Suudi Arabistan ve Koalisyon Yemen'de Kara Operasyonu Yapar mı?

S.Arabistan’ın maksadı Husileri tamamen etkisiz hale getirmek mi yoksa onları güç paylaşımı için müzakere masasına mı oturtmak?

Yayınlanma: 30.03.2015 - 14:55
Abone Ol google-news

26 Mart 2015’ten bugüne içinde sivil kayıpların da olduğu hava operasyonları serisi S.Arabistan liderliğindeki bir koalisyon gücüyle devam ediyor. Bu operasyonlar devam ederken sorulması gereken bir soru var; S.Arabistan’ın maksadı Husileri tamamen etkisiz hale getirmek mi yoksa onları güç paylaşımı için müzakere masasına mı oturtmak? Ülkelerin siyasi hedeflerine göre askeri harekâtın maksadını tayin etmesi beklenir. Askeri maksatlar siyasi hedeflerin elde edilmesine hizmet etmiyorsa gösterilen çabaların hiçbir anlamı yoktur.

Açık kaynaklarda S.Arabistan ve Mısırlı yetkililerce hava operasyonlarıyla Husi güçleri ve onlara destek olan eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’e bağlı güçler zayıflatıldıktan sonra bir kara harekâtı yapılacağı, bunun için 150 bin personelin hazır bulundurulduğu ifade ediliyor. Kara harekâtının S.Arabistan topraklarından kuzey-güney istikametinde ve bununla koordineli olarak güneyden Mısır askeri kuvvetlerince deniz tarafından yapılacağı belirtiliyor. Hem kuzeyden hem de güneyden yapılacak bir saldırının askeri, siyasi ve ekonomik sonuçları çok önemli ve tüm bölgenin jeopolitiğini değiştirebilecek derecede kritik. Muhtemel bir kara harekâtındaki başarısızlığın getireceği öncelikle siyasi ve ekonomik sonuçlara her iki ülkenin liderliğinin direnç gösterebilme yeteneği önemli bir soru işareti oluşturuyor.

Kara harekâtında Yemen topraklarına giren askeri kuvvetlerine karşı gerek Husi, gerek El Kaide ve IŞİD ve gerekse Sunni-Şii yerel aşiretlerin gerilla (Gayrinizami Savaş) taktikleri uygulaması bir yana bu ülkelerin içinde bulunan Şii grupların İran tarafından kışkırtılması riski de mevcut.

Koalisyonda bulunan ülkeler arasında kara harekâtını yürütebilecek kapasite ve yeteneğe sahip olan sadece S.Arabistan ve Mısır, diğer koalisyon ortakları bu noktada sınırlı.

Kuzeyden yapılacak bir kara operasyonunda başkent Sana’ya ulaşmak için takip edilmesi gereken istikamet kesik yani engebeli bir arazi ve yollara bağımlı. Bu durumda bu istikametten taarruz edecek kara unsurları gerilla taktik ve teknikleri kullanan karşı kuvvetler tarafından durdurulabilir ve ağır kayıplar verebilir. Ayrıca bu harekâtı uygulayacak kuvvetlerin eğitim, bakım ve lojistik desteği sürdürebilme ve kara-hava koordinasyon yeteneklerinin zayıf olduğu değerlendirilmektedir.

Kara harekâtının saydığımız kısıtları karşısında bu ülkeler hava operasyonlarını daha etkili hale getirmek için özel kuvvetlerini de kullanabilirler. Büyük olasılıkla halen küçük te olsa koalisyona ait Özel Kuvvet unsurları Yemen’de bulunmaktadır. Ancak operasyonel başarıyı garantilemek için daha geniş çaplı özel kuvvet operasyonlarına yönelmeleri yüksek olasılık. Konunun uzağında olanlar için açıklamak gerekirse, özel kuvveler harekâtı sadece bir kara operasyonu değildir, yani koalisyona bağlı bazı ülkelerin Yemen’e özel kuvvet unsurlarını angaje etmeleri bu ülkelerin kara operasyonu yaptıkları anlamına gelmez.

Güneyden ya da güneybatıdan, yani denizden yapılacak bir deniz amfibi operasyonu için aday olan Mısır’ın durumu da çok iç açıcı değil. Bir kere Mısır Silahlı Kuvvetleri’nde Deniz Piyade birliği bulunmuyor. Sadece bize ya da ABD’dekine benzer Su Altı Taarruz-Savunma (SAT-SAS) komandoları gibi 3 adet deniz komando taburu (Al Quwaat Al-Khaasat) mevcut. Bu birlik normal bir deniz piyade birliği gibi kıyı çıkarması yapmaktan ziyade özel kuvvet görevlerine benzer görevler yapabiliyor. 1970’lerde deniz piyade harekâtı için kurulu bulunan 130’uncu Amfibi Tugayı kaldırıldıktan sonra yerine oluşturulan 2 ya da 3 taburlu 111’inci Müstakil Mekanize Tugay deniz piyade görevleri için tahsis edilmiş durumda. 1000-1500 mevcutlu bu tugay kısa mesafeli kıyı çıkarma yeteneklerine sahip.

Tugayın 250 adet BMR-600P Zırhlı Personel Taşıyıcısı (ZPT) var. 100 adet te BMP-1s tipi ZPT’si bulunuyor. Deniz Kuvvetlerinin envanterinde bulunan 3 adet Polnocny A sınıfı Orta Çıkarma Gemisi LSM’nin her biriyle 8 ZPT ve 100 personel toplam 24 ZPT ve 300 personel veya bir başka ifadeyle 2 Piyade Bölüğü yani eksik 1 Piyade Taburu intikal edebilmektedir.

1967-1978 yılları arasında Rusya ve Bulgaristan tarafından üretilen ve Mısır Ordusunda 9 adet bulunan Vydra sınıfı Genel Maksat Çıkarma Gemileri (LCU) 1973 Yom Kippur savaşında kullanılmıştır. Bu gemilerin çok eski olması ve ağır bakım gerektirdiği düşünülürse uzun deniz yollarında kullanımı şüphelidir. Harp görevinde için kullanılması halinde her biri 4 ZPT ve 100 personel olmak üzere 36-39 ZPT ve 900 personel taşıyabilir. Bu da yaklaşık 3-4 Piyade Bölüğü yani takviyeli 1 Piyade Taburu demektir. Elinde bulunan 8 adet Seafox sınıfı Taarruz Çıkarma Gemisi LCA ise büyük harp gemileriyle intikal eden birliklerin kıyı akınları için kullanılabilir.

Mısır’ın Yemen’e bir amfibi harekât icra etmesi durumunda bu operasyonu envanterinde bulunan amfibik ve diğer deniz harp vasıtalarla en fazla 1000-1200 personel ve 60-80 ZPT ile yani eksik bir Mekanize Piyade Tugayı ile yapma imkân ve kabiliyetine sahip olduğunu ifade edebiliriz. Bu büyüklükteki bir birliğin kıyı başını tutması mümkün olsa bile ileri harekâta devam için eğitim ve bakım durumu bir yana gerekli yakın hava desteği ve lojistik destek olanaklarının nasıl karşılanacağı da büyük bir sorun teşkil ediyor. Husilerin kontrol altında bulundurdukları Sana ve Taiz’e ulaşmak dağlık arazi kesiminde yollara bağlı bir operasyon icra eden tek başına bırakılmış takviyeli 2 Piyade Taburu’nun ya da bir başka ifadeyle eksik 1 Mekanize Piyade Tugayının Kuzeyden Yemen’e gireceği ifade edilen diğer kara unsurlarıyla birleşmesi oldukça zor görünüyor. Eğer birleşme başarılamazsa bu taburun gerilla taktik ve teknikleri uygulayan El Kaide unsurları ya da Husi militanlarınca imha edilmesi işten bile değildir. Kaldı ki birleşme gerçekleşene kadar yine büyük zayiat verilecektir. Aden bölgesine yapılacak bir çıkarmada en başta kesik arazi ile karşılaşılmasa bile operasyon ilerledikçe dağlarla açık arazi arasında kalacak bu kadar küçük bir birliğin imha edilmesi zor olmayacak. Bu askeri nedenlerle ve alınacak siyasi risk düşünüldüğünde Mısır’ın böyle bir deniz çıkarma operasyonuna girişmesi mümkün görünmüyor. Siyasi olarak ta böyle bir hezimeti kaldırabilecek her hangi bir hükümet te mevcut değil. Ayrıca, gerek Libya gerekse Sina yarımadasında askeri harekât yürüten Mısır Silahlı Kuvvetlerin aynı anda birden fazla harekât bölgesinde askeri bir faaliyet yürütmesi neredeyse imkânsız.

Neyse ki Yemenli bir bakanın Suudi Arabistan'ın Yemen'e askeri müdahalesinin günlerle ifade edilebilecek bir sürede sona erebileceğini söylediğine ilişkin açık kaynaklara düşen bir haber en azında operasyonun lideri S.Arabistan’ın temkinli bir düşünce geliştirdiğinin işareti sayılabilir. Tabi tüm bu senaryoların gerçekleşme olasılığı İran’ın tutumuyla da yakından ilişkili. İran eğer gerekli uzgörüye sahipse ABD ile ipleri koparacak daha cüretkâr hamlelerden kaçınması gerekiyor. Yemen krizi ve İran ile yapılan nükleer görüşmeler 2017’ye kadar ve sonrası için Türkiye’nin iç ve dış siyasetini on yıllar boyunca derinden etkileyecek dinamikler barındırıyor.

* Ediz Ekinci

Hidropolitik Akademi ve ADA Strateji

Bölgesel Güvenlik ve İstihbarat Çalışmaları Bölüm Başkanı


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler