Lydia Teyze, Gilead’ın duvarlarını içeriden yıkıyor!

Hepimiz eve hapsolmuş, salgından sonraki hayatımızı düşünürken Margaret Atwood yeni kitabıyla çıkageldi. Kadınların hayatının nasıl değişeceğini anlatırken, tam da şu günlerde bize bir şey söylüyor olabilir, o sesi duymak gerek…

Yayınlanma: 01.05.2020 - 00:36
Abone Ol google-news

Üstopya kavramı Kanadalı yazar Margaret Atwood’a ait. Atwood, ütopya ile distopyayı birleştirdi ve kendi tarzını böyle tanımladı.

Tam da distopik günlerden geçtiğimiz, bir salgınla boğuştuğumuz, evlere tıkıldığımız günlerde Atwood şahane eseri Damızlık Kızın Öyküsü’nün devamı olan Ahitler’le okurunun karşısına çıktı.

Şu yanılgıya düşülmesin lütfen: “Ben Damızlık Kızın Öyküsü’nü okumadım, bu yüzden Ahitler’i anlayamam...” Hayır, birbirinden bağımsız iki kitap olarak da okunabilir ancak tavsiyem ilkini okumadıysanız kitapsever olarak zaten eksik kalacağınızdır.

Atwood, 40’tan fazla dile çevrilen, sinemaya, televizyona uyarlanan, opera eseri ve baleye dönüştürülen Damızlık Kızın Öyküsü’nü 1984’te Batı Berlin’de yazmaya başlamıştı. Roman, totaliter bir Kuzey Amerika ülkesi olan Gilead’da geçiyordu. Gilead Cumhuriyeti, günümüz Amerika’sının zeminini oluşturan 17’nci yüzyıl Protestanlığı temelleri üzerinde kurulu.

‘GILEAD’DA KADINLARIN BİR HAYSİYETİ YOK!’

Gilead dediğimiz yerde kadınların bir haysiyeti yok. Okuyamıyor, yazamıyorlar. Hatta çalışmaları dahi yasaktı. Kahramanlarımızın birinin dediği gibi, kaygan bir yer, buzda yürümek gibi, bir türlü dengeni bulamıyorsun. İnsanların yüz ifadeleri okunmuyor, ne söyledikleri anlaşılmıyor.

Beş yaşına gelinceye kadar dizlerinde biten etekler giyiyorlardı. Sonrasındaysa ayak bileklerinden sadece beş santim yukarısına kadar izin vardı. Nedeni basit, bildiğimiz cinsten: Erkekler tahrik olabilirdi. Dürtüler onlara aitti ama set çekmesi gereken kızlardı.

Üstelik öyle sütun gibi olması gerekmiyordu bacaklarının. Sıska, tombul, kısa, uzun fark etmez… Ne olursa olsun, erkekler için bir tuzaktı hepsi! Güzel olmak, çirkin olmaktan iyiydi elbet. Çünkü güzelseniz, önceden seçilmiş bir kız olmasanız bile Yakub’un Oğulları ve başka kumandanlar ve onların oğullarıyla evlenme şansınız olabilirdi.

LYDIA TEYZE, NICOLE VE AGNES

Yazar, ‘Ahitler’de okuru ‘Damızlık Kızın Öyküsü’nün 15 yıl sonrasına götürüyor. Birinci kitabın kahramanı Offred’i burada kısa bir an görüyoruz. Hikâye, üç karakter üzerinden ilerliyor.

Gilead’ın insanlık dışı kurallarını Damızlıklara uygulayan zalim görevli, Ardua Binası’nın yaşlı, kötü kraliçe arısı Lydia teyze’nin farklı bir yüzüyle karşılaşıyoruz burada. Gilead’da kendi derdine düşüp, rejime yandaşlık yaparak yükselen Lydia teyze, keskin, bir o kadar dikkatli ‘u’ dönüşüyle başka birine dönüşüyor.

Pişmanlığını bu sözlerden okuyabiliriz belki de: “Hayatım daha farklı olabilirdi. Sadece etrafıma bakınıp, daha geniş bir bakış açısı elde edebilseydim eğer… Bazı başkalarının yaptığı gibi, pılımı pırtımı daha önce toplayıp, bu ülkeden kaçabilseydim; bunca yıldır hâlâ aptalca kendi ülkem zannettiğim, hâlâ aynı ülke olduğunu sandığım bu ülkeden…”

Yine rejimden kaçışın simgesi, bir azize, bir din fedaisi sayılan, bir ikona olan Nicole bebeğin kim olduğunu öğreniyoruz. Öyle ki, o bile Nicole olduğunu çok sonra öğreniyor. Tıpkı Melanie ve Neil’in ailesi olmadığını öğrendiği gibi.

Hayatını bir vakte kadar ‘Eskiden Sevilmiş Giysiler Dükkanı’nın biraz da asi bir kız olan Daisy’si olarak geçiriyor. Kim olduğunu öğrenince yeni bir serüvene başlıyor. Gerçek annesinin kimliğini bulmaya çalışıyor. Ve Nicole bebeğin kız kardeşi, bildiği her şeyin yalandan ibaret olduğunu anlayan Agnes’in günlükleri...

KADINLARI ZULME BOĞAN KUMANDAN DÜNYA

Aslında Atwood, bu devam romanında da bizi uzaklara götürmüş gibi yapsa da içinde bulunduğumuz ‘‘erkek egemen”, kumandayı elinde tutan ‘kumandan’ların kadınları zulme boğan dünyasına sokuyor.

Bu yazıyı okurken dahi, bugünün gazetesini elinize alın ve üçüncü sayfaya göz gezdirin lütfen. Kendisini istemedi diye öldürülen kadınlar göreceksiniz. Bakire çıkmadığı için kocası tarafından öldürülenleri, internette fazla dolanıyor diye dövülen kadınları göreceksiniz.

İktidar diliyle çocuk doğurmadığı için ‘eksik’ kabul edilen kadınları göreceksiniz. Küçücük kızları altın hesabıyla yaşlı yaşlı adamların koynuna sokan sözüm ona babalar göreceksiniz. Daha bugünlerde koca koca vekillerin imzasıyla tecavüzün meşrulaştırıldığını göreceksiniz.

Kafanızı ofisinize çevirin. Aynı işi yaptığınız erkek meslektaşınızın sizden daha çok para kazandığını göreceksiniz. Erkek dilinde cinselliğin nasıl küfür olduğunu göreceksiniz. Dinin kadına, onun özgürlüğüne bakışındaki tersliği göreceksiniz…

Kadın hakkını savunana ‘çirkin de ondan’ diyeni duyacaksınız. En büyük ahlaksızlıkların ahlakı savunan iktidarlarca yapıldığını göreceksiniz. Değişen bir şey yok yani, dünya bildiğimiz dünya…Hangisini sayalım?

ÖZGÜRLEŞMEK İÇİN

Prestijli Edebiyat Ödülü Man Booker’ı alan Ahitler’de tıpkı Damızlık Kızın Öyküsü’nde olduğu gibi rejimde her karakterin acımasızlığı nasıl da farklı karşıladığını gösteriyor.

Rejimin parçası olup, sonradan rejimin argümanlarıyla savaşa başlayan Lydia teyze, Nicole bebek ve Agnes’in günlükleri özgürlüğün hiç de kolay olmadığını, direnmenin şahaneliğini anlatıyor. Bir şey daha söylüyor bu kitap: Her şey isabetli zamanlamaya bağlıdır.

Köleleştirilmiş kadınların öfkesini, özgürleştirilmiş bir nesil için olmak için okumak gerek…

Ahitler / Margaret Atwood / Çeviren: Canan Sılay / Doğan Kitap / 2020.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler