İcabet etmemek olmaz

70’li yılların ‘Return To Forever’ının mülkiyeti Chick Corea’da ise vekâleti de Stanley Clarke’a aittir. Aradan yıllar geçti ama Return To Forever ateşi hiç sönmedi; ne içinden geçen müzisyenlerin ne de dinleyicilerinin gönlünde.

Yayınlanma: 01.07.2014 - 10:12
Abone Ol google-news

70’li yılların cayır cayır elektrik gitar soloları dinlenen hararetli günlerinde, kendini rock ile caz müziği arasında tarafsız bölgede bulan ve önyargısız hisseden hemen herkesin kulak verdiği toplulukların başında geliyordu Return To Forever.

Bugün çalgısının zirvesine çöreklenmiş bazı müzisyenlerin stajyerlik dönemlerinde de bu topluluğun adı geçiyor. Örneğin, gitarcı Al DiMeola’yı, Bill Connors’ı, davulcu Gerry Brown’ı yeni yeni duymaya başlar bazı dinleyiciler burada. Hatta bu topluluğun içinden geçen müzisyenlerin pek çoğu ilk albümlerini, bu süreçte çıkarır.

Ancak bu projenin mülkiyeti öncelikli olarak piyanist Chick Corea’ya, vekâleti de basçı Stanley Clarke’a aittir; bunu hiçbir mahkeme kararı değiştiremez.

70’li yıllara damgasının vuran bu caz-rock fusion topluluğu, tekniğin ve duygunun buluşmasından oluşan kusursuz performansı ile her kesimden dinleyicinin ilgisini çekiyordu. Yetmişli yıllarda yaşadığı 8 yılda (1971 - 1979), zamansal hacminden binlerce kez büyük bir etki yaratmıştı. Her açıdan rafine bir müzikti; özellikle aritmetiksel olarak.

Bazı caz-rock klişelerinin patenti bu topluluğa aitti.

Özellikle “Romantic Warrior”, “Hymn of the Seventh Galaxy”, “No Mystery” ve “Musicmagic” albümleri arşivlerin sık kullanılanlar köşesine yerleşmişti.

Aradan yıllar geçti, ne var ki Return To Forever ateşi hiç sönmedi; ne içinden geçen müzisyenlerin ne de dinleyicilerinin gönlünde.

İkili (Corea ve Clarke) ilk kez 2011 yılında bu projeye olan hasretini somut bir belgeyle itiraf etmiş; iki CD’den oluşan “Forever” albümünü çıkarmıştı; unplugged konseptte, Corea - Clarke & White adı altında, gitarda Frank Gambale ve kemanda Jean-Luc Ponty’nin katılımıyla.

Ardından turneye çıkılmış ve bir yıl sonra da bu konserlerde yapılan kayıtlardan bir albüm daha gerçekleştirmişlerdi: “The Mothership Returns”.

Günümüzdeki çizgisine gelene değin çokça kabuk değiştirmişti Clarke; ancak her daim atılımcı karakteri ve crossover tarzları yaratma konusundaki özelliğiyle dikkati çekiyordu.

Kariyerinin toplamda kalıcılığının garantisini, henüz ilk yıllarında pek çok dinleyici fark etmişti.

Clarke’ın ilk büyük sıçraması Return To Forever günlerine denk gelir ki; pek çoklarınca en iyi çalışması olarak kabul edilen “School Days” albümü de bu aralıkta çıkmıştı.

Aynı özlemi, (sayısız niyet beyanının dışında) Corea’nın kendisini at üzerinde bir ortaçağ savaşçısı gibi gösteren kapağıyla son albümü “The Vigil”de de görebilirsiniz.

İki müzisyen arasındaki simbiyotik iletişimin derinliği, onları dönem dönem bu projeye yeniden dönme arzusuyla tutuşturdu. Ve nihayetinde ikili bu dönemi yeniden canlandırmak için bir duo projesinde karar kıldı.

İki usta bizi kendileriyle birlikte gençlik günlerine doğru hatırlı bir yolculuğa davet ediyor şimdi, Haliç Kongre Merkezi istikametinde. İcabet etmemek olmaz!

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler