İkisi de fırsatçı ve vicdansız...

Trump’a benzeyen tarafları da var, benzemeyen tarafları da. Ama Trump’tan daha muhafazakâr

Yayınlanma: 29.07.2019 - 09:42
Abone Ol google-news

“Kedi şansı” mı derlerdi, vardır ya öyle bir benzetme. Boris Johnson da bu tür şanslılarından. İki kez çalıştığı yayın organlarından kovulmasına, partisinin liderliği, dolayısıyla Başbakanlık için adı geçtiğinde, sevgilisiyle skandal yaşamasına rağmen, - ki bu sonuncusu normalde bir politikacının önünü ciddi biçimde kapatır- Başbakanlık koltuğuna oturuverdi.

Bunun için mücadele verdiğini ya da arkasında büyük bir halk desteğini aldığını sanan varsa yanılır. Oylarının çoğunu alsa da sayıları 100 binden az olan Muhafazakâr Parti üyesinin seçtiği biridir nihayetinde. Bu nüfusun yüzde 0.25’i tarafından seçildiği anlamına geliyor. Halk seçmiş değil yani.

Parti içinde de öyle fazla seveni yok. Örneğin Eğitim Bakanı Anne Milton, Johnson’un kazanacağının kesileştiği anda görevinden istifa etti. Adalet Bakanı David Gauke de “Johnson’la çalışmaktansa istifa ederim” diyerek görevini bıraktı. Dışişleri Bakanı Alan Dunca da ayrılanlardan. Başbakan koltuğuna oturduğunda da ilk istifa eden Maliye Bakanı Philip Hammond oldu.

En kötü seçim

Şu anda göreve gelen en berbat kişi Johnson. Aslında sadece o değil herhangi bir sağcının gelmesi de iyi olmazdı, çünkü sağ politikalar İngiltere’yi tüketti gerçekten. Rakamlar çarpıcı; 1.5 milyon İngiliz yoksulluk içinde yaşıyor. Dünyanın altıncı büyük ekonomisi olan İngiltere için bile büyük bir rakam bu. Bankalara borcu olanların sayısı milyonları buluyor. 2050 yılına kadar sayılarının 200 milyonu bulacağı BM tarafından duyurulan iklim kaynaklı mülteci akınının en çok etkileyeceği ülkeler arasında İngiltere de var. Dolayısıyla ülkenin emekçilerine karşı politikalar savunan bir sağcı olarak Boris Johnson’un başbakanlığı ülke için ciddi riskler barındırıyor. Rahatlatıcı olan şu ki başbakanlığı çok uzun sürmeyecek.

Trump’a benziyor mu?

Saç renginin farklı oluşundan ötürü (Trump’ınki daha kızılımsı) hemen “İngiliz Trump” olarak adlandırılan (ki ben de geçen haftaki yazımda öyle dedim) Johnson’un ABD Başkanı’na benzeyen tarafları da var benzemeyen tarafları da. Her ikisi de alanlarında son derece başarılı olmuş figürler. Johnson’un iki kez iki medya kuruluşundan kovulması başarısızlık sayılmaz, nedenleri başkaydı o kovulmaların; biri yanlış kaynak göstermesi, diğeri ırkçı dil kullanmasıydı.

İkisi de fırsatçı, vicdansız tipler, Son derece yaramaz oğlan çocuklarına benziyor ikisi de. İkisi de asla alçak sesle konuşmuyorlar, en azından Johnson’u tanımış, muhabbet etmiş biri olarak buna tanığım, Trump malum zaten. Her ikisini de mebzul miktarda skandalları var. İkisi de umursamaz, aynı zamanda homofobik, ırkçı. Elbette sınırsız servet, sınırsız güç sahibi her ikisi de. Trump her konuda yalan söylerken, Johnson özellikle AB konusunda yalan söylüyor. Trump’ın da Johnson’un da üslupları görevlerinden uzaklaştırılmalarına yol açacak kadar ırkçı, ayrımcı. Benziyorlar işte, daha ne olsun?

Benzemeyen tarafları da var

Evet, var tabii. Bir kere Trump, şöyle ya da böyle ciddi bir halk oyuyla seçilmişti. Johnson girişte de yazmıştım, böyle bir desteğe sahip değil. Johnson’u seçenler ülkenin elitleri sayılır ki Trump’dan da beyaz olduğuna işarettir bu. Tuhaf gelecek belki ama Johnson, Trump’dan daha tutucu biri. Bir seçkin olarak muhafazakâr değerlerle büyümesinin sonucudur bu. Trump’tan daha profesyonel bir politikacı olduğunu ise biliyor herkes. Bir de Trump’tan daha bağımsız bir tarzı var, tepesinde kendisini uyaracak, yönlendirecek bir seçkinler grubu yok, çünkü kendisi bir seçkin. Tüm kaba sabalığına rağmen Trump ülkesinin elitlerine zaman zaman boyun eğme durumunda kalıyor.

Sonuçta, Avrupa’daki “en iyi Trump” Johnson’dur. İngiltere de “Avrupa’daki en iyi Amerika” malum. Johnson bir İngiliz (geçin şu Ali Kemal torunluğunu falan) ama “gayet İngiliz” olması çöküşünü de hızlandıracak bir durum. Çünkü sorumlu olduğu kurumların çeşitliği fazla beklentilere yanıt veremediğinde, ki pek mümkün, çekerler ipini, başta mensubu olduğu seçkinlerce. Tepesinde zıplamıyorlar dedim, ama istedikleri olmazsa alıverirler koltuktan.

Kısa süreceğinden emin olduğum Başbakanlığı sürecinde Johnson, ülkede Trump yanlısı bir rejim değişikliği için çaba gösterecek, ama bu kesin. Tehlike de burada zaten. Memleketin ABD’ye yanaşmasından yana bir adam sonuçta.

Al sana Ali Kemal’in torunu, (madem çok seviliyor bunu ikide bir söylemek, ben de söyledim) ille bir yere yanaşacak. Ülkesinin emekçilerine, halkına “yanaşmak” dururken. Kan çekiyor demek ki.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler