hükmedemiyor" dese de zamanla savaşında hep o galip. Biz de sanatta 60 yılını deviren Kenter'le sadece tiyatroyu konuşmadık, yaşama dair ne varsa hepsine dokunduk; hatta ölüme bile. "Sille tokat girdim" dediği konservatuvar günlerinden, 80 yaşında sahnelediği Ben Anadolu'nun nasıl bir çılgınlık olduğuna kadar...

Yayınlanma: 18.04.2009 - 07:37
Abone Ol google-news

 

Sille tokat girdim konservatuara

- Sanatta 60. yılınızı doldurdunuz. Dünden bugüne bir bakış atarsak 60 yılda neler yaşandı?

- Hep bir mücadele ve çekişme yaşadım. Hatta 15-16 yaşlarımdayken konservatuvara girmek istediğimde ailem karşı çıkmıştı. En büyük abim ve İngiliz annem başta olmak üzere. Babam sessiz kaldı. Ama sonra yardımcı oldu kaydolmama.

- Karşı çıkmalarının nedeni neydi?

- Türk insanı yetenekli diyorsunuz. Yetenekli, peki neyi eksik? Desteği eksik olmuştur hep; mahalle desteği. İşte ben de o sıkıntıyı çektim. Kız erkek beraber okuyormuş, konservatuvarlı kızlar ‘orospu’ olurmuş, kızların çocukları oluyormuş, tuvaletlerde düşürüyorlarmış. Bunun gibi bir çok dedikodu. Hele ki bizim oturduğumuz muhitlerde. Ama çok istiyordum konservatuvara girmeyi. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullardan dolayı çok ev değiştirdik. En son taşındığımız konservatuvara çok yakındı. Okul çıkışı hemen oraya gider, dinlerdim sesleri. Sonra sille tokat girdim konservatuvara. Hayatımın en mutlu dönemlerinden biriydi. Atatürk, Türk gencinin sanatta, özellikle de çok sesli sanatlarda bu kadar başarılı olabileceğini nasıl öngördü hala şaşıyorum. Musiki Muallim Mektebini konservatuvara dönüştürdüğünde Avrupadan da pek çok değerli sanatçı geldi. Çok şanslı bir dönem yaşandı konservatuvarda. Baktığınızda sinema, tiyatro oyuncularının bazılarını çok daha ileride görebiliyorsunuz. Bu mutluluk verici.

- Sonra da sahne... Yıllar içinde pek çok şeye tanık oldunuz. Türk Tiyatrosu bu süreçte hangi noktaya geldi?

- Türkiyede tiyatro hala çok genç. Atatürkün Türk Gençliğine emaneti boşuna değildi. Bir ateş, inanç gördü. Yanılmadığını da gördük. Tiyatroda her zaman az olmuştur seyirci. İnsanlar en küçük bir ekonomik, politik gelişmede ilk olarak sanattan çeker elini eteğini, evine kapanır, küser, korkar. Her şey bir alışkanlık sonuçta. Gençlerin yeni ve güzel fikirleri var. Başka türlü tavırlar, davranışlar doğuyor. Yeni oluşumlar ortaya çıkıyor. Bunlar ileride başka türlü bir ağaç olacak, meyveler verecek. Binlerce yıldır gelen o büyük ulu çınara katkıda bulunacak, yaşamasını sağlayacak bir güç oluşturacak. Hiçbir çaba boşa değildir. Aşkla, severek, inanarak, aldatmaca olmadan yapılıyorsa tabii.

 

Zamana kimse hükmedemiyor

- Yüzlerce oyuncu yetiştirdiniz. Bundan sanatsal anlamda da beslenmiş olmalısınız.

- En çok beslendiğim kaynaklardan biridir öğrencilerle beraber olmak. Her yeni nesil karşıma çıktığında başka bir tavır ve davranış biçimi görüyorum. Anadolunun her yerinden gelen o mozaikte tanıyorum onları. Çok şey alıyorum onlardan ve sürekli onlara ne vermem gerektiğini etüd ediyorum. Her biri bir saz onların. Ben de kendi malzemelerinden en iyiyi çıkarmaları için çalışıyorum. Flütsen flütsündür, keman olamazsın. Sesiyle, bakışıyla, sesinin derinliği ve duruşuyla, kendisi olarak, neler yapabileceğini anlatmaya çalışıyorum. Çok farklı bakış açıları tanıyorum. Sonuç olarak yaşam da bir sahnedir, tiyatrodur.

- Efes Pilsen’in sanata desteğini nasıl karşılıyorsunuz?

- Sanata destek çok önemli. Tiyatroyu destekleyen herkese teşekkür etmek isterim.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler