Küçük hayatlar büyük trajediler...

Ankara Sanat Tiyatrosu 56. yılında ilk kez İstanbul'da perde açıyor.

Yayınlanma: 27.09.2018 - 23:27
Abone Ol google-news

Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) 56. yılında yeni mevsimde perdelerini ilk kez İstanbul’da açıyor. AST, Marsha Norman’ın yazdığı Pulitzer Ödüllü oyunu “İyi Geceler Anne” ile 9 Ekim’de Artı Sahne İstanbul’da prömiyer yapacak. Yönetmenliğini Yeşim Özsoy’un üstlendiği oyunda Lale Mansur ve Gizem Aldemir rol alıyor.

Bir anne-kız ilişkisi üzerinden hayat, umut, umutsuzluk, ölüm meselelerini ele alan oyunda Mansur anne Thelma’yı Aldemir ise kızı Jessie karakterini canlandırıyor. “İyi Geceler Anne” adlı oyunu, Mansur, Aldemir ve Özsoy ile konuştuk.

Oyunun, bir anne-kız rolünden daha çok hayat, ölüm, iletişimsizlik, yalnızlaşma ve kıstırılmışlık üzerine olduğunu söyleyen Mansur, “Bir anne-kız ilişkisi ama anne-kız ilişkisi üzerinden çok daha fazlası. Yani erkekler bundan bir şey anlamayacak değil. Hayata dair düşünecek çok şey var. Dramatik bir oyun ama çok komik anlar da var. Gerçekten iyi düşünülmüş bir hikâye ilk okuduğumda beğenmiştim ama şu anda çok daha fazla derinleşti benim için. İki oyuncu için de, dişi bir rol” diyor.
İki zıt karakteri canlandırdıklarını söyleyen Aldemir, anne her ne kadar yaşam doluysa kızı bir o kadar umutsuz diyor ve ekliyor: “Oyun boyunca da bu çizgiden sapmadan devam ediyorlar. Bazen tereddüde düşebiliyorlar ama hiç bir zaman kendi çizgilerinden sapmıyorlar aslında. Anne ne kadar çok tutunuyorsa hayata, kızı da hayatın onun için hiçbir şey ifade etmediğini yalnızlaşma ve hiç noktasına ulaşma halini yaşıyor. Anne çok basit şeylerden, mesela tabak, çanak gibi şeylerden bile hayata tutunma sebebi bulabiliyor. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşamsal olarak çok büyük hedefleri olmayan ya da büyük uğraşların içinde olmayan, toplumun her kesiminde yaşayan iki insanın ne kadar büyük bir trajedi için de yaşadığını anlıyoruz iki karakter üzerinden.”

 “İyi Geceler Anne”nin hemen hemen dünyanın her yerinde sahnelendiğinin altını çizen Mansur, “Eskimemiş bir oyun.

Nüansları olan ve ritminin çok iyi ayarlanması gereken bir oyun ama biz çok şanslıyız. Çünkü Yeşim müthiş bir yönetmen. En ince noktalarına kadaren düşünülmemiş şeylerin altını çizip, birtakım şeyleri ortaya çıkaran biri. İki oyuncunun anlaşması gereken bir süreç çünkü, uzun bir süre birlikte yaşayacağız bu çok önemli. Anne-kız gibi olduk zaten. Birlikte çalışmak çok keyifli”
Özsoy’a teklif Ankara Sanat Tiyatrosu’ndan gitmiş.

Projenin çok hoşuna gittiğini belirten Özsoy, “Yeni metinlerle uğraştığımız için metin de hoşuma gitti. Kendi alanında ödüllü olması Amerikan oyun yazarlığı edebiyatından önemli bir metin zaten “İyi Geceler Anne”... Oyunun adını söylediğinizde bilinen, hatta bazı bölümleri ezberlenmiş olan dolu dolu bir metin. Amerika’da oynandığında çok iyi karşılanmış. New York Times’da çok iyi eleştiriler çıkmış. Günlük hayatın trajedisi üzerine bir oyun. Küçük hayatların büyük trajedileri üzerine. AST’ta 56 senelik köklü bir geçmişe sahip bir tiyatro oradan böyle bir teklifin gelmesi ve İstanbul’da olması benim için güzel bir olaydı ve ben de projeye dahil oldum” diyor.

1983’te Amerika’da Broadway’da Tom Moore tarafından sahnelenen oyun, Amerikalı oyun yazarı, aktivist ve eğitimci Marsha Norman’ın en fazla sahnelenen oyunlarından biri. Oyun, Pulitzer Ödülü dışında pek çok adaylık ve ödül kazanmış ve yazarın en fazla çevrilen oyunlarından... 2 saat süren oyunun, ışık tasarımı Yüksel Aymaz’a, sahne tasarımı Selim Cinisli’ye ve müzik tasarımı da Çağrı Beklen’e ait.

(Oyun, 11 Ekim- Selçuk Belediyesi Efes Tiyatro Festivali, 12 Ekim- Konak NHKM, 19 Ekim- Baba Sahne, 26 Ekim - Trump Towers, 27 -28 Ekim - AST Sahnesi’nde sahnelenecek.)

‘AKM projesi 2010’da kabul  edilmeliydi...’

-Siz Devlet Opera ve Balesi’nden ayrıldıktan sonraki gelişmeleri, son durumu takip ettiniz mi? Devlet Opera ve Balesi’nin son durumunu ve yenilikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Lale Mansur: Az çok takip etmeye çalışıyorum. Son durumunu bilen var mı acaba, bence bunu Kültür Bakanlığı’na sorsanız daha iyi olur çünkü kimsenin bildiğini sanmıyorum. Fakat ben size şunu söleyeyim, konservatuvarlıların durumu feci. Tiyatro bir şekilde ayakta kalır. Ama dans ve orkastra çok zor. Eşim Cem Mansur Gençlik Orkestrası yapıyor; oradan takip edebiliyorum. Yeni orkestra açılmıyor ve yeni eleman alınmıyor. Önce bir beyin cerrahı kadar öğrenim görüyorsunuz sonra, ekip git gide azalıyor. Bırakıyorlar, herhalde bir yere bitecek.

-Bir dönem siz de Devlet Opera ve Balesi’ndeydiniz? Atatürk Kültür Merkezi’nin son durumunu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mansur: Tabanlıoğlu’nun oğlu yapıyor. 2010 Kültür Başkenti olduğunda sunulan bir projeydi. O zaman kabul edilmiş olsaydı. İçeriden itiraz edildi. Burası hiç ellenemez ‘ne demek içinde lokanta mı olacak’ diye saçma bir dönem yaşandı. O zaman kabul edilseydi şu an yerindeydi ve açılmıştı. Ama 1940 Ankara kafası önünü ilikle, fazla ses çıkarma, aralarda alkışlama, içeri öyle herkes giremez falan. Bütün dışarıdaki kültür merkezlerinin kitapçısı, lokantası, kafesi var. İnsanların içeri girdikleri ve yaşadıkları mekânlar. Böyle korkup titreyerek içeri girdikleri seslerini yükseltemedikleri yerler değil. Zamanında kabul edilmemesi çok kötü oldu. Şimdi Atatürk Kültür Merkezi yapılsa ve bitse içinde ne olacak merak ediyorum. Opera, dans bitecekse, orkestra kalmayacaksa ne olacak orada?

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler