JİTEM'i 12 yıl önce de anlatmıştı

Diyarbakır'da uzun yıllar görev yapan Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın Diyarbakır'da görülen JİTEM davası kapsamında verdiği çarpıcı ifadeleri 12 yıl önce TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na da verdiği ortaya çıktı.

Yayınlanma: 20.07.2009 - 10:34
Abone Ol google-news

Diyarbakır'da uzun yıllar görev yapan Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın eski görev yeri Edirne'den ayrılmadan mahkemeye verdiği ifadeler JİTEM'in faaliyetlerini tekrar gündeme getirdi. Ancak Avcı, mahkemeye verdiği ifadede anlattıklarını 4 Şubat 1997'de TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na da anlatmıştı. Necmettin Erbakan Başbakanlığındaki Refah-Yol hükümetinin iktidarda olduğu dönemde Avcı'nın çok çarpıcı ifadelerine rağmen anlattıklarına ilişkin bir işlem yapılmamıştı.

Avcı'nın Yaşar Topçu, Fikri Sağlar, Sema Pişkinsüt, Mehmet Bedri İncetahtacı, Mahmut Yılbaş, Hayrettin Dilekcan, Metin Öney, Nihan İlgün'den oluşan Mehmet Elkatmış Başkanlığı'ndaki TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na verdiği çarpıcı ifadeler şöyle:


JİTEM'in kuruluşu

Bazı devlet görevlileri PKK'yle hukuki çerçevede yeterince mücadele edilemediğini düşünüyordu. PKK ve destekçileriyle hukuk dışı bir anlayışla mücadele edilebileceği düşüncesiyle JİTEM kuruldu. JİTEM 1988'de oluştu. JİTEM'in çıkışı ve faaliyetlerinde mafya falan yok, orada kendisi vardır; yani, birtakım itirafçı insanlarla beraber faaliyeti vardır. JİTEM'in daha sonraki batı illerindeki faaliyeti batıdaki mafya olaylarıyla bağlantısı var ve daha çok da böyle rant, çek-senet irtibatlanma şeklinde tezahür etmiştir.


Ersever JİTEM'in faaliyetlerini inkar etmedi

O dönemde bazı DEP mensuplarının evinde arabasında patlama olayları oluyordu. O dönem orada görev yapan JİTEM Komutanı Cem Ersever, tavırları, konuşmaları anlatımlarıyla, işte bu memleketi filanca kurtarır, kurtarırken her şeyi göze almak gerekir diyen insandı, bunu saklamıyordu. Bunları kimin yaptırdığını az çok tahmin ediyordum. Cem'e de gittim, konuştum. Dedim ki; 'Bunlar yanlış şeyler, gittiğiniz nokta doğru değil.' Ersever bunları inkar etmedi. İki saatlik konuşmanın sonunda, 'Benim geriye dönüş noktam yok. Ben artık bu noktaya kadar gelmişim, bu belaya da bulaşmışım; geriye dönemem artık ben' dedi.

Tabii o zamanlar, JİTEM'in kendi ve buna bağlı gruplar, orada çalışan subaylar ve üstlerinin hepsi bu olayı A'dan Z'ye biliyordu, yani bu olaylar gizli saklı değildi.


Yeşil, Ersever'in telefonunu kullanıyor

Daha sonra Alparslan Ertuğ diye biri bana anlattı, dedi ki 'Ben cinayeti çözdüm', 'Nasıl?' Dedi ki 'Cem öldürüldüğü zaman üzerinde kötü bir elbisesi vardı. Halbuki Cem, Kemal'in evine gitseydi, gittiği zaman Cem'in takım elbisesi vardı, takım elbisesini giyip 12'deki buluşmaya gelip, oradan mahkemeye gidecekti; ya Cem, Kemal'in evine gitti ve oradan çıkamadı, yani orada oldu bu olay, ben, bu olayın failini buldum' dedi. Şimdi mantıken de öyle, eğer, bu adam, Kemal 'Benim evime Cem geldi, benden emanetleri aldı ve gitti' diyor. Eğer, Cem, Kemal'in evine gelmiş olsaydı, o evde elbise değişmesi gerekiyordu, öldüğü zaman üzerinde takım elbise olması lazımdı, halbuki üzerinde kot pantolon vardı. Yani, Cem o eve girdi ve çıkamadı. Kemal o zamanda gümrükte şoför. İrtibatlarını incelediğiniz zaman onun JİTEM'in kullandığı bir eleman olduğunu anlıyorsunuz. Mustafa Deniz, Cem'in kaybolduğunu duyunca o da Kemal'in evine gidiyor, 'Ne oldu? Cem buraya gelmiştir' diye, o da çıkmıyor. İstanbul'da ki, Cem'in daha sonra, Neval Boz denen kadın da yine, Cem'i sormak için en güvendikleri insan Kemal, Kemal'in evine gidiyor, kayboluyor. O zamanlar, Cem'de Kemal'in kullandığı bir mobil telefon var, şu anda o mobil telefonu Yeşil kullanıyor, yani düğümü o zaman çözebilirsiniz.


Yeşil en büyük para tahsilatçısına dönüştü

Yeşil geçmişte Güneydoğu'da Jandarma tarafından eleman olarak kullanılan, bilgi alınan bir yurttaş, belki başlangıcında çok iyi niyetli, çok çalışkan, gerçekten oralara koşturan bir insan ama, daha sonrasında bu adam, bu grupların içerisinde en büyük para tahsilatçısına dönüşüyor.


Emniyet içinde polislerden ve eski ülkücülerden bir grup oluşturuldu

Emniyet içerisinde, işte, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a bağlı Özel Harekat Dairesi'nde İbrahim Şahin'in başkanlığında bir grup polis, Korkut Eken'e bağlı bir grup sivil insan, geçmişte yatmış çıkmış ülkücü insan; bunlar birleştirilerek, bu dediğim (hukukdışı) yöntemlerle çalışan bir grup oluşturulmuştur.

Emniyetteki polislerle sivil, mafyacı, o irtibatta olduğu insanlar, Milli İstihbarattaki birtakım görevli insanlarla yine mafyacı insanlar, JİTEM'deki yine subaylarla birtakım mafyacı insanlar, birtakım eylemlere giriştiler ve bu defa, resmi gibi gösterdikleri, devlet işi gibi göstererek kendi şahıslarına hizmet eden birtakım olaylara girdiler.

MİT içerisinde bir grup var, Mehmet Eymür ve beraberindeki grup, hep illegal insanlarla, aşırı sağcı, yatmış çıkmış ülkücülerle hareket eden. Bir de Mehmet Ağar'ın kendisi ya da ona bağlı İbrahim Şahin ve Korkut Eken, onların adamlarıyla bunların arasında bir soğukluk, bir çatışma var. Bunlar arasındaki çelişki o kadar büyümüş ki kendileri değil ama onlara bağlı olan alttaki mafyacı unsurlar kavga ediyor.

Mafyacı insanlar devlet içindeki insanlarla irtibatlı, bu Emniyet için de, MİT için de, Jandarma için de geçerli.


Veli Küçük'ün bütün mafyacılarla sıkı irtibatı var

Veli Küçük'ün bütün bu mafyacılarla çok sıkı irtibatı var. İzmit Alay Komutanı olduğu dönemde mafyacı diyebileceğimiz, bir ucu mafya işleriyle uğraşan, bir ucu, demin anlattığım grupla irtibatta olan insanlarla görüştüğünü ve paslaştığını duyuyordum. Duyduğum bazı şeyler vardı. Mesela, Çatlı'nın, Sami'nin (Hoştan), Hadi'nin (Özcan) Veli Küçük'le görüştüğünü duyuyordum."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler