Baykal hükümeti eleştirdi

Ntv'deki bir programa katılan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.AKP milletvekili Şaban Dişli'nin tartışmalı istifasından, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Erivan'a gitmesi ve Ergenekon davasına kadar bir çok konu hakkında soruları cevaplayan Baykal, hükümeti sert sözlerle eleştirdi.

Yayınlanma: 05.09.2008 - 13:25
Abone Ol google-news

Katıldığı canlı yayında, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal gündeme ilişkin soruları cevapladı.

Baykal, Şaban Dişli'nin partideki görevlerinden istifasına ilişkin, ''Başbakan 'ben uygun gördüm' diyor. Sen kimsin de ne hakla onu uygun görüyorsun? Sen af merci misin? Sen Türkiye'nin hukuk sistemi nasıl işleyecek ona karar verme noktasında mısın? Varsa ortada yolsuzluk mahkemeye gider."

Cumhuriyet tarihinde bu kadar açık, net bir yolsuzluk olayının ortaya konulamadığını söyleyen Baykal, şunları söyledi:
''Dişli'nin genel başkan yardımcılığı görevinden istifa etmesinin nedeni, yolsuzluk olduğu içindir. Yolsuzluk varsa bunun gereği genel başkan yardımcılığından uzaklaştırmak mıdır? Vatandaş yolsuzluk yaptığı zaman mahkemeye gidiyor, cezaevine giriyor. Genel başkan yardımcısı yolsuzluk yaptığı zaman görevinden istifa edip durumu halletmeye çalışıyor. Türkiye bunu kabul edebilir mi? Dokunulmazlığını kaldırıp yargının önüne çıkmasının yolunu açacak mısınız?Şaban Dişli'nin dokunulmazlığı niye kalkmıyor biliyor musunuz? Çünkü onun arkasından Başbakan'ın dokunulmazlığı kalkar.''

Deniz Feneri davası

Baykal, Almanya'da devam eden ''Deniz Feneri Davası'' ile ilgili bir soru üzerine ise, Alman savcının iddianamesinin elinde olduğunu, iddianamede, ''Türk hükümeti tarafından, devam eden tutukluluğa mani olunması için baskı yapıldığının'' yer aldığını belirtti.
''Anlaşılıyor ki Türk hükümeti bu işle çok yakından ilgili''
diyen Baykal, ''Ortada bir yolsuzluk var, bırakın incelesinler. Sana ne? Sen niye telaş içindesin? 'Aman aman' diye niye müdahale ediyorsun? Bu müdahalenin altında ne yatıyor? Bir siyasi dayanışma, ortaklık mı söz konusu?'' dedi.

Baykal, bir soru üzerine de yeni dönemde ''Deniz Feneri davasını'' TBMM gündemine getireceklerini söyledi.

Anayasa değişikliği

Baykal, Anayasa değişikliği ile ilgili bir soruyu yanıtlarken, AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davayı anımsattı.

Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinden 10'unun ''AKP, laikliğe karşı faaliyetlerin odak noktasında duruyor'' dediğini belirten Baykal, ''Anayasa suçlu ilan etmiş. Anayasa suçluluğu damgasını yemiş olan bir kadronun Anayasa'yı değiştirmesine göz yummak bir tutarsızlıktır'' diye konuştu.

Başbakan'ın ''laikliğin güvencesi benim'', kendisinin de bunun üzerine ''Ciğeri kediye emanet ederim ama laikliği etmem'' dediğini anımsatan Baykal, ''Bu, ortaya çıktı. Anayasa'yı AKP'ye uydurma projesinden herkes vazgeçmelidir'' diye konuştu.

İzmir'in su sorunu

Baykal, İzmir'deki su sorunuyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan'ın, ''Devlet Su İşleri (DSİ) baraj yapsın, İzmir Belediyesi de fiyaka yapsın'' dediğini belirterek, bunun ''Başbakan Erdoğan'ın zihniyetini göstermesi bakımınından önemli, vahim bir iktidar ve devlet yönetme anlayışını yansıtan bir değerlendirme'' olduğunu söyledi.

Gül'ün Erivan ziyareti

Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Erivan'a gitmesiyle ilgili sözlerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın verdiği karşılığın hatırlatılması üzerine, ''Yani bu laflar bir Başbakan'a yakışmayan laflar. Hakaret amacıyla söylenen laflar ve çok kolay cevaplandırılacak laflar. Bir başkası da çıkar Başbakan'a der ki 'Senin marifetinde yolsuzluklara sahip çıkmak...' Bunun cevabı yok, bunlar doğru bir tartışma tarzı değil. Bizim söylediğimiz önemli şeyler var. Onları anlaması ve onlara cevap vermesi lazım'' değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin, Ermenistan'a karşı insani duygular bakımından hiçbir zaafının olmadığını ifade eden Baykal, şunları söyledi:
''Yani Ermenistan ile bizim bir husumetimiz, bir gerginliğimiz söz konusu değil; ilişkilerin iyi bir noktaya gelmesini isteriz ama Ermenistan'ın, Türkiye'ye bu kadar kaba bir husumet yapması karşısında bir büyük ülke olarak bizim boynumuzu eğmemiz, her söyleneni kabul eder vaziyete sokulmamız, Ermenistan'ın aracılığıyla veya onların dostlarının baskılarıyla o noktaya getirilmemiz kabul edilemez. Ermenistan da sorumluluğunu üstlenmelidir. Şimdi bize yapılan baskılar sonucunda, Ermenistan'ın ve Ermenistan'ın dostlarının baskıları sonucunda ve onların Türkiye'deki desteklerinin katkılarıyla, 'Efendim, önemli değil biz büyük devletiz aldırmayalım' gibi bilinen argümanlar dile getirilerek, 'canım bu işler başlasın, böyle olur' diyerek, şimdi biz Cumhurbaşkanı düzeyinde -ki bu Türkiye'deki en yukarı düzeydir- bu kadar kolayca Cumhurbaşkanlığı'nın olmadık işlere sokulması, zıddiyetle konuşulması gereken bir konudur. Daha müsteşarlar ve Dışişileri Bakanlığı var, Başbakanlık var. Bir kere Cumhurbaşkanı'nı, bütün bunları yok sayarak 'aman ne kadar hoş' diye bir magazin olayı gibi 'haydi Erivan'a gönderiyoruz...' Ya bu kadar büyük bir jest yapacaksanız, hiç olmazsa ciddi durmayı başarın bir noktada da hiç olmazsa mesela Yukarı Karabağ'da işgal ettiği 3 tane köyden çıkmasını sağlayın. 3 köyden çıkmadın, 2 köyden, 1 köyden çıkmasını sağla. Yani çıkması gereken bir işgal vaziyetinde olduğunu, onun da kabul ettiğini bir görelim. Yani soykırımın muhatabı olarak biz gideceğiz, Cumhurbaşkanımızı göndereceğiz, bize 'soykırım' diyecekler, her türlü iddialar yapılacak ve biz sesimizi çıkarmayacağız.''

Ergenekon davası

Baykal, ''Ergenekon Davası'' ile ilgili olarak ise ''Bazı çevreler tereddütle karşıladı ama geldiğimiz noktada işin ciddiyetsizliği, tutarsızlığı anlaşılmıştır'' dedi.

Baykal, ''TSK'da çok üst düzey pozisyonda bulunmuş iki paşa, şu anda cezaevindeler ve Kocaeli Garnizon Komutanı tarafından ziyaret edildiler, Genelkurmay da bunu açıkladı, sizin bu ziyaret hakkında yorumunuz nedir?'' şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:
''Bu davanın niteliğini doğru görmemiz lazım. Bütün bu olaylar değerlendirilirken asıl önemli konu, bu nasıl bir davadır? Ergenekon Davası denilen davanın niteliği nedir? Eğer, siz bu davayı iyi niyetli, saf bir hukuk anlayışıyla ortaya konulmuş, hukuk devleti kurallarına, yargılamanın temel ilkelerine, insan haklarına saygı anlayışı içinde götürülen bir dava olarak anlarsanız, bu tip olaylar karşısında bir tartışma ihtiyacı içine girebilirsiniz.Ama eğer bu dava bir boyutuyla bir 'siyasi linç' davasıysa ve hukuk kuralları, yargılamanın temel ilkeleri, esasları göz göre göre ihlal edilerek bu iş götürülüyorsa (çağdaş bir hukuk devletinde böyle bir yargılama hiçbir şekilde gerçekleştirilemez), diye bir kanaatiniz varsa bu davanın bir boyutunun bir siyasi bilek bükme, intikam alma, siyasi yıldırma, korkutma, teslim alma anlayışıyla kurgulanmış olduğunu ve adaletin de buna büyük ölçüde birileri tarafından alet edilmek istendiğini görüyorsanız o zaman bu olaylar karşısındaki tavrınız değişir.''


Ortak ilgi konusu

''Ergenekon Davası''nın iki boyutu bulunduğunu belirten Deniz Baykal, şöyle devam etti:
''Bunlardan birisi, bir çete davasıdır. Bu çete davası Türkiye'nin çok yakından bildiği ve maalesef yeterince soruşturulamamış olan, zaman zaman çeşitli şekillerde ortaya çıkmış olan, bilinen olaylarla ilgili boyutudur. Bu, bütün toplumun en hızlı şekilde, en doğru biçimde sonuçlandırılmasını istediği bir ortak ilgi konusudur, bunun bir an önce çözülmesi lazımdır ve bunun önünde herhangi bir engel de yoktur.
Ama bir de bunun, onun dışında bir boyutu var. O boyut çok önemlidir, bu orada kalan bir olay değil, bu çete davasıyla ilgili bir olay değil. Çete davası vesilesiyle toplumda bir siyasi linç uygulaması sistematik olarak götürülmek isteniyor.İddianamede öyle şeyler var ki 'İşte Başbakan 60 milyon rüşvet vermiş, bir partinin genel başkanına'... Yani verdi mi vermedi mi? Bu ciddi mi değil mi? Ciddi ise olay bir türlü, ciddi değilse bir başka türlü. Hakkında şüpheli muamelesi yapılmayan, sanık muamelesi yapılmayan, davayla hiçbir ilgisi olmayan insanların kendi aralarındaki telefon konuşmaları oralarda sayfa sayfa yayımlanıyor. Bu bir hukuk ihlali, belli ki birilerine yönelik olarak bir siyasi linç arayışı var. 13 ay sonra iddianame çıkıyor, hala iddianame çıkmamış, bir takım insanlar gözaltına alınmış. TOBB Başkanı çıktı ATO Başkanı Sinan Aygün ile ilgili açıklama yaptı, Sinan Aygün tahliye oldu. İlhan Selçuk tutuklandı, toplum ayağa kalktı. Ya ne oluyoruz... 'Tamam peki peki' dercesine 'Toplumsal baskıyı tahrik etmeyelim' kaygısı içinde büyük bir ihtimalle tahliye oldu. Burada hukuk işlemiyor, burada maalesef hukuk dışı ilişkiler işliyor''


 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler