Reform olursa iyileşme olur

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, geçen yıl bankacılık sektörünü ekonomik ve siyasi belirsizlikler zincirinin şekillendirdiğini söyledi. Bali, gerekli adımların atılması durumunda, ertelenmiş taleple birlikte 2016’da Türkiye ekonomisinin daha olumlu bir performans sergileyebileceğini belirtti.

Yayınlanma: 02.01.2016 - 20:59
Abone Ol google-news

Geçen yılı hem siyasi hem ekonomik hem de jeopolitik riskler açısından oldukça belirsiz ve çalkantılı bir şekilde geçiren Türkiye, pek çok açıdan yorgun girdiği bu yıldan çok şey bekliyor. 2016 belki de pek çok umudun gerçekleştiği bir yıl olabilir ama atılması gereken adımlar atılır, uygulanması gereken kararlar uygulanırsa...

Geçen yıla siyasi belirsizliğin damga vurduğunu söyleyen İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, bu yıl özellikle ertelenmiş talebin yaratacağı aktivitenin yanında, yapısal reformlara ağırlık verilmesinin ve hükümetin açıkladığı seçim paketi kapsamında gerekli adımların atılmasının iç talebe ve istihdama destek sağlayabileceğini, işsizlikte bir miktar iyileşme gözlenebileceğini öngörüyor.

Ülkede esnek bir para politikasından ziyade; sade, kolay anlaşılabilir ve piyasada etkileri doğrudan hissedebilen bir para politikası stratejisine gereksinim duyulacağının anlaşıldığını dile getiren Bali’nin sorularımıza verdiği yanıtlar özetle şöyle;

- Geçen yılı sektör açısından değerlendirir misiniz?

2015 yılında faaliyet ortamımızı geçmiş dönemlerden farklı olarak önemli bir belirsizlikler zincirinin şekillendirdiği söylenebilir. Global konjonktürde Fed’in ilk faiz artırım kararını ne zaman alacağına ilişkin belirsizlikler ve Çin ekonomisindeki yavaşlamanın küresel büyümeyi olumsuz etkileyeceği yönündeki endişelerin yanında yurtiçi siyasi gelişmelerin de etkisiyle volatilite yıl boyunca yüksek seyretti. Makro ihtiyati politikalar çerçevesinde sektörde kontrollü bir büyüme trendi gözledik, ancak finansal piyasalarda artan volatilite, düşen kârlılık ve sermaye yeterliliği oranlarını beraberinde getirdi.

- Enflasyon, büyüme, cari açık ve dolarda öngörüleriniz neler?

2016’da Türkiye ekonomisinin siyasi belirsizliğin ön planda olduğu 2015’e kıyasla daha olumlu bir performans sergilemesini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde ertelenmiş talebin yaratacağı aktivite yanında yapısal reformlara ağırlık verilmesinin ve hükümetin açıkladığı seçim paketi kapsamında gerekli adımların atılmasının iç talebe ve istihdama destek sağlaması söz konusu olabilecek, işsizlik oranında da bir miktar iyileşme gözlenebilecektir. İç talebin olumlu bir görünüm sergilemesinin yanı sıra önemli ihracat pazarlarımızda ekonomik aktivitenin bir miktar toparlanmasına bağlı olarak Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3.5 civarında büyüyeceğini öngörüyoruz.

Diğer taraftan, iç talepteki canlanmanın cari açık üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturabileceğini, buna karşın başta petrol olmak üzere düşük düzeylerde seyreden emtia fiyatlarının desteğiyle cari açık/GSYH oranının bu yıl yüzde 5 civarında yatay bir seyir izleyeceğini tahmin ediyoruz. Ekonomik reformlara odaklanılmasının etkisiyle Türkiye’nin risk primlerinde düşüş eğiliminin devam edebileceğini, bu çerçevede faiz ve döviz kurlarında da aşağı yönlü hareketlerin gözlenebileceğini öngörüyoruz.

Öte yandan, Fed’in izleyeceği para politikasının gelişmekte olan piyasalarda zaman zaman dalgalanma yaratmaya devam etmesi muhtemel görünüyor. Bu durum, söz konusu ülkelere yönelik sermaye akımlarında bir miktar yavaşlamaya neden olsa da Fed’in faiz artırım sürecinin oldukça kademeli bir şekilde ilerleyeceği varsayımı altında, Türkiye’ye yabancı sermaye girişlerinin sürmesini bekliyoruz.

Önümüzdeki yılda da genel olarak mali disiplinden taviz verilmeyeceğini, dolayısıyla normal koşullar altında Türkiye’nin iki kredi derecelendirme kuruluşundan aldığı “yatırım yapılabilir” seviyedeki kredi notunu koruyacağını düşünüyoruz.

 

Merkez Bankası politikaları

TCMB’nin esnek para politikası stratejisini ortaya koyduğu dönemde, uluslararası piyasalarda gelişmekte olan ülkelerin lehine bir konjonktürün hâkim olduğu gözleniyordu. Önümüzdeki dönemde ise, Fed’in faiz artırımlarının bir sonucu olarak gelişmekte olan ülkelerin sermaye akımlarından geçmişteki kadar pay alması mümkün görünmüyor. Bu nedenle, esnek bir para politikasından ziyade; sade, kolay anlaşılabilir ve piyasada etkileri doğrudan hissedilebilir bir para politikası stratejisine ihtiyaç duyulacağı anlaşılıyor. Daha anlaşılabilir bir para politikası daha öngörülebilir bir yatırım ortamını da beraberinde getirecektir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler