IMF anlaşması yerine yeni Anayasa'ya ihtiyaç var

Müstakil Sanayicileri ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, Türkiye'nin IMF ile yeni bir "stand-by" anlaşması konusunda bazı kesimlerin, sürdürdüğü ısrarcı tavrı artık terk etmesi gerektiğini belirtti.

Yayınlanma: 08.06.2009 - 11:24
Abone Ol google-news

Yurt çapındaki 3 bini aşkın reel sektör temsilcinden alınan görüşler doğrultusunda hazırlanan "2009 Yılı Türkiye Ekonomisi Raporu", MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan tarafından açıklandı.

Konuşmasına geçen hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Teşvik ve İstihdam paketini değerlendirerek başlayan Vardan, yeni paketin sadece iç yatırımları değil dış yatırımları da çekerek, ekonomiye büyük bir canlılık ve ivme kazandıracağı inancında olduklarını dile getirdi. Vardan, şimdi önemli olanın bu paketin etkin bir şekilde uygulanması olduğunu vurguladı. Ekonomi raporlarının her yıl vurguladığı ayrı bir tematik mesajı olduğunu belirten Vardan, bu yıl hazırlanan raporda vermek istedikleri mesajın, "Küresel Kriz, Yeni Desler" olduğunu söyledi.
 

"Zarar büyük, istenen canlanma zaman alacak"

Büyüklüğü ve tahribatı göz önüne alındığında, mevcut krizin bugünden yarına veya akşamdan sabaha ortadan kaldırılması için kimsenin elinde sihirli bir çözüm bulunmadığını kaydeden Vardan, "Buna rağmen, son dönemlerde özellikle piyasalarda nispi bir iyimserlik ve toparlanma havasının oluşması memnuniyet vericidir. Küresel satın alma yöneticileri endeksi, tüketici güven endeksi, emtia fiyatlarındaki hareketlilik ve dış ticarete ilişkin diğer bazı endeksler gibi birçok küresel gösterge krizde en kötü dönemin bittiğine dair umut vermektedir. Fakat krizin meydana getirdiği olumsuz etkilerin ve verdiği zararın boyutu düşünüldüğünde, arzuladığımız canlanmanın gerçekleşmesi kuşkusuz bir miktar daha zaman alacaktır" diye konuştu.


"Tedbirin maliyeti 36.5 milyar TL'yi aştı"

Hükümetin, son teşvik paketi öncesinde, krizin etkilerini aşmak için bütçe açığı vermeyi ve mali disiplinde zorunlu bir bozulmayı da göze alarak birtakım tedbirleri hayata geçirdiğini hatırlatan Vardan, "Bu tedbirlerin maliyeti bugün itibariyle 36.5 milyar TL'yi aşmıştır. Bu tedbirlerin yerinde olduğunu görmekteyiz. Ancak bu çabaların, arzu edilen etkiyi göstermesi için bütün paydaşlar elini taşın altına koymalıdır" dedi.


"Bankacılarda elini taşın altına koymalı"

Elini taşın altına koyması gereken paydaşlardan birinin bankacılık sektörü olduğunu vurgulayan Vardan, "Zira birçok ülkede hükümetler, kaynaklarının hemen tamamına yakınını finans sektörüne aktarmak zorunda kalırken, Türkiye'de bankalar kar üstüne kar açıklamışlardır. Türk mali sistemi, küresel krizden diğer ülkelerde olduğu kadar etkilenmemiştir. Türkiye'de herhangi bir banka batmamış, hiçbir finans kurumu kamulaştırılmamıştır. Ayrıca halk, mevduatlarını çekmek için bankalara veya devalüasyon kaygısıyla döviz bürolarına hücum etmemiştir. Aksine bankacılık sistemimizin aktif yapısı ve öz kaynak karlılığına bakıldığında güçlü bir yapının korunduğu gözlenmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

2009'un ilk çeyreğinde bankacılık sektörüne ilişkin temel göstergelerin oldukça tatminkar olduğuna dikkat çeken Vardan, şöyle devam etti:
"Şimdi olması gereken, bankaların Türkiye'de sıkıntı çeken reel sektöre kredi kanallarını açık tutmaya gayret etmeleridir. Özellikle, dünyadaki ve Türkiye'deki olumlu sinyaller, Merkez Bankası'nın 6-7 puanlık faiz indirimleri ve yeni Teşvik Paketinde ele alınan yaklaşık 10 milyar TL tutarındaki Kredi Garanti Fonu uygulaması gibi gelişmelere paralel olarak, bankacılık kesimi reel sektöre yönelik kredilerde tutucu davranmamalıdır."


"İlk fırsatta emekçi sokağa atılmamalı"

Diğer taraftan bu kriz ortamında şirketlerin, ilk fırsatta yetişmiş emekçisini sokağa atmaması gerektiğini vurgulayan Vardan, "Yeni dönem için birikmiş beşeri sermayesini korumalıdırlar. Müşteriler, çeklerini ve alınan mal ve hizmet bedellerini zamanında ödemeye dikkat etmelidirler. Müşteri çekebilmek için yeni pazarlama yöntemleri denenmeli, satış sonrası hizmetlere odaklanılmalıdır" dedi.


"Stand-by anlaşmasında ısrarcı tavır terk edilmeli"

Türkiye'nin IMF ile anlaşma konusunu da değerlendiren Vardan, şunları söyledi:
"Türkiye'nin IMF ile yeni bir 'stand-by' anlaşması konusunda bazı kesimler, sürdürdüğü ısrarcı tavrını artık terk etmelidir. Özellikle IMF ile bir anlaşma yapılmaması halinde Türkiye'nin düşeceği sıkıntıları bilinçli olarak dramatize eden uluslararası derecelendirme kuruluşlarının çizdikleri kötü senaryoların nasıl gerçek dışı ve yanıltmaya yönelik olduğu artık alenen görülmüştür. Unutulmamalıdır ki Türkiye, küresel krizin dünyayı istila ettiği 11 Mayıs 2008 tarihinden bu yana, IMF ile herhangi bir "stand-by" anlaşması olmadan yönetilmektedir. Türkiye'nin söz konusu şartlar dahilinde asıl ihtiyacı, IMF ile acil bir anlaşma yapması değil, hızı kesilen yapısal reformlara öncelik vermesidir. IMF ile ancak yatırım, üretim, istihdam, büyüme ve reformların devam etmesi şeklinde reel önceliklere ve mevcut krizin getirdiği şartlara göre dizayn edilen bir anlaşma modeli üzerinde mutabık kalınabilir ki, bu da şu an için mümkün gözükmemektedir."

Kriz döneminde IMF ile anlaşma imzalayan bazı ülkelerin de derin yara aldığını söyleyen Vardan, bu dönemde IMF'yle anlaşma imzalayan İzlanda, Ukrayna, Polonya, Macaristan, Romanya, Letonya ve Pakistan gibi ülkelerin krizde ağır yara almış olan ülkeler olduğuna dikkat çekti.


"Petrol ve hammadde fiyatındaki gerileme"

Türkiye'de son dönemde, alınan tedbirlerin olumlu yönde netice verdiğine işaret eden Vardan, "Sanayi üretim endekslerinde ve kapasite kullanım oranlarındaki düşüşün hız kesmesi, ÖTV ve KDV indirimlerine bağlı olarak iç tüketimin canlanması, tüketici ve reel kesim güven endeksinin olumlu sinyaller vermesi, reel ihracattaki aşağı yönlü gidişin yavaşlaması bunlardan bazılarıdır. Bu sinyallerin en önemli faydası, beklentiler üzerinde olumlu etki yapmasıdır. Bununla beraber, cari açığın büyümesine neden olan petrol, doğal gaz, hammadde ve emtia fiyatlarında yaşanan gerileme, en azından 2009 yılı için cari açığın herhangi bir sıkıntı oluşturmayacağını bizlere göstermektedir" diye konuştu.
 

"Teşvik paketi büyük projelerde cari açığı azaltabilir"

Toplantı sonunda gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Vardan, Teşvik paketiyle ilgili bir soruyla ilgili, "Hükümet, ilk defa reel sektörün görüşlerini de alarak ortak bir paket ortaya çıkarttı. Bir pakette herkesi memnun etmek mümkün olmayabilir. Bunlar tam uygulanmaya başladığı zaman acaba bütçe açığı verecek miyiz diye düşünmez gerekebilir. Ancak kısıtlı kaynaklara rağmen iyi bir paket. İç yatırımların yanı sıra, dış yatırımları da artıracak. Üretim ekonomisi bize artı bir değer getirecek. Bunun da bütçeye etkisini unutmamamız gerekir. Türkiye, adil bir teşvik sistemine kavuşmuştur. Bunun da herhangi bir sapma olmadan uygulanması ülkemize yararlı sonuçlar getirecektir" yanıtını verdi.

Teşvik paketinde özellikle büyük projelere verilen desteğin çok önemli olduğuna dikkat çeken Vardan, "Dış ticaret açığı vermiş olduğumuz yatırımların desteklenmesi, cari açığımızın azaltılması yönünde önemli bir katkısı olacaktır" dedi.


"Zaten IMF'siz yürüyoruz"

IMF anlaşmasıyla ilgili bir soruyu yanıtlayan Vardan, "Zaten IMF'siz yürüyor olmasız gibi sebeplerle gündemi artık onlarla iştigal etmeyelim. Yapısal reformlarla uğraşalım. Mutlaka ileriye dönük yapısal reformları şimdiden yapmalıyız. Bunu biz reel sektörleri olarak kendi şirketlerimizde de uygulamalıyız" diye konuştu.

Marmara Üniversitesi'nden Doç.Dr. İbrahim Öztürk ise IMF ile Türkiye arasında kopmuş bir ilişki olmadığını söyleyerek, "IMF ile reel sektör odaklı bir anlaşma şartları zorlanabilir. Zarar verecek bir anlaşmadan ziyade, zarar verecek bir anlaşmadan kaçınmak gerekiyor" dedi.

Gelir İdaresi'nin özelleştirilmesiyle ilgili bir soruya Vardan, "IMF olsa da olmasa da özelleşmesi, siyasi partilerin etkisindeymiş gibi bir etkiden kurtarılmalıdır" dedi.
 

MÜSİAD'ın ekonomi raporundan yeni bir Anayasa çıktı

MÜSİAD raporunda öncelikle krize karşı yol haritası ve ortak dilin oluşturulması gerektiği dile getirilen raporda, şu başlıklar ortaya çıkartıldı:

-Dünyaya Eklemlenme Sürecinde Dışa Bağımlılığın Azaltılmalı,

-Nitelikli Dönüşümü ile Ar-Ge, Ür-Ge ve inovasyon sahalarında yeni yeni başlatılan atılımlar derinleştirilmelidir.

-Milli Tasarruflar artırılmalı, milli tasarrufu artıracak her türlü tedbir, teşvik ve yasal ortam geliştirilmeli.

-Tedarikçilikten Markalaşmaya Geçiş yapılmalıdır. Türkiye, "küçük Çin" olmak gibi stratejilerle hareket edemez. Aksine, zaman kaybetmeden kendi markalarını oluşturmalıdır.

-Üretim ile Pazarlamanın Birleştirilmeli, Türk müteşebbisi, satamadığın mal zayi olduğu gibi, gitmediğin pazar da asla senin değildir" ilkesine göre dışa açılmada etkin modeller ve işbirlikleri geliştirmeli.

-İşgücünün Dönüştürülmesi ve İstihdam Sektörlerin tanımlanmalı

-Ekonomi raporunda, Orta ve Uzun Vadede Cari Açık Sorunu Önlenmeli, özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik atılımların, öncelikli olarak ele alınması,

-Dış Siyasetteki Vizyona Sahip Çıkılması,

-Şirketlerin Dönüşümünün Kriz Sürecinde de Desteklenmesi

-İç Pazara Önem Verilmesi ve KOBİ Desteklerinin Devam Etmesi,

-Şirketlerin İçe Dönük Yapılanma Fırsatını Değerlendirmesi,

-Mikro Ekonomik Reformlara Odaklanılması,

-Bölgelerarası Gelişmişlik Farklarının Azaltılması,

-Mali Disiplinin Uzun Vadede Muhafaza Edilmesi,

-Finansal Kaynak Çeşitlendirme Gerekliliği ile Varlık Barışı Yasasının tekrar ele alınması, 2B yasasının etkin bir şekilde uygulanmaya konulması,

-İkinci Nesil Reformların Sürdürülmesi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler