Müge İplikçi'den 'Dondurmam Tılsım'

Müge İplikçi, son çocuk kitabı “Dondurmam Tılsım”da toplumsal yapıya kodlanmış basmakalıp yaklaşımları yeniden yorumluyor.

Yayınlanma: 21.10.2016 - 15:00
Abone Ol google-news

Sorun odaklı edebiyatın başarılı örneklerini veren Müge İplikçi, ilk kez Uçan Salı ile çocuk okuru merhabalamıştı. Yazarın Yalancı Şahit adlı kitabı 2010’da ÇGYD tarafından Yılın En İyi Gençlik Romanı Seçici Kurul Özel Ödülü’ne değer bulundu. Acayip Bir Deniz Yolculuğu'nun (2012) ardından 2014’te Kömür Karası yayımlandı.

İplikçi’nin çocuk ve gençler için kaleme aldığı yapıtlarına kuşbakışı baktığımızda onun “insan”ı yazdığını görüyoruz. Çocukların kavrayabilmesi zor olabilecek konuların üstesinden gelerek insanlık hallerinin sonsuz olasılıklarını anlatıyor.

Dondurmam Tılsım, babasını maden kazasında yitiren Seher aracılığıyla “yaşam eleştirisi”ne yelken açıyor. Konu seçimi, konunun işleniş biçimi, kullanılan dil, çocukların yüreğine değmeyi başarıyor. Okurun, hiçbir şeyin durağan olmadığını sezmesi, ufuktaki umut ışığını görmesi, yazarın içtenlikli seslenişinden kaynaklanıyor.

Eğitim sisteminin sorgulanmasını “havuz problemleri” aracılığı ile yapıyor metin. Bu problemler, her öğrenci gibi, Yalım’ın, Seher’in ve diğerlerinin başının derdi. “Şu zıkkım havuz dolsa ne olacaktı, dolmasa ne olacak!..” (s. 10) diye yakınmasınlar da ne yapsınlar! Sınavlar, havuz problemleri bir yana, Seher babasını çok özlüyor. Okulundaki öğrencilerin çoğunun babası madenci. Maden, kasabaya üç saat mesafede. Babalar evlerine her gün gelemiyor; hayatları ‘başıbozuk bir denklem’ gibi.

Seher, babasının yeryüzünden başka diyarlara gidişiyle, annesiyle birlikte, Zerrin Hala’nın zeytin ağaçlarının içindeki evinde kalmaya başlıyor. Bu taş ev, kasabalılar için büyük bir sır perdesinin ardında duruyor. Evin cinli, halanın deli olduğu söylentileri dolaşıp duruyor. Gerçekten de biraz tuhaf biri Zerrin Hala. Örneğin, evinden hiç çıkmıyor. Maden göçüğünden sonra, Seher ile annesine, içtenlikle açmış kapılarını.

Romanda anlatılan Hulki Sungur, kasabadaki zeytinlikleri yok edip hepsini maden ocağına döndürmek isteyen, açgözlü maden işletmecisi. Hulki Sungur, Zerrin Hala’nın da zeytinliğinin peşinde. Bu, Zerrin Hala’nın umurunda değil. Geniş zeytinliğini satmaya niyeti yok. Zeytinliğini Sungur’a satmayan bir o kalmış kasabada. Özel baskı tekniği ile zeytinyağı yapıp şişeliyor. Zeytinler yüzünden Seher’in babasıyla bozuşmuş, bir daha da konuşmamış.

 

YAŞAMIN ÖYKÜDEN AYRILDIĞI YER

Yaşam akar giderdi. Öykülerse yeni baştan yazılabilirdi. Elbette, yaşamın öykülere benzediği yerler de olabilirdi, ama bunun için insanların hayal gücü harekete geçmeliydi” (s. 30). Bu sözler Seher’i Kunduz Kasabasındaki Aylı pastanesinde yaşanan ilginç öyküye taşıyor. Mehmet Aylı, yıllar önce kasabayı terk etmişken neden geri dönüp Aylı pastanesini açmış? Neyi gizliyor? Zerrin Hala, neden bu aileden uzak duruyor? Hayat, havuz problemindeki kadar basit bir denkleme sahip değil işte!

Ham incirden yapılan dondurmasıyla ünlü olan Aylı pastanesinde gelişen olaylar “tılsımlı” denecek kadar ilginç. Tılsım, aslında sadece kasabanın değil, bölgede yaşayanların da çok iyi bildiği bir sözcük. Özen ile zamanın birleşimi sabır ile buluşursa ortaya nasıl bir tılsım çıkar dersiniz?

İplikçi, dayatılan toplumsal cinsiyet rollerine basmakalıp bakışı da sorguluyor metninde. “Aa, oflayıp puflayıp durmayın, kız kısmı bu kadar oflamaz!” (s. 19) sözleriyle dikkat çekmek istedikleri var. Okur yanıtları kendi bulsun istiyor, o sadece anlatıyor…

Seher için rol model olan öğretmen Yeliz, kitaptaki kadın karakterlerden bir başkası. Seher onunla çok şey paylaşıyor, felsefe denizine birlikte yolculuk yapıyorlar. Yeliz öğretmen de “güçlü olmayı öğrenmiş” bir kadın. Güçlü olma fikri Seher’e ilginç geliyor, ancak aynı zamanda korkutuyor da. Ne de olsa “güçlü” dendiğinde aklına sadece maden işletmecisi Hulki Sungur geliyor. Bir kadının güçlü olmasının ne anlama geldiğini Yeliz öğretmenden öğreniyor Seher.

 

BİLGE ZEYTİN AĞACI

Roman aynı zamanda, dünyada yetişen tüm ağaçların ilki olan zeytin ağacına yapılmış bir güzelleme. Endülüs’te kullanılan kaldıraçlı sistemden, zeytinyağı işliklerinden söz ederken zeytin ağaçlarına çocukların alıcı gözle bakmalarını, farkında olmalarını sağlıyor. Zeytinin görünmeyen iç dünyasına da Zerrin Hala’nın aracılığı ile giriyoruz. Yoksa da Zerrin Hala’nın iç dünyasına zeytin aracılığıyla mı giriyoruz dersiniz?

Zerrin Hala neden şişmandır bilir misiniz? Kitabı dikkatle okuyanlar yanıtı bulacak. Zerrin Hala “sert kabuklu” kadınların bu romandaki simgesi. O kadınlar ki “mahalle baskısı” ile başlayan duvarlar örerler kendilerine yavaş yavaş… Kimisi okutulmaz, tıpkı Zerrin Hala gibi çocuk gelin olur. Havuz dolar, boşalır da kimse bilemez denklemin çözümünü. Bu kadınların her birinin dokunaklı öyküsü vardır tıpkı Zerrin Hala gibi; elbette, o sert kabuğun altında bekleyen naif yürekleri…

Yazarın Zerrin Hala ile zeytin arasında kurduğu ilginç benzeşim, metnin coşan, taşan, okurunu bilgeleştiren doruk noktası. “Ve zaman hiç de çabuk geçmeyen bir denklem, adına hayat denilen problemin en zor kısmıydı; hem zeytin, hem de Zerrin için” (s. 70).

Dondurmam Tılsım, pek çok farklı damarıyla incelenmeye değer bir çocuk romanı. Madenci ailelerinin nereye olduğunu bilmeden sürüp giden mücadeleleri, hırpalanmışlıkları; paraya tapan açgözlü sermaye kuklaları, nabza göre şerbet verenler, aşkın o tuhaf denklemi, umudun peşindeki direngenler, mücadeleci kadınlar, çevreci bakış, ötekileştirilmişler ve nicesi Dondurmam Tılsım’da başarıyla öykülenmiş.

Dondurmam Tılsım, gerçek tadı yediklerimizden mi yaşadıklarımızdan mı aldığımızı da düşündürüyor. Öyküsü dondurmalı, dili umutlu, sayfaları bol hasatlı bir okuma bekliyor çocukları.

 

Dondurmam Tılsım / Müge İplikçi / Günışığı Kitaplığı / 2016 / 96 s. / 9+

 

Mavisel Yener

Ata Cad. Defne Sok., No: 1, D: 1, Balçova-İzmir


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler