Kavala’nın Mercedes’i

Onlarca yıllık çocukluk hayalimdi Selanik... Onun çocukluğunun geçtiği evi görmek, oynadığı bahçede vakit geçirmek, yemek yediği masayı, dinlendiği odayı incelemek, aynı havayı soluyup onun yetiştiği iklimi hissetmek... Yıllar yıllar sonra çocuklarımla ve sevdiğim yakın dostlarımla birlikte uygun bir turla çıktık Selanik-Kavala yoluna, hayalimizi gerçekleştirmeye... Umurumuzda değildi ne bindiğimi

Yayınlanma: 13.04.2019 - 21:28
Abone Ol google-news

Müze olmaktan uzaklaşmış bir yapı...

Heyecanla içeri girdik, gezdik... Ama adeta bir hayal kırıklığına da gömüldük. Çünkü birkaç yıl önce restore edilmiş Atatürk’ün evi dışarıdan oldukça güzel ve bakımlı görünmekle birlikte içine girdiğinizde ev, müze olmaktan uzaklaşmış bir yapıya dönüşmüş... Çocukların “ama burada ona ait hiçbir şey yok” dedikleri anı unutmak mümkün değil. Yaşadığımız duyguyu fark eden rehber durumu anlatmaya koyuldu hemen. Uzunca bir süre ev gerçekten onun yaşadığı şekliyle korunmuş, sonra Ertuğrul Günay’ın Kültür Bakanlığı sırasında neden lüzum görülmüşse kullandığı eşyalar Dolmabahçe Sarayı’na getirilmiş, eser miktarda eşya bırakılmış.

Annesinin ve kendisinin balmumu heykelleri ile birkaç küçük eşya sergileniyor artık, bir de filmler var hayatının önemli evrelerini anlatan. Tüm odalar ve yerler zamanımızın malzemeleri ile döşenmiş, ev sanki TOKİ’nin elinden çıkmış gibi gerçek bile görünmeyen parlak parkelerle kaplı. En azından evin dış cephesi korunmuş, bahçe temiz ve düzenli diye teselli bulduk... Gelmiş olmanın verdiği huzur, bu huzurla çatışan burukluk haliyle attık kendimizi dışarı. Onu görmek behamahal yüzünü görmek değilse, yaşadığı yerler için de aynısını düşünebiliriz tesellesi ile ayrıldık evden.

Gerisi Selanik sokakları, çeşit çeşit eski eşyaların satıldığı sürprizli bir pazar, içilen çaylar, akşam güzel bir taverna, uzo ve ara sıra Türkçe de söylenen güzel müzikler oldu...

Gezide ikinci rotamız Kavala’ydı... Osmanlı’dan kalan tarihi mekânlar, çarşılar, sahilde Büyük İskender heykeli gezilip görülecek noktalardan. Küçük bir koy, onun hemen ardından başlayan bir tepe üzerine kurulmuş Kavala. Tarihi izler taşıyan dar sokaklarla çevrili. Yokuşlar ise insanı yoran cinsten. Hafif yukarılara çıkmaya başladıkça Türk komşularına başta Kavala kurabiyesi olmak üzere pek çok turistik eşya satmak isteyen satıcılar sıra sıra dizili. Rehberin anlattıklarından öğrendik ki burada resmi kurumlar ve temsilcileri oldukça milliyetçi imiş, her pazar bando mızıka çalar askeri bir tören yapılırmış. Durumu bilmeyen olağanüstü hal var zannediyormuş. Neyse ki bu ruh hali yalnız resmi yöneticilerde... Yoksa sıradan Kavalalı, sıcakkanlı, yardımsever. Kimi zaman Türkçe kelimeleri de kullanarak sizin sorularınıza yanıt vermeye, bölgeyi keşfetmenize yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Eşekli bez torbalar

Peki asıl yazıya bu başlığı koyduran şey nedir diye soracak olursanız... Satılan turistik eşyalar arasında ilgimizi çekenlerden biri de bez torbalar. Türkiye’deki poşet kararı aklımızda olunca haliyle biz de hem anı hem kullanışlılık olsun diye tezgâhları incelemeye koyulduk. Renk renk, desen desen pek çok çeşit alıcısını bekliyor. Onların içinde üzerinde tatlı mı tatlı eşek figürleri bulunan torbalar ilgimizi çekti. Ahbaplığı ilerlettiğimiz satıcıya sorduk, onlarca torbaya yansıyan eşek desenlerini... Satıcı güleryüz ve muzip bir ifadeyle yanıtladı, “Onlar buraların Mercedes’i... Çünkü yollar dar ve yokuş. O nedenle yük yalnız bunlarla taşınıyor. Hem bağımlıyız hem müteşekkür...” Aklımıza hemen adalarda kullanılan atlar, Mardin’de kullanılan katırlar geldi. Evet bizde de vardı böylesi Mercedesler... Onlara karşı duygularımızı sorgulayarak indik tepeden, elimizde Kavala Mercedes’lerinin çizili olduğu torbalarla...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler