Felsefe için “Çocuk ve Hayvan”

Edebi ve felsefi değeri yüksek, Meltem Gürle’nin yazdığı Roko ile Konuşmalar ve İsveçli Åsa Lind’in modern klasik eseri Kumkurdu; bir kız çocuğu ile bilge (erkek) bir hayvan arasındaki felsefi dostluğu anlatmada akrabalıklarıyla karşılaştırmalı okuma imkânı taşıyor.

Yayınlanma: 24.07.2020 - 00:27
Abone Ol google-news

1970’lerden bu yana çocuk edebiyatı, çocuklarla uygulamalı felsefe alanı için önemli bir kaynak. “Çocuklar için felsefe” atölyeleri; katılımcı, eleştirel ve demokratik bir eğitim arayışının önemli bir parçası. Akademide temelleri atılan, “çocuklar için felsefe (P4C)” ve “çocuklar ile felsefe” olarak iki ana ekol/akımdan söz etmek mümkün. “Felsefe için çocuk” bakışı da çıkabilir mi bu imkânı tartışmaya çalışacağım.

Elli yıllık, çocuklarla sayısız uygulamalı tecrübenin felsefeyi dönüştürmediğini söyleyebilir miyiz? Felsefe ve edebiyat eğitimi alan Meltem Gürle’nin çocuğa seslendiğinin bilinciyle, hayvan karakter yaratmasıyla epistemeyi nasıl dönüştürdüğünü, nasıl farklı, yaratıcı bir sürece girdiğini düşünmemek imkânsız. Romandaki baş- son-biçim kavramlarına eğilen “Simit” ve bütün-parça-sonsuzluk kavramlarına eğilen “Yarısı” adlı bölümler bunun göstergesi. Felsefe gibi insan merkezi yoğun, insan hayvan ayrımının çıktığı (Kartezyen) bir alanın çocuk edebiyatıyla nasıl da bundan saptığını, türler arası bir yolculuğa girdiğini görmek, “felsefe için çocuk ve hayvan” üzerine düşünmek için yeterli.

Çocuklar için felsefenin kurucularından, filozof Matthew Lipman üçüncü tekil şahıslı hikâye anlatıcısının, o her şeyi bilen, her şeyi gören haliyle “nesnel”, “yetkili/otoriter”, “geçerli” bir sesleniş olduğunu söyler. O/onlar’lı anlatıcı tümüyle akılcı ötekidir. Birinci tekil ses ise muhalefet edendir. Monologlar ve diyaloglar içeren anlatı, düşünce malzemesini çözme/saptırma/eğme ve dokuma olanağı sunar. Ele aldığımız iki çocuk romanın da ise üçüncü tekil (tanrı) anlatıcı vardır. Lipman’ın hesaba katmadığı, o her şeyi gören anlatıcı, çocuğun ve hayvanın öznelliklerini koruyabilir ve birinci tekil anlatıcının daha insan merkezli ve insan biçimci tabiatını kırabilir. “Konuşmalar”la zaten muhalefet yapılabilecektir.

ROKO İLE NİSA

Nisa, bir apartmanın on ikinci katında yaşayan, anne ve babası hep meşgul olduğu için pek dışarı çıkıp oynayamayan, odasında yalnız zaman geçiren, sekiz yaşında, meraklı ve sevecen bir kız çocuğudur. Romanın daha başında Nisa’nın evrene, insana, hayata dair pek çok sorusu olduğu ve bunların cevapsız kaldığı anlaşılır. Ta ki, bir gün penceresinde birdenbire beliren bir kargayla, anne ve babasından gizli, felsefi “konuşmalarla” dolu bir dostluğa açılmasına kadar. Karga kendini Roko olarak tanıtır; ismiyle cismiyle bağımsız olarak gelmiştir, belli ki sahip insan ve sahiplenilmiş hayvanı ilişkisi kurulmayacaktır. Aynı durum Kumkurdu için de geçerlidir. “Sibirya’dan Ekvator’a, Kuzey Yarımküre’nin gelmiş geçmiş en zeki, en soylu, en kara kargası”; her şey hakkında fikri olan, zaman zaman ukala, asık suratlı, kart sesli, eleştiren, açık sözlü ama duygularını saklayan, “başkaları gibi davranmaktansa bağımsız bir düşünür olmayı tercih eden”, iştahlı ve roman boyunca Nisa’nın sevecenliğiyle dönüşecek bir hayvan karakterdir. Roko muhtemelen erkektir ama yazar bunu söylemez. Roko, Nisa’ya adıyla seslenmez bazen “çocuk” der bazense “küçük kız”. Hiyerarşi yok değildir.

Sonbahardan yaza değin kâh pencerede kâh odada geçen konuşmalarda pek çok felsefi tartışma yapılırken Roko’nun amacının Nisa’yı eğitmenin yanında sorgulayan ve itiraz eden bir birey olmaya yönlendirme olduğu sezilir. Mekân hep aynıdır; uçmak, yüzmek hep Nisa’nın odasında konuşulur. Roko, Nisa’ya, Poe’nun Kuzgun’u uzaktan akrabam olur diye şirince hava attığında Nisa’nın kafası karışır, kuzgun karga mıdır? “Kargalar tarlada yaşar, kuzgunlar ise… kuzgundur,” diye cevap alır. Roko kuzgunları “tanımlamak için kendilerinden başka hiçbir şeye gerek olmadığını” belirtmek istemiştir. İnsanbiçimcilikten çıkılan, hayvan merkezine manevra yapılan noktalardan birisi de burasıdır. Bununla beraber tanışma anlarında Nisa, Roko’ya konuşabildiğini ima ederken, Roko da ona, ötebildiğini söylemiştir üstelik bu iade edişi bir de karga aksanının iyi olduğunu belirterek şahlandırmıştır. Böylece insan diliyle devam edecek olan kesin kanıya, konuşmaların kuşlara has dille de devam etmiş olabileceği tatlı şüphesi eklenir.

“Bize Benzemeyenler” adlı bölüm Gürle’nin belki de en yerelleştiği, Kumkurdu’ndan ayrıldığı kısımdır. Ayrımcılığı, nefret suçu bol ülkede “kimlik” tartışması belli ki öne çıkmıştır, bu nedenle romanın en değerli kısımlarından biri olduğunu düşünüyorum. “Bize benzemeyeni neden sevmiyoruz” sorusu ve tartışması, zorba kimdir, nasıl baş edilir meselesine değin açılır.

“Her şey değişir ve dönüşür. Senin bebekten bir çocuğa dönüştüğün gibi” der Roko. Nisa ise bir kelebeğe dönüşmek istediğini söyler, ancak “zaman güçlü bir büyücü, ama o kadar da değil”. Her şeyin başka bir şeye dönüştüğü vurgusu meşe palamudu hakkında konuşmalarla geri döner. Hiçbir şey yok olmaz. Aynı vurgu Kumkurdu’nda “Sosis” adlı bölümde de ortaya çıkar. Nisa simit yerken daire biçimi nedeniyle başını/ucunu bulamadığı için ilk nereden ısıracağını sorgularken Zackarina ise Kumkurdu sayesinde sosisin sonsuz/bitimsiz olduğunu keşfeder. Bununla beraber Gürle’nin daha Sokratik bir dili seçtiğini felsefe amacıyla yazmayan Lind’inse bundan uzak kaldığı ve daha ilişkiler ve olay örgüsü üzerinde durduğu söylenebilir. Roko’ya göre “hayatta bildiğimizi bildiğimiz” şeyler vardır, “bilmediğimizi bildiğimiz şeyler” ve “bilmediğimizi bilmediğimiz şeyler” de... Duyular gerçeğe ulaşmak için tek yol değildir. Eylemeden de bilinebilir.

NİSA-ZACKARİNA KUMKURDU-ROKO

Nisa modern hayatın tutsak çocuğu iken Zackarina bir adada, kumsalda yaşamanın verdiği olanaklarla sürekli hareket eden bir çocuktur. Nisa halının üstünde yüzer gibi yaparken ya da sadece tatilde yüzerken, Zackarina yaz boyu yüzen, çalılıkta, kayalıkta, bisikletle düşe kalka (yara bereli), doğa ile iç içe olma şansına sahiptir. Nisa’nın “hareket”in ne olduğunu öğrenmesi, Zackarina’nınsa sabit durmayı, dinlemeyi öğrenmesi gerekir. Ancak iki romanda da modern aile/yaşam eleştiri altındadır. Nisa’nın felsefi eğitimlerinin sonuçlarını sosyal çevresinden, ilişkilerinden doğrudan göremeyiz, Zackarina ise Kumkurdu sayesinde hem öznelliğini, iradesini inşa eder hem de yetişkinleri anlamaya başlar. Nisa daha sakin, sevecen, olumlu bir çocuktur, Zackarina ise zaman zaman asi ve aksidir, karamsarlaşır, daha “gerçekçi” bir çocuk karakter hissi verir. İki romanda da diyalog tarafları zıt karakterlerdir, bu da çatışmayı besler.

Zackarina evde öfkelendiği ve babasının takılıp düşmesi için kumsala bir çukur açmaya gittiğinde, kendi elleriyle kumu kazarken bulur Kumkurdu’nu. Kum sarısı, tilki benzeri, köpek karışımı, Ay Işığı ile beslenen, Roko’dan daha hayali, soyut arkadaş ölümsüdür de. Zackarina’nın büyük büyük annesinin çocukluğunda da ortaya çıkmıştır, bir taşın üzerindeki kanıtla anlarız bunu. Roko ise insansı, fani bir kuştur, gerçek yemekler yer, daimi bir iştahı vardır. Kumkurdu bulunandır, Roko ise ansızın gelen… Kumkurdu evrenin, uzayın dilinden, Roko ise daha dünyevi olanın dilindendir. Ne ki Kumkurdu aynı zamanda kurttur, çok hızlı koşar, kuyruğunu ve pençelerini kullanır ancak avladığı tek şey ışıktır. Kumkurdu aynı zamanda kelebeklerin bir dili olduğunu vurgulayacak kadar doğa merkezli bir karakterdir, insanlık hakkında eleştirel/şikâyetçi bir havaya hiç girmez, Roko ise insanlarla ilgili ahkâm kesecek kadar kentlidir.

KUMKURDU İLE ZACKARİNA

Kumkurdu, annesi dışarıda babası evde çalışan yalnız bir çocuk olan Zackarina’nın; evren nedir, dünya nasıl oluşmuştur, kuyrukluyıldız neden atmosferde yavaşlar, yıldızlar neden parlar, Güneş yıldız mıdır, biz nereden geldik sorularının cevabı ve tabii yalnızlığının ve yetişkinlerle olan çatışmalarının sağaltıcısıdır. Zackarina’nın her bölümde Kumkurdu ile konuşmaları, küçük kızın önce evde yaşadığı sorunlarla bağlantılıdır. Evdeki olay kumsaldakinin ayna aksi gibidir, hikâye hep ikili akar. Evde yaşanan sorun soyut bir şekilde kumsalda çözümlenir, bir çocuğun daha iyi anlayacağı lisanda… Kumkurdu, Dünya gezeninin temsili gibidir de, en en önce kordur, önce ise taş… Dünya canlı bir varlıktır romanda, her şey canlıdır, her şey birbirine bağlıdır, birbiriyle ilişkidedir. (Daha Spinoza vari bir anlayış sezilir.) Kumkurdu hayat/yaşam/dünya/evren temsillerini taşıyan bir hayvanken Zackarina hem çocukluk hem de öznel çocuk olarak varlığını sorgulamaktadır. Lind, dünya imgesinin karşısına insanı değil çocuğu yerleştirir. “Felsefe için çocuk”, mümkün olur.

Nisa, Roko’ya onu sevdiğini açıkça söylerken, Zackarina ile Kumkurdu arasında açıkça dillenmiş bir sevgi itirafı yoktur. Bununla beraber yazarın Kumkurdu’nun erkek olduğunu açıkça belirtmesi şaşırtıcıdır. Felsefe bilgisini aktaran Roko’nun erkek olması da tartışma konusudur. Ne ki “nisa” kadın demektir zaten. Gürle, erkek egemen felsefe alanına aslında bir eleştiri göndermiş, bu nedenle ikisi arasında (örtük?) bir hiyerarşi kurmuştur. “Bu kız dersini fazla iyi öğrendi, diye düşündü Roko.”

Roko İle Konuşmalar / Meltem Gürle / Resimleyen: Zeynep Özatalay / Editör: Bahar Siber / İletişim Yayınları/ 88 sayfa / 2020 / 8 + yaş

Kumkurdu / Åsa Lind / Resimleyen: Kristina Digman / Çeviren: Ali Arda / Pegasus Yayınları / 104 sayfa / 2020 / 7 + yaş


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler