Bu zamanda bu dergi cesaret işi

‘Arka Pencere’ sinema dergisi, ‘bağımsız ve özgür’ yayımlarını artık basılı olarak sürdürecek.

Yayınlanma: 30.11.2017 - 21:17
Abone Ol google-news

"Arka Pencere” sinema dergisi, 30 Ekim 2009’da haftalık ve dijital olarak başladığı yayın hayatını 380. sayısıyla sonlandırıp aralık ayı itibarıyla basılı yayına geçiyor. “Arka Pencere Mecmua” 1 Aralık’ta “Star Wars - Last Jedi (Yıldız Savaşları - Son Jedi)” filmine ait 2 kapakla raflardaki yerini alacak. Bilgehan Aras, Okan Arpaç, Murat Özer ve Burçin S. Yalçın’dan oluşan derginin yayın kuruluyla sinema dergileri bir bir kapanmışken, basılı yayınlar dijital yayına geçerken yaptıkları bu hamleyi konuştuk. Bağımsızlığı vurgulanan dergide, ayrıca hayatlarını kaybeden yazarlar Rekin Teksoy, Onat Kutlar, Nijat Özön, Giovanni Scognamillo adına sunulan Mevzu, Havadis, Keyif ve Tenkit bölümlerinde sinema yazıları yer alacak.

-Basılı yayınlar bir bir kapanıp dijital yayına geçerken siz tam tersini yapmayı tercih ettiniz, nedeni neydi?

Murat Özer: Hepimiz aslında yeni adamlar değiliz. Eski usulüz. Dolayısıyla hepimiz gazetelerde, dergilerde çok çalıştık. Bu hep yapmak istediğimiz bir şeydi, yani basılı dergi. Dijitali de 8 yıl boyunca aralıksız 380 sayı yaptık. Artık bir noktadan sonra yapabilir miyiz dedik. Kendimize yayınevi aradık, birkaç görüşme yaptık, belli noktalara da geldik o konuda, ama son aşamada olmadı. En nihayetinde riski dörde bölerek biz girelim bu işe dedik. Bu işe güvendik, kendimize güvendik, bu kadar yıllık deneyime güvendik. Bir de 8 yıl boyunca Arka Pencere bir okur kitlesi edindi, onlara güvendik ve yola çıktık. Yaz aylarında yaptık ilk toplantımızı, orada kararımızı verdik ve yürüdük sonra da.

-Arka Pencere, haftalık çıkan bir dergiydi. Aylık sürece geçiş nasıl olacak?

Burçin S. Yalçın: Haftalık dergiye alıştıktan sonra çok zor olmayacak diye düşünüyoruz. Zaten aylık dergi temposuna da eskiden çok alışıktık, tam tersine aylıktan haftalığa uyum sağlamamız zor olmuştu. O dönem hakikaten çok yorulduk, yıprandık. Tekrar aylık tempoya dönmek bence basit olacak. Kendine göre zorlukları var tabii ama ritmi haftalığa göre daha kolay bir ritim.

M.Ö: Burada bizi zorlayacak şey, dijitalde ekstra prosedürler yoktu. Bu dergiyi biz yaptığımız için, Bilgehan’ın (Aras) şirketi üzerinden yapıyoruz, Aras Medya. Dolayısıyla bütün prosedürlerle biz ilgilenmek zorunda kaldık. Matbaası vs. bunlar bizim alıştığımız şeyler değil. Dergiyi yapmak en kolay iş.

B.S.Y: Çünkü esas bildiğimiz iş o. Bilgehan Aras: Deplasmana çıkmak gibi. Ben özellikle 20 yıl boyunca işin tasarım aşamasındaydım, zaman zaman yazı aşamasındaydım. Şimdi bu tip detayların peşinde koşmak hem zaman açısından çok zorluyor, yorucu oluyor. Ama bir taraftan takım çalışması var işin içerisinde, güzel paslaşıyoruz.

M.Ö: Paylaşıyoruz, bir kişinin üzerine yıkmıyoruz. Biz dördümüz eşit oy hakkına sahibiz.

B.A: Hatta yola çıkarken de böyle hiyerarşi gütmeden 8 yıl boyunca yürüttük işi.

M.Ö: Ortaklık yani. 30 Ekim 2009’da başlayarak bugünlere geldik.

‘Buna zır deli işi diyorlar’

-Dijital tecrübe nasıl bir şeydi sizin için?

M.Ö: Bizi çok tatmin etti. Olabildiğine haftanın bütün filmlerine yer vermeye çalıştık. Zorlu bir şeydi, çünkü abuk subuk filmler de var biliyorsunuz, onların imzalı eleştirisinin de çıkmasına çalıştık falan (gülüyor). Evet, maddi olarak bir karşılığı yok. Zaten insanlar “deli işi” diyorlardı ona. Buna da “Zır deli işi” diyorlar.

B.S.Y: Dijitalde en çok sevdiğimiz taraf özgürlüğümüzdü. Rahatça kalem oynatıyorduk. Matbu olarak Arka Pencere’yi çıkardığımızda da aynı şeyi buraya taşımak istedik. Hiçbir yayın kuruluşuna bağlı değiliz. Aynı özgürlüğü yazılarımızda olsun, dergideki tavrımızda olsun buraya taşımaya çalıştık.

M.Ö: Bizi engelleyecek, sadece biziz. Birisi tepeden bize bir şey dikte edemez.

-Bağımsızlık tam anlamıyla nasıl olacak?

M.Ö: Ne yazmak istiyorsak özgürce yazalım. 40’ın üzerinde yazar var bu dergide. Bu yazarlar da sinema dendiğinde ilk akla gelen isimler. Bu isimlerin ne kalemine müdahale edebilirsin ne de fikrine. Biz de 8 yıl boyunca zaten bunu ilke edindik. Aynı şeyi devam ettireceğiz.

-Peki, son zamanlarda sinema dergisi sayısının azlığından kaynaklı bir boşluk mu var?

B.S.Y: Aslında dergiyi çıkartırkenki hareket noktamız da oydu. Popüler sinema dergisinin bir eksikliği hissediliyor. M.Ö: 4 yıl oldu Sinema Dergisi’nin kapanması. Şimdi sadece Altyazı var. Altyazı da popüler sinema dergisi değil. Aynı kulvarda değil. Altyazı’yla biz nerdeyse kardeş dergiyiz. Onda bizim ilanımız olur, bizde onun. Rakip değiliz yani. Dijitaldeyken de aynı şekildeydi.

-Okuyucu Arka Pencere’de ne görecek?

B.S.Y: Logomuzun altında yazan ifade bence iyi özetliyor: “Aylık Film Kültürü Dergisi.” Her sinemaseverin film kültürünü beslemek, onu yukarı çekmek bizim temel amacımız.

M.Ö: Bir de 40’ın üzerinde yazar var; Fatih Özgüven’den Sevin Okyay’a, Mehmet Açar’dan Uğur Vardan’a, Şenay Aydemir’e... Yani sinema yazarlığı dediğinizde Türkiye’deki isimlerin çoğu burada yazıyor. Sağ olsunlar, hiçbiri bizi ikiletmedi, hepsi seve seve yazdı. Birçoğu da bizim yayın danışmanımız olmayı kabul ettiler. Yazarlar taşıyacaktır her zaman, biz de o yazarlara, tabii ki editör kadromuza da güveniyoruz.

'Bağımsız olmak önemli'

-Bu kadar sinema dergisinin kapanması sizi bu işe girerken düşündürdü mü? Dersler çıkardınız mı?

M.Ö: Onlar hep bir grubun yayınıydı. Bir şirketindi. Patron ne derse o oluyordu. Bir grup dergiyi kapatırken onu da arasına koyup kapatıyordu. “Sinema Dergisi”nin kapatılması zaten içler acısı bir durum. Yani 8 bin satış bir sinema dergisi için çok iyi bir satıştır. Pat diye kapattılar 19 yıllık dergiyi. Dolayısıyla bizim bağımsız olmamız önemli. Bu dergiyi kapatacaksak biz kapatacağız. Maddi olarak ağır bir yükün altına gireriz, borca gireriz falan ancak o zaman kapatırız bu dergiyi. Birisi gelip “Hadi kapatın şu dergiyi” diyemez yani


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler