Yeni Türkiye: ‘Tehdit edenler artık profesör'

Barış gazeteciliği’ne dair makaleler yazdığı için ihraç edilen akademisyen Mustafa Aksoy, kendisini tehdit edenlerin unvan kazandığını söylüyor.

Yayınlanma: 23.07.2018 - 22:34
Abone Ol google-news

 

Mustafa Aksoy, Selçuk Üniversitesi’ne araştırma görevlisi olarak çalışırken “örgüt propagandası yapmak ve sempati duymak” gerekçesiyle 8 Temmuz’da çıkarılan KHK ile işinden atıldı. Aksoy ile ihraç öncesi ve sonrası yaşadığı sıkıntıları konuştuk.

-İhraç öncesinde neler yaşadınız?

Öğretim üyelerinden bazıları beni Kürt öğrencileri örgütlememem, PKK propagandası yapmamam konusunda tehdit etmişti; ki henüz ODTÜ’de dil eğitimi alıyordum ve fiili olarak Selçuk Üniversitesi’ne sadece bir kez uğramıştım. Akademik hayatımın bitirileceği, “nefeslerinin ensemde olacağı” ve “ipimin çekileceği” aynı akademisyenler tarafından ifade edilmişti. Beni tehdit eden akademisyenler geçen bir yıllık süreçte peşi sıra profesörlük unvanları aldılar. Çözüm sürecinin bitmeye yakın olduğu süreçte ben sendika.org başta olmak üzere bazı web sitelerinde medya eleştirisi içeren yazılar kaleme almaya başladım. Bu konu üzerine yazma sebebim yüksek lisans tezlerimin (Ankara ve Selçuk Üniversitelerinde hazırladığım) de “barış gazeteciliği” temelli olmasıydı. Yazılarımı düzenli olarak yayımladığım 2015 yılında herhangi bir yaptırımla karşılaşmadım. Ta ki OHAL başlayana dek.

Bir garip e-mail

-Siz de nasibinizi aldınız tabii...

İhraçların art arda geldiği dönemde 2017 Şubat ayında hakkımda henüz tespit edemediğim kişi veya kişiler tarafından hazırlanan oldukça hacimli bir dosya fakülte öğretim üyelerine e-mail yoluyla gönderildi. Dosya içeriğinde sosyal medya paylaşımlarımın ekran görüntüleri, yazdığım yazılar ve bunlarla ilgili e-maili yollayan şahsın/şahısların yorumları mevcuttu. Bu yorumlar oldukça hedef gösterici, e-maili alan kişileri de harekete geçirici nitelikteydi. Nitekim e-mailin gönderildiği tarih benimle ilgili dosyanın görüşüldüğü 15 Şubat 2017 tarihinden 2 veya 3 gün önceydi. Söz konusu toplantı araştırma görevlilerinin özlük haklarının görüşüldüğü bir toplantıydı. Ancak gündemi adeta benim dosyam meşgul etti. Bu toplantının ardından hakkımda 3 soruşturma açıldı. Bu soruşturmaların tümüne savunma yazdım ve tüm iddiaları reddettim. En son açılan soruşturmaya yazdığım savunma hakkında hiçbir yanıt alamadım ve dosyam rektörlüğe devredildi. Rektörlük bana yeni bir soruşturma açtı. Buna hazırladığım savunmaya da yanıt alamadım. Açığa alındığım 22 Ağustos 2017’ye kadar rektörlükten talep ettiğim iki randevum da gerekçesiz şekilde reddedildi. Bu süreçte hakkımda savcılık soruşturması açılmış ve takipsizlikle sonuçlanmıştı. Unutmadan eklemem gerekir ki; dosyanın gönderildiği e-mail adresi ile ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunmuştum ancak savcılık IP adresi tespit edilemediğinden buna da takipsizlik kararı verdi.

-İhraç gerekçeniz nedir?

Açığa alınmama gösterilen gerekçe yazdıklarım üzerinden “örgüt propagandası yapmak ve sempati duymak” şeklindeydi.

-Şimdi ne yapacaksınız?

Akademik hayatıma doktoramı sürdürerek devam edeceğim. OHAL’den sonra çok sevdiğim akademiye geri dönmek için Selçuk Üniversitesi’ne dava açarak, OHAL Komisyonu’na başvuracağım.

‘Kabullenemiyorum’ 

Aksoy, “İhraç edilmeniz sizi nasıl etkiledi?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi: 

Uzun yıllar emek vererek yer bulduğum akademiden barış üzerine yazdıklarım gerekçesiyle atılmamı kabullenemiyorum. Bütün hayatımı bunun üzerine kurgulamış ve temeli böyle oluşturmuştum. Okumak ve yazmak dışında bir hedefim olmadı. Ekmeğimi de bu şekilde kazanıyordum. Gelişime ve aydınlanmaya düşman bir kitle tarafından hedef gösterilip işimden edildim. Beni Kürt ve solcu olmam sebebiyle hedef tahtasına oturtanlar kendilerine steril bir akademik rant ortamı kurmak gayesindeler. Taşrada hayatta kalmanın ve yükselmenin yolu daha fazla Türkçü daha fazla İslamcı imajı çizmekten geçiyor.

 

 

  


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler