Futbolu karikatürize eden kalem konuştu

Son yıllardaki harikulade çizimleriyle taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazanan Gökçen Eke kuşkusuz bu işi en iyi yapan isimlerin başında geliyor. Aynı zamanda sıkı bir İnter taraftarı olan Eke ile futbol karikatüristliğini konuştuk.

Yayınlanma: 20.06.2014 - 11:22
Abone Ol google-news

Çizimleriyle taraflı tarafsız herkesin beğenisini toplayan Gökçen Eke'nin şaheserlerini hemen hemen her spor sitesinde görmüşsünüzdür. Genç yaşına rağmen onlarca serginin yanında yakın zamanda da dördüncü kitabını çıkaracak olan namı diğer Caricaturella ile bu yaz sıcağında Caddebostan'da buluştuk. Ve hepsini yayımlamanın imkansız olduğu saatlerce süren bir söyleşi gerçekleştirdik.

Biraz klişe olacak ama karikatüre nasıl başladınız?

Bir gün gazete okurken bir şey gördüm. Hani resim desen resim değil ki ben çok küçük yaşlarda resme başlamış biriyim. Anne ve babamın sayesinde tabii. Sonra o gazetede gördüğüm şeyin karikatür olduğunu öğrendim. Ailem denememi önerdi fakat ben hiç oralı olmadım sonuçta resim ve karikatür farklı şeyler. Daha sonra doğduğum yer olan İç Anadolu Bölgesi'nde öğretmenler günü temalı bir yarışmaya katıldım ve birinci oldum. Ödülüm ise bir kol saati ve bir karikatür kitabıydı. Tabii ki de ben kol saatiyle ilgileniyordum ve kitapla pek ilgilenmemiştim. Halbuki kitapta dünyaca ünlü önemli kişilerin karikatürleri yer alıyordu. Zaman geçince kitabı incelemeye başladım ve çok hoşuma gitti karikatür olayı. İlk başlarda okul arkadaşlarımı ve öğretmenlerimi çiziyordum ve beğeniliyordu çizimler. Bunun da etkisiyle karikatüre başlamam bu şekilde oldu diyebilirim.

Örnek aldığınız isimler var mıydı?

Turhan Selçuk, Tan Oral, Semih Poroy, Semih Balcıoğlu ve Sempe' örnek aldığım isimlerdir. Hepsi ile de tanışma fırsatı buldum. Kitaplarıma önsöz de yazmıştır bu kişiler.

Karikatür hayat standartlarınızı karşılıyor mu maddi olarak?

Karikatür dışında tasarım alanında da işime devam ediyorum. Aynı zamanda endüstri ürünleri tasarımcısıyım. Benim öncelikli amacım insanlarla iletişim kurmak ve böyle bir şey yaptığımı göstermek. Zaten çizimlerden maddi bir gelir sağlama gibi bir kaygım yok şu anda. Ben başka şekilde işler yapıyorum dediğim gibi. Onların dışında karikatüre de zaman ayırıyorum. Günde 17-18 saat çizim yapıyorum.

17-18 saat mi? Bu çok fazla değil mi yahu?

Evet her gün 17-18 saat çizim yapıyorum. Ortalama olarak diyeyim bunu. Bazen uyumadığım günler bile olabiliyor çünkü benim çalıştığım birçok proje var. Zaman yaratmakta çok zorlanıyorum. Kendime zaman da ayırabiliyorum aslında geziyorum arkadaşlarımla vs ama geçirdiğim vakti mutlaka telafi ediyorum. Çünkü her gün olan olaylara göre bir şey çizmek gerçekten yorucu. Örneğin, geçen gün Mancini'nin istifa ettiğini öğrendim hemen eve gittim ve çizdim. Bu zehir gibi bir şey. Gündemi takip ediyosun ve bir anda bir şey oluyor ve onu çizmezsem uyuyamıyorum. Bazısı tweet atar düşüncesini, bazısı müzik yapar, bazısı fotoğraf çeker... Benimki de bu.

Peki karikatür için temel esaslar nelerdir? Tamam çizim gerekiyor ama yeterli mi?

Karikatür birçok sanatın birleştiği bir nokta. Buna bir de mizah ve duygu katılması gerekiyor. Tabii en başta doğuştan gelen bir yetenek olması lazım. Çalışarak bir yere kadar gelebilirsin ama bunun için yeteneğinin farkına varılması gerekiyor. Benim ailem farkına varmış mesela ben şanslıyım. Futbolda da yahut herhangi bir spor dalında da küçük yaşta başlamak çok önemlidir. Ayrıca kesinlikle eğitim alınması gerekiyor. İlla çizim olması şart değil sanat eğitimi alınması gerekiyor. Güzel çizimler yapabilirsin, teknikleri biliyorsundur ama sanat eğitimi insana vizyon ve bakış açısı kazandırır. Ben bunu Mimar Sinan'da fazlasıyla kazandım. Tabii ki de ben otorite değilim ama bence bunlar olmazsa olmaz.

Sizi şimdiden idol olarak gören birçok kişi vardır..

Bana sık sık mail atanlar oluyor; 'Abi bir tüyo versene, çok hevesliyim' şeklinde. Birçok şeyin birleşmesi gerekiyor bunun x+y=z gibi bir formülü yok. Meslek olarak değil hobi olarak da yapılabilir. Mesela ben de küçükken kaleci olmayı çok istiyordum, hep hayalimdi İtalya'da forma giymek. Akşehirspor'un kaleciliğini de yapmıştım, yetenekli olduğumu da söylüyorlardı ama daha sonra kendim fark ettim ki kaleci vasıflarına sahip değilim. Hatta dayım beni milli takım kampına götürecekti ama babam izin vermedi. İyi de yapmış.

Türkiye'de futbol karikatüristi denilince akla ilk siz geliyorsunuz..

Amatör çizimler görüyorum, gönderenler de oluyor dediğim gibi. Gönderenlere de söylüyorum fikirlerimi ama çoğunda büyük eksiklikler var benim gözümde. Mesela bir restoranta gidersiniz yemek yersiniz ve yemeği beğenirsiniz ama aşçıya sorsak aynı yemeğin eksiklerini söyleyecektir. Müzikte de böyledir mesela müzik dinlersiniz ne güzel müzik dersiniz ama usta bir müzisyene sorsak elektronik müzik diyecek mesela anlamayabiliriz. Ayhan Sicimoğlu bir radyo programında 'şimdi elektronik müzik yapıyorlar bizim zamanımızda yoktur gerçek müzik budur' demişti çok doğru demiş.

Sosyal medyanın sizin tanınmanızda çok büyük bir katkısı oldu..

Evet bunu inkar edemem kesinlikle. İlk olarak Facebook'ta açmıştım Caricaturella'yı. Ara ara paylaşım yapıyordum ve genellikle spor dışı paylaşımlardı. Daha sonra da baktım insanlar çizimlerimi seviyor, takip ediyor daha fazla çizmeye başladım ve böyle devam etti. Sosyal medyanın en güzel tarafı çizimlerinize hemen geri dönüş alabiliyorsunuz ve birçok kesime hitap edebiliyorsunuz. Ama tabii kötü yanları da var.

Hayatınızın dönüm noktası nedir?

FourFourTwo'da Alptekin adlı sayfamda çizimler yaparken bir gün Pınar Bekbölet'in 'Krampon Yolu' yazısına çizim yapmam istendi çok da güzel bir yazıydı. Çizimi yaptım çok beğendi ve beni 'Tutkumuz Futbol' programına davet ettiler. Kardeşim Görkem ile birlikte özel güzel bir röportaj yaptık. Ama her ne kadar güzel de olsa ben pek yer ayırmazlar gözüyle bakıyordum ki programda 20 dk bize ayrılmıştı. Bu benim çok hoşuma gitti ve hemen o anki işimden istifa edip tümüyle futbol karikatüristliğine yöneldim. Pınar Bekbölet bir scout gibi beni ve kardeşimi keşfetti. Hayatımın dönüm noktası onunla tanışmaktı diyebilirim.

Kardeşiniz Görkem Eke de tasarımla uğraşıyor sanırım. Aranızda tatlı bir rekabet var mı?

Hayır kesinlikle yok. Görkem benim kardeşimden ziyade çocuğum gibidir aramızda 10 yaş var zaten. O biraz daha farklı bir kulvarda spor ürünleri tasarımcısı, Gençlerbirliği'nin formalarını tasarladı. Yaptığı işlerle gurur duyuyorum.

Yüzlerce çiziminiz var. Sizin için en önemlileri hangisi?

Hiç bilmiyorum ve ayıramıyorum da birini. Evet bitirdikten sonra saatlerce bakıp 'ne güzel çizmişim' dediğim çizimler oldu ama dediğim gibi bütün çizimlerimin yeri çok ayrı. Çünkü 10 bine yakın çizimim var.

İnter ve Beşiktaş taraftarı olduğunuzu biliyorum. Bu takımları çizerken hafif bir fazla özen var mı çizimlerde?

Çok güzel bir soru. Tarafsızım dersem çok samimiyetsiz bir durum olur. Tuttuğum takımlar belli sonuçta ben de arkadaş ortamında klasik bir taraftar gibi maçları seyrederim ama masaya oturup kağıdı önüme koyduğum zaman taraflı olmak istesem de olamıyorum. İşime saygı duyduğum için bu böyle. Taraflı olsam bu benim işime saygısızlık olur. Onun dışında ben Juventus'u da çizdim, Milan'ı da çizdim. Fenerbahçe'yi, Galatasaray'ı zaten çiziyorum. Çizim benim elimdeki bir güç ve ben hep doğruya ve iyiye kullanmaya çalışıyorum bu gücümü. Dediğim gibi masa çok başka bir boyut. Ki ben Beşiktaş'ı desteklediğim halde 2012-2013 sezonunda Galatasaray'ın şampiyonluk t-shirtlerini tasarladım. Bu profesyonel bir iş.

Son olarak günlük hayatınızda karikatür dışında neler yapıyorsunuz?

Yürümeyi çok severim genel de fikirler yürürken aklıma gelir. Araba kullanırken de çok fikir gelmiştir. Seyahat etmeye bayılırım ama bu aralar pek fırsatım olmuyor. E maç izliyorum tabii ki bu benim işimin bir parçası oldu zaten.


Fotoğraf: Emre Dalgıç


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler