"Hükümet ayrı, Genelkurmay ayrı konuşuyor"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. Baykal konuşmasında Güneydoğu'daki mayınlı arazilerin temizlenmesi konusunda Genelkurmay ile hükümet arasında ortak bir anlayışın olması gerektiğini savundu. Baykal yarın mayınlı arazileri incelemek üzere bölgeye gideceğini de sözlerine ekledi.

Yayınlanma: 26.05.2009 - 11:08
Abone Ol google-news

İşte CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, partisinin bugünkü grup toplantısındaki açıklamalarından satırbaşları:

 

Mayınlı araziler

- Hatırlayacaksınız, bu konuda bir süre önce hükümetin bir kararname girişimi olmuştu. Güneydoğu’daki Suriye sınırı içinde Hatay’dan başlayarak 510 km uzunluğundaki sınır boyunda yer alan arazilerin mayından arındırılması konusunda bizimde imzalamadığımız bir sözleşme var.

- Bundan sonra düzenlenen kararnameyle Güneydoğu’daki bir arazinin yabancı firma tarafından temizlenmesi ve bunun karşılığında o firmaya, kararnamede 49’du şimdi 44’e indi, araziyi kullanma imkanının tanınmasını amaçlayan bir kararname düzenledi.

- Bu bir kere bizim hukuk sistemimize aykırı. Çünkü mayından arazinin arındırılması için yapılması gereken bir iş, bir iştir. Bu faaliyet sonucunda elde edilecek olan arazinin nasıl kullanılacağı kararını almak ayrı bir iştir.

- Biz kendi topraklarımızdaki mayını temizlemekten aciz miyiz ki başka ülkeye temizletelim.

-Bu arazilerin yabancı bir şirkete devredilmesi olmamalıdır. Hangi ülke böyle bir şey yapar ki.

- Ortada ciddi bir hesap yoktur, uzman kuruluşlardan bilgi alınmamıştır. Genelkurmay 'NAMSA’dan bunu yapın iyisi doğrusu budur' diyor.

 

- Bu ne biçim dağınıklıktır kopukluktur. Genelkurmay bir şey söylüyor, hükümet farklı bir şey söylüyor. Bu konuda genelkurmay ile hükümetin birlikte hareket etmesi gerekli değil midir?

 

- Niye NAMSA’yla temas kurmuyorsunuz. Sorular ortada. İhaleyi açacağız, ihale uygulanmadı, haydi biz bu toprakları 40 küsür yıl vererek emanet edelim diyeceksiniz. Bunu kabul etmek mümkün değildir.

 

- 600 bin mayın temizlenecek. Türkiye’nin temizlemesi gereken mayın sayısı 900 bin. Bu sınırın dışında mayın var. Herhalde bu kadar verimli toprakların üzerinde değil onlar. Peki onlar ne olacak?

 

- Bu kanun derhal geri çekilmelidir ve kamuoyumuzu tatmin edecek. Parlamentomuzun vicdanını rahatlatacak, Genelkurmay’ın düşüncelerini değerlendirecek, ciddi bir çalışma yapılarak Türkiye’nin önüne çıkılmalıdır.

-- Hükümet baktı olmuyor, bir kanun çıkarmaya çalıştı. Kararname ile elde edemediği sonucu kanunla güvence altına almayı amaçlıyor. Yani bir anda hukukun arkasından dolanmayı amaçlayan, hukuku etkisiz kılmayı öngören bir düzenlemedir. 'Kanun gücüyle ben bunu yaparım' demiştir. Ama iş yine yanlış.

- Bir defa şu anlaşılıyor ki hükümet bu konuda bir kararlılık içindedir. Yani bu araziyi bu modelle mayından temizlemeyi ve temizlenecek olan araziyi 40 küsur yıl bir başka kuruluşa devretmeyi içine sindirerek yola çıkmıştır.

- Suriye mayından temizlenme konusuna el attı. Başbakan’da 'Suriye yaptı' diyor. Bir sor bakalım nasıl yaptı?

- Dünyada mayın temizleyen ülkelerden hangisi, mayını temizleme karşılığında 'al burayı kullan' diyor Türkiye’den başka? Üstelik bizim sınırda, terör bölgesinin hemen üstünde. Bizim en karmaşık, en istikrarsız coğrafyasının tam ortasında. Böyle bir arazide biz 'gelin burayı temizleyin kullanın' diyeceğiz.

- NATO 4.5 milyon mayın temizledi. Arnavutluk’ta, Belarus’ta, Sırbistan’da bunu gerçekleştirdi.

- Mayın temizlemede 5 yıl boyunca yapılacak bir ödeme? Başbakan geçenlerde 61 milyon dolara bir uçak aldı. 61 milyon dolara uçak alırken gözünü kırpmadı, 250 trilyon 500 trilyon harcayamam diyerek, yabancılara devredeceksin. Bunu kabul etmiyoruz. Bu kadar sorumsuzluğu kabul etmek mümkün mü?

-Bu topraklar temizlenmelidir ve bu topraklar o bölgedeki vatandaşlara ülkesine sahip çıkılacak şekilde sahiplendirilmesi gerekmektedir. 

-Mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin mücadeleyi Meclis'e götüreceğiz. Bazılarının amaçlarını yapamaz hale getirmek için mücadele edeceğiz. Kimsenin o bölgeyi birilerine peşkeş çekmesine izin vermeyeceğiz.


"Hukuk devletinin saygınlığına en büyük darbe vurulmuştur"

- En yüksek saygın olan Türkiye'nin hukuk devleti olmasıdır. Herkesin hukuka tabi olduğunun bilinmesidir. Herkes hukuk karşısında eşittir. Cumhurbaşkanı da vatandaşta eşittir.

-Türkiye'de milletvekilleri ile ilgili bir düzenleme var ancak Cumhurbaşkanı ile bir düzenleme yok. Olması lazım ancak yok. Hukukta önemli olanda budur. Hukuk cambazlığı ile olması gerektiği şeyi olur kılmak kabul edilebilir değildir.

- Bir hakim önüne gelmiş dosya, dosya Cumhurbaşkanı seçilmeden önce işlendiği bir suçla ilgili. dokunuuzlmazlığı olduğu sürece dosya takip edilemez. Şimdi dokunulmazlığı yok ve takip edelim demişler. Mahkeme bir karar aldı. O kararı irdeleyecek merciler vardır. Fakat biz böyle yapmıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Türkiye'de bir hakimin kendi anlayışı çerçevesinde bir bildiri yayınlyarak yargının kararının kötü niyetli olduğunu söylüyor. Bu Türkiye'de Cumhurbaşkanlığının da hukukunda saygınlığına en büyük darbeyi vurmuştur.

 

"Başbakan ülkesine saygısızlık anlamına gelen değerlendirmelerde bulunuyor"

- Başbakan'ın zaman zaman ülkeyi rencide eden ama bu millete saygısızlık anlamına gelen değerlendirmeler yaptığını gördük. Başbakan Türkiye'yi suçlayarak nereye varmak istiyor anlayamıyorum. Türkiye'ye yapılan haksızlıkların hesabını soracağına kendisinin ülkesine haksızlık yapıyor.

-Batı Trakyalı 60 bin insan vatandaşlıktan atıldı. Başbakan bundan hiç şikayet etmedi. Şimdi, bunlar yakışmıyor. Türkiye, kendisini suçlayarak birilernini gözüne girmeye çalışarak haklılığını kimseye kabul ettiremez. yanlışı konuşalım ama bizim ihtiyacımız herşeyden önce haksızlıkların hesabını sormaktır ve Türkiye'yi savunmaktır.

 

Mazottan alınan ÖTV kaldırılsın

- Şimdi bir üretim mevsimi başlarken, bu tabloyu bir kez daha hatırlıyoruz. Bakınız, henüz buğdayda bir fiyat verilmemiştir. Buğday hasadı yer yer başlamıştır.
 
- Türkiye’deki ortalama maliyetin 61 kuruş olduğu ziraat odalarımızın tespitidir. Yani ilan edilecek fiyatın 70 kuruşun altında olması halinde çiftçi çok zor günler yaşayacaktır.

- Peşin ödeme yapılması mutlaka sağlanmalıdır. Bu üretim dönemde dahilde işleme rejimi kapsamında dışardan ithalat yapılmasına izin verilmemelidir.

- Çiftçimizin bazı yerlerde 2008’e ait pamuk primleri ödenmemiştir. Bunlar ödenmelidir.

- Tarımsal girdilerde alınan KDV’lerin yüzde 1’e indirilmelidir. Çiftçiye anlamlı bir destek verme ihtiyacı olmalıdır. Mazottan alınan  ÖTV derhal kaldırılmalıdır.

- Elektrik borçları nedeniyle kapatılan elektrikler kooperatiflere açılmalıdır. Kısa bir süre önce çay fiyatı açıklandı, bölgede hayal kırıklığı yarattı.

- Üreticinin eline destekleme dahil geçecek para 90 kuruştur. Bu yüzde 6.4’lük bir artışı getirilmiştir, fakat çayın girdi fiyatları yüzde 35 artış göstermiştir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler